• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

BAKARA SÛRESİ

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
Bu mübarek sûre, Medine'de inmiştir, iki yüz seksen altı ayetten meydana gelmektedir.
M'ek kî ve Medenî olan sûreler arasındaki fark, kısaca şöyledir: Mekkî olan sûreler. Peygamber (s.a.)in hicretinden evvel inmiş sûrelerdir. Medenî olan sûreler de Peygamberin hicretinden sonra inmiş sûrelerdir. İsterse Medine-i Münevvere dışında meselâ Mekke-i Mükerreme'nin fethi esnasında Mekke'de veya diğer savaşlar esnasında inmiş olsun.
Mekkî olan sürelerin bazı ayetleri pek kısa ve edebidir. Dinin esaslarını özet olarak içermektedir. İslâm'ın başlangıcında nazil olmuş, Mekke-i Mükerreme'deki Arap ediplerine karşı bir belagat mucizesi olmak üzere tecelli eylemiştir. Medenî olan âyetlerin büyük bir kısmı ise nisbeten uzuncadır. Bunlardan birçoğu ehli kitaba hitap etmektedir. Eski ümmetlerin tarihî hallerini birer ibret levhası olmak üzere dikkat nazarlarına sunmakla ve itikadî meselelere, ibâdetlere şahsî, medenî, siyasî muamelelere ait hükümleri kapsamaktadır.
İşte Bakara sûresi de böyle binlerce meseleleri, hakikatleri içine almaktadır. Özellikle bir bakara=sığır hadisesine dâir bilgi vermektedir ki, bu olay haddizatında Cenab'ı Hakkın varlığına, kudret ve hikmetine ve nice harikaları yaratmış ve yaratmakta olduğuna delâlet etmektedir. Ve bu olay peygamberlik ve risâletin hak olduğuna peygamberlerin mucizeler göstermeye muvaffak olduğuna ve bu zatlara itaatin lüzumuna tenbih ve işaret etmektedir, İşte bu mühim nükteleri, işaretleri kapsayan Bakara hadisesi münasebetiyle bu mübarek süreye Bakara sûresi adı verilmiştir. Kendisinde bakara hadisesi bildirilen sûre demektir.

 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
1. Elm = Elif, lâm, mîm.

1. Bu mübarek ayetler, Kur'an'ı Kerîm'in hak olduğunu, hidâyete vesile olduğunu bildirmektedir.

Cayba inanan, dinî vazîfelerini yerine getiren, semavî kitaplara ve âhiret gününe İman eden kimselerin hidâyet üzere olup kurtuluşa erdiklerini müjdelemektedir. Şöyle ki (Elm): Harfleri, Bakara sûresinin birinci âyetini teşkil etmektedir. Bu gibi harflere "Hurûfi Mukataa" denir ki mânaları bizce bilinmemektedir. Bunların inişinde birer hikmet vardır. Kısaca deniliyor ki bunlar başlarında bulundukları sürelerin isimleridir. Bunlar, İnsanların dikkatlerini çekmeye sebeptir. Adeta denilmiş oluyor ki ey insanlar! Bütün Kur'an âyetleri bu gibi harflerden meydana gelmiştir. Böyle olduğu halde siz ne için bu harflerden oluşan bir sûre meydana getiremiyorsunuz? Öyle ise acizliğinizi İtiraf ediniz ve Kur'an'ı Kerîm'in edebî bir mucize olduğunu kabul ediniz.

Bununla beraber ibni Abbâs hazretlerinden bir rivayete göre Elm'in mânası:

(Ben en âlim olan Allah'ım) demektir. Araplar bazen bir kelimenin bir harfini zikredip o kelimenin tamamını kasdederler. Nitekim şimdi Türkiye'de de bazı şahıs ve yer isimlerinin İlk harflerini yazmakla yetinilmektedir.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
2. İşte bu kitap ki, bunda bir kuşku yoktur, müttakiler için bir hidâyettir.

