• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Alman casusları, Stalin’i Türkiye’ye kaçırmak istemiş

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
Rusya’nın çok okunan ulusal haftalık gazetesi ‘Argumentı i Faktı’ 2. Dünya Savaşı’nda Alman casuslarının Tahran Konferansı sırasında dönemin Sovyet lideri Josef Stalin’i Türkiye’ye kaçırmayı planladığını yazdı.

Gazete 1 Aralık 1943’te İran’ın başkenti Tahran’da SSCB lideri Stalin, ABD Başkanı Franklin Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill arasında yapılan görüşmeleri sayfasına taşıdı. Habere göre Naziler, her 3 lidere yönelik suikast yapmayı planlıyordu. Suikast için Nazi Almanya’sı Güvenlik Dairesi’ne bağlı Gizli Servisi Başkanı ve 1 No’lu Alman casusu Otto Skortseni, “Uzun Atlayış” isimli operasyon hazırladı. Haberde operasyonla ilgili bazı belgelerin gizli tutulduğuna işaret edildi. İddialara göre Alman casusları Ermeni mezarlığında gizli tünel kazarak görüşmelerin yapıldığı Sovyet Tahran Elçiliği’ne sızmaya çalışıyordu.

Gazeteye konuşan ve İran arşivlerindeki belgelere atıfta bulunan İran tarihçisi Ahmad Saremi’nin iddiasına göre, Alman casuslarının asıl amacı suikasttan ziyade her üç lideri kaçırmaktı. Nazi Almanya’sı, liderlerin esir düşmesinin o ülkelerde ve savaşan askerler arasında kaosa yol açacağına inanıyordu. İran basınına atıfta bulunan Rus gazete, Alman casuslarının Sovyet lideri Stalin’i önce Türkiye’ye sonra da Almanya’ya kaçırmayı planladığını iddia etti. Fakat Sovyet istihbaratı Almanların planlarını altüst etti. İran’a 3 bin ajan gönderen Sovyet istihbaratı, 400 Alman casusu ve bölgeye özel uçakla gönderilen 14 kişilik özel suikast timini yakalamayı başardı.


Rus Casusları

Son yıllarda Türkiye’deki casusluk faaliyetlerinde tırmanış göze çarpıyor. Türkiye’de suikaste kurban giden 2 Çeçen komutan olayında, Rus FSB’sinin parmağı olduğundan şüpheleniliyor. “Türkiye ve Dünya’da Casuslar” kitabının yazarı Aytunç Altındal, Türkiye’deki istihbarat servislerinin günümüzdeki ve geçmişteki faaliyetlerini anlattı.




AJANLAR SAVAŞI 200 YILDIR BU TOPRAKLARDA YAPILIYOR


Türkiye, sizce son zamanlarda casusların av sahası mı oldu?
Türkiye, sadece son zamanlarda değil, son 200 yıldır casusların, ajanların, askeri istihbaratçıların cirit attıkları bir bölgedir. 1810’da İstanbul’a yerleşen İngiltere Başbakanı William Pitt’in birinci yeğeni ajan Lady Stanhope, erkek kılığına girmiş, ölünceye kadar da Şam’da ve Beyrut’ta bu kıyafetle dolaşmıştı. II. Dünya Savaşı’nda başta İstanbul ve Ankara, tüm yabancı casusların birbirlerini vurdukları, kolladıkları, izledikleri şehirlerdi. O dönemde Alman istihbaratı bazı Kürt aşiretlerini ayaklandırarak Türkiye’yi Almanların safında savaşa sokmak amacıyla tam 5 milyon altın lira göndermişti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye ABD- Sovyet istihbarat servislerinin savaş alanına dönmüştü. 1960-1990 yılları arasında Bulgar, Yunan, Azeri ve Arap asıllı 188 casus izlenmiştir. Bunların arasında, yargılanarak hapse mahkum olan Hicabi Koçyiğit adlı Rus casusu çok zarar vermişti. Günümüzde de casuslar savaşı Türkiye topraklarında yapılıyor. Resmi kaynaklara göre şu anda Türkiye’de en az 3 bin casus vardır. Tahminen, 3000-3500 ajan, muhbir, casus ve istihbaratçı olduğunu düşünüyorum. Bunlara din adamı, araştırmacı, sivil toplum üyesi (NGO) kisvesi altında çalışan ajanlar dahil değildir. Son 10 yılda Türkiye, geçmişte olduğu kadar istihbarata önem vermemiştir. Günümüzde Türkiye “casusların cenneti” olmuştur.






