• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

İlk Atatürk Fotoğrafı USA'lı Bir Muhabir Tarafından Çekilmiştir.

TRWE_2012

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
2 Haz 2020
Konular
3,087
Mesajlar
5,879
MFC Puanı
20,700
Mustafa Kemal’in İlk Görüntülerini Çeken Amerikalı Bir Gazeteciydi

Mustafa Kemal, Cumhuriyet kurulduktan sonra hiçbir yurtdısı seyahatine çıkmamıstı. simdiki siyasiler ile karsılastırıldıgında bu durum son derece sasırtıcıydı. Hepimizin yakından tanıdıgı en azından bir kez olsun ismini duydugu bir belediye baskanının bile ABD ziyaretleri düsünüldügünde bu durum her zaman merak konusu olmustur. Hatta hastalıgında kendisine yurtdısında tedavi olması salık verildiginde tarihe geçecek olan su sözü söylemisti; ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.’

Mustafa Kemal Atatürk’ün çok az sayıda videosu mevcuttur. Son zamanlarda, bilhassa internet üzerinden paylasımın yogunlasmasıyla fotografları elden ele hızla dolasmaya baslamıs, siyah beyaz olan fotografları ise teknoloji yardımıyla renklendirilmistir. Atatürk’e ait en bilindik ve en asina oldugumuz video Cumhuriyet’in kurulusunun 10. yılına istinaden yaptıgı, ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene!’ ile bitirdigi ünlü konusmasıdır. Bunun yanında kısa bir süre Latife Hanım ile 1924 yılının sonbaharında yabancı bir gazeteciye verdigi röportaj da kayda alınmıstı. Bu davranısı ile Atatürk tüm dünyaya örnek bir davranıs sergilemisti. Esi ile verdigi bu röportaj ve kayıt ile kadına verdigi deger ve hassasiyeti gözler önüne sermisti.

Birkaç bilindik videonun dısında Atatürk’ün kayıtlara geçmis ilk kamera kaydını yapan yine bir gazeteci olan Amerikalı J.W. Bill Cunningham’dı. Görüntüyü aldıgı yer ise belki de yeryüzünün en kanlı savasına evsahipligi yapan Gelibolu idi.

Anafartalar Zaferi'nden sonra, Mustafa Kemal ismi herkes için kahraman anlamı tasıyordu. Çanakkale'de görev yapan Türk askeri için onun adı moral kaynagı ve cesaret demekti. Müttefik askerleri bile kim oldugunu bilmedikleri bu komutana övgüler diziyorlardı. Ian Hamilton bile günlügüne, Türk askerinin çok iyi komuta edildigini yazıyordu.

Mustafa Kemal’in ünü kısa sürede orduyu asmıs ve Türk halkının arasına karısmıstı. Mehmet Emin Yurdakul henüz Çanakkale Muharebeleri devam ederken ‘Tan Sesleri’ isimli bir siir kitabı yayınlamıstı. Bu kitapta "Ordunun Destanı" adlı ve 15 Eylül 1915 tarihini tasıyan uzun manzumenin ilk dörtlügü Mustafa Kemal’e ithaf edilmisti;

Ey bugüne sahit olan Sarphisarlar
Ey kahraman Mehmet Çavus Siperleri
Ey Mustafa Kemal'lerin aziz yeri

Ey topragı kanlı daglar, yanık yerler

Bu, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal için yazılan ilk siirdi. Muharebeler sırasında yerli ve yabancı basının M. Kemal'e ilgisi yogundu. 2. Anafartalar Zaferi'nden sonra bu ilgi daha da arttı ve devletin planlı heyetlerinin dısında M. Kemal ile dogrudan görüsebilmek için, 21 Agustos'ta Polonyalı bir bayan gazeteci geldi ve 2. Anafartalar Zaferi’nin coskusunu M. Kemal'le birlikte yasadı. 2 Eylül'de bir Alman gazeteci geldi. 8 Eylül'de Türkiye'nin ilk filmcisi Necati Bey geldi ve 3 gün çekimler yaptı. 10 Eylül'de Tanin yazarı Ekrem Bey, 21 Ekim'de Suriye yazar ve sairler heyeti geldi. Gazeteciler dısında birçok ressam ve çizer de bu ünlü kumandanın portresini yapmak için cepheye akın ettiler.

İtilaf güçleri komutanı Ian Hamilton cepheye gazeteci ve muhabir gönderme taraftarı degildi. Fakat savasın gidisatı hakkında ülkelerin bilgi alma özgürlügünü kısıtlayamayacagını biliyordu. Bu yüzden çesitli gazetecilere izin verdi, ama bir sartı vardı; bu gazetecilerin günlük raporları iletilmeden önce kendisi tarafından okunacaktı. Bu da hiçbir zaman savas hakkında güncel ve dogru bilgilerin gazetelere yansımayacagı anlamına geliyordu. J.W. Bill Cunningham da Agustos basında özel izinle cepheye gelen bir muhabirdi. Kendisine emanet edilen kilolarca agırlıgında kamera ile savası görüntülüyordu. 8 gün cephede kalan Cunningham, Türklerin cansiperhane savunması karsısında hayrete düsmüs, bu askerleri bu denli motive eden ve kulaktan kulaga adı fısıldanan komutanı merak etmeye baslamıstı. Birkaç kez kendisi ile mektup aracılıgıyla görüsmek istemis, fakat basarılı olamamıstı. Sonunda çareyi Türk cephesine geçmekte buldu. Çanakkale Muharebeleri’nde Türk siperlerini en fazla bombalayan ve savas boyunca Türk askerinin üzerine binlerce bomba bırakan ünlü İngiliz pilot C. Bolet’in uçagına yüklü bir meblag karsılıgında binmis ve Türk cephesinin gerisinde bir köye elinde kamerası ile bırakılmıstı.

