• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Lider

Ragnar

Emektar Üye
Üyelik Tarihi
30 Haz 2015
Konular
1,446
Mesajlar
4,354
MFC Puanı
37,550
İlkel topluluklar oldukları zamanlardan itibaren insanlar, duyusal etkilerini gördükleri doğaya ait çeşitli güçlere ya da aralarında üstün yetenekler ve beceriler gösteren belirli kişilere yerine göre bir put ve hatta tanrı niteliği vermişlerdir.

İnsanlar bu nitelikleri geçmişte daha çok kendilerini yöneten kişilere vermişler ya da bu kişiler güç kullanarak bu nitelikleri kendilerinde toplamışlardır.

Oysa günümüzde yalnız belirli kurtarıcı ve başarılı liderlere ya da büyük devlet adamlarına değil pop şarkıcılarına, sporculara ve seksapelini ön plana çıkaran aktris ya da – aktörlere de bu değer verilmektedir çünkü artık materyalist düşünce tarzı, insanlığı bu değerlere yönlendirmekte ve milyonlarca insanı da arkasından sürüklemektedir.

Günümüz teknolojisinin yaratmış olduğu bu önderlik ya da liderlik türü benim burada anlatmaya çalışacağım tür değildir. Benim anlatmaya çalışacağım liderlik, arkasından sürüklediği kitleleri yöneten, onların kaderlerini elinde tutan, onlara liderlik edip insanlık tarihine yön veren liderlerin genel bir şekilde kitlelerin üzerindeki etkileri ve onları yönetiş biçimleridir.

Liderlik, değişik yetki düzeylerinde, bir düzenin amaçları doğrultusunda çalışırken başkalarının hareketlerini yönetme sorumluluğu ve ayrıcalığıdır. Bu, bir model ya da sistemden oluşmaz. Hiç bir örnek ya da sistem, liderin diğerlerinin hareketlerini etkilerken karşılaşacağı koşulları ve durumu önceden tahmin edip varsayımda bulunamaz. Liderlik ilkelerinin değerlendirilmesi, özel alanlarda başarı için önemli sayılan öteki yeteneklerin de oturtulacağı etkin bir temeldir.

Tarihin ilk zamanlarından itibaren insanların bir lidere, yol göstericiye inanmak istemeleri bir ihtiyacın ortaya çıkmasındandır. İnsan, özellikle ilk zamanlarda büyük tehlikeler ve yetersizlikler içerisinde ihtiyaçlarının doyurulması, tehlikelerin azaltılması veya yok edilmesi için onu yaşatacak, ona güç anlarında yardım edecek, onu mutlu kılacak bir güce, bir lidere ihtiyaç duymuştur. İnsan zamanda yaşar, zamanı yaşar ve dünyaya geldiği andan itibaren bir tarihtir. Yüzyıllar boyunca dağınık hayatını toplamak ve bir- şeye dayanmak zorunda kalmıştır. İşte bu yoğunlaştırma, bu toplama, gücünün kurtarıcı enerjisini kendisinden daha üstün niteliklere sahip liderlerin gücünde bulur.

Yapabileceğine inandığı için insan ümit eder. Bütün ümidi yani hayatı onu koruyan ve himaye eden güce dayanır. Yapamayacağına inanan insan ümitsiz kalır. Büyük Hun İmparatoru Atilla bu durum için der ki; “Hunlar için bir lider olarak, sorumluluğunu taahhüt etmekte eksiklik gösteren bir kral ya da askeri liderin komutası altında olmaktan daha fazla rahatsızlık verici başka bir şey yoktur.”

Birçok tehlike ortasında insan bu gücü nereden bulabilir? İç dünyası hesapsız güçler ve enerjiler taşır. Ancak bu insan aynı zamanda ruhunda bu enerjinin eğilimini taşıyarak bunu genelleştirir ve kanunlaştırır. İşte bu insan kendi gücünün çok üstünde olup ümitlerini gerçekleştirmede bel bağladığı şu veya bu şekilde yararlandığı, bir gücün liderliğini kabul eder.

Gerçekten lider olma arzusu taşıyanları seçmek ve onları izlemek tüm insanların sorumluluğudur. Bu gibi liderlerin kişilikleri belli bir kalıba sığmaz. Nasıl bir insan diğer bir insana benzemezse, bir lider de diğerinden farklı olacaktır. Tüm insancıl değerleri kendisinde toplamayabilir ya da pürüzsüz bir kişiliğe de sahip olmayabilir.