Bu durum soğuk savaş döneminde de böyle miydi, yoksa sonradan mı Türkiye casuslukta oyun alanı haline geldi?
Türkiye, NATO üyesidir. AB, ABD ve İsrail önemli konularda istihbaratlarını Türkiye üzerinden yapmaktadırlar. Türkiye, 14 ülkeyle sınırı olan dünyadaki tek ülkedir. Soğuk Savaş döneminde (1948-1992), Amerikalıların Türkiye’de askeri üsler açmasıyla birlikte yoğunluk kazanmıştır.






İstanbul’un güvenliği ondan sorulurdu


Halide Edip Adıvar’ın kitabınızda sözünü ettiğiniz eşi Adnan Adıvar gerçekten de Türkiye’nin ilk etkin casusu muydu? Bu bilgiyi neye dayanarak veriyorsunuz?
Bu bilgiyi bizzat Halide Edip Adıvar’in bana anlattığı olaylara (1961) dayanarak veriyorum. Ama Adnan Adıvar, casus değil, Türkiye’nin sistematik istihbaratını kuran kişidir. Daha sonra da ilginçtir ki,
kendi kurduğu istihbarat örgütü
tarafından izlenmiştir.




Sizce en büyük Türk casusları kimlerdir?
Türkiye’nin ünlü bir casusu yoktur ama alanlarında çok ünlenmiş askeri ve sivil istihbaratçıları vardır. Bunlardan biri altı yabancı dil bilen Suad Şakir Kabaağaç’tır. II. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’un güvenliği ondan soruluyordu. Şakir Bey, ünlü yazar Halikarnas Balıkçısı’nın kardeşiydi. Birkaç yabancı dili anadili gibi konuşurdu. Eşi Fransız asıllı ve dostları onu Mami diye çağırırdı. Şakir Bey’in yönlendirdiği “Harika” adıyla tanınan bir kadın ajan, Türkiye’ye ipek tüccarı olarak gönderilmiş bir Alman ajanıyla yakınlık kurmuştu.


Arap istihbaratçılar çok aktif


Hangi örgütler İstanbul’da istihbarat faaliyetleri yürütüyor? CIA ve MOSSAD nasıl faaliyetler içerisinde?
Son yıllarda özellikle Arap istihbarat örgütleri çok aktif durumda. Mısır, Suriye, İran, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan ve Libya ajanlarının sayısında artış var. CIA, MOSSAD ve Alman Anayasa’yı Koruma Örgütü (Gizli Servis bu) ile İngiliz, Yunan ve Rus servisleri de çok etkili çalışmalar yapıyor.




İngiltere ve Rusya ilişkileri ajan Alexander Litvinenko cinayeti sonrasında büyük bir krize girdi, Çeçen komutan cinayetlerinde Ankara sizce neden sessiz kalıyor?
Çeçenlerin olayı bambaşka boyutlardadır. Kafkaslar’da sadece Rusya gibi Almanya olmak üzere İngiltere ve Fransa’nın da gözü vardır. Çeçen asker ve siyasi liderler ile ilgili Türkiye doğrudan girişimlerde bulunamaz. Türkiye savaştan kaçarak sığınmak isteyen 184 Çeçen kadın ve çocuğu bile Türkiye kabul etmekten çekinmişti. Oysa, aynı Türkiye, yaklaşık 600 bin Kürt’e kapılarını açtı, yıllarca besledi. Bunlardan çoğu, Türkiye’ye karşı teröre destek veriyor. Esas hazin olan budur.