2. Cenâb-ı Hak Kur'an'ı Kerîm'in yüceliğini beyân etmek için buyuruyor ki: (İşte bu kitap ki bunda bir kuşku yoktur.) Burada kitaptan maksat, Kur'an'ı Kerîm'dir. Bu bir eşsiz güzel söz ve bir sonsuz mucizedir ki bunun benzerini getirmek asla mümkün değildir. Bunun âyetlerine karşı bütün edipler acizliklerini itiraf etmişlerdir. Artık bunun bir Allah kelâmı ve bir semavî kitap olduğunda nasıl şek ve şüphe edilebilir? Bu mübarek kitap bütün (sakınanlar için bir hidâyettir.) onları doğru yola ileten, onlar için, bir selâmet ve saadet rehberi bulunmaktadır.

§ Takva, İttikâ, Hak Teâlâ'dan korkmak, İnsanı günaha, zelilliğe düşürecek şeylerden sakınmak nefsi gayri meşru şeylerden korumak ve himaye etmektir. Bu şekilde hareket eden, üzerine düşen dinî vazifeleri yerine getirmeye çalışan bir şahsa (Mütteki) denilir.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
3. O müttakiler ki, gayba inanırlar, namazı da doğruca kılarlar, ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infakta bulunurlar.

3. Gerçek muttaki kimlerdir. İşte bunu Kur'an'ı Kerîm'in bu ayetleri şöyle açıklıyor: (O müttakiler ki gayba inanırlar.) Yani görmedikleri halde aklî ve naklî delillere dayanarak bir takım varlıklara inanırlar. Vazifeleri olan (Namazı da doğruca) usûl ve erkânına uyarak (kılarlar.) Bu kutsal ibâdeti vaktinde edâ ederler (ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de infakta bulunurlar.) Yani:

Allah tarafından ihsan buyurulmuş olan nimetlerden bir kısmını da ailelerine zekât ve sadaka olarak diğer muhtaç kimselere sarf ederler ve insanlığa hizmet etmiş olurlar.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
4. Ve onlar o kimselerdir ki sana indirilmiş ve senden evvel indirilmiş olan kitaplara da îman ederler ve onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.

4. (Ve onlar) o takva sâhibleri (O kimselerdir ki) Rasûlûm! Ey Muhammed aleyhisselâm (sana) yüce katımdan (İndirilmiş) olan Kur'an-ı Kerîme imân ederler. (Ve senden evvel) diğer peygamberlere (İndirilmiş olan kitaplara da imân ederler.) Hepsini de tasdik ve tazimde bulunurlar. (Ve onlar âhirete de) İnanırlar, bir sonsuz mükafat ve ceza âleminin varlığını da tasdik ederler. Onun varlığına (kesin olarak) İnanırlar
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
5. İşte onlar kerem sahibi Rableri tarafından bir hidayet üzredirler. Kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

5. (İşte onlar) öyle güzel bir imân sahibi olan o takva sahibi kimseler, (keremi bol Rableri tarafından bir hidâyet) ve mutluluk (üzeredirler.) Onların güzelce sakınmaları kendilerinin böyle büyük bir nîmete ulaşmalarına sebep olmuştur. (Kurtuluşa erenler de ancak onlardır.) Her türlü korkudan, âhirete ait sorumluluktan emin olacak olanlar, onlardan başkası değildir.

Binaenaleyh bu ilâhî sözler, bütün insanlığa hidâyet, selâmet ve mutluluk yollarını gösteriyor ve insanlığı yüce bir gayeye eriştirecek şeyleri açıkça bildiriyor. Artık bütün insanlık âlemi uyanmalı, bu yüksek ve ilâhî irşattan istifade etmeye çalışmalı değil midir?
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
6. Muhakkak o kimseler ki kâfir olmuşlardır, onları korkutsan da, korkutmasan da onlar için müsavidir, onlar îmana gelmezler.

