• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Günün Hikayesi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

LaiLa

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
20 May 2015
Konular
1,822
Mesajlar
5,290
MFC Puanı
6,400
GÜNÜN HİKAYESİ
AYNA


9o2mRZ.jpg


Adamın biri, ilk defa gittiği şehrin tarihi çarşısına uğradığında, bir dükkana girerek;

- Hatıra eşya almak istiyorum, demiş.Ne tavsiye edersiniz?

Dükkan sahibi yaşlı zat,adamı tepeden tırnağa süzüp:

- Buranın en meşhur malı, aynalardır evladım, demiş. Ama onları almaya güç ister.

Adam, hiç düşünmeden:

- Ben, yaşadığım şehrin en zengin insanıyım, diye atılmış. Benim için para önemli değil.

İhtiyar, dudak büküp:

- İnşaallah gücün yeter, demiş. Çünkü padişahlar bile alamadı onları.

Adam, ses tonunu iyice yükselterek:

- Benim elde edemeyeceğim şey yoktur!..diye direnmiş. Fiyatları ne kadar?

İhtiyar adam:

- Seçeceğin aynaya bağlı, diye gülümsemiş. Günümüze ait aynaları normal fiyata alabilirsin. Fakat eski aynalar pahalıdır.Hele hele antikalara gücün yetmez. Ama geleceğin aynası bedavadır, fakat onu görsen pek beğenmezsin.

Adam, bu sözleri pek anlamamış. Ama merakından çatlayacak gibiymiş. Aynaları bir an önce görmek istediğinden, yaşlı adamın koluna girip,dükkanın arka bölümüne geçmiş.

Yaşlı adam, elindeki baston ile işaret ederek:

- Sana ilk önce günümüze ait aynayı göstereyim, demiş.Çerçevesi gümüştendir. Fiyatıysa sadece üç altındır.

Adam, duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş. Ve ona bakarak saçlarını düzelttikten sonra:

- Bunun bir özelliğini görmedim, demiş. Evimde de bundan üç dört tane var.

Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:

- O halde bu aynaya bak!.. demiş. Çeyrek asır öncesine aittir. Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise yüz kese altındır.

Adam:

- Herhalde şaka yapıyorsunuz, diye gülümsemiş.Böyle basit bir ayna,on altın bile etmez.

İhtiyar adam:

- Ben sana söylemiştim!.. diye kızmış. İsterseniz vazgeçin.

Adam, iş olsun diye aynaya baktığında, bağırmamak için kendini zor zapdetmiş. Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü, onun yirmi beş yıl önceki haline aitmiş. Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar varmış bu görüntüde, ne de yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.

Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal tşı gibi açılmış. Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından,sevdikleri geçiyormuş birer birer.

Büyük bir dehşet içinde:

- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış.Bu geçen,kız kardeşim değil miydi? Hem de henüz kanser olmadan önce.

Daha sonra, en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler, adamın görüntüsü ardından. Her ikisi de, çeyrekasır önceki halleriyle.

Adam, dayanamayıp başını çevirmiş aynadan. İhtiyar, ona sokulup:

- Bu işten vazgeç!. demiş.Zaten bir çok insan da öyle yaptı.

- Hayır!. diye itiraz etmiş adam. Kardeşimi özlemiştim, dayımla teyzemi de.

- Peki!. demiş ihtiyar. Şu gördüğün bir antika aynadır. Çerçevesi ahşaptır. Değeriyse bin kese altın eder.

Adam,oraya doğru ilerlerken,korkusundan vazgeçmiş. Ama merakını yenemeyip aynaya baktığında, küçük bir çocuk gibi çığlık atmış. Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında. Soluk yüzlü, incecik, dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.

- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış. Bu benim çocukluğum. Cebimdeki sapan bile duruyor.

Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış. Bu sefer, 30-35 yaşlarındaki halleriyle annesi ve babası geçiyormuş geriden. Daha sonra da, nur yüzlü dedesi. Annesi, her gün defalarca yaptığı gibi, öpüvermiş onu yanağından. Babası ise, er zamanki şakacılığıyla, ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.

Adam, kaçarcasına uzaklaşmış oradan. İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.

Yaşlı adam:

- Gerçek aynalar böyledir evladım!.. demiş. Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.

Adam, biraz olsun kendine geldiğinde, dükkandan atmak istemiş kendini. Fakat tam çıkacakken:

- Bedava aynalardan söz etmiştiniz, demiş. Onu da merak ettim.

İhtiyar adam:

- Ona hiç bakma evlat!. diye atılmış. Bu gün çok fazla yoruldun, kalbin dayanmaz.

- Mutlaka bakmalıyım!. diye ısrar etmiş adam. Gördüğüm şeylere artık alıştım.

Yaşlı adam, çaresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak, dükkanın döşemesi üzerine indirilen bir aynayı gösterip:

- İşte bu da geleceğin aynası!. demiş. Çerçevesi altından olup bedavadır. Ama onu hiç kimse almadı.

Adam:

- Geleceğin aynası ha!.demiş.Üstelik de altından ve bedava...

