• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Gesi Bağları Türküsünün Hikayesi

MF-Login

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2013
Konular
1,276
Mesajlar
2,513
MFC Puanı
60
Gesi Bağları Türküsünün Hikayesi



Gesi Bağları***8217;nda dolanıyorum

Yitirdim yarimi (anam) aranıyorum

Bir çift selamına güveniyorum

Gel otur yanıma hallerimi söyleyim

Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim


***


Yolda giderken, radyoda, televizyonda ya da sevilen bir sanatçıdan bu türküyü mutlaka duymuşunuzdur. Bazı yerlerde her ne kadar oyun havası tarzında çalınsa da özünde bir kadının feryadıdır, kendisini bırakıp giden sevdiğine ve gurbete gelin gönderen ailesine... Kadın olmak her dönemde zordur, özellikle de onlarca yıl önce kadının birey olarak değer görmediği yıllarda Anadolu***8217;nun bir köyünde ailesinden sevdiklerinden ayrı bir kadın olmak***8230; Hikayemize konu olan kadın da bu tarzda zorluklar karşısında feryadını bir türküyle dile getirmiş ve yıllar boyu aynı acıları çeken insanların hislerine tercüman olmuş. Ayrılık acısını dile getiren en güzel türkülerden birisidir ***8220;Gesi Bağları***8221;***8230;


Gelelim hikayemize***8230;


Bundan yıllar önce, insanların yolculukları binek hayvanları ile uzun sürelerde yaptığı, elektriğin, telefonun, motorlu ulaşım araçlarının olmadığı devirlerde, insanlar için hayat günümüzdeki kadar kolay değildi. Teknolojinin getirdiği günümüz imkanlarının bir anda olmadığını düşünün***8230; Günümüzde temel ihtiyaç olan çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli süpürge, cep telefonunu bırakın telefon bile yok***8230; Saatler hatta dakikalarla ifade edilen sürelerde gidilebilen yerlere gün ya da günler süren yolculukla türlü tehlikeleri göze alarak gidilebildiğini düşününün. Ne kadar zor değil mi? Özellikle genç nesiller için temel ihtiyaç olan ve kolaylıkla aileleri tarafından alınan cep telefonlarının olmadığını bile düşünmek en büyük işkencedirJ İşte öykümüz hayatın teknoloji nimetlerinden yoksun olduğu ancak insan ilişkilerinin, toplumsal dayanışmanın yeterince önemli olduğu, bu dönemlerde geçiyor***8230;


Geçmiş dönemlerde bir ailede kız çocuğu doğduğu zaman ona ölü gözüyle bakarlarmış. Zira o dönemlerde bu çocuk büyüdüğünde başka bir eve gelin gidecek ve belki ailesi ile bir daha hiç görüşemeyecek***8230; Kendi evinde misafir, gelin gittiği evde ise yabancı olarak, dışarıdan gelen ***8220;gelin***8221; olarak muamele görecek***8230; Bir mecliste sessizlik oldu mu ***8220;kız doğmuş gibi neden sessizsiniz***8221; denmesi ya da her tarafın ışıklandırıldığı bir ortamda ***8220;oğlan doğmuş gibi neden her taraf yanıyor***8221; denmesi kız çocuğunun daha doğarken kaderinin ne olacağını gösterir gibidir.


Vaktiyle köyün birinde kaderi daha doğarken yazılan bir kız çocuğu dünyaya gelir. Kendisi için hiç de kolay olmayan bir dünyaya gözlerini açar. Genç kız olup evlenecek çağa geldiği zaman ise Gesili bir delikanlıya gönlünü kaptırır. Delikanlı da onu beğenir. İki gönül bir olunca büyükler yola düşer. Delikanlın ailesi Gesi***8217;den kalkıp kızın köyüne gider ve kızı isterler. Adetler töreler derken düğün günü gelir çatar. Bir yanda sılası bir yanda sevdiği***8230; Yüreğe söz dinletmek zordur. O da dinletemez ve gönlünün açtığı yola seve seve koyulur ve düşer kocasının peşinden Gesi yollarına***8230;


Gesiye girerken yollar ayrıldı

Bindim arabaya başım çevrildi

Selvi saçım sol yanıma devrildi

Ölüm olamasın ayrılık olsun

Bize sebep olan içten vurulsun



İlk günler, cicim ayları, elbette her evlilikte güzeldir. İlk zamanlar sevdiği yanında mutlu bir hayat sürmeye başlar. Yaşamak için yemek, yemek içinde para gerekli.. hayatın idamesi için çalışmak gerekli. Eğer ekip biçecek toprak da yoksa insan gurbete mahkumdur. Sevdiği de evin erkeği, çalışmak zorunda***8230; para kazanmak zorunda***8230; mecburen evinden ayrılıp çalışmaya gurbete gider. Elleri kınalı taze gelin, her ne kadar durumdan mutsuz olsa da, kaderine boyun eğer.


Gesi bağlarının gülleri mavi

Ayrıldım yârimden gülemem gayri

Alımı yeşilimi giyemem gayri

Yas tutsun ellerim kına yakamayayım

Kör olsun gözlerim sürme çekemeyeyim



Ayrılığın ilk günlerinde yaşama hevesini canlı tutan yar mektupları gelin kıza taze kan olur.. Ancak gel zaman git zaman sevdiğinden gelen iki satır mektuplarında ardı kesilmeye başlar.


Gesi bağlarında has nane biter

Bana bir hal oldu ölümden beter

Sevdiğimin ettiği canıma yeter

Yaz yaz mektubu postaya bırak

Varamam yanına yollar uzak



Sevdiğinin yadigarı çocuk da dünyaya gelince hayat evli, çocuklu ve yalnız bir kadın için tüm zorluklarını göstermeye başlar***8230;


El kadar anlımda türlü türlü yazım var

Evvel başımdı şimdi körpe kuzum var


Bir rivayete göre kocası gurbette vefat eder, bir başka rivayete göre de başka bir kadınla evlenip hayatına orada devam eder. (Türkünün özgün metninde buna dair bir ibare bulunmamaktadır.)


Kocasından haber alınamayınca, kocasının ailesi ile yaşamaya da mecbur kalır. Çünkü köyüne gidemez artık, kız çocuğu evine geri ancak kefeniyle dönebilir***8230; Bir de çocuk var.. ya çocuktan ayrılık ya da her türlü cefaya katlanmak***8230; Hani dedik ya kadın kendi evinde misafir, gelin gittiği evde de sonradan gelen yabancı olarak hayatını sürdürmeye devam eder diye. Ancak bu yabancı olma halini kocasının ailesi de fazlasıyla hissettirir. Bir yandan kayınvalidesi, diğer yandan kayınbabası ona hayatı zindan ederler. Ancak o tüm olan bitenleri alın yazısı olarak nitelendirir...


Gesi bağlarında gülünen çayır

Ana ben ölüyorum başını çevir

Kaynatam imansız güveyin gavur

Ne diyeyim ağlayayım alın yazısı

Kader böyle imiş onmaz bazısı



Daha sonra ona ne oldu bilinmiyor ancak feryadını tüm insanlığa miras bıraktığı türkü ile dillendirmeyi başarmıştır. Anadolu insanı bu türküyü ondan almış, onu ve türküsünü bağrına basmış, ölümsüzleştirmiş. Ondan sonra bu acıları yaşayan herkes için adeta bir marş olmuş ve üzerine kendi acılarını ekleye ekleye türkü bu günlere gelmiştir.


Türkünün mevcut 104 kıtası bulunmakla birlikte bunun çoğunluğu aynı acıları paylaşan insanlar tarafından eklenmiştir.
 
Üst