• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Beta Akvaryumu ve Bakımı Nasıl Olmalı

Üyelik Tarihi
16 Eki 2012
Konular
21
Mesajlar
196
MFC Puanı
30
AKVARYUM ve MALZEME SEÇİMİ:

Yetişkin bir betanın rahat ve sağlıklı biçimde yaşaması için önerilen asgari su hacmi 4 litredir. Bu değer bir alt sınır olarak verilmiştir ve daha büyük bir tank tercihi daha uygun olacaktır. Betanızın yaşayacağı ortamı hazırlarken öncelikle bu özelliğe dikkat etmeniz gerekmektedir. Geniş ve rahat bir yaşam alanı bulan betaların, ortalamanın üzerinde bir süre yaşadıkları ve üretim konusunda daha verimli oldukları tespit edilmiştir.

Beta akvaryumu seçiminde bir diğer önemli nokta da akvaryumun şeklidir. Ülkemizde ve dünyada sıkça rastlanan yanlış bir uygulama, balığın oval, yuvarlak veya silindirik biçime sahip fanus veya akvaryumlarda beslenmeye çalışılmasıdır. Aslında bu tarz akvaryumlar hiçbir balık türü için uygun değildir. Düz olmayan camlarda ışığın kırılımı da düz olmadığından, dışarıdan gelen ışık suya farklı açılarda girer. Bu da doğal olmayan bazı odak noktaları ya da karanlık kısımlar yaratır. Doğal olmayan ışık özellikleri, balığı sürekli rahatsız eder ve strese girmesine sebep olur. Zaten, eğri büğrü camların arkasından balığın gerçek görüntüsünü izleyebilmek de mümkün değildir. Bu yüzden en uygun seçim, küp veya dikdörtgen prizma şeklinde bir akvaryumdur. Eğer tüm olumsuzluklara rağmen, farklı biçimde bir fanus veya akvaryum kullanılacaksa, direk günışığı almayan, sakin bir yere konulması, balığın rahatsız olduğunda saklanabileceği alanlar yaratılması ve ışıklandırmanın üst kısımdan yapılması, nispeten fayda sağlar.

Akvaryum boyutları, kişisel tercihe bağlıdır. Ancak bu konuda da dikkate alınması gereken bazı noktalar vardır. Öncelikle, akvaryum yüksekliği bu balıkları pek etkilemese de, doğada sığ sularda yaşadıkları unutulmamalıdır. Genelde su yüzeyinde veya orta seviyelerde yüzmeyi tercih ederler. Kendilerine, yüzeye yakın, sakin ve gözlerden uzak bir bölge seçerek dinlenmeyi severler. Ayrıca, beslenme ve üreme gibi doğal davranışlarını sığ sularda daha rahat gerçekleştirirler. Bu yüzden sadece beta beslemek için seçilecek akvaryumun çok yüksek olmaması tavsiye edilir. 25-40 cm yükseklik idealdir. Eğer akvaryumda üretim hedefleniyorsa azami 30 cm uygun olacaktır.
Diğer boyutlar pek önemli olmamakla birlikte; gerek dekorasyon kolaylığı, gerekse balığa gereken yüzme alanlarının sağlanması açısından, uzunluk ve genişliği birbirine yakın akvaryumlar daha uygundur.

Betalar, sudan dışarı sıçramaya meyilli hayvanlardır. Ve bunu kendilerinden beklenmeyecek bir beceriyle yapabilirler. Bu yüzden bulundukları akvaryumun kapaklı olması tercih edilmelidir. Akvaryum kapağının hava dolaşımına imkan verecek şekilde olması gerekir. Akvaryumla kapak arasında kalan hava, kalitesini ve oksijen seviyesini koruyabilmelidir. Yüzeyden hava alarak serbest oksijeni kullanan betalar için, bu da unutulmaması gereken bir detaydır. Sürekli olarak aynı noktadan yemleme yapabileceğiniz bir kapak, betanızın size alışmasını, yem saatlerinde yolunuzu gözlemesini ve bu sayede strese girme olasılığının azalmasını sağlar.