Vehbi Koç, 800 zengin Yahudi’yi Hitler’den kurtardı




1970’li yıllarda CIA’nın Türkiye masasının MİT’in binasında olduğu, faaliyetlerin beraber yürütüldüğü iddiası doğru mu?
Evet, eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’in açıkladığına göre, MİT’in maaşlarını CIA ödemişti bir dönem. 1970’lerde CIA, “AID Binası” diye bilinen Kavaklıdere’deki binada faaliyet göstermişti. Çağlayangil’i Bursa Valisi’yken tanımıştım. İstihbaratçılıkta kimse eline su dökemezdi. Hitler, Romanya’da Yahudileri tutuklatmak isteyince, gemiyle 800 zengin Yahudi, İstanbul’a geldi. Almanya’nın baskısıyla, gemi karaya yanaştırılmadı. Gemideki Vacuum şirketinin sahipleri, ABD’den gönderilen mektupla Vehbi Koç’tan, kurtarılmalarını istedi. Koç, şirket sahibi aile için güvenlik ve istihbarat işlerine bakan, İhsan Çağlayangil’e başvurdu. Bu ikili Başbakanlığı da atlatarak petrolcü aileyi gemiden çıkardı.




Ajda Pekkan’ın eski eşi de ajan mıydı?
Altındal, 1994’te “Bilinmeyen Hitler” adlı kitabı için çalışırken, DP’ye yakın bir isimden aldığı telefonla ortaya çıkardığı ilginç bilgiyi gündeme getiriyor: “Görüştüğüm kişi ’Tochko Opori’ operasyonuyla ilgili bilgiler vereceğim dedi. Ajda Pekkan’ın eski eşi Cömert Baykent ile düşen bir MİG 29’un tüm plan ve aksamlarını birlikte Vietnam’dan kaçırarak Ankara’da ABD’lilere iletilmesini sağladık dedi. İlk başta inanmadım. Ama bazı sorular sorunca, olayın tüm detaylarını anlattığını öğrendim. Bu kitabı yazarken İngiltere’deki araştırmam sırasında bu kişinin öldüğünü öğrendim.”


MİT yetersiz kalıyor




Geçen hafta bir İranlı Albay, Van’a sığındı. MİT’in yakın çevresinde adamlar kaçırılıyor, bazı casuslar öldürülüyor. MİT, bu olaylara hakim mi yoksa sadece uzaktan mı izliyor?
İran’dan kaçıp Türkiye’ye buradan da bazen Rusya’ya, bazen de ABD’ye götürülen pek çok casus vardır. Son 30 yılda 28-30 casus, bu yolla ülke ve taraf değiştirmiştir. Türkiye, bu tip faaliyetlerde doğrudan oyuncu değildir. “Taşıyıcı” (handler) konumundadır, olaylara karışmaz ve katılmaz. MİT, sınırlı eleman sayısı ve dar bütçeyle nereye yetişebilir ki! Hangi birimi kovalasın? Sadece, Ankara’da en az 1300-1400 casus, ajan, muhbir ve istihbaratçı yaşıyor.




Konsolosluk saldırısından sonra, El-Kaideliler’in Türk pasaportunu kolaylıkla aldığı ortaya çıkmış. El-Kaide’nin İstanbul’daki faaliyetleri neler?
El-Kaide, bir “çatı kavram”dır. Bu çatının altında en az 19 örgüt var. Bunların şu an en ünlüsü iki hafta önce, Hindistan’ı kan bulayan “Laskar-i-Tayyib” adlı terörist gruptur.




Son yıllarda Türkiye’deki belli başlı casusluk aktiviteleri nelerdir?
Son yıllarda Türk İstihbaratının da içinde yer aldığı en önemli iki casusluk olayı, 2004 yılında Tahran’dan çalınarak Ankara’ya getirilen bir bilgisayardan çıkan İran’ın çok gizli nükleer çalışmaların CIA’ya iletilmesiyle, 1993’te KGB’ye çalışan Amerikalı CIA Müd. Yrd. Aldrich Ames’in bilgisayarının Türk istihbaratı tarafından deşifre edilmesidir. Ames, ABD’de ömür boyu hapis yatıyor.
 
Üst