• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Ahiret İnancı ve Diriliş

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
AHİRET İNANCI VE DİRİLİŞ




İman etmeyen insanlar genellikle ölümlerinden sonra tüm insanların yeniden dirileceği gerçeğini kabul etmek istemezler. Ancak bu düşünceden kaçmanın hiçbir faydası yoktur. Çünkü tüm insanlar er veya geç ölecek, kıyamet günü, dünyada yaptıklarının hesabını vermek üzere Yüce Rabbimiz'in huzuruna çıkacaklardır. Ve o gün, sadece dünyada Allah'ın Kuran'da emrettiği şekilde yaşayanlar kurtuluş bulacaklardır. Hesap gününün ardından elbette ki Allah'ın sonsuz adaleti tecelli edecek, suçlular cezalandırılacak, güzel tavır gösteren, Allah'a itaatli olanlar ise ödüllendirileceklerdir. Bu, son derece açık bir gerçektir. Ve böylece din günü, iman etmeyenlerin büyük bir yanılgı içinde oldukları ortaya çıkacaktır.


İman etmeyen kişiler, dünyada yaptıkları davranışlardan sorumlu olduklarını kabul etmeyerek hesap gününü hatırlamak istemezler; bunun sonucu olarak da öncelikle ölümün çok yakın olduğunu akıllarından çıkarmaya çalışırlar. Hatta bu konuda alaycı konuşmalar, espriler yaparak konunun ciddiyetini hafifletmek için uğraşırlar. Çevrelerindeki insanlara ölümün çok uzak, bunu düşünmenin ise gereksiz olduğu yönünde mesajlar verirler. Bu insanlar ölümü düşünmek istemedikleri gibi dirilişi de yakın bir gerçek olarak görmezler. Kuran'da onların bu tür alaycı tavırlarından örnekler verilmiştir:


O kimse ki, anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a yakararak: "Yazıklar sana, iman et, şüphesiz Allah'ın va'di haktır." (derler; fakat) O: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" der. (Ahkaf Suresi, 17)


Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" De ki: "İster taş olun, ister demir." "Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." (İsra Suresi, 49-51)


Kuran ahlakını yaşamadıkları için gerçekleri kavrayamayan bu insanların, ayette de belirtildiği gibi diriliş hakkındaki bu akıldışı sorularına karşı en güzel cevaplar Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:


İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor? Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 3-4)


İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 77-79)


İman Etmeyenleri Bekleyen Son


İman etmedikleri için, ölümden sonraki yaşamlarında sonsuz azapla karşılık göreceklerini anlayamayan insanlar, sadece geçmişte değil her dönemde bulunabilmektedir. Bu insanlar çoğu zaman dini değerlere karşı saygıya uygun olmayan tavırlar sergileyebilmekte, olaylar karşısında verdikleri tepkilerle, hatta yaptıkları esprilerle insanların bilinçaltlarını dini değerler konusunda olumsuz yönde etkilemeye çalışabilmektedirler.


İnsanı ve yeryüzündeki canlı cansız tüm varlıkları yaratan Allah'tır. Her insan Allah'ın Kuran ile bildirdiği din ahlakını yaşamakla yükümlüdür. Bazı insanların bu gerçeği kabul etmiyor olmaları, onları bu sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü "din günü" geldiğinde her insan dünya hayatında yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak mutlaka görecektir. İman etmeyen bir kişinin yaptıklarının sonucunda karşılaşacağı azap ise dünyadaki hiçbir acı ile kıyaslanamayacak derecede şiddetli ve sürekli olacaktır.


İman Etmeyenlerin Kıyamet Günündeki Durumları


Kıyamet günü insanların tümünün gerçeği açıkça gördükleri andır. İman etmeyen bir insan, karşılaşacağına asla inanmadığı, hatta bu inançsızlığının sonucunda sürekli reddettiği ve hayatı boyunca düşüncesinden kaçtığı ahiret gerçeği ile artık karşı karşıya kalacaktır. Dünyadaki yanılgısının sonucunu görecek, geri dönüş çareleri arayacak, ama bir sonuç elde edemeyecektir.


Kıyamet günü tüm insanlar, "kabul etseler de, kabul etmeseler de" Allah'ın Kuran'da bildirdiği o güne ait olayların hepsini yaşayacaklardır. Sur'a üfürülüşün ardından, benzeri görülmemiş olaylar meydana gelecek, yer ve gök paramparça edilecek, tüm insanlar yeni bir yaratılışla tekrar diriltilecektir. O gün iman etmeyenler ile iman edenlerin kesin bir ayrılışla ayrılacakları, ebedi yurtlarına sevk edilecekleri gündür. Bu günde yeniden yaratılan gök ve yer artık ebedi hayata ait olan mekanlardır. Her insan tek başına Yüce Allah'ın huzuruna çıkarılacak, O'nun karşısında dünya hayatı boyunca yaptıklarının hesabını en küçük ayrıntısına kadar verecektir.


Görüşün keskinleşeceği o gün öğüt almayıp, iman etmeyenler -Allah'ın dilemesi dışında- sonsuza kadar kalacakları cehenem hayatına sürükleneceklerdir. Ayetlerde bildirilen cehennem azabıyla karşılaşmak istemeyen insanların yapması gereken ise, bir an önce Allah'ı gerektiği gibi tanıyıp takdir etmek ve Kuran'da bildirilen güzel ahlakı eksiksiz olarak yaşamaya başlamaktır.


Selam ve dua ile
 

Mert Ulukan

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Mar 2021
Konular
20
Mesajlar
57
MFC Puanı
220
İyilik, yüzünüzü doğu ya da batı cihetine dönmeniz değildir. (Gerçek anlamda) iyilik, Allah’a, Ahiret Günü'ne, meleklere, Kitab’a ve nebilere inananların; sevmesine rağmen malı, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve kölelere verenlerin; namazı kılıp, zekâtı verenlerin; söz verdiklerinde sözlerine bağlı kalanların; fakirlik, hastalık ve savaş zamanında sabredenlerin yaptığıdır. İşte bunlar sadık olanlardır. Bunlar takva sahiplerinin ta kendileridirler.

(2/Bakara, 177)
 
Üst