6. Yukarıdaki mübarek ayetler, hidâyet ve mutluluğa ulaşan kimseleri bildirmiştir. Bu iki ayeti celile de hidayetten yoksun ve azaba layık olan kötü tabiatlı, şahısların kimlerden ibaret olduğunu göstermiştir. Şöyle ki (Muhakkak o kimseler ki kâfir olmuşlardır.) İmân mutluluğuna erememişlerdir. (Onları) İlâhi azab ile (korkutsan da, korkutmasan da onlar için müsavidir.) Onlar yaratılışlarını kötüye kullanan Yüce Yaratıcının varlığına şehadet eden eserleri görmemek için gözlerini kapayan ve üzerlerine düşen vazîfeleri yapmaktan kaçınan inkarcı kimselerdir. Artık onlara verilecek öğütlerin ve yapılacak tehditlerin bir tesîri olamaz. (Onlar imâna gelmezler.) Onlar kendi iradeleri ile işledikleri alçaklığı küfür ve isyanı terk etmezler.

§ Bu ayeti kerime gösteriyor ki bazı mükelleflere ve muhataplar bakımından bir nasihatin, bir dinî tebliğin bir serî tehdidin yapılıp yapılmaması müsavidir. Fakat bu tebliğ ve tehdit vazîfesi bunları yapabilecek şahıslar açısından eşit derecede değildir. Belki onlar bu vazîfeyi yine yapmakla sorumludurlar. Ta ki ilâhî deliller tamam olsun, mükellefler: Biz böyle bizi irşat edecek ve uyaracak kimselerle karşılaşmadık, diye mazeret ileri sürmesinler. Bu sebepledir ki, mübarek peygamberler ve onları takip eden samimi mü'minler dalma insan topluluklarını uyarmaya çalışmışlardır. İsterse o topluluklar bunu kabul etmiş olmasınlar.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
7. Allah Teâlâ onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, onların gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap da vardır.

7. Öyle inatçı ve inkarcı olanlar yaratılış itibariyle sahip oldukları irâde ve ihtiyarlarını kötüye kullandıkları için (Allahû Teâlâ onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.) Artık onların kalplerine imân girmez, kulakları hakkı İşitmez. (Onların gözleri üzerinde de bir perde vardır.) Hakkı göremezler ve bu kötü hareketlerinden dolayı (Onlar için büyük bir azab da vardır.) Âhirette sürekli ve pek acıtıcı bir azaba tutulacaklardır.

§ Evet... Allah Teâlâ bütün kullarına bir irâde ve bir seçme kabiliyeti vermiştir. Her insan bu kabiliyetini güzelce kullanmaya da, kullanmamaya da hikmet gereği muktedirdir. Cenâb-ı Hak ise her kulunun bu kabiliyetini bu dünyada ne şekilde kullanacağını ezeli âlemde bildiği için ona göre kulları hakkında ezeli hükmünü vermiştir. Binaenaleyh bunda bir zorlama yoktur. Belki bu ezeli hüküm kulların kendi hareket ve irâdelerine göre tecelli etmiştir. Bu teklif âleminde ilâhî adaletin ortaya çıkması kulluk ve Rablığın belirmesi için bundan daha uygun yol yoktur.

Bu mübarek âyetler Rasûli Ekrem efendimizi teselli etmek mânasını da içermektedir. Şöyle ki: Peygamber efendimiz herkesin İslâmiyeti kabul ederek ebedî mutluluğa ermelerini arzu buyururdu. Kutsi emirlerini, öğütlerini kabul etmeyenlerin davranışlarından dolayı pek müteessir olurdu. Cenab'ı Hak ise buyurmuş oluyor ki: Rasûlüm!.. Üzülme, İnkarcıların uğrayacakları azaplar, felâketler, kendilerinin hakkı kabul etmeyip inatçı bir şekilde harekette bulunmalarının bir neticesidir. Sen ise onlara hak ve hakîkati ulaştırmış olmakla peygamberlik vazîfesini yerine getirmiş ve en yüksek derecelere aday olmuşsundur. Sallallahü Aleyhi vessellem.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
8. İnsanlardan bir kısmı da: Biz Allah'a ve âhiret gününe inandık der. Halbuki onlar inanmış değildirler.

8. Bu mübarek âyetler, bir kısım insanların da münafıkça hareketlerde bulunduklarını, bu yüzden pek fazla felâketlere, azaplara maruz kalacaklarını bildirmektedir.