Aydınlatma çok zayıf veya çok kuvvetli olmamalıdır. Sürekli loş bir akvaryum, seyir zevkini azaltacağı gibi, betanın akvaryum dışındaki ışık kaynaklarına, hareketlere ve diğer etkilere karşı daha hassas ve ürkek olmasına sebep olur. Bu da ani değişikliklerde strese girmesini kolaylaştırır. Ayrıca, akvaryum dekorasyonunda önemli yer tutan bitkilerin de gelişimini ve çoğalmasını engeller. Yüksek seviyeli ışıklandırma ise balığın rahatsız olmasına sebep olur. Sürekli olarak saklanabileceği loş alanlar arar ve beslenme de dahil olmak üzere normal davranışlarını gerçekleştiremez. Eğer yüksek bir aydınlatma oranı seçilecekse, buna uygun bir dekorasyon yapılmalıdır.

Havanın soğuduğu aylarda, oda sıcaklığının sürekli olarak aynı seviyede tutulamadığı, veya gün içi sıcaklık değişimlerine maruz kalan ortamlarda, ısıtıcı kullanılması gereklidir. Beta geniş bir aralıktaki sıcaklıkları tolere edebilen bir balık türüdür. İdeal olarak 24-28ºC önerilse de, çok daha yüksek veya çok daha düşük sıcaklıklarda da yaşamını sürdürebilir (yüksek veya düşük sıcaklık değerlerinin uzun vadede balığın sağlığını etkileyebileceği unutulmamalıdır.). Ama tüm tropikal türler gibi, ani değişimlere karşı hassastır. Bu yüzden bir ısıtıcı yardımıyla akvaryumda sabit bir sıcaklık seviyesi sağlanmalıdır.

Filtrasyon, beta akvaryumu için önemli bir konudur. Çünkü betalar su kalitesine karşı hassas hayvanlardır. Suda meydana gelen biyolojik ve mekanik kirlilik, betalarda yaygın olarak görülen bir çok hastalığın başlıca sebebidir. İyi bir filtrasyon ve düzenli su değişimleriyle su kalitesi korunmalıdır. Beta akvaryumlarının genelde küçük boyutlu akvaryumlar olması; kolayca filtre edilebileceklerini ve su şartlarının her zaman ideal seviyelerde korunabileceğini düşündürür. Oysa durum tam tersidir; küçük hacimli akvaryumlarda su şartlarını stabil tutabilmek her zaman daha zordur. Bu yüzden filtre seçimi dikkatle yapılmalıdır. Hazırlanan akvaryumun boyutlarına uygun olarak, pipo filtreler, şelale tipi filtreler, taban filtreleri, iç veya dış filtreler tercih edilebilir. Önemli olan, akvaryuma yetecek kapasitede olmasıdır. Filtre seçiminde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, suda çok fazla akıntıya sebep olmaması gerektiğidir. Betalar durgun sulardan hoşlanan balıklardır. Akvaryumda yüksek bir sirkülasyon olması, balığı sürekli olarak yorar ve güçsüz düşmesine sebep olur. Bu da birçok hastalığa davetiye çıkarır.

(Özellikle çok küçük boyutlu akvaryumlarda, su kalitesinin korunmasına yönelik izlenebilecek bir diğer yol da, düzenli ve yüksek oranlı su değişimleridir. Bu yöntem, çok sağlıklı olmamasına karşın, filtre kullanımına alternatif olarak düşünülebilir. Su değişimlerinde kullanılacak olan suyun, sürekli aynı nitelikte olması gerekir. Bunun için hazır içme suları kullanılabilir.)

SU ŞARTLARI:

Betaların doğal yaşama alanlarında yıl boyunca değişen koşullar, su şartlarının da değişkenlik göstermesine sebep olur. Muson yağmurları döneminde büyük oranda yağış alan bu bölgelerde, sulak alanlar artar ve akarsuların su hacmi ve debisi fazlalaşır. Genel olarak sudaki kimyasalların oranı düşer ve sıcaklık biraz azalır. Diğer mevsimlerde ise akarsular dinginleşir ve durgun su alanları gitgide kuraklaşır. Bu da birçok mineral ve farklı kimyasalın sudaki yoğunluğunun yükselmesine sebep olur. Kısacası, betaların yaşadıkları alanlarda, sabit su şartlarından bahsetmek oldukça zordur. Bu yüzden Betta splendens, çok yüksek bir aralıktaki su değerlerini rahatlıkla tolere edebilecek şekilde evrimleşmiştir.
Yine de, her tropikal balık türünde olduğu gibi, akvaryum suyunda bazı şartların sağlanması ve mümkün olduğunca temiz ve stabil şartlara sahip bir su oluşturulması önemlidir. Bu yüzden suyun kalitesine ve betanın sağlığına doğrudan etki edebilecek bazı değişkenlerin bilinmesi ve takip edilmesi gereklidir.

