• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Hitler Kötülüğünün Hazin Sonu.....

TRWE_2012

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
2 Haz 2020
Konular
3,087
Mesajlar
5,879
MFC Puanı
20,700
Adolf Hitler Nasıl Öldü?

29 Nisan 1945 Pazar akşamı Adolf Hitler‘in Berlin’deki yeraltı sığınağında alıcı radyoyu dinleyen görevliler, kısa dalga istasyonlarından birinden Radyo Stockholm’den Benito Mussolini’nin, İtalyan Partizanları tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü duydular. Aradan birkaç dakika geçmeden Adolf Hitler haberin metnini okuyordu. İşte Nazi Almanya’sının diktatörü, her zaman hayranlık duyduğu İtalya diktatörünün ölümünü böyle öğrendi. Haberi okumayı bitirdiğinde Hitler kararını vermiş yazgısının sonunu kendi çizmişti. Ertesi gün de Duçe’ye katıldı; ölümle…

16 Nisan 1945’te Mareşal Zhukov’un saldırısı başladığında, Hitler’in Alman ulusuna 1000 yıl süreceğini müjdelediği Nazi imparatorluğu, yalnız güneyinde ve Berlin dolaylarında direnebilecek güçte, daracık bir “koridor” dan başka bir şey değildi. Kızıl Ordu saldırısı, 250 millik bir çizgide ve saat tam 01:00’te başladı. Berlin savaşı adıyla bilinen çarpışmalar, 2 Mayıs 1945 günü kentteki son direnişçilerin de teslim oldukları 15:00’te sona erecektir.

Bütün bu çarpışmalar boyunca Adolf Hitler, Berlin’deki İmparatorluk Yüksek Mahkemesi’nin 15 metre altındaki ünlü sığınağı Führerbunker’den çıkmadı. Berlin ölüyordu. Tepeden yağan mermiler ve bombalarla kentin tüm yapıları alev almış birer birer çöküyorlardı. Kimse Üçüncü Reich’in çöküşünün kaçınılmaz olduğunu yadsıyamazdı. Artık her şey birkaç gün, hatta saatle ölçülecek kadar belliydi. Ama Berlin’de bir kişi hala Nazi zaferinin mümkün olabileceğine inanıyor ve bunun için çaba harcıyordu. Bu Adolf Hitler’di.

Hitler’in son günlerinde, iyiden iyiye bozulduğu kesinlik kazanan sağlık durumunun denetimiyle Yüzbaşı Gerhardt Boldt ilgileniyordu. Saçları neredeyse tamamen aklaşmış Führer’in fiziksel durumu hakkındaki notlarında şunları yazıyordu:

"Kafası hafifçe sallanıyor. Sol kolu, sanki felce uğramışçasına yanına sarkmış. Gözlerinde, insanlık dışı inanılmaz bir anlam ve parıltılar var. Yüzü ve gözlerinin altındaki torbacıklardan bu adamın ne denli yorgun, bitkin ve çökmüş olduğunu kolaycacık anlayabilmek mümkün. Tıpkı bir yaşlı bir düşmüş gibi yürüyebilir, o da baston yardımıyla…"

20 Nisan günü Hitler 56. yaşgününü kutladı. Bu Nazi yönetiminin son resmi kutlama töreniydi. Nazilerden hayatta kalan tüm liderler, Göring, Himmler, Goebels, Ribentrop, Bormann, Keitel, Krebs ve diğerleri toplantıda hazır bulundular. Hitler, sığınağının dar beton koridorunun iki yanına sıralanan dostlarının arasından geçip onların ellerini sıkıyor ve kutlamaları kabul ediyordu. Nazi liderleri bir zamanlar taptıkları liderin artık bir insan artığına dönmüş hayali karşısında olduklarını biliyor, ama gene de saygıda kusur etmiyorlardı. Hitler kutlamanın ardından sığınağın dışına çıktı ve Berlin’i savunmak için yeni oluşturulan iki birliği denetledi. Berlin’i savunacak birliklerden birinin askerleri, Hitler Gençlik Örgütü’nün henüz 14-15 yaşlarındaki çocuklarından başkası değildir.