Cunningham’ın Türk askerinin eline düsmesi uzun sürmedi. Gazeteci oldugu anlasılınca durumu ve Mustafa Kemal ile yapmak istedigi görüsme baskumandanlıga iletildi. Mustafa Kemal sasırtıcı bir sekilde bir hafta sonra Cunningham’ı bir araba ile aldırdı ve birkaç saat kendisine zaman ayırdı. Daha sonra güvenli bir sekilde İtilaf güçleri cephesine ulasmasını sagladı.

Cunningham’ın filmi de Ian Hamilton’un sansürüne ugradı. Film Ian Hamilton görevden alındıktan sonra Savas Bakanı Lord Kitchener’in eline geçti. Savas sonuna kadar filminden haber alamayan Cunningham, araya belli baslı gazetecileri de sokarak nihayet filmine ulasabildi. 28 dakikalık film tek kopya olarak sapasaglam elindeydi, ama Çanakkale Savası biteli neredeyse bir buçuk yıl olmustu. Cunningham, Çanakkale Savası’nın bitmesinden 3 yıl sonra Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’in Türk halkıyla birlikte yeni bir mücadeleye girecegini bilmiyordu ve bunu görmeye ömrü de müsaade etmeyecekti.

İtilaf Devletleri açısından Batı Cephesi’nde 1918 yılının ilk aylarındaki temel sorun, Alman kuvvetlerinin Dogu Cephesi’nden aktardıkları kuvvetler karsısında, Amerikan birlikleri kıtaya ulasıncaya kadar direnebilmekti. Alman saldırısı 21 Mart 1918 tarihinde baslatılmıstı. Kısmı basarılar saglayan Alman taarruzları, Temmuz ayı ortalarında Fransız birliklerinin hafif tankların desteginde giristikleri karsı saldırılarla durmus, hemen ardından da düzensiz bir geri çekilmeye dönüsmüstü. Eylül ayında Amerikan birliklerinin de katıldıgı bir harekat planlanmıstı. Bu plana göre İtilaf Orduları dört kol üzerinden saldırıya geçerek Alman cephesinin geri baglantısını keseceklerdi. Çesitli nedenlerle bu amaca ulasılmamıs olmasına karsın harekat Alman Genel Kurmayı üzerinde savasın gelecegi ile ilgili genel bir umutsuzluk yaratmıstı. 3 Ekim 1918 tarihinde ABD ile gizli ateskes görüsmelerine baslanmıstı. Muhabir Cunningham ülkesinin Batı cephesindeki durumunu görüntülemek için yollara düstügünde kendisi gibi birçok gazeteci arkadasının bulundugu kamyon derbeder bir Alman bombasına isabet olmustu.

Cunningham’ın 28 dakikalık filminin ikinci kez ortaya çıkısı 1947 yılında, II. Dünya Savası’nın hemen akabinde İngiltere’de oldu. Bundan 7 yıl sonra 1954 yılında ‘’Yüzyılın Kumandanları’ isimli BBC’de yayınlanan programda bu görüntüler kullanıldı. Atatürk ölümünden 15, Çanakkale Savasları’ndan 39 yıl sonra bile İngilizler tarafından hatırlanmıstı.

Görüntülerin üçüncü kez ortaya çıkısı hakkında çesitli rivayetler vardır. Bunlara göre 2000 yılında aralarında Cunningham tarafından çekilen bu 28 dakikalık filmin de oldugu Türk tarihi ile ilgili birçok belge, fotograf ve video bir Rus tarafından ünlü bir müzayede sitesinde satısa çıkarılmıs ve bu belgeler tam 6.875 dolara kimligi belirsiz bir kisiye satılmıstı. Sonrası ise meçhul. Aradan 6 yıl geçmesine ragmen bu görüntülerden ses seda yok.

Yazımızı yine Mustafa Kemal ile bitirelim. Yakup Kadri, o Çanakkale’de duyduklarını "Atatürk" isimli eserinde söyle anlatmıstı:

"Bu genç kumandan, yanında bir avuç süngülü askerle, yerden, gökten, denizden gelen sürekli bir gülle, kursun ve sarapnel saganagının ortasında durmadan ileriye dogru atılıyor kollarıyla, kızgın boyunlarından yakalayıp denize yuvarlayacakmıs gibi sıra sıra topları üstüne saldırıyor. Bu insan, ateste yanmıyordu. Vücuduna kursun islemiyordu ve zırhlıların (savas gemilerinin) attıgı gülleler basının üstünden munislesmis, yırtıcı kuslar gibi geçip gidiyordu" Bu anlatım, Atatürk'ün tam bir masal kahramanı gibi algılandıgını gösteriyor ki, o neslin de bir beklenti içinde oldugunu yine Yakup Kadri kitabının baslangıcında söyle ifade etmisti; "Bizim ilk gençlik yıllarımız bir milli kahramana hasretle geçti"
 
Üst