• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Asteroid Kuşağı

Mavera

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
259
Mesajlar
916
MFC Puanı
180
Asteroidler ve Asteroid Kuşağı
Güneş sisteminde, çoğunlukla Mars ve Jüpiter arasındaki asteroid kuşağında bulunan, ama bazıları (örneğin Apollo asteroidleri) Dünya’nın yörüngesiyle kesişen yörüngelerde ilerleyen, kaya parçaları. “Asteroid” denilince, birkaç yüz metreden birkaç yüz kilometre genişliğe kadar olabilen kayal gök cisimleri anlaşılır. Bunların, Güneş sisteminin oluşumundan arta kalmış döküntüler olduğu düşünülmektedir. Büyük bölümü, Mars ve Jüpiter arasında yer alıyor. Bir başka teoriye göre ise, bunlar bir zamanlar Mars ve Jüpiter arasında yer alırken, bir kuyruklu yıldızla çarpışarak dağılmış bir gezegenden kalan parçalardır. Ancak ilginç olan nokta, bu asteroid kuşağının, Güneş'in çevresinde belli ölçüde eliptik bir yörünge izlemesidir. Turlarını 3-6 Dünya yılı içinde çeşitli sürelerde tamamlarlar. İşte bu nedenle, asteroidler seyahatleri sırasında yaklaştıkları gezegenlerin çekim etkisiyle yörüngelerinden çıkabilir ve bu durum iki şeye yol açabilir; O gezegenin çevresinde yeni bir yörüngeye oturarak onun uydusu haline gelebilirler veya gezegen yüzeyine düşerek büyük bir enerji patlamasına ve meteor krateri oluşumuna yol açabilirler.

Birincisi için örnek, çoğu gökbilimcinin düşüncesine göre, Mars gezegeninin iki uydusu Phobos ve Deimos’un tarihçesini yansıtır. İkincisi için örnek ise, günümüzden yetmiş milyon yıl önce, Meksika körfezindeki bugünkü Yukatan Yarımadası yöresine düşen dev göktaşının başlattığı olaylar dizisinde, o zamanki pekçok canlı türünün -ve bu arada sevgili dinozorların- tüm dünyada hızla değişen iklim koşullarına ayak uyduramayarak yeryüzünden silinmiş olmalarıdır. Bilim adamları, asteroid kuşağının ötesindeki dev Jüpiter’in çekim etkisine şükrediyorlar. Bu dizginleyici etki olmasaydı, Güneş sisteminin iç gezegenleri -Dünya Terra dahil- her gün binlerce büyük gök taşının saldırısına uğrardı. Bunun yanında asteroid kuşağında yer alan binlerce göktaşının toplam kütlesi, Dünyanın uydusu Ay’ın kütlesinin topu topu onda biri kadardır.


Kaynak: Bilimnet
 

Mavera

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
259
Mesajlar
916
MFC Puanı
180
Asteroid Kuşağı ile Sıçramalı Gelişim Süreci Arasındaki Bağlantı
Bilim insanları, Güneş sistemindeki yaşamın, göktaşlarının çarpmaları sonucunda oluştuğu düşüncesinden yola çıkarak, tartışmalı ‘sıçramalı gelişim süreci’ teorisini öne çıkaran bir görüş ortaya attı. Buna göre, eğer insanlık asteroid çarpmalarının sonucunda oluştuysa, periyodik olarak akıllı varlıkların bir gelişim süecinden geçmesini sağlayacak bu çarpışmalar, Asteroid Kuşağı’nın benzerlerinin yer aldığı diğer yıldız sistemlerinde de gerçekleşmiş olabilir. Bu düşünceyle yola çıkan uzay bilimciler, yaptıkları araştırmalarda Asteroid Kuşağı gibi sayısız gök taşı ve kozmik tozun yer aldığı bölgelerin galakside çok fazla bulunmadığını tespit etti ve buna dayanarak Dünya dışı varlıkların sanıldığından daha az bulunduğunu savundu. Kesintili denge teorisi, canlıların hayatta kalmak adına uzun zaman dilimlerinde kademeli olarak değil, ani ve büyük mutasyonlarla çok daha hızlı ve gelişmeye yönelik bir gelişim süreci geçirdiğini öne sürüyor. Güneş sisteminin oluşumunda kayalar ve buzul gök cisimleri bir araya gelerek gezegenleri oluştururken, Jüpiter bugünkü konumuna gelmeden önce Güneş’e yaklaşmaya devam etti. Jüpiter ile Güneş arasında oluşan çekim kuvveti ise Asteroid Kuşağı’ndaki cisimlerin parçalanarak diğer gezegenlere yönelmelerine neden olurken, bir araya gelerek gezegen oluşturmalarını önledi.

Asteroid Kuşağı Olmasaydı
Eğer Asteroid Kuşağı’ndaki kozmik cisimler Dünya da dahil olmak üzere Güneş sisteminin iç bölgelerini bombardımana tutmuşsa, teorisel olarak su gibi yaşamın esası materyallerini gezegenlere (Dünya’ya) kazandırmış, iklim ve çevre adına çok büyük değişimlere yol açarak hayatın oluşmasında rol almış olabilirler. Bilim adamları, bu teorinin gerçekleşmiş olabileceği ama yaşanmadığı başka yıldız sistemleri olduğunu kanıtlamak için, NASA’nın Spitzer Teleskobu’nu kullandı. Tespit edilen kızılötesi sinyaller, Asteroid Kuşağı’nın benzeri bir kozmik oluşuma sahip 90 yıldız sisteminin varlığını gösterdi. Tüm tespitlerde ilgi çekici olan kriter, tüm yabancı yıldız sistemlerindeki Asteroid Kuşakları’nın tam da bilim adamlarının olmasını belirttiği yerde, ‘kar hattında’ bulunmasıydı.



Kaynak: Monthly Notices of The Royal Astronomical Society
 
Üst