İhtiyar, hiç sesini çıkartmamış. Adam ise, emin adımlarla aynaya doğru ilerlemiş ve bakmak için yere eğildiğindei oracığa yığılıp kalıvermiş.

Yaşlı adam:

Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evladım, demiş. Senin de gücün yetmedi demek ki...

İhtiyar adam, müşterisinin cansız vücudunu kucaklarken, onun ayndaki görüntüsüne bakmış.

Kuru bir iskelet görünüyormuş...
 
Üyelik Tarihi
28 Ocak 2019
Konular
788
Mesajlar
1,012
MFC Puanı
4,380
GOOGLE A SALAK ŞOFÖR YAZINCA O ÇIKIYOR !!!

 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
HAYAT ;

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı.Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı."Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.Usta kıkırdayarak, çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.
Az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: "Tadı nasıl?" "Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak. "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam,
"Hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve söyle dedi: "Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.''
 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
Gülmenin en iyi ilaç olduğuna inanan ünlü komedyen, hasta eşini güldürebilmek için, filme sadece onun anlayabileceği şakalar ekledi.
Ünlü komedyen ve oyuncu Ken Jeong, ‘Felekten Bir Gece’ ismi ile Türkçe’ye çevrilen “Hangover” filmine, kanserle mücadele eden eşini güldürmek için, ona özel şakalar ekledi.
gulmek_gercek_bir_ilac_mi04-min.jpg

İkiz bebekleri bir yaşına henüz gelmişken, Ken Jeong’un eşi Tran Ho’ya göğüs kanseri teşhisi konur. Bu sarsıcı haberin ilk şoku henüz atlatıldığında ise Ken Jeong’a, ‘Felekten Bir Gece’ adlı filmde rol teklif edilir. Jeong, eşini yalnız bırakacağını düşünerek, teklifi kabul etmek istemez. Fakat karısı, Jeong’un bu filmde rol almasının her ikisi için de en iyisi olduğuna emindir. Jeong teklifi kabul eder fakat teklifi kabul etmesinin esas nedeni karısının ısrarlarına dayanamaması değildir. Gülmenin en iyi ilaç olduğuna inanan Ken Jeong, filmde canlandıracağı karakterle karısının gülmesini sağlayabileceğine emindir.
gulmek_gercek_bir_ilac_mi01-min.jpg

Jeong, eşi ile bilikte katıldığı ABC News’ta yayınlanan televizyon programında, canlandırdığı karakter Mr. Chow’un öfkeli yapısını, karısının hastalığına duyduğu öfkeyi yansıtarak ortaya çıkardığını ve karısını güldürebilmek için filme sadece karısının anlayabileceği şakalar yerleştirdiğini söylemiştir. Filmdeki rolü ile Tran Ho’yu güldürmeyi başaran Jeong, aslında karısını güldürmenin kendisine de çok iyi geldiğini bildirmiştir.
Ken Jeong, MTV Film Ödülleri töreninde, ödülünü alırken yaptığı konuşmada, kendisine ilham veren sevgili eşinin, 2 yıl önce kanserle mücadelesinden galip çıktığını söylerken göz yaşlarını tutamamıştır.
gulmek_gercek_bir_ilac_mi03-min.jpg

Şimdi ikiz kızları 6 yaşında olan çiftin, aşkları, bağlıklıkları ve mutlulukları hayranlık uyandırıyor.
 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
Mutluluğun Peşinden Gitmek
500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.
Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu.
5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.
mutluluk
Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu.
Konuşmacı dedi ki: “Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur…mutluluğun peşinden gitmek.”
Tiffany Moore
 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
Bir adam eşine,

- Bu akşam yemeğe çıkalım mı? diyor.

eşi ise şöyle cevap veriyor,

- Hayır, bu akşam benim yerime git başka bir kadını yemeğe götür…

Düşünün, ...kadın,

- Hayır ben seninle yemeğe çıkmayacağım, başka bir kadınla git. diyor.

Adam şaşırıyor ve diyor ki,

- Ben seni yemeğe çıkaracağım, sense bana başka bir kadınla gitmemi söylüyorsun, ben böyle biri miyim, sen bana hangi kadından söz ediyorsun...

Eşi,

- Annen, diyor. Adam;

- ...

Böyle bir anı düşünün.

Böyle bir anı hayal edebiliyor musunuz?

- Ben bu gün yemek teklifini reddediyorum. Yemeğe lütfen annenle git. Uzun zamandır anneni görmeye gitmedin, onunla vakit geçirmedin, yemek yemedin, bu yüzden annenle git...

- ...

Adamın adeta kanı donuyor. Karısının bu inceliği karşısında duyduğu minnet ve muhabbet dolu bir sesle

- Ne kadar iyisin, böyle düşündüğün için Allah senden razı olsun, diyor.

Sonra da hemen Annesini arıyor;

- Anne hazırlan gelip seni arabayla alacağım, beraber dışarıda yemek yiyeceğiz, sonra da beraber biraz yürürüz...

Annesi duyduklarına inanamıyor! Hayretle,

- Gerçekten mi? diyor.

Adam ,

- Evet anne bu akşam yemeği beraber yiyeceğiz, hadi ben geliyorum…

Bir saat kadar sonra birlikte bir restorandalar.

Kadın o kadar sevinçli ki… Bu akşam onun için sanki bir rüya gibiydi… Nerede ya da ne yedikleri önemli değildi. Sokakta bir kaldırımda bile oturup yemek yeseler onun için hiç fark etmeyecekti.

Onun için önemli olan şey, oğlunun onunla beraber olması, ona karşı bu kadar sevecen davranmasıydı.
 

Tokyo

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
3 Haz 2020
Konular
3,330
Mesajlar
5,771
MFC Puanı
72,650
Bir adam eşine,

- Bu akşam yemeğe çıkalım mı? diyor.

eşi ise şöyle cevap veriyor,

- Hayır, bu akşam benim yerime git başka bir kadını yemeğe götür…

Düşünün, ...kadın,

- Hayır ben seninle yemeğe çıkmayacağım, başka bir kadınla git. diyor.

Adam şaşırıyor ve diyor ki,

- Ben seni yemeğe çıkaracağım, sense bana başka bir kadınla gitmemi söylüyorsun, ben böyle biri miyim, sen bana hangi kadından söz ediyorsun...

Eşi,

- Annen, diyor. Adam;

- ...

Böyle bir anı düşünün.

Böyle bir anı hayal edebiliyor musunuz?

- Ben bu gün yemek teklifini reddediyorum. Yemeğe lütfen annenle git. Uzun zamandır anneni görmeye gitmedin, onunla vakit geçirmedin, yemek yemedin, bu yüzden annenle git...

- ...

Adamın adeta kanı donuyor. Karısının bu inceliği karşısında duyduğu minnet ve muhabbet dolu bir sesle

- Ne kadar iyisin, böyle düşündüğün için Allah senden razı olsun, diyor.

Sonra da hemen Annesini arıyor;

- Anne hazırlan gelip seni arabayla alacağım, beraber dışarıda yemek yiyeceğiz, sonra da beraber biraz yürürüz...

Annesi duyduklarına inanamıyor! Hayretle,

- Gerçekten mi? diyor.

Adam ,

- Evet anne bu akşam yemeği beraber yiyeceğiz, hadi ben geliyorum…

Bir saat kadar sonra birlikte bir restorandalar.

Kadın o kadar sevinçli ki… Bu akşam onun için sanki bir rüya gibiydi… Nerede ya da ne yedikleri önemli değildi. Sokakta bir kaldırımda bile oturup yemek yeseler onun için hiç fark etmeyecekti.

Onun için önemli olan şey, oğlunun onunla beraber olması, ona karşı bu kadar sevecen davranmasıydı.
Ay kadını da alsalardı. Hep beraber :)
 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150

Yulaf ve Buğday Tohumunun Hikayesi​



Bahar mevsimi, toprak içinde iki tohum yan yana yatıyorlardı. Buğday tohumu yanındaki yulaf tohumuna seslendi:

– Ben köklerimi toprağın derinliklerine salmak, filizimi toprağın üstüne uzatmak istiyorum. Baharın müjdecisi olmak, ileride tomurcuklar açmak ve güneşin sıcaklığını yapraklarım üzerinde hissetmek istiyorum. Rüzgar, yavrusunun başını okşayan baba gibi beni okşasın istiyorum.



Yulaf tohumu korkulu bir sesle:

– Ben korkuyorum. Köklerimi salarsam kurtlar kemirmeye kalkar, filizlerimi toprağın üstüne gönderirsem belki de kuzular beni bekler. En iyisi uygun zamanı beklemek. Hem burada sırtüstü yatmak, bana çok zevkli görünüyor. Elimi sıcak sudan soğuk suya sokmak, yeni bir maceraya sürüklenmek istemiyorum.



Buğday tohumu:

– Yeteneklerimi geliştirmek, başarmak, özgürce gökyüzünü seyretmek istiyorum. Tembellik, miskinlik bana göre değil.



Buğday tohumu, arkadaşıyla yollarını ayırdı. Köklerini toprağın derinliklerine saldı. Filizlerini toprağın üstüne uzattı. Filizleri kısa sürede yaprağa dönüştü. Her sabah güneşle selamlaşmak, kuş sesleriyle tanışmak, rüzgarda sallanmak hoşuna gidiyordu.

Muhteşem bir duyguydu. İyi ki yerinden fırlamış çalışmış ve köklerini salmayı başarmıştı.



Yulaf tohumu, uygun zamanı bekliyordu. Buna tembel tembel yatmak da denebilir. O sırada baharın gelmesiyle toprağı eşeleyen tavuk, gagasıyla yulaf tohumunu buldu ve bir lokmada yutuverdi. Yulaf olmayı göze alamayan tohum gübre oldu.



Gerçek hayatımızda bu hikayelerin aynısını pek çok defa bizzat yaşamış veya çevrenizde görmüşsünüzdür. Sizin seçiminiz hangisi? Buğday olup özgürlüğün, güneşin, rüzgarın, hayatın tadını çıkarmak mı? Yoksa yulaf olup gübre olmak mı?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst