• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Müge Anlı' dan Bir Garip Cinayet; Şiar

Tokyo

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
3 Haz 2020
Konular
3,330
Mesajlar
5,771
MFC Puanı
72,650
Bir PALU ailesini bir de
Gülizar'ın hikayesini Zeki Demirkubuz çekse keşke...

Türkiye'nin kaçta kaçı böyle merak ediyorum:

"Gülüzar'ın ayağı doğuştan sakat, annesinden şiddet görerek büyümüş, lisede öğretmenine yüzü gözü dağılmış halde durumunu anlatmış ama öğretmen ve okul müdürü müdahale etmemiş,... Gülüzar'ın annesi yatalak olmuş,
Gülüzar hayatı boyunca dayak yediği anneye bakmak zorunda kalmış ya da Gülüzar annesinin de öleceğini rüyasında gördüğünü söylediğinden, Gülüzar yatalak annesini bir süre sonra öldürmüş...

Gülüzar iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir adamla evlenmiş, ondan da dayak yemiş, üç çocuk doğurmuş ama hep dayak yemiş. Bebeklerinden birini dediğine göre kayınpederinden yediği dayak yüzünden kaybetmiş. Kaynanası düşük yaparken halıyı kirletmesin diye 'git uzakta düşür' demiş. Evliliği süresince aldatılmış, kocasının başka kadınlarla birlikte oluşunu izlemiş...

Sonra çocuklarıyla birlikte sığınacak yer aramış Gülüzar. Sığınma evinde kalmaya başlayınca kendilerini 'yılların esnafıyız biz, bizi burada herkes bilir' cümlesiyle öven eşinin ailesi, laf gelmesin diye bir biçimde çıkartmışlar onu oradan. Ama değişmeyi, onu veya kendilerini iyileştirmeyi hiç düşünmemişler...

Gülüzar ise kendine çıkış yolu bulmak için daha geç duyulur bir çözüm keşfetmiş. Gündüz saatlerinde çocukları götürdüğü lunaparkta başka erkekler ile birlikte olmaya başlamış. Para için belki ama daha çok birisi onu olur da sever, sever de belki kurtarır mı diye... Ama iş ayyuka çıkmış, kocası boşamış. Kocası ve ailesi çocukları istememiş çünkü eski koca zaten yeni sevgilisi ile bir hayat kurmaya hazırlanmaktaymış.
Gülüzar bir kez daha kendi berbat hikayesi ile başbaşa kalmış ama bu kez yanında üç çocuğu ile...
Sonra Hami çıkagelmiş. Yüksek ses tesisatlı arabası, uzun boyu ile... Gülüzar yine sevilir sanmış ama Hami gibisi ona en çok eski kocası ve ailesine karşı göstermek için lazımmış. Hami'ye de Gülüzar lazımmış... Özürlü maaşı ile, başka erkeklerden getirebileceği para ile, ama en çok da onun hırsızlık huyuna ses çıkarmaması ile...
Gülüzar artık tek kişiden dayak yemenin lüksüne kavuşmuş... ama bu arada umulmadık sonlu bir hikaye yaşanmış.
Hami'ye göre hantal, aksak ve yemek yemeyi dahi bilmeyerek kendi ilk karısından doğma oğlunun midesini bulandıran, cinsiyetinden ötürü de zaten ileride kızlar kadar çok işe yaramayacak olan Şiar; annesi ile Hami'nin arasına girip, öldürücü bir darbe almış. Hami'nin sürekli 'ben o gün kesinlikle Şiar'a vurmadım' demesinin sebebi de, olay anında hedefinin Şiar olmamasından. Bütün söylenenlere rağmen, Şiar'ın o darbe ile ölmediğinden haberdar olduklarını 'düşünce öldü sandık' cümlesini Gülüzar'ın kendisini bilinçsiz bir aklamaya kavuşturabilmek için söylediğini düşünüyorum. Muhtemelen Gülüzar biliyor, 'sandım' kelimesinin, 'yaptık', 'ettik', 'anladık'tan hep daha az atılı suç getireceğini. Ama yine de hastaneye götürebilmeleri mümkün değil onlara göre. Çünkü hastanede sorulacak sorular ve kendilerince güllük gülistanlık yaşarken uğraşmak istemedikleri bir yeni adli kayıt bu... ve en nihayetinde beklemelerine rağmen Şiar kendine gelemeyince ortadan "ölü, ölüyor ya da diri" kaldırılması gereken bir beden. Sevginin ne olduğunu hiç bilmeyen, hiç sevilmemiş Gülüzar içinse nefis bir sır... Çünkü bu sayede Hami onu bir daha asla terk edemeyecek, dizini kırıp ömür billah yanında kalacak. Kendince 'sevgi kaynağını' hep koruyabilecek... e zaten Şiar için de artık yapılabilecek bir şey kalmadığından ve zaten Şiar onun herhangi bir ihtiyacını da gideremediği gibi Hami ile arasında duran bir pürüz olduğundan...
Ta ki Gülüzar, Hami'nin "erkek kardeşim dedi bana, bu kadının zihinsel özrü de varmış" cümlesini duyuncaya kadar... Bu ana kadar ihtiyaçlarını sonsuza dek giderme planı kendiliğinden tıkır tıkır işlerken, Gülüzar adına büyünün bozulduğu nokta da burası zaten... Hami'yi bu şekilde gaza getiren erkek kardeş, aynı zamanda emniyette ilk çözülen ve olayların duyulduğu ilk günden beridir konuya ya da programa en az dahil olan tek kişi...
Ama Hami kardeşinden bu zihinsel özür teranesini duyduğunda da biliyordu, Şiar'ı öldürenin kendisi olduğunu... ama muhtemelen bu bilgi ile herkes Gülüzar'ı suçlar, Gülüzar da akıl hastanesini ya da hapishaneyi boylayınca kaldığı yerden hayatına devam eder sandı. işin ilginç yanı, ona bu bilgiyi taşıyan erkek kardeş de haberdar Şiar'ın nasıl öldüğünden, kimin öldürdüğünden... Dolayısıyla şu ana değin çok da hesaplayamadığı bir biçimde Hami'nin erkek kardeşi de okkalı bir ceza alacaktır. Ortaya çıkması gereken bir ayrıntı kalıyor geriye... Gülüzar gerçekten de bu erkek kardeşin ifadesinde dediği gibi, çocuğu yakma planını Hami ile birlikte mi yaptı, çünkü eğer yaptı ise de yangın çıkmadan önce hami o eve geçtiğinde kendisi yerinden ayrılmayarak, eski vadeli bir planı mı sürdürdü bunca zamandır programda...
Yoksa 'sevilmek için herşeyi yaparım ama bir küçük çıkış kalsın bana' diye mi düşündü...
'Beni sevmeye devam edersen susarım ama beni sevmekten vazgeçtiğin anda seni bitiririm' temalı, bir sosyopat ve psikopatın aşkını canlı yayında izlemiş olmaktan dolayı ruhum daralsa da, başka içeriklerle binlerce kez kendini tekrar etmiş ve hep yenileyecek türden kapkaranlık ama bundan sonrası daha da karanlık bir acı hikaye... tıpkı hepsi gibi... kız o kadar çirkinmiş ki, kimse onu sevmez, kimse onunla arkadaş olmak istemezmiş'le başlayan..."

Bir de bu SAKARYA nasıl bir yer arkadaş...

Merak edenler özeti burada:
 
Son düzenleme:
Üst