Himmler kuzeydeki, Göring ise güneydeki karargahlarından gelmişlerdi ve Nazi Almanya’sının bu iki önemli kişisinin ortak tek yanları vardı: her ikisi de artık her şeyin bittiğini biliyorlardı. Tek umutları kalmıştı o da Batı’yla ayrı bir barış anlaşması imzalayabilmek. Bu arada Himmler, İsveç krallık soyundan tanıdıkları aracılığıyla kendi canını ve geleceğini kurtarma çabasına girmişti bile. Ama bu toplantıda Hitler’den savaşmayı bırakmasını isteyecek kadar ileri gitti. Hitler bunu kesinlikle reddetti. Himmler bu kez de Berlin’i terk etmelerini önerdi. Hitler bunu da reddetti. O hâlâ Nazilerin savaşı kazanabileceklerine inanıyordu. Onların önünde, SSCB’nin Berlin’e saldırmak cüretini göstermekle sonlarını hazırladıklarını ileri sürdü… Çünkü ona göre, Kızıl Ordu’nun Berlin dışında yok edilmesi mümkündü.

Herkes Bana İhanet Etti...!!!

Nitekim 21 Nisan sabahı ilk işi bir saldırı düzenlenmesini emretmek oldu. SS Generali Felix Steiner bu saldırıyı yönetecekti. Bütün iş XI. Ordu’ya düşüyordu ve Rusların dize gelmeleri an sorunuydu. O günün ikindisinde, olağan askeri toplantı yapıldığında Hitler coşkuyla XI. Ordunun saldırısının ne sonuç verdiğini sordu. Salonda çıt çıkmıyordu. “Yanıt istedim” diye haykırdı Hitler. General Jodl konuşmaya başladı. Berlin’i savunan kuvvetler o denli dağınıktı ki, onları karşı saldırıya geçebilecek tek bir ordu şeklinde toparlayabilmek mümkün olamamıştı. Oysa işin gerçeğinde, XI. Ordu yalnızca Hitler’in bozuk dengeli kafasında varlığını koruyan ve yok olmuş bir ordudan başka bir şey değildi. Üstelik Steiner’e söz konusu orduyu toparlayabilmek için kentin kuzeyindeki savunma hatlarından asker çekilmiş ve Kızıl Ordu’nun karşısında boş siperler bırakmışlardı. Bunu sezen Ruslar tüm güçleriyle saldırmaktan geri kalmıyorlardı. Ve nitekim toplantı daha sona ermeden, Kızıl Ordu öncüleri bu gediklerden Berlin’e girmeye başlamışlardı bile.

Hitler, ara sıra gelen o delilik bunalımlarından birine düştü. “SS’ler bana ihanet etti. Bu asla düşünemeyeceğim bir şeydi… Hem de SS’ler” diye haykırıyordu. Sözünü ettiği kişiler Goering ve Himmler’den başkası değildi. İkisi de 20 Nisan akşamı Berlin’i terk etmişti. Uzun süre bağırmasını sürdürdü. Her şeyi, herkesi suçluyor ve en ağır cezaları vermekle tehdit ediyordu. Keitel’i Berlin’in elli mil kadar dışındaki XII. Ordu’nun komutanı General Çenek ile görüşmeye yolladı Umudu, yetenekli bir general olan Wenc’in Berlin’e yürüyüp Kızıl Ordu’yu yeneceğiydi Bu Hitler’in kafasındaki son düşünce oldu… 22-23 Nisan günlerinden sonra, zamanının büyük bir bölümünü harita başında, Wench’in ordusunun “Asyalı saldırganları” geldikleri yere yollamak için ilerleyişini hayal ederek geçirdi.

Oysa Wenck’in elindeki ordu gerçek kuvvetiyle neydi? Yalnızca yaşları iyice küçülmüş yedekler, Birinci Dünya Savaşı’nın emekli savaşçıları ve Hitler Gençliği Örgütü’nün çocuk yaştaki üyeleri… Ama yetenekli ve sadık general gene de emre uydu ve ilerlemeye başladı. Potsdam’ın yakınlarına geldiğinde, en az kendisi kadar yıpranmış ve üstelik silah ve cephanesi kalmamış olan General Busse’nin 40.000 askeriyle birleşti. İki general kafa kafaya verdiler ve düşündüler. O ana dek her türlü emre boyun eğen askerler artık kendi canlarını düşünüyor ve yitirilmiş bir savaşın sonunda verilecek emirlerin uygulanmayacağını belli ediyorlardı. Artık yapacak bir şey yoktu. İş bu noktaya geldiğinde bile böylesine emirler yağdıran bir deliye uyulmazdı. İki general, kılıç artığı ordularını toplayıp Amerikan hatlarına doğru ilerlemeye başladılar. Rusların tutsağı olmaktansa, Amerikalılara teslim olmayı yeğlemişlerdi.