Binaenaleyh bütün insanlar, itikat, amel, ruhî durum itibariyle başlıca üç kısma ayrılmaktadırlar. Şöyle ki: insanların bir kısmı samimi surette mü'min olan zatlardır. Onların kalpleri, lisanları birdir. Hak ve hakikata doğruca inanırlar, bunu itirafta bulunurlar. İşte hakikî mü'min bunlardır, insanların bir kısmı da kâfirdirler. İlâhî dininin hükümlerini kabul etmezler, kendi yanlış inançlarını açığa vururlar, kendi bozuk inançları içerisinde yürür dururlar. Bunların bu davranışları meydanda olduğu için kendilerine karşı vaziyet almak mü'minler için kolay olur. insanların bir kısmı ise münafıklardır. Bunlar kalplerinde olanı lisanlarıyla açığa vurmazlar. Bilâkis bunu saklar, kendilerini görünüşte mü'min gösterirler, ehli imanı aldatmak isterler. Artık bu tür şahıslara karşı hakikî mü'minlerin pek uyanık bulunmaları lâzımdır. İşte Cenâb-ı Hak bunların bu münafıkça tutumlarını şöyle beyan buyuruyor: (İnsanların bir takımı da) dinsizliklerini gözlemek, mü'minler! aldatmak için (Biz Allah'a ve âhiret gününe inandık derler.) Müslümanlık iddiasında bulunurlar. (Halbuki onlar inanmış değildirler.) Yalan söylemektedirler.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
9. Onlar Allah'ı ve imân etmiş kimseleri aldatmak isterler. Halbuki onlar kendi nefislerinden başkasını aldatamazlar da bunun farkında olamazlar.

9. Evet: Münafık olanlar, kendi kanaatlerini gizlerler, müslümanlara karşı kendilerini müslüman gösterirler. (Onlar) bu hareketleriyle haşa (Allah Teâlâ'yı ve İman etmiş kimseleri) hakikî mü'minler! (Aldatmak isterler.) Aldatmak hayaline kapılırlar da bu cehaletlerinin, bu bozuk kanaatlerinin ne kadar yanlış, ne kadar akıl ve fikre aykırı olduğunun farkında bile olamazlar. (Halbuki onlar kendi nefislerinden başkasını aldatamazlar da) gafîl, câhil herif ler (Bunun farkında olamazlar.) Böyle zelil bir durumda yaşar dururlar.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
10. Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah Teâlâ da onlar için hastalığı artırmıştır. Ve onlar için yalan söylemeleri sebebiyle gayet acı bir azap vardır.

10. (Onların) o münafıkların (kalplerinde) o kötü inançlarından, hareketlerinden dolayı ağır, öldürücü (bir hastalık vardır.) Bu ruhî, manevi bir hastalıktır. (Allah-u Teâlâ'da onlar için) bu elem verici (hastalığı artırmıştır.) Kur'an'ı Kerîm'in âyetleri indikçe, İslâmiyet her tarafa yayıldıkça onların düşmanlıkları, nifakları artarak küfürleri kat kat olmuştur. (Ve onlar için yalan söylemeleri) İman etmedikleri halde kendilerini mü'min göstermeleri (sebebiyle gayet acı bir azap vardır.) Artık onlar için bu yalancı tavırlarından, bu münafıkça hareketlerinden dolayı pek ağır bir cehennem azabı vardır.

Gerçekten münafıklar böyle bir sonuca pek fazlasıyla layık olmuşlardır. Münafıklardan bir çokları bu kötü hareketlerinin cezalarını daha dünyada iken de görmüşlerdir. Bunun daha müthişini ise âhirette göreceklerdir.

 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
11. Onlara, yer yüzünde fesatta bulunmayınız, denilince onlar. "Biz ancak islâh edici kimseleriz" derler.

11. Bu mübarek ayetler de münafıkların hakkı kabul etmediklerini, müminleri küçümseyip kendi fenalıklarında ısrarlı bulunduklarını bildirmektedir. Şöyle ki (Onlara) o münafıklara (yer yüzünde fesatta bulunmayınız) kötü, fesatçı hareketlerden kaçınınız (denilince) bunu reddederler, kendilerinin alemi ıslah edici olduklarını iddiada bulunarak (Biz ancak islâh edici kimseleriz, derler.) Kendi kusurlarını görüp itiraf etmezler.