Su parametreleri, sudaki genel koşulları ve bazı bileşiklerin oranını tanımlar. Eğer beta hastalık belirtileri gösteriyorsa, ilk olarak yapılması gereken şeylerden biri bu değişkenlerin kontrol edilmesidir. Hastalık belirtisi görülmese bile bu kontrollerin düzenli olarak yapılmasında fayda vardır. Akvaryum hobisinin ilerlemiş olduğu birçok ülkede, bu kontroller akvaryumcular tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Hobicilerin tek yapması gereken, akvaryum suyundan bir miktar alarak bu dükkanlara götürmektir. Ülkemizde ise henüz bu gibi uygulamalara rastlanmamaktadır. Bu yüzden akvaryum suyumuzun genel koşullarını öğrenebilmek için bazı elektronik cihazlar veya test kitleri satın almamız gerekir.

Akvaryumlarda ölçümü yapılabilecek birçok değişken koşul ve madde vardır. Ancak bu yazıda beta ve diğer akvaryum balıklarının sağlığı için önem taşıyan temel bazı değişkenleri incelemek yeterli olur.

SICAKLIK:

Balık sağlığına en fazla etki eden değişkenlerden biridir. Beslediğimiz balık türüne uygun olarak güvenli bir aralıkta olması ve ani değişimlerden uzak, sabit bir derecede tutulması çok önemlidir.
Beta için güvenli aralık, 24-28ºC olarak kabul edilebilir. Bunu sağlayabilmek için soğuk ortam koşullarında ısıtıcılar, sıcak koşullarda ise soğutucular veya daha pratik ve ucuz bazı yöntemler uygulanır. Sıcaklık değerinin bir termometre yardımıyla günlük olarak ölçülmesi gerekir.

AMONYAK ve AMONYUM:

Amonyak (NH3), balık dışkılarıyla, yenmeden kalan yiyeceklerin bozulmasıyla ve organik maddelerin (bitki parçaları, ölü balıklar...) çürümesiyle ortaya çıkar. Beta için çok zehirli ve tehlikeli bir maddedir. Suda 0,25 ppm'den düşük oranlarda bulunsa bile, betalarda kalıcı hasarlara ve hatta ölümlere sebep olabilir. Solungaç yanıkları, yüzgeç ve kuyruk yaralanmaları, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve buna bağlı ikincil rahatsızlıklar, verebileceği zararlardan sadece bir kısmıdır. Amonyak zehirlenmeleri alkali suda çok daha tehlikelidir.
Amonyum (NH4+) ise amonyağın iyonize olmuş halidir. Amonyağa göre daha az tehlikelidir. Yine de zehirlenmelere ve başka rahatsızlıklara sebep olabilir.
Bu maddelerin verebileceği zararlardan korunmak için, akvaryuma balık koymadan önce azot döngüsünün tam olarak sağlandığından emin olunmalıdır. Döngünün oturmadığı akvaryumlarda, temiz su ile büyük oranlı su değişimleri yapılmalıdır. Amonyak tutucu ürünlerin kullanılması da fayda sağlar ancak döngü sağlanmamışsa amonyak ve amonyum miktarı yeniden yükselebilir. Balık artıkları, yenmemiş besinler ve diğer organik atıklar, çürümeden önce tanktan uzaklaştırılmalıdır.
Beta da dahil olmak üzere, hemen hemen tüm balık türleri için akvaryum suyundaki amonyak ve amonyum miktarı 0 olmalıdır. Yeni kurulan akvaryumlarda 2 günde bir, oturmuş akvaryumlarda ise 1-2 haftada bir ölçülmeleri gerekir.


NİTRİT:

Bazı ototrof bakteri türleri, amonyağı tüketir ve artık ürün olarak nitrit (NO2) meydana gelir. Amonyağa oranla daha zararsız bir madde olsa da, balıklar için oldukça tehlikelidir. Beta akvaryumlarda nitrit değerinin de 0 olması gerekir. Dengesi sağlanmış akvaryumlarda, birkaç haftada bir ölçümü yapılmalıdır.

NİTRAT:

Nitrit tüketen bakterilerin biyo ürünüdür. Akvaryumlarda bulunabilecek en zararsız azot türevidir. Beta ve diğer akvaryum balıkları için, diğer azot bileşiklerine oranla daha az tehlikelidir. Yine de nitrat (NO3) miktarı da kontrol altında tutulmalıdır. Haftalık en az %20 oranında yapılan su değişimleri ve dip çekimi, nitrat seviyesinin yükselmesini büyük ölçüde engeller. Düzenli olarak haftada bir kez kontrol edilmelidir. 20-30 ppm üst sınır olarak kabul edilse de, 20 ppm'in altındaki değerler idealdir. 30 ppm'in üstündeki değerler balıklar için tehlikeli olabilir.

pH: Önce pH'ı en basit tanımıyla açıklamaya çalışalım. Akvaryum suyumuz balıklarımızı etkileyen bazı asidik ve bazik maddeler içerir. Bu maddelerin sudaki oranları, bir sayı ölçeği kullanarak ölçülebilir. Bu ölçeğe göre, eğer sudaki asit ve bazların miktarı birbirine eşitse, bu nötr olarak kabul edilir ve 7.0 değeriyle gösterilir. Eğer asidik maddelerin miktarı daha fazlaysa bu değer 7.0'dan küçük, tersiyse 7.0'dan büyük kabul edilir. Tropikal akvaryum balığı türlerinin büyük çoğunluğu nötral seviyelerde yaşarlar. Ancak asidik veya alkali (bazik) su değerlerinde yaşayan türler de vardır.
Akvaryum suyunun pH değerinin ölçülmesi ve seçilen balık türüne uygun olarak güvenli bir aralıkta sabit tutulması çok önemlidir. pH'da meydana gelebilecek ani yükselme veya düşüşler balıklarda ani ölümlere sebep olabilir. Genel bir kural olarak, 24 saat sürecinde 0.2'den daha yüksek değerde pH değişikliğinden kaçınılmalıdır.
Beta için 6.0-8.0 aralığındaki değerler uygundur. Ancak doğal koşullarda daha çok nötr veya hafif asidik sularda yaşarlar. pH değeri haftada 1-2 kez ölçülmelidir. Ayrıca su değişimleri sırasında, hem akvaryum suyunun hem de eklenecek olan suyun pH'ı ölçülmelidir.

GH: Gh (general hardness=genel sertlik), sert su veya yumuşak suyu tanımlayan bir terimdir. Suda çözünmüş durumda bulunan kalsiyum ve magnezyum oranını ifade eder.
Betalar oldukça geniş bir aralıktaki gh değerlerini tolere edebilirler.

KH: Kh (karbonat sertliği) sudaki tamponlanabilme kapasitesini ifade eder. Suda çözünmüş durumda bulunan karbonat (CO3) ve bikarbonat (HCO3) miktarıyla ölçülür. Özellikle düşük olduğu durumlarda önem kazanır. Uygun kh değeri, pH değerinin sabit kalmasını sağlayan maddelerin tamponlanmasına olanak tanır. Eğer bu tamponlama kapasitesi, yani kh çok düşükse, pH seviyesi korunamaz ve tehlikeli düşüşler yaşanır. Bu da balıklarda ani ölümlere yol açar.
Beta, çok düşük olmadığı sürece, geniş bir aralıktaki kh değerlerinde yaşayabilir. Gh ve kh, 1-2 haftalık periyotlarla ölçülmelidir.

DEKORASYON:

Çok farklı koşullarda yaşayabilen dayanıklı bir tür olması; beta akvaryumunun dekorasyonu esnasında da çok geniş bir seçenek aralığı sunar. Akvaryumun genel görünümü büyük ölçüde beta sahibinin kişisel zevklerine ve imkanlarına bağlıdır. Hiçbir dekorasyon malzemesi içermeyen, cama cam akvaryumlar bile, diğer şartlar sağlandığı sürece betanın beslenmesi için yeterli olacaktır. Yine de, seyir zevki, doğallık ve betanın bazı davranış özellikleri dikkate alınarak verilebilecek bazı ipuçları vardır.