Aslında, Hitler’in tepesine yağan bombalardan korunmasını sağlayan beton sığınak, aynı zamanda içindekilerin gerçeklerden de soyutlanmalarını sağlıyor gibiydi. Koridorlarda Hitler, her gün bir başka genelkurmay toplantısı düzenliyor ve “Berlin kurtarılacak demiştim. Emirlerim neden dinlenmiyor? Heinrich nerde? Wenck’in ordusu nerde kaldı?” gibi saçma sapan ve gerçek dışı sözlerle çevresindekileri azarlıyordu.

28 Nisan günü Wenck’in ordusuyla birlikte teslim olduğu haberini getiren mesajı okuduğuna tanık olanlar Hitler’in tek söz etmediğini, yalnızca odadan çekilmekle yetindiğini anlatmışlardır. Artık Kızıl Ordu, Başbakanlık binasında yalnızca birkaç yüz metre uzaktaydı. Hitler bile yenilgiye boyun eğmişti O gece emir erine, Eva Braun ile evlenmek istediğini söyledi, ölmeden önce evlenecekti… Sovyetlere karşı savaşan bir belediye encümeni nikahı kıymak için alelacele sığınağa getirildi. Goebbels de bu evliliğin tanığı olarak sığınağa çağrıldı. Tarih 29 Nisan 1945 gününe geçildiğini gösterirken, geceyarısından bir kaç dakika sonra Hitler, mutluluk ve çöküş yıllarındaki sevgilisi Eva Braun ile evlenmişti. Evlilik işlemleri bittikten sonra sıra defteri imzalamaya geldiğinde Eva kalemi eline adlı ve “Eva B…” yazdıktan sonra hatasını fark ederek “B” harfini çizdi ve “Eva Hitler neo Braun” yazdı.

1639091226748.png

Hitler’in Son Saatleri

Bunu izleyen birkaç saat içinde Hitler vasiyetini yazdırdı. Bu vasiyette en ufak bir öz eleştiri ya da pişmanlık yoktur. Yalnızca o gerçekleri olduğu gibi görebilmiştir:

1939’da benim ya da Almanların tümünü savaş istediğini düşünmek yanlıştır. Oysa savaş uluslararası Yahudi örgütleri tarafından istenip kışkırtılıyordu. Bütün çabamla onları silahsızlığa itmek istedim. Ama kabul ettiremedim. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da belirttiğim gibi Büyük Britanya ile savaşmak istemiyordum. Ne de ABD ile savaşmak arzusundaydım. Yıkık kentlerimiz, bizim sonumuzu getiren ve olayların gerçek sorumlusu olanlara karşı nefretimizi her zaman canlı tutacaktır. Bu sorumlu, uluslararası Yahudiliğin ajanlarıdır.
Mektubun yazılması, Eva ile Adolf’un evliliklerinin kutlanması için düzenlenen bir kokteyl nedeniyle açıkça yarıda kalmıştır. Konuklarını uğurlarken Hitler ansızın, “Nasyonal Sosyalizm ölmüştür. Oyunu kaybettik. Şimdi yapabileceğimiz onurlu bir şekilde ölebilmektir. Başka şey yoktur” demekten kendini alamamıştır.

Ama 29 Nisan günü öncekilerden hiç de farklı geçmemiş ve Hitler yıllardır uyguladığı programını uygulamış, toplantılarını yapmıştır.

30 Nisan günü saat sabahın 02:00’sinde sığınaktaki tüm kadınları bir araya toplamış ve onların ağzından, kendisine dileyecekleri başsağlıklarını kabul etmiştir. Ardından, Borman tarafından kendisine 1941 yılında armağan edilen Alman kurdu cinsi köpeği Blondi’yi ve yavrularını üzüntülü gözlerle son kez sevdi. Doktora, Blondi’yi ve yavrularını zehirlemesi için emir verdikten sonra odasına çekildi.

