LaiLa
MFC Üyesi
- Üyelik Tarihi
- 20 May 2015
- Konular
- 1,822
- Mesajlar
- 5,290
- MFC Puanı
- 6,400
Hazret-i Süleymân (a.s.) bir gün, deniz kenârında oturmuşlar idi. Bir karıncanın geldiğini gördü. Ağzında bir yeşil yaprak tutardı. Deniz kenârına ulaştı. Sudan bir kurbağa çıkdı. O yaprağı karıncadan alıp, denize döndü. Karınca geri döndü.
Karıncadan sordular ki,
- Bunun hikmeti nedir.
Karınca cevâp verdi ki:
-Bu deryânın ortasında, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir taş halk etmiştir. O taşın içinde bir böcek halk etmişdir. Beni onun rızkına sebep etmiştir. Ben her gün o nesneyi, ona yetecek kadar rızkı getiririm. Deniz kenârına ulaştırırım. Allahü teâlâ hazretlerinin, kurbağa sûretinde yaratdığı bir meleği o rızkı benden alır, o böceğe verir. O böcek, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kudreti ile, fasîh dil ile söyler ki;
-Sübhânallah ki, beni halk etti, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân verdi. Benim rızkımı unutmadı. İlâhî, ümmet-i Muhammedi ümîtsiz etme!
Karıncadan sordular ki,
- Bunun hikmeti nedir.
Karınca cevâp verdi ki:
-Bu deryânın ortasında, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir taş halk etmiştir. O taşın içinde bir böcek halk etmişdir. Beni onun rızkına sebep etmiştir. Ben her gün o nesneyi, ona yetecek kadar rızkı getiririm. Deniz kenârına ulaştırırım. Allahü teâlâ hazretlerinin, kurbağa sûretinde yaratdığı bir meleği o rızkı benden alır, o böceğe verir. O böcek, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kudreti ile, fasîh dil ile söyler ki;
-Sübhânallah ki, beni halk etti, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân verdi. Benim rızkımı unutmadı. İlâhî, ümmet-i Muhammedi ümîtsiz etme!