• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Alışkanlıklar aşılabilir mi?

Pamira

Moderatör
İçerik Üreticisi
Üyelik Tarihi
22 May 2019
Konular
2,801
Mesajlar
9,706
MFC Puanı
60,560
Vaktiyle İngiltere’de alayın başına yeni bir albay tayin edilmiş. Albay, başına geçtiği alayın nöbet defterini incelerken, “Çınaraltı nöbeti” diye bir kayıt görmüş.

“Bu da ne demek oluyor?” diye sormuş astlarına, “çınaraltı nöbeti mi olur?”

Fakat bu konuda kimse bir şey bilmiyormuş. Diğer subaylara da sormuş, ama bilen çıkmamış. Yeni komutan iyice meraklanmış. Kendinden önce birliğe komuta eden albayları bulup hepsine sormuş, lâkin bilen çıkmamış.

Büsbütün meraklanan Albay, araştıra-soruştura o alayı kuran komutana kadar gitmiş. Adam seksen küsur yaşındaymış. Durumu öğrenir öğrenmez, kahkahalarla gülmeye başlamış.

“Ne oldu, komik bir şey mi söyledim?” diye şaşkın şaşkın sormuş Albay.

“Hayır, dostum hayır, komik olan sen değilsin.”

Gülmekten gözlerine biriken yaşları silip yeni komutana anlatmaya başlamış:

“Yıllar önce, komutanlarım beni yeni bir alay oluşturmam için görevlendirdiler. Alayı oluşturdum. Çevre düzenlemesi yaptırırken, büyük bir çınar ağacı dikkatimi çekti. Kendim için altına bir sıra (bank) koydurdum. Sonra da boyamalarını emrettim. Sırayı boyadılar. Boya kurumadan kimse oturmasın diye başına bir nöbetçi koymalarını söyledim. Bahsettiğin çınar nöbeti bu olmalı.”

Yeni komutan da, tıpkı eski komutan gibi, hiç sorgulamadan her şeyi olduğu gibi kabul edip sürdürmenin mantıksızlığına katıla katıla güldüler.

***

Bu hepimizin dramı bence: Hayat büyük ölçüde bu hikâyedeki gibi gelişiyor. Hepimiz bir bakıma “Çınaraltı nöbeti” tutuyoruz. Bu alışkanlıklarımızın bekçiliğidir. Yavuz Sultan Selim, “Hepimiz alışkanlıklarımızın esiriyiz” derken, galiba bunu kastetmişti.

Hayatımız rutine bindi. Hemen hiç bir şey değiştirmeden ve değişmeye çalışmadan yaşıyoruz. Öteden beri olagelen bazı yanlışları sorgulama gereği bile duymuyoruz. Bu yüzden yanlışlar uzun ömürlü oluyor. Yine bu yüzden tüm hayatları rutinlik, tekdüzelik kemiriyor.

Değişiklikten öylesine korkuyoruz ki, işe giderken ya da eve dönerken bile hep aynı güzergâhı kullanıyoruz.

Oysa hayat her gün ayrı güzel…

Her gün ayrı ayrı ikram edilmiş, ihsan edilmiş. Bunu düşünmüyoruz ki, şükrünü eda edelim.

Ramazan ayının bir güzelliği de bu olmalı: İster istemez alışkanlıklarımızda bazı değişikliklere gidiyoruz.

Hayatımıza iftar ve sahur giriyor: Beslenme alışkanlığımız ve iş saatlerimiz değişiyor.

Bu sebeple ramazanı iki kez seviyorum!

***

Hayat gerçek: Hayal ve rüya gerçek üstü. Masal ise gerçek dışı...

Ya bilgisayar, internet, sosyal medya?..

Dünyamızda sanal dünyalar oluştu: Kuklalar aramızda cirit atıyor!

Zaman diyeceksiniz?..

“Asır”, “yıl”, “ay”, “hafta”, “gün”, “saat”, “dakika”, “saniye”, “salise” vesaire vesaire...

Zamanı bile dilim dilim, paramparça ettik!

Ve zaman içinde paramparça olduk!

Yavuz Bahadıroğlu
 
Üst