Evet: Yer yüzünde böyle bir takım şahıslar vardır ki kendi sapıklık ve beyinsizliklerinin hiç de farkında değildirler. Onlar bütün insanlık için zarar verici hareketlerde bulundukları halde bunu medenî, insanî bir hareket sanırlar. Artık bu gibi zararlı şahıslardan kaçınmalıdır.

 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
12. Haberiniz olsun ki fesat çıkaran şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar.

12. Ey mü'minler! ey akıl sahipleri!.. Uyanık bulununuz, öyle beyinsizce münafıkça hareketlerde bulunan şahısların aldatmalarına kapılmayınız. (Haberiniz olsun ki fesat çıkaran şahıslar onların kendileridir.) Asıl fesada, âlemin huzurunu bozmaya çalışan onlardır. (Fakat) ne garip ki (Bunu anlamazlar.) Bu hareketlerin farkında bulunamazlar.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
13. Ve onlara: "Sizde insanların îman ettiği gibi îman edin" denilince derler ki: "Biz o beyinsizlerin îman ettiği gibi îman eder miyiz?" muhakkak biliniz ki beyinsiz olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler.

13. (Ve onlara) o fesatçı, münafık kimselere hitaben geliniz (siz de insanların) hakikî mü'minlerin (İmân ettiği gibi) samimî bir şekilde (İman edin denilince) onlar bencilliklerini açığa vurarak (Derler ki: "Biz o beyinsizlerin İman ettiği gibi İman eder miyiz?) halbuki asıl beyinsiz, budala olan onlardır. Evet: (Muhakkak biliniz ki beyinsiz olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler) bunu idrak edemezler.

§ Gerçek şu ki, her zaman, her yerde böyle bir takım yanlış düşünceli şahıslar bulunmaktadır. Bunlar kendilerini bilgili, aydın, ilerici zannederler. Başkalarına bir hakaret gözüyle bakarlar, kendileri gibi düşünmeyenleri fikirden, zekâdan mahrum sayarlar, onların medeniyete ilerlemeye karşı olduklarını sanırlar. Zavallılar kendilerinin nasıl bir cehalet ve gaflet çukuruna düşmüş olduklarının farkında değildirler. Kendilerinin o acınacak "karanlık hallerini bir saadet, bir aydınlık hali zannederler" Ne diyelim, Cenâb-ı Hak cümlemize uyanıklık nasip buyursun.
 

Asi

Üyelik Tarihi
21 May 2008
Konular
773
Mesajlar
996
MFC Puanı
760
14. Onlar îman edenlere rasgelince: "Biz îman ettik" derler. Kendi şeytanları ile yalnız kalınca da: "Biz sizinle beraberiz, biz ancak o îman edenler ile alay eden kimseleriz" derler.

14. Bu mübarek ayetler münafıkların ahlâk ve tavırlarını açıklamakta onların hidayetten mahrum olduklarını ihtar etmektedir. Şöyle ki: (Onlar) yani münafıklar, ciddiyetten mahrum olan kimseler (İman edenlere rasgelince) hakiki müminlerle karşılaşınca onları aldatmak, şahsî menfaatlerini elde etmek için (biz İman ettik.) bizde sizin gibi mü'min kimseleriz (derler.) Hakikate aykırı olarak müslüman olduklarını iddia ederler. Fakat (kendi şeytanları ile) yani reisleri ile, kendilerini aldatmış kimseler ile (yalnız kalınca) ıssız yerde konuşunca da (biz sizinle beraberiz) biz sizin yolunuzdan ayrılmayız (biz) İman ettik demekle (ancak o İman edenler ile) müslümanlar ile (alay eden kimseleriz derler.)

Mü'minleri kandırmak, onlar ile alay etmek isleriz diye söylenirler. İşte samimiyetten uzak, geçici menfaatlere düşkün olan vicdansız kimselerin hali böyledir.
 
Üst