Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bitiyor zaman.
Tüm saatler kum saatinin içinde birbiri üstüne yığılıyor.
Sahte mutluluklar giyiniyor sözcükler.
Sen-ben savaşında imtiyazsız yarınlara bugünden açıyorum gözlerimi.
Savaşacak kadar bile yakın olmayışımızı bilirim.
Bilirim, acı verişindir bu kadar sözcük dizdiren.
Ömrümü ömrünün ardında sürüyen...
Aynaları kırıldı mutluluğumun.
Söz dinlemeyen yanımı artık çok iyi tanıyorum.
Ayağım takılıyor bir acıya ve yokluğunun üstüne düşüyorum.
Hala üşüyorum...
İğne deliğinden geçiriyorum sevdayı.
Sen oluyor nakışımın adı.
Bir an sen oluyorum anlayışsız, vurdumduymaz...
Sonra bana dönüyorum. Bak hala ağlıyorum...
Harf harf işlerken kelimelerimi,
şimdiden yerleştiriyorum acılarımı parmaklarımın ucuna.
Son düşen cemreyi de ayırıyorum payıma.
Kapatıyorum gözlerimi.
Hadi git yâr, geldiğin gibi.
Acıttığın yerden tüm acılarımı da topla git hadi.
Anlamadım yâr Sen mi yâr olmadın yoksa ben mi yarenlikten uzaktım?
Hangi kıyıya vurmuştu aramızdaki eksik o taş?
Hangi şarkıda yarım kalmıştı notamız?
Hangi satır içine sığdırabilmişti de seni; sen bulunmazım olmuştun?
Ah yâr sana bağlamazsam sözcüklerimi,
hep anlamsızlık oluyor yüreğimin dili. S
ana bağlandığında da gözyaşına paralel oluyor.
Yok, mu önümde senden gayri gidecek bir yol?
İçim yine aynı mısra'ları tekrarlıyor..
Yamaçlarımda senli güzel düşerim var
Ama düşlerime damlayan zehir de sensin yâr
Bulamadım yâr.
Seni bu kadar ararken kendime bir mutluluğu da bulamadım.
Zamandan bir bir çalıp saatleri sızlayan yanlarıma kattım.
Ben acıyı aşka yama yaptım.
Hafife almadım duyuları.
Kuytu köşelerde ölümüne besledim sevdayı.
Acıydı bildiğim aşkın ön adı. Hiçbir şehre sığmadı yüreğim.
İstanbul sen de yüreğimi ayaklarına doladın.
Ve sen düştün ben kanadım.
Ezildim, yarama yine koskoca bir kenti bastım.
Büyük bir uykudan ibaret sandım satırlarda yaşamayı.
Kelimeleri vurdum kumsallara.
Canımı ağrıttım ardında.
Ve bir taş daha attım içimin karanlık dehlizine.
Hüzün meskenine kilitli aşk hangi makamı kabul ediyordu ki sözlerine?
Hangi yaram düşlerimi sana vurduğumda acı damlatmıyordu?
Gerçeğimde olmayan yâr gönlümden git!
Hadi git! Ben sarsılan bir şehrin enkazı olmaya razıyım.
Ben, yine kâbuslar saklarım yatak başlarımda.
Ve sana şiirler biriktirmekten vazgeçerim.
Sessizliğimin sesini dinlerim bir sonbahar sabahında...
ama gitme
gözlerimde kan gezer
yasadışı bir soğuk işler iliklerime
gözyaşlarını geçirip sırtına
küflü bir sapak mı bırakacaksın sabıkama
biraz duman hıçkırığı sigaranda
biraz gece kırığı bende
şiir yorgunu damarlarıma ilk aşktan sola dön
ama gitme
şiir kanamalı bir aşkın "sonu yok"undan geçerken
ışığın sesini bul
aynandaki kırık yüzümü topla
gözümde seğiren acı bir denizde yüzdür
olimpos'un sıcağını
ama gitme
uçurumlar seri cinayetleri tökezletirken
sesini sakladım cebime
yağmur işgalli bir gecede ıskaladım
kapına dayanmalarımı
daha binmeden otobüslere
duraklar mı tuttu da kustun sesini üstüme
bak sana dil sürçmeli peltek şiirler yazdım
satırlarından kan sızar
satırla doğranmış bir aşkın cinayetinde
bir insan iki kıyıya aynı anda gözlerinden düşebilir
itme
ama gitme
daha saat "hoşça kal"ı göstermedi
bitme !
Biliyorum ki ilahi adalet bir gün mutlaka tecelli edecek
bu dünyada olmasa da.
Ben buna inanıyorum.
Ama bazıları var, yaşattığı her şeyi burada yaşasın ve göreyim istiyorum.
Birilerinin terk etmesi, gitmesi, sevmemesi gerçekten önemli değil.
Ama seviyormuş gibi yapması, kendine alıştırması, bağlaması hiç affedilir gibi değil...
Kimseye beddua ettiğimiz yok ama herkes yaşattığını bir gün yaşamalı.
Verdiği kadar mutluluğu ve bıraktığı kadar acıyı...
Birini çok sevdim, o da sevmişti. Belki de sevdi sandım, her neyse...
Sonra bir şey oldu, aramız açıldı.
Bana biraz zaman ver dedi, ben de bekledim.
Geçer dedim, düzelir dedim, sabrettim.
O hiç düzelmedi.
Sonra bir gün aklıma geldi, biraz özler gibi oldum.
O kadar çok beklemişim ki beklerken alışmışım yokluğuna. O zaman içinde o kadar çok şey kaybetmişim ki meğer, mutluluk nasıl bir şeydi onu bile unutmuşum yemin ederim.
Yani demem o ki biri senden zaman istiyorsa sakın bekleme, hayatını yoluna koymaya bak.
Çünkü o çoktan kendi yoluna koyulmuş demektir...
Anladım ki en güzel diye beklediklerim, meğer dünde kalanlarımmış.
Bak kirlenmiş gözlerinden kalbime düşen ışık, giderek azalıyor.
Senin gözlerin benim hayatım kararıyor.
Ah Katilim!
Ah Yâr bildiğim!
Ben mutluluğun peşinde koşarken yandım.
Dilerim seni de yaksın mutluluk...
Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin” diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün. İlkinde aşkın ışığından, ikincisinde gözyaşlarımdan… O iki anın arasındaysa hep kapalıydı gözlerim. Aşkına inandığımdan. Kör değildim, sadece güvenmiştim!
Zaman geçtikçe kazınan, kazındıkça kapanan bir yaranın iki ucunda kanıyorduk ama kan kaybeden ve acil yaşlar döken hep ben oluyordum..
Sana gelmenin adıydı 'gitmek' ve ben her gelişimde, vardiyası vurgun hiçliğime gidiyordum kendimden..
Senin gemilerin yanaşacak rıhtım ararken maviliklere, ben seferler düzenliyordum seyyah gençliğin, rıhtımsız, limansız ve gemisiz esirliğine..
Oysa ben sana baharın aydınlığı kadar saklanmıştım ve sana yalansız yanışlarda susamıştım..