• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

31 Mart 2016 Günün Hikayesi - ŞEFKAT

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

LiyA

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
5 Kas 2012
Konular
7,633
Mesajlar
14,587
MFC Puanı
62,010






Bazı arkadaşlarım bıldırcın avına çağırmışlardı. Esasen bu işten pek hoşlanmazdım. Yazlığımız biraz tenha yerde bulunduğundan, her ihtimale karşı bir çifte satın almış, belki üç dört yıl boyunca ellememiştim. Eğer onlarla birlikte ava gidersem, ,çifteyi deneme fırsatı bulacaktım.
Kısacası, tekliflerini kabul ettim. Bu yüzden de o gece erken yattım. Rüyamda bıldırcınlarla uğraşırken, bir ağlama sesiyle yatağımdan fırladım.
Üç yaşındaki oğlum ateşler içinde kıvranıyordu. Annesi:
- Herhalde kızamık, dedi. Komşumuzun oğlundan geçmiştir.
Canım sıkıldığından:
- Harika bir zamanlama!, diye söylendim. Kırk yılda bir ava çıkmak istedim.
- İstersen gitme!, üstelik yarın pazar her yer kapalı.
- Pazar mazar anlamam!, diye direttim. Söz verdim gideceğim.
Arkadaşlarla birlikte, sabah vakti erkenden yola çıktım. Ve iki saat süren yolculuktan sonra av yerine ulaştım. Harika bir gölet kenarıydı burası. Ortalık mis gibi çiçek kokuyor, dört bir yandan kuş sesleri yükseliyordu. Herkes sözleşmiş gibi, sağa sola dağıldı. Ben de onlara uyup gezinmeye başladım.
Tam üç saat boyunca dolaşıp durdum hiçbir şey vuramamış, bu arada yorgunluktan halsiz düşmüştüm. Dönmeyi düşünürken, biraz öteden iri bir kuşun havalandığını gördüm.
Beklediğim bıldırcını bulmuştum.
Tüfeğimi doğrultup, iki fişeği peş peşe patlattım vuramamıştım.
Kuş, tüfeğimin ormanda yankılanan sesini sanki duymamış ve biraz uçtuktan sonra, tekrar dönüp aynı yere konmuştu.
Tüfeğimi doldururken göz göze geldik sanki bana “acemisin” diyordu.
Tekrar nışan alıp tetiğe bastım. Tüyleri bir bulut gibi dağıldı. Bir kahraman edasıyla yanına gittim. Vücudu parçalanmış, yenecek bir lokma et kalmamıştı. Herhalde çok yakından ateş etmiştim.
Onu bir hendek içine fırlatıp:
- Bana meydan okumanın cezası budur!, dedim. Üstelik de bir işe yaramadın.
Birden yandaki çalıların içinden gelen sesle irkildim. O tarafa gidip dalları araladım. Otlardan örülmüş küçük bir yuva, tüyleri henüz kabarmaya başlayan ve üşümemek için birbirine sokulan yavrularla doluydu. Hepsi bas bas bağırıp bana lanet ediyorlardı.
Tüfeğimi bir kenara atarken:
- Aman Allah’ım! dedim. Ne yaptım ben?
Yuvanın bulunduğu o çalılık vurduğum kuşun dönüp dolaşıp konduğu yerdi. O küçük kalbindeki o şefkat yüzünden, ölüm pahasına da olsa, yavrularının yanından ayrılmamıştı.
Yuvadaki yavrulara bir daha baktım. Evde ateşler içinde terk ettiğim yavrum gibi titriyorlardı.



 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst