• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

MUKADDİME

Üyelik Tarihi
1 Tem 2013
Konular
257
Mesajlar
787
MFC Puanı
120
Allâh teâlâ ve tekaddes hazretlerine sayıya gelmeyen şükürler olsun. Resûl-i mücteba -sallâllâhüaleyhivesellem-hazretlerinin âline, ashâbına, dolu dolu selâmlar olsun.

Kur’ân-ı Kerîm bir hayat kitabıdır. Hem dünya hem âhiret içindir. Yıldızlardan, güneşten, ay’dan, madenlerden, ırmaklardan, rüzgârlardan, gölgelerin uzayıp kısalmasından, sosyal sorunların çözümlerinden, insanlarla nasıl konuşulması gerektiğinden, sokakta yürüme âdâbından, insanın yaratılışından, ana rahmindeki durumundan, cennetten, cehennemden, kavimlerin ibretlik hallerinden, dinler tarihinden, ev içinde aile fertlerinin birbirlerine karşı sorumluluklarından, kıyametten, devlet yönetiminden, mîras taksiminden, ordu düzeninden, bitkilerden, hayvanlardan, kelime tahlîlinden, çocuk eğitiminden, dava’ların çözüm şeklinden, sıkıntılı durumlarda ne yapılması gerektiğinden…vb. dünya ve âhirete müteallik her hususta “tafsîle külli şey’in ” (1) sırrınca kapsamlı bir şekilde bahseder.

İlk peygamber ile son peygamberin söyledikleri temelde birdir. Hiçbir peygamber diğerini, hâşâ, tekzîb etmez. Bütün peygamberler birbirlerini tasdîk ederek tebliğde bulunmuşlardır. Hepsi insanları tevhide davet etmişlerdir. Kur’ân bütün ilâhi mesajların özetidir!

Hâdiseleri tâ zaman öncesi dönemden alıp ebediyete bağlamıştır. Kur’ân’ı yaşayan birey, hane, mahalle, şehir, ülke dünyadaki birçok üzüntüden ârî olmuştur. Efendimiz-aleyhisselâm-’ın; Sünnetimi yaşayan dünya fitnesinden kurtulur, müjdesince. Çünkü O’nun ahlâkı; Kur’ân, idi. Kur’ân’ı yaşayan birey vefât etse de, toplumlar ve devletler tarih sahnesinden çekilse de eserleri ile yaşamış, takdîr bulmuşlar. Sonraki kuşaklar bu eserlerden müstefîd olmuşlar. Maddeten gelişmiş ülkelerin içinden çıkamadıkları sosyal ve bireysel sorunlar bir Müslüman birey ve toplum için sorun değildir. Bu istikâmette yaşayan ta’dât edilemeyecek sayıda insan tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. Çokları birbirlerini görmemesine, farklı coğrafya ve zamanlarda yaşamasına rağmen bu hep böyle olagelmiştir. Bu hususta Kur’ân-ı Kerîm rüşdünü isbât etmiştir. Bu dâhi onun ilâhi bir mesaj olduğunun delîlidir. Kur’ân, emirlerine itaat edildiği takdirde ideal insanı, ideal devleti ve ideal toplumu taahhüd eder. O insan başka insanlara, o toplum başka toplumlara, o devlet başka devletlere zarar vermez, veremez çünkü Kur’ân müsaade etmez. Herkesin elinden, dilinden emîn olduğu birey, toplum ve devlet ortaya çıkar.

Burada bireye ve topluma düşen görev; bu mesajı okumak, tanımak, anlamak ve yaşamaktır! Nasıl ki bir anne çocuğunu doğduğu günden itibaren nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz, amaçları nelerdir…vb. her şeyi ile tanır, öylede bu ilâhi mesajı tanımalıyız. Bize neyi emretmiş? Bizi neden nehy etmiş? Bizi nereye ulaştırmak istiyor? Bizden nasıl bir insan olmamızı istiyor? Nasıl bir toplum, aile olmamızı istiyor…bilmeliyiz.

Kur’ân-ı Kerîm’de her bir konu farklı boyutlarla zikrolunmuştur. Mesela namaz; sûre-i En’âm’da "Namazı dosdoğru kılın” (2), sûre-i Bakara’da “Bir de sabırla, namazla yardım isteyin.”(3) sûre-i Tevbe’de “Namaza ancak üşene üşene gelmektedirler” (4) şeklinde. Görüleceği üzere; bir âyet emir, diğeri tavsiye, diğeri ihtar kipinde! Bunun gibi her konu âdeta bir ışığın prizmada yedi renk olması gibi farklı açılardan yorumlanmıştır.

Bu tasnifin bir amacı da ilâhi kitabımızın bu yönünü ortaya koymaktır.

Hiçbir meâl Kur’ân’ın birebir açıklaması olamaz. Çünkü; Kur’ân arabçadır! (5)

Bazı mübârek âyetlerin konumu aynı olsa da meâllerinin aynı olmadığı görülebilir. Nedeni şudur ki; çeşitli meâl ve tefsirlerden yararlanılmıştır. Bir de insanları araştırmaya sevk etmek istedik.

Bu tasnif muhakkak daha da genişletilebilir. Herkes Kur’ân’dan kendi ihtisâs alanına göre istifade edebilir. Şu konu, şu âyet de burada olabilirdi, diyebilir. Mesela “ilim” kelimesi türevleri ile birlikte yüce kitabımızda yedi yüz elli yerde zikrolunmuştur. Bunların hepsini toplamak kitabın hacmini çok büyütür ki eserin amacı dışına çıkılmış olur. Önemli olan insanları araştırmaya yöneltebilmek. Araştırdıkça tanıma, tanıdıkça yakınlaşma, yakınlaştıkça muhabbetin artarak devam edeceği âşikârdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de “şu kadar konu başlığı var / şu sayıda konu var” demek imkânsızdır. Zira “Yemin olsun bu Kur’ân’da insanlar için her türlü temsili anlattık. Belki düşünürler de (öğüt alırlar).” (6) âyeti gereğince her türlü konu anlatılmıştır. İlim ve fen ilerledikçe bu daha da ortaya çıkacak.

Peygamberlerin isimlerinin yanına “aleyhisselam” cümlesi “a.s” şeklinde kısaltılmadan yerleştirildi.

Bu çalışmadan yola çıkarak diğer tefsirlerden de âyetlerin mânâlarının ve nüzul sebeplerinin araştırılmasını tavsiye ederiz.

Çalışmada herhangi bir hataya tesadüf edilirse bağışlanmamızı ve îkâz edilmemeizi rica ederiz. Çünkü hatasızlık, noksansızlık Allâh-ü teâlâ hazretlerine mahsustur.

Rabbim yüce kitabımızı tanımamızı, yakınlaşmamızı, mûcibince amel etmemizi ve muhabbetimizin ziyadeleşmesini nasîb etsin. De ki; “Rabbim! Benim ilmimi artır." (7) Rabbimiz ilm-i Kur’ân’ınımızı, ilm-i dinimizi ziyadeleştirsin. Lehülhamd elimizde bir mizan var.

“Kur’ân kalpleri diriltir. Bu ilim ölüm mesabesinde olan cehâleti yok eder.”(8)

Asıl şu dünyanın sahibi, şu kâinatın Hâlikı, şu mevcudatın Mâliki ne söylüyor O’nu dinlemeliyiz. Mülk sahibi söz söylerken başkalarının ne haddi var ki fuzûliyâne karışsın...

Gönül ister ki yüce kitabımızın bütün kelimeleri ansiklopedik bir çalışma şeklinde araştırmacılar için tasnif edilse. Tabi ki bu bir ekip işi. Bireysel bir çalışma ile neredeyse imkânsız. Dileriz bu çalışma bu hususta bir kapı aralar.

Emeği geçen tüm din kardeşlerimizden Rabbimiz ebeden ve dâimen râzı olsun. Rızası ile ödüllendirsin, takvâ sahiplerine imam eylesin.

”Ya Rab! Bu satırları acz-ü taksîr içinde sahife-i ömrüne yazmağa çalışan bu abd-i hakîri ve bunları hüsn-ü nazarla okuyup ona hayırhah olanları öyle bir nefs-i mutmainne ile râzı ve merzî olarak Sana rücu’ edip cennetinle cemâline eren hâlis kulların zümresine ilhâk eyle” (9)

“Onlar Kur’ân’ı düşünmezler mi? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var? (10)

“Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”

Vemâtevfikî illâbillâh.
 
Üst