Liderde olması gereken özellikler neler olmalıdır? Lider, bulunduğu gücün başında, altındaki insanlarla, ilişkilerini nasıl bir ölçüde tutmalı ve onları temsilcisi olduğu ideal ve ideoloji yolunda bir ve bütün tutabilmek için nasıl davranmalıdır? Doğru olanın doğru ve yanlış olanın yanlış olduğunu söyleyecek, dengeli, doğru, dürüst ve ikiyüzlülükten uzak birisini bulmak güçtür. Liderlik kalitesi düştükçe, otorite eğilimi artma gösterir ki bu da sonucu tahmin edilemeyecek tehlikeli durumlara neden olur.

Bütün insanların içinde ortaya çıkarılabilecek bir töz vardır. Bu yalnızca dikkatli kılavuzluk sorunudur. Fosildeki yeşim taşına benzer, bir kenara fırlatırsanız kayadır fakat keser ve parlatırsanız değerli bir taş olur. Bir kaynaktan fışkıran suya da benzer; önünü kapayınca bir bataklık oluşturur, derin bir kanal açınca nehir haline gelir.

Büyük Hun İmparatoru Atilla ateş başına topladığı komutanlarına bir liderde olması gereken özellikler ya da iyi bir lider olabilmek için nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda aşağıdaki öğütleri vermiştir;

* Lider olmak isteyen kişi, her şeyden önce kişisel olarak fark edilme arzusu taşımalı ve bunu kazanmak için de çalışmalıdır.

* Lider olmak için büyük bir isteğe, kişisel talihsizlikleri, cesaretsizliği, reddedilmeyi ve düş kırıklıklarını yenmek için isteğe sahip olmalıdır.

* Astlarının dolaylı ya da dolaysız çabaları yoluyla, sorumluluklarını yerine getirebilmek için gerekli cesaret, yaratıcılık ve enerjiye sahip olmalıdır.

* Büyüklüğünün kişiliğindeki aşırılıklar sayesinde gerçekleşeceğini bilmeli ve kabul etmelidir. Bu aşırılıklar bazen ateş başında anlatılan ya da efsanevi hikâyelere konu olacak kadar da ileri gidebilir.

* Liderlik etme arzusu sabırsız zorlamalarla gerçekleşemez. Bu, çoğu kimse için hem erken olur, hem de yenilgiye neden olur. Hazırlıklı ve deneyimli olmak, liderlik arzularına gem vurmasını gerektirir.

* Görevindeki başarının çok çalışma hevesine bağlı olduğunu unutmamalıdır. Alın teri, daima ilhamdan önce gelir!

* Sorunlar ve muhalefet karşısında bile ısrarlı olmalıdır.

* Karmaşık sorunları çözerken mutlaka sağduyusunu kullanmalıdır.

* Yetenekli rakiplerinin ya da astlarının mevkisini tehdit ettiğini düşünmemelidir. Tam tersine zeki davranıp, bir komutanın ancak güçlü astlar yoluyla başarıya ulaşacağını düşünerek, yetenekli yardımcılar seçmelidir.

* Hizmet verdiği ve liderlik ettiği kişiler için kimseye fark ettirmeden ve teşekkür beklemeden kişisel özveride bulunmalıdır. Bu özveri, bir av partisine katılmamak, astlarını yetiştirmek için olağanüstü enerji ve sabır göstermek, kendi ihtiyaçlarının karşılanmadığı halde astlarının ihtiyaçlarını sağlamak şeklinde olabilir. Başka bir yerde olması ve başka bir olayla ilgilenmesi gerekiyorsa, kendi obasındaki bir eğlenceden özveride bulunabilmelidir.

* Başarılı olma ihtirası olmalıdır. Bu ihtiras kendisini hazırlamasına ve mükemmel olmasına yardım edecektir.

* Doğal davranmalı, mevkinin ona getirdiği sahte bir gurura kapılmamalıdır.

* Bulunduğu düzeyin görevlerini yerine getirecek yetenek ve bilgiyi geliştirmek için öğrenmeye, dinlenmeye hevesli olmalıdır. Bu, genellikle başka işlerden özveride bulunmadan ve muazzam bir çaba göstermeden gerçekleştirilemez.

