Bu Ev 150 Ağaca Ev Sahipliği Yapıyor!
Balkon ve pencerelerinden, ağaçların yaprakları ve dallarının sarktığı bu beş katlı apartman binası İtalya’nın Torino şehrinde yer alıyor.
Luciano Pia tarafından tasarlanan, 25 Verde adlı bu bina, bütün bu bitkileri apartmanın içine taşıyarak Torino’nun homojen ve bir anlamda tek tip şehir yapısı içinde bir özgün bir istisna oluşturmayı hedefliyor.
Bina bu haliyle içerisinde barındırdığı “yaşamların” yanında, dış cephesinde beliren bu canlılıkla da hayatla entegre olmak adına bir adım atıyor.
Bir saatte 200.000 litreye yakın karbondioksit emerek özümseyen 150 ağaca ev sahipliği yapan binanın dış cephesindeki engebeli ve dalgalı yapı da dışarıdan içeriye doğru bir geçişlilik sağlıyor. Söz konusu bu doğal absorbe süreci, binanın sakinlerini de böylece dışarıdaki yoğun trafikten kaynaklanan arabaların yol açtığı zararlı gazları ve yüksek sesleri önleyerek hem hava hem de ses kirliliğinden ciddi miktarda korumuş oluyor.
Binada bulunan ağaçların mevsimler boyunca dönüşümü de ayrıca bina içerisinde soğuk ve daha sıcak aylar boyunca sıcaklığın aşırı uçlara kaçmasını önleyerek ideal bir mikroiklim yaratıyor. Bitkilerin bütün bu yaprakları yaz boyunca güneş ışınlarını engelliyor ve kışın da sıcak ışıkların içerine girmesine olanak tanıyor.
Binada yer alan 63 ayrı ünitenin her biri hemen pencerelerinin ve duvarlarının ötesindeki bu balkonlar ve bitkilerden yararlanabiliyor. Buradaki bütün bitki türleri de en yüksek renk, yaprak ve çiçeklenme çeşitliliğini sağlamak amacıyla Torino’daki iklime uygun olanlar arasından özel olarak seçilmiş.
Birçoğumuzun -genellikle Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz- çocukluk rüyalarından olan “ağaç ev” konseptini şehir hayatının ortasında bir “ağaç apartman” konseptiyle gerçeğe dönüştüren bu montaj, onun içinde yaşayanların gerçek bir fayda elde etmesini de sağlıyor.
Balkon ve pencerelerinden, ağaçların yaprakları ve dallarının sarktığı bu beş katlı apartman binası İtalya’nın Torino şehrinde yer alıyor.
Luciano Pia tarafından tasarlanan, 25 Verde adlı bu bina, bütün bu bitkileri apartmanın içine taşıyarak Torino’nun homojen ve bir anlamda tek tip şehir yapısı içinde bir özgün bir istisna oluşturmayı hedefliyor.
Bina bu haliyle içerisinde barındırdığı “yaşamların” yanında, dış cephesinde beliren bu canlılıkla da hayatla entegre olmak adına bir adım atıyor.
Bir saatte 200.000 litreye yakın karbondioksit emerek özümseyen 150 ağaca ev sahipliği yapan binanın dış cephesindeki engebeli ve dalgalı yapı da dışarıdan içeriye doğru bir geçişlilik sağlıyor. Söz konusu bu doğal absorbe süreci, binanın sakinlerini de böylece dışarıdaki yoğun trafikten kaynaklanan arabaların yol açtığı zararlı gazları ve yüksek sesleri önleyerek hem hava hem de ses kirliliğinden ciddi miktarda korumuş oluyor.
Binada bulunan ağaçların mevsimler boyunca dönüşümü de ayrıca bina içerisinde soğuk ve daha sıcak aylar boyunca sıcaklığın aşırı uçlara kaçmasını önleyerek ideal bir mikroiklim yaratıyor. Bitkilerin bütün bu yaprakları yaz boyunca güneş ışınlarını engelliyor ve kışın da sıcak ışıkların içerine girmesine olanak tanıyor.
Binada yer alan 63 ayrı ünitenin her biri hemen pencerelerinin ve duvarlarının ötesindeki bu balkonlar ve bitkilerden yararlanabiliyor. Buradaki bütün bitki türleri de en yüksek renk, yaprak ve çiçeklenme çeşitliliğini sağlamak amacıyla Torino’daki iklime uygun olanlar arasından özel olarak seçilmiş.
Birçoğumuzun -genellikle Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz- çocukluk rüyalarından olan “ağaç ev” konseptini şehir hayatının ortasında bir “ağaç apartman” konseptiyle gerçeğe dönüştüren bu montaj, onun içinde yaşayanların gerçek bir fayda elde etmesini de sağlıyor.