Öncelikle, bir beta akvaryumunda, balığın rahatça yüzebilmesi, yüzeyden yem ve hava alabilmesi için yeterli olacak açık alanlar bırakılması uygun olacaktır. Dekorasyon açısından fazla kalabalık akvaryumlar, betanın hareketlerinin kısıtlanmasına ve bu yüzden strese girmesine sebep olabilir. Su yüzeyinin kapalı olması ise hem hava almasını güçleştirir, hem de verilen yemleri farketmesini ve yemesini engeller. Bu yüzden -genelde beta akvaryumları için uygun seçenekler olsalar da- , hızlı çoğalan su üstü bitkilerinin veya yaprakları yüzeyi kaplayacak şekilde uzama gösteren diğer bitkilerin büyümesi kontrol altında tutulmalıdır.
Beta açık alanlarda rahatça yüzmekten hoşlanan bir balık türü olsa da, bazen dinlenebileceği veya saklanabileceği bölgelere de ihtiyaç duyar. Bu yüzden akvaryumun bazı bölümlerinde, bolca bitkilendirilmiş loş alanlar; kaya, kütük veya diğer dekor malzemeleriyle oluşturulmuş ufak mağara veya holler, su üstü bitkileri kullanılarak hazırlanmış, yüzeye yakın dinlenme bölgeleri oluşturulabilir. Aslında bu amaç doğrultusunda ufak kil saksılar bile kullanılabilir. Ancak bu, doğallığı ve seyir zevkini etkileyecektir.

CAM00678.jpg
 
Üyelik Tarihi
16 Eki 2012
Konular
21
Mesajlar
196
MFC Puanı
30
BETA SEÇİMİ:

Tüm gerekli şartlar dikkate alınarak kurulmuş uygun bir akvaryum hazırlandıktan sonra, sıra bu akvaryuma ev sahipliği yapacak olan betanın seçilmesine ve satın alınmasına gelir. Bu seçim, büyük ölçüde kişisel zevke bağlıdır. Türün sahip olabileceği renk ve desen çeşitliliği çoğu zaman karar verilmesini güçleştirir. Bunun yanı sıra, son yıllarda ülkemizde de hızla yaygınlaşan, farklı kuyruk şekillerine sahip betalar bu seçimi biraz daha zorlaştırır. Kişisel beğenilerin ötesinde, beta seçiminde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.


Öncelikle betanın sağlıklı olup olmadığı belirlenmelidir. Bunun için önce renge ve dış görünüme bakılır. Renk canlı ve parlak olmalıdır. Solgun renk, stres veya hastalık belirtisi olabilir. Ayrıca, deri üzerinde farklı renkte, solgun veya kızarmış bölümler bulunmamalıdır. Mermer denilen, 2-3 renkli beta varyetelerinde farklı renklerde bölümler bulunabilir. Burada bahsedilen, herhangi bir hastalık ya da yaralanma belirtisi olabilecek türden renk farklılıklarıdır. Deri pürüzsüz, pul dizilişi düzgün olmalıdır. Deri üzerinde bozulmalar, pullarda dökülmeler, kist ya da benek tarzı oluşumlar olmamalıdır.

Gözler, ağız çevresi ve solungaçlar dikkatle incelenmelidir. Gözlerde bulutsu bir görünüm, büyüklük veya yerleşimlerinde orantısızlık, hareket kabiliyetinde azalma vb. durumlar betanın sağlıksızlığına işaret eder. Ağız çevresinde ve solungaçlarda deformasyonlara sık rastlanır. Ağız ve dudaklar düzgün ve orantılı olmalı, solungaç kapakları birbiriyle aynı boyda ve solungaç açıklığını kapatacak biçimde gelişmiş olmalıdır. Ayrıca bu bölümlerde herhangi bir hastalık belirtisi olup olmadığı belirlenmelidir. Pamukumsu gri veya beyaz renkte oluşumlar, mantar veya columnaris gibi hastalıkların belirtisidir. Solungaçlarda soluk renk, normalden daha koyu kırmızılık, solungaç kapaklarının açılıp kapanmasında anormallik vb. belirtiler de balığın çeşitli sağlık sorunları olduğunu gösterir.

Yüzgeç ve kuyruk yapısı da kontrol edilmelidir. Yüzgeçlerde yırtılma, delinme, parçalanma gibi etkiler; aslında iyileşmeleri zor olmasa da, balığın diğer hastalıklara karşı güçsüz düşmesine sebep olabilir. Uygun şartlara sahip temiz su ve iyi bir diyet sağlandığında bu yırtılma ve delinmeler hızla iyileşir. Hatta tamamen parçalanmış kuyruk bile en fazla 1-2 ay içinde kendini yeniler. Ama eğer uygun şartlar oluşturulamazsa yaralı bölümler bakteri istilasına ev sahipliği yapabilir. Bu yüzden, satın alırken sağlam yüzgeçlere sahip bir betanın seçilmesi daha uygun olacaktır.

Betanın gövde yapısı da incelenmelidir. Karın bölgesinde şişkinlik veya zayıflık görülüyorsa, sindirim sistemi rahatsızlıkları veya iç parazit ihtimali vardır. Ayrıca, özellikle çift kuyruk ve delta kuyruk varyetelerinde, vücudun orta kısmında veya kuyruk başlangıcında deformasyonlara sıkça rastlanır. Bunun kontrolü için betaya üstten bakmak yeterlidir. Omurgada herhangi bir eğrilik tespit edilirse, o balık seçilmemelidir. Çünkü bu tür deformasyonlar iyileşemeyecek rahatsızlıklardır.


Dış görünüş olarak sağlıklı olduğu belirlenen betanın davranışları da kontrol edilmelidir. Harekete ve dış etkilere karşı çok duyarlı bir tür olan beta, normalde akvaryumun yanına yaklaşıldığında bile tepki gösterir. Bu tepki; eğer insanlara alışmış bir balıksa, akvaryum camına yaklaşmak ve sizi incelemek olacaktır. Bulunduğu akvaryumda bir süre geçirmiş ve belirli noktalarda yem almaya alışmış balıklar genelde bu tepkiyi gösterir. Tam tersi durumda ise, yani eğer beta insanlara veya bulunduğu ortama henüz alışmadıysa, tepkisi camdan uzaklaşmak ve saklanmaya çalışmak olmalıdır. Her iki durumda da betanın normal davranış özelliklerini sergilediği söylenebilir. Buna karşın; eğer balık tepkisiz kalıyorsa, hareketlerinde normal olmayan bir yavaşlık farkedilirse, fazla hareket etmeden aynı noktada kalıyor, sürekli olarak dipte veya yüzeyde yüzüyorsa, balığın çeşitli hastalıklara yakalanmış olduğu, en iyimser ihtimalle stres içinde olduğu anlamına gelir. Bu gibi davranışlar gösteren bir beta uygun seçim olmayacaktır.

Hareketli, normal davranışlara sahip bir beta belirlendiğinde, son olarak yeme ilgisi kontrol edilmelidir. Çok obur bir tür olan beta, normal şartlarda hemen her tür yemi kabul eder. Ayrıca, hızlı hareketlerle yeme yönelmelidir. Yeme karşı ilgisiz olan veya kuru yem kabul etmeyen balıklar, beslenme konusunda sorun yaratabilir. İyi hazırlanmış bir menü ve biraz özenle bu tür düzensizlikler telafi edilebilir. Ancak yine de, özellikle yeterli tecrübeye sahip olmayan akvaristler için, beslenmesinde sorun olmayan bir balığın seçilmesi daha uygun olacaktır.

("Sağlık" bölümünde anlatılacak olan hastalıkların, özellikle de hastalık belirtilerinin incelenmesi, beta seçiminde oldukça faydalı olacaktır...)


Seçilen betanın büyüklüğü, özellikle de yüzgeç ve kuyruk uzunluğu da önemli bir kriterdir. Daha önce de bahsedildiği gibi; beta fazla uzun bir yaşam süresine sahip olmayan, ortalama 2-3 yıl yaşayabilen bir balık türüdür. Yavru betalar yaklaşık 4 aylık bir sürede yetişkin boylarının neredeyse % 80'ine ulaşırlar. Bu süreden sonra boyca büyüme çok yavaşlar ve yüzgeçlerde ve kuyrukta uzama hızlanır. Bu özelliklerini dikkate alırsak; seçilecek olan betanın boyca büyük olması ve uzun kuyruk ve yüzgeçlere sahip olması, o betanın büyük ihtimalle yaşlı olduğunu, en azından 1,5-2 yaşına zaten ulaşmış olduğunu gösterir. Aslında bu bir genellemedir, çünkü balığın daha önce içinde bulunduğu koşullar da vücut ve kuyruk yapısına etki eder. Yine de, uzunca bir süre beslemeyi düşündüğümüz bir balık almak istiyorsak, mümkün olduğunca genç bireylere yönelmek uygun olacaktır. Satın alındıktan sonra ancak birkaç ay yaşayacak olan bir balık, hem hayal kırıklığı hem de üzüntü sebebi olabilir.

Genç bireylerin satın alınmasının başka avantajları da vardır. Özellikle üretim düşünen akvaristler için, kendi damızlıklarını yetiştirmek üzere genç bireylerin alınması yararlıdır. Çoğu zaman hobiciler bu konuda hataya düşmekte, ve üretim için rastladıkları en büyük balıkları almaya çalışmaktadır. Bu balıkların hangi şartlarda büyütüldüğü, ne tür hastalıklar geçirdiği, ne şekilde yemlendiği vb. özellikler bilinmediği için üretimde verimin düşük olması, hatta tamamen başarısız olunması riski her zaman mevcuttur.

AKLİMATİZASYON:

Çevremizdeki akvaryumcularda bulabileceğimiz betaların büyük bir kısmı Uzakdoğu ülkelerinden ithalat yoluyla gelmiştir ve hâlihazırda bir veya birkaç kez su değişimine maruz kalmış balıklardır. Oldukça dayanıklı ve dirençli bir tür olmasına karşın, beta da diğer balıklar gibi ani su değişimlerine karşı hassastır. Ani pH yükselmeleri, ısı farklılaşmaları gibi etkiler, balığın sağlığını tehdit eder.

Yeni aldığımız betayı bekleyen bir başka önemli tehlike de stresdir. Çünkü stres, balığın doğal davranışlarını ve beslenmesini önemli ölçüde etkiler. Zamanla zayıf düşmesine ve hastalıklara karşı savunmasız kalmasına neden olur. Özellikle yeni bir ortama giren beta, alışma sürecinde kolayca strese kapılabilir. Bu yüzden satın aldığımız betanın aklimatizasyonu, yani yeni akvaryumuna alıştırılma süreci dikkat isteyen bir konudur.


Öncelikle, hazırlanan akvaryumun beta için gereken şartlara sahip olduğundan emin olunmalıdır. Akvaryumun şekli, dekorasyonu, tank arkadaşları vs. etkenlerin, yeni alınan balığın alışmasını zorlaştıracak özellikte olmamasına dikkat edilmelidir. Biyolojik döngünün oturması ve zararlı maddelerin akvaryumdan uzaklaştırılması için, balığı eklemeden en az bir hafta önce akvaryumu hazırlamak uygun olacaktır. Bu süre, su hazırlayıcılar ve biyolojik katkılar kullanılarak kısaltılabilir.


Yeni alınan betanın aklimatizasyon sürecinde ilk adım, bulunduğu poşet veya kaptaki su değerlerini test etmek ve bulunan değerleri, konulacağı akvaryumdaki değerlerle karşılaştırmak olmalıdır. pH ve sıcaklık özellikle kontrol edilmelidir. Ayrıca, eğer imkan varsa, amonyak (NH4), nitrit (NO2), nitrat (NO3), gH ve kH da test edilebilir. Bu sayede başlangıç noktamızın ne olduğu hakkında yeterince fikir edinmiş oluruz. Bulunan değerler birbirinden çok farklıysa, alıştırma süreci normalden çok daha yavaş yapılmalıdır.

Eğer test yapma imkanımız yoksa, en kötü ihtimal düşünülmeli ve su değerleri arasında büyük farklılıklar olduğu varsayılarak işe başlanmalıdır.