Adolf Hitler’in son günü başlamıştır artık… Sabah saat 10.00′ da Hitler üzerinde yepyeni bir üniforma ve tüm nişanları, madalyaları takarak dışarı çıkar. Son haberleri dinler. Haberlerde: “Ruslar ilerliyorlar, tüm direniş kırılmıştır. Rus orduları en geç yarın Başbakanlık binasına girmiş olacaklardır” denilmektedir…

Gençlik Örgütü lideri Axmann heyecan ve umutsuzlukla atılır: “Hâlâ 200 askerim ve bir tankım var. Bırakın da buradan kaçmayı deneyelim. Hitler bu öneriyi kafasını sallayarak reddeder ve: “Hayır! Hayır, yararı yok. Ben ölmeliyim…” der.

Hitler eşiyle son yemeğini yedikten sonra bir kez daha yakınlarıyla vedalaşır. Goebbels ile vedalaşırken iyiden iyiye duygulanır. Çünkü onun ve eşinin, çocuklarıyla birlikte kendilerini öldürmeye karar verdiklerini yeni öğrenmiştir. Kendi altın haç madalyasını çıkartıp Goebbels’in boynuna takar iki Nazi öpüşürler.

Hitler’in emir subayı Heinz Linge, bundan sonrasını şöyle anlatmıştır:


Odaya, bana emredildiği gibi iki tabanca bıraktım. Bunlardan biri PP-7.65’iik ikinciyse 6.35’likti. Bu Eva Braun içindi. Saat 03.35’te tek bir patlama duyduk. İkincisi duyulmadı. Yaklaşık bir çeyrek sonra odaya girdim. Hitler bir koltukta oturuyordu. 7.65’liği kullanmış ve sağ şakağına ateş etmişti. Söylenildiği gibi ağzına değil. Eva Braun ise yanında dizleri dibinde kıvrılıp kalmıştı. Tabanca yerine zehri yeğlemişti o…


Mussolini’nin bacaklarından asılarak halk tarafından aşağılanması onu öylesine etkilemişti ki, Hitler ölümünden önce kendisinin ve eşinin cesetlerinin tanınmayacak derecede yakılmasını istemişti. Cesetlerinin Kızıl Ordu’nun eline geçmesini ve aynı yazgıya uğramak istemiyordu. Bormann’ın emirleriyle 180 litre petrol bulundu. Odadakiler Bormann, Dr. Stumpfeggar, Linge, Kempka ve bir iki kişi daha cesetleri sığınağın demir kapısına çıkan 39 basamağı tırmanıp bahçeye taşıdılar. Dışarda ateş ve çelik yağıyordu. Cesetleri kapıdan üç metre dışarı yatırdılar. Linge ve Kempka petrolü döktüler. Linge ateşe verdi…

Aradan bir saat geçmesine karşın toprağın petrolü emmesi nedeniyle cesetler tam anlamıyla yanmamışlardı. Bu nedenle Linge, cesetlerin bir bomba deliğine yerleştirilmelerini emretti. Bu kez görev başarılmıştı.

Hitler’in Ölümü Üzerine Komplo Teorileri

Ne var ki Hitler’in ölümünün gerçek yüzü konusunda birçok söylentiler çıkmış ve Hitler’in nasıl öldüğü üzerine spekülasyonlar yapılmıştır. Bu konuda özellikle Berlin’e giren SSCB askerlerinin sözleri ilginçtir. Örneğin Maraşal Zhukov 9 Haziran 1945’teki basın toplantısında: “Durum çok esrarengizdir. Hitler’in cesedini tanıyıp saptayamadık. Son anda ve hava yoluyla Berlin’den kaçmış olabilir. Ama karayoluyla asla!” der. Zhukov bu konuda haklıdır. Çünkü Kızıl Ordu askerleri Berlin’in düşmesinden yalnızca 2 ya da 3 gün önce bir Alman uçağının Berlin semalarında uçtuğuna tanık olmuşlardı. Hitler uçakla kaçış olabilirdi ama karayoluyla bu olanaksızdı. Hitler’in Berlin’den kaçmasını önlemek için Kızıl Ordu Stalin’in emriyle kente bir noktadan değil, birçok noktadan birden tüm yolları denetim altına alarak girmişti.

Aynı şekilde Joseph Stalin’de birçok konuşmasında Hitler’in ölmediğini dile getiriyordu. Örneğin ABD temsilcisi Truman Hopkins’le yaptığı konuşmada “Bormann, Goebbels ve Hitler, kaçıp yeraltına inmiş olabilirler.” Hatta bazen bu konuda Müttefikleri bile suçlamış ve Hitler’in İngiltere’de saklandığını ima etmişti. Ardından 17 Temmuz’da Potstam’da bu kuşkusunu şöyle dile getirir: “Sanırım ki Hitler kaçmış ve İspanya ya da Arjantin’e gitmiştir.”

