En Seçme Atatürk Anıları.
Atatürkün Zaferden Sonra Ankaraya Gelişi
Büyük Taarruz başarılmış ve düşman denize dökülmüştü. Ülkenin her yerinde bu bayram kutlanıyordu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynanıyordu. Her evde, her ocak başında bu konuşuluyor; herkes birbirine sarılıp bunu kutluyordu.
Ben, bu son büyük muharebede yaralanmış, Ankaraya gönderilmiştim. Ankarada Numune Hastanesinde yatıyordum Bizler bu olayları gazetelerden ve gelen hasta bakıcılarından öğreniyorduk.
Bir Ekim günü Atanın Ankaraya döneceği haberi hastanede yıldırım gibi duyuldu. Bu haber bütün hastalara bir hayat iksiri gibi tesir etmiş ve herkes iyileşmişti. hepimiz Atayı karşılamaya gitmek istiyorduk. Fakat hastanedeki doktor ve bakıcılar tabii ki buna izin vermek istemiyorlardı. Biz birkaç gazi asker ve subay arkadaşla beraber istasyona gizlice gitmeye karar verdik. O gün sabahleyin kendimize çeki düzen vererek; yarı sivil, yarı asker, yarı hastane kıyafeti ile istasyona koştuk.
İstasyona bir geldik ki, mahşeri bir kalabalık bugünkü Gençlik Parkı ve Paraşüt Kulesinin olduğu yeri hınca hınç doldurmuştu. Yüz binlerce kişi, kadını, erkeği, ihtiyarı, genciyle civar köy, kasaba ve vilayetlerden; atlarla, arabalarla, kağnılarla, eşeklerle gelmişler, Atayı görmek için meydanları doldurmuşlardı.
Adım atacak yer yoktu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynuyor, halaylar çekiliyordu.
Az sonra sesler kesildi. Herkes trenin istasyona girmekte olduğunu söyledi. Sonra da tren istasyona girdi. Yaşa var ol! sesleri, davul zurna seslerine karışıyordu. Atatürk trenden inmiş ve istasyondan Meclise kadar yürüyerek kumandanlarıyla beraber ilerliyordu. Kurbanlar kesiliyor; herkes ve bizler gözyaşları ile bu sevince katılıyorduk. Atanın adımının önüne kundaktaki çocuğunu, Sana bu evladım veya torunum da feda olsun demek için koyan kadınlar, nineler gördüm. Bizler bu coşku içinde erlerle sarılıp ağlaşıyorduk. Atatürk, bu coşkulu karşılama arasında hiçbir aşırı hareket göstermeden rüzgar gibi tak, tak, tak diye askerce yürüyerek geçip, Meclise gitti.
Bizler bu mutlu sonu bir muhteşem film gibi seyrederek ve gördüklerimizi birbirimize anlatarak hastaneye döndük. Hastaneye bir geldik ki, hastanede birkaç ağır hasta ve birkaç bakıcıdan başka hiç kimse kalmamış. Sargılarla, alçılı ayaklarla, koltuk değnekleriyle herkes bizler gibi bu muhteşem merasimi görmeye koşmuştu.
Atatürkün Zaferden Sonra Ankaraya Gelişi
Büyük Taarruz başarılmış ve düşman denize dökülmüştü. Ülkenin her yerinde bu bayram kutlanıyordu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynanıyordu. Her evde, her ocak başında bu konuşuluyor; herkes birbirine sarılıp bunu kutluyordu.
Ben, bu son büyük muharebede yaralanmış, Ankaraya gönderilmiştim. Ankarada Numune Hastanesinde yatıyordum Bizler bu olayları gazetelerden ve gelen hasta bakıcılarından öğreniyorduk.
Bir Ekim günü Atanın Ankaraya döneceği haberi hastanede yıldırım gibi duyuldu. Bu haber bütün hastalara bir hayat iksiri gibi tesir etmiş ve herkes iyileşmişti. hepimiz Atayı karşılamaya gitmek istiyorduk. Fakat hastanedeki doktor ve bakıcılar tabii ki buna izin vermek istemiyorlardı. Biz birkaç gazi asker ve subay arkadaşla beraber istasyona gizlice gitmeye karar verdik. O gün sabahleyin kendimize çeki düzen vererek; yarı sivil, yarı asker, yarı hastane kıyafeti ile istasyona koştuk.
İstasyona bir geldik ki, mahşeri bir kalabalık bugünkü Gençlik Parkı ve Paraşüt Kulesinin olduğu yeri hınca hınç doldurmuştu. Yüz binlerce kişi, kadını, erkeği, ihtiyarı, genciyle civar köy, kasaba ve vilayetlerden; atlarla, arabalarla, kağnılarla, eşeklerle gelmişler, Atayı görmek için meydanları doldurmuşlardı.
Adım atacak yer yoktu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynuyor, halaylar çekiliyordu.
Az sonra sesler kesildi. Herkes trenin istasyona girmekte olduğunu söyledi. Sonra da tren istasyona girdi. Yaşa var ol! sesleri, davul zurna seslerine karışıyordu. Atatürk trenden inmiş ve istasyondan Meclise kadar yürüyerek kumandanlarıyla beraber ilerliyordu. Kurbanlar kesiliyor; herkes ve bizler gözyaşları ile bu sevince katılıyorduk. Atanın adımının önüne kundaktaki çocuğunu, Sana bu evladım veya torunum da feda olsun demek için koyan kadınlar, nineler gördüm. Bizler bu coşku içinde erlerle sarılıp ağlaşıyorduk. Atatürk, bu coşkulu karşılama arasında hiçbir aşırı hareket göstermeden rüzgar gibi tak, tak, tak diye askerce yürüyerek geçip, Meclise gitti.
Bizler bu mutlu sonu bir muhteşem film gibi seyrederek ve gördüklerimizi birbirimize anlatarak hastaneye döndük. Hastaneye bir geldik ki, hastanede birkaç ağır hasta ve birkaç bakıcıdan başka hiç kimse kalmamış. Sargılarla, alçılı ayaklarla, koltuk değnekleriyle herkes bizler gibi bu muhteşem merasimi görmeye koşmuştu.