Sıradaki adım, sıcaklığın eşitlenmesidir. Bunun için ısıtıcılar kullanılabilir veya betanın bulunduğu poşet ya da kap, ılık veya soğuk su içinde bekletilebilir. Ancak en kolay yol, balığın kapalı bir poşet içerisinde yeni akvaryuma konulmasıdır. Bu yöntemle, 5-10 dakika içinde sıcaklığın eşitlenmesi sağlanır. Eğer akvaryumda ısıtıcı çalışmıyorsa buna da gerek yoktur. Suların oda sıcaklığında eşitlenmesi için birkaç dakika beklemek yeterlidir.


Sıcaklık farkı kalmadığından emin olunduktan sonra, balık içinde bulunduğu suyla birlikte genişçe bir kaba alınır ve su değişim işlemi başlar. Bu işlem, kaptaki suyun akvaryum suyuyla değiştirilmesi olarak tanımlanabilir. Eğer gerekli testler yapılmış ve tüm parametreler birbirine yakın çıkmışsa, 10-15 dakika içinde tamamlanabilir. Ancak eğer değerler farklıysa veya test yapma imkanı yoksa, en az bir saat boyunca devam etmesi tavsiye edilir.

Su değişiminde iki yol izlenebilir. İlkinde, bir parça hava hortumu yardımıyla, akvaryumdan kaba su akması sağlanır. Bir kez sifonlamak sürekli su akışı için yeterlidir. Su geçişinin çok yavaş, hatta seyrek damlalar halinde yapılması en uygun yoldur. Bu sayede şartlarda meydana gelebilecek ani değişiklikler önlenmiş olur. Kaptaki su hacmi arttıkça, üstten bir miktar su boşaltılabilir. İkinci yol ise, balığın bulunduğu kaba düzenli periyotlar halinde akvaryum suyu eklemektir. Her 10 ya da 15 dakikada bir, kaptaki suyun yaklaşık beşte biri kadar su eklenir. Birkaç kez bu işlemi tekrarladıktan sonra, eğer gerekli görülürse üstten su alınır. Su değişim işlemi ne kadar yavaş yapılırsa, balığın etkilenmesi ve strese girmesi de o kadar önlenmiş olur. Bu yüzden mümkün olduğunca uzun sürdürülmesi önerilir.


Artık son adıma, yani balığın akvaryuma konulmasına geçilebilir. Balık bir kepçe yardımıyla yakalanır ve yeni yaşam alanına bırakılır. Bu işlemin süretle yapılması ve balığın fazla ürkütülmemesi yararlı olur. Kaptaki suyun hiçbir şekilde akvaryum suyuna karıştırılmaması gerekir.


Balık akvaryuma alındıktan sonra ışıkların bir süre kapalı kalması stresi önlemekte yardımcı olur. Ayrıca, tercihe bağlı olarak stres giderici ürünler de kullanılabilir. Birkaç saat sonra ışıklar açılır ve ilk yemleme yapılır. Balık yeni ortamında yem almakta zorlanabilir. Daha önce bulunduğu yerde kullanılan yemden bir miktar temin edilmesi veya daha iyi bir yol olarak canlı yem verilmesi yararlı olur.


Daha önce de belirttiğimiz gibi, beta az miktarda su içinde bile yaşamını sürdürebilir. Bu özelliği sayesinde, diğer balık türlerinden farklı olarak, betanın aklimatizasyonunda bazı pratik yöntemler de izlenebilir. Balığın alındığı yerden yeterli miktarda su alınması ve hazırlanan akvaryuma bu suyun koyulması bunlardan biridir. Eğer akvaryum hacmi büyükse, balık birkaç günlüğüne daha ufak bir kapta da tutulabilir. Bu sayede, su değişim işlemi günler boyu sürdürülebilir.


Eğer yeni aldığımız balık, halihazırda içinde balık bulunan, karma bir akvaryuma koyulacaksa, en az 10 gün süreyle bir karantina akvaryumunda tutulması gerekir. Bu süreçte dikkatli biçimde izlenerek herhangi bir hastalık belirtisi taşımadığından emin olunmalı, gerekirse dezenfekte veya tedavi işlemlerine tabi tutulmalıdır. Bu sayede akvaryuma dışarıdan hastalık girmesi engellenmiş olur.

beta-bal%C4%B1%C4%9F%C4%B1_1060427.jpg
 
Üst