Hitler’in ölmeyip Arjantin’e kaçtığı iddiası, U530 ve U977 kodlu iki U-boot’un Berlin’in düşüşünden üç ay sonra Arjantin’de ortaya çıkışına dayanır. Bu durum, iki denizaltının birinde Adolf Hitler’in bulunduğu ve kendisine hayran olan dönemin Arjantin diktatörü Juan Peron tarafından koruma altına alındığı söylentilerinin doğmasına neden oldu. U530’un yolcuları arasında Hitler’in olmasına olanak yoktu. Zira gemi Mart 1945’ten bu yana denizdeydi. Ama U977 kodlu denizaltı soru işaretleri barındırıyordu. Denzialtı, Berlin’in düştüğü güne Norveç’ten ayrılmamıştı. Hitler sözü edilen uçakla Berlin’den Norveç’e gelmiş ve ardından U977 kodlu denizaltına binerek Arjantin’e kaçmış olabilirdi. Denizaltıların mürettebatı Arjantin’e gelen FBI ajanları tarafından günlerce sorgulandı. Hiçbiri yolcuların içinde Adolf Hitler’i ya da biraz olsun ona benzeyen hiç kimseyi görmemişti. Ne var ki Hitler’in Arjantin’e kaçtığı üzerine yapılan komplo teorileri yıllarca sürdü. Örneğin Gerard Williams ve Simon Dunstan yıllar sonra “Grey Wolf: The Escape of Adolf Hitler (Bozkurt: Adolf Hitler’in Kaçışı) adlı kitabında Hitler’in Arjantin’e kaçmayı başardığını ve 13 Şubat 1962’de 2 kız çocuk babası olarak burada öldüğünü iddia etti.

Aslında bu komplo teorileri ortaya atıldığında Hitler ile Eva’nın cesetleri çoktan bulunmuştu ve Stalin Hitler’in intihar ettiğini biliyordu. Sovyet askerlerin gördükleri uçak ise, ünlü deneme pilotu Hana Reitsch’in binlerce bombanın çıkardığı yangının ateşiyle kızıla çalan Berlin’e inmeyi başaran son uçaktı. Şu öngörülebilir ki, Stalin Hitler’in bir mit kahramanı olmasını ve Nazizm’in bir umutla varlığını sürdürmesini istemediğinden Hitler’in kaçtığı ve ulusunu terk ettiği söylentilerini özellikle yaydırmıştır.

Hitler’in kalıntıları Nazi liderlerinden geriye kalanlara gösterilmiş ve kömürleşmiş kalıntının çene kemiğinin Hitler’inki olduğu bizzat onun dişçisi tarafından tanınmıştır. Tuhaftı ama tüm dünyaya kafa tutan Hitler dişçi koltuğuna oturmaktan hep korkmuştu. Kişisel dişçisi Johannes Blaschke’ye yaşamının geri kalanında bir daha dişçi görmek istemediğini söylemiş ve kendisini ölene kadar idare edecek bir kanal yapmasını istemişti. İşte dişçisin bu tedavi sırasında çektiği çene röntgeni, kömürleşmiş cesetteki dişlerle karşılaştırılmış ve cesedin Hitler’e ait olduğu anlaşılmıştı. Ancak cesette siyanür izlerine rastlanması ve diğer yanık cesetlerdekiler gibi ağız dolaylarından cam kırıklarının bulunması, ölümün yalnız silahla değil zehirle gerçekleştirildiğini de ortaya koymaktadır. Hitler’in cesedi hakkındaki otopsi raporu 8 Mayıs 1945 günü tamamlanmış ve Haziran ayı başında diğer belgelerle birlikte Stalin’e sunulmuştur.

Stalin yalnızca otopsi sonuçlarını dünyadan saklamakla kalmadı aynı zamanda ellerinde olan Hitler’in diş ve medikal raporlarını da inkar etti. Hitler’in ölümü hakkında bilgi sahibi olan Alman tanıkları da hapse atarak yıllar boyunca sürecek bir spekülasyonun başlamasına neden oldu. Hitler’in cesedine ait bu kalıntılar ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıktı.

Kaynak Site :
Kod:
http://www.serenti.org/
 
Son düzenleme:
Üst