* Hatalarının olduğu gerçeğini kabul etmeli ve dünkünden daha iyi bir komutan olabilmek için her gün çalışması gerektiğini bilmelidir.

Bu öğütlerle yönetilecek olan topluluk düzeninde, yönetimi sağlayacak olan yöneticilerin, alması gereken tavırlar ve içinde bulunmaları gereken davranış şekillerinin nasıl olması gerektiğinin ipuçları verilmektedir.

Liderler, başında bulundukları topluluk ve toplumların başarısı oranında, liderlik ettikleri insanların ihtiyaç ve isteklerine cevap verebildikleri oranda, onlarla olan ilişkilerini olumlu bir şekilde, sürdürme şansını yakalayabilirler çünkü liderler arkalarında sürükledikleri topluluk ve toplumların kaderini tayin hakkını kendi ellerinde bulundurmaktadırlar.

Lider bunun bilincinde olmalı, atacağı her adımda arkasındaki topluluk veya toplumun 10, 20, 30, 50 yıl hatta yüzyıllar, bin yıllar boyunca yeryüzünde alacağı konumu düşünerek hareket etmelidir.

Liderlik, bizim zihnimizde yarattığımız ilk gerçeğimizdir. Eğer bu gerçeği iyi kavrayarak kendi değerlerimizi oluşturabilmişsek, ikinci adım olan yönetim kendiliğinden doğar ama liderlik olmadan etkili bir yönetim zemini yoktur. Faaliyetler havada kalır. Liderlik, neyin yapılması gerektiği üzerinde durur; yönetim, liderin amacının nasıl en etkili biçimde gerçekleştirilebileceğini araştırır. Yönetim, başarı merdiveninin basamaklarının en hızlı nasıl çıkılabileceğini araştırır; liderlik, merdivenin dayandığı duvarın doğru duvar olup olmadığı ve ne kadar sağlam olduğu ile ilgilenir.

Günümüz dünyasında hem kişisel, hem toplumsal, hem de uluslararası düzeyde liderlik her devreden daha önemli hale gelmiştir. Artık insanlar, toplumlar birbirlerinden yalıtılmış ve bağımsız biçimde yaşamıyorlar. Bu nedenle her adımın doğru atılması, verimli atılmasından daha fazla önem kazanmış bulunuyor. Bu nedenle birey, toplum ve ulus düzeyinde önce liderlik, daha sonra yönetim gelmektedir.

Kalıplanmış insan yani sadece otoritenin istediği yönde davranmayı öğrenmiş, otorite tarafından kendine dayatılan kalıpların ötesinde yaşamın anlamı olup olmadığını düşünme olanağı bulamamış bir insan kendi temel değerlerinin ne olduğunu, doğal olarak bilemez. Kalıplanmış insan, verimliliğe önem verip, liderliği yani amaç ve anlamı kolaylıkla ikinci plana atar.

Liderliğin ağır bastığı ‘gelişmiş’ yani hangi amaçla, neleri elde etmek istediğini bilen; bir davranışı niçin yapmaya ya da yapmamaya karar verdiğinin bilincinde olup verdiği kararların sorumluluğunu yüklenen; inandığı temel değerler doğrultusunda duygu, düşünce ve davranışlarını organize eden anlamlı ve bütünleşmiş bir yaşam oluşturabilen insan ise, hangi değerlere göre yaşamını sürdürdüğünün farkına varmaya öncelik verir.

Liderin yapacağı en küçük hata ve içine düşeceği kişisel zayıflığın, arkasındaki kitlede büyük etkiler ve sarsıntılar yapması kaçınılmaz olacaktır.

Böylece lider, başında bulunduğu topluluğu, olduğu yerden alıp, tarihte her noktadaki egemen çelişkileri saptayarak, bulunmadıkları, bulunmayı dahi hayal edemedikleri yerlere taşıma sorumluluğunu ve öncülüğünü yüklenir ve bunu yerine getirerek başında bulunduğu topluluğun kaderini belirler.

Bu konuyu ülkemizin kaderini belirleyen ve onu yoktan var eden Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu anlamlı ve ders alınması gereken şu sözlerle bitirmek sanırım çok iyi bir özet olacaktır.

“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır fakat sen buna karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de çıkaracaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse… Bunu söyleyenlere güleceksin. ”
 
  • Beğen
Tepkiler: Nur
Üst