- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
- Konular
- 2,801
- Mesajlar
- 9,706
- MFC Puanı
- 60,560
Niyet kelimesinin manası sözlükte; kast, yani bir işe girişmek demektir.
Şerî manası ise; Allahın rızasını isteyerek, Allahın emrini yerine getirmek için, kalbin yapılacak işe yönelmesidir. Burada görüldüğü üzere niyetin şerî olabilmesi için:
1- Allahın rızasının istenmesi,
2- Allahın emrinin yerine getirilmesi
gerekmektedir.
İhlâs kelimesinin sözlük manası; arıtma, saflaştırma, ayırma, katışığını giderme demektir.
Şerî manası ise; ferdin, ibadet ve itaatinde Cenâb-ı Hakkın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanmasıdır.
Amellerden sevap kazanabilmek için niyetin şart olduğu hususunda âlimler ittifak etmiştir.Niyetin mahalli kalptir. Dille yapılan niyet kalbe ulaşmadıkça işin neticesinden dünyalık fayda alınsa bile ahiret açısından hiçbir fayda elde edilemeyecektir. Niyetin Allah rızası olması için de kalbi her daim zikirle temiz tutmalıdır.
İslam, niyeti, ibadet ve muamelatta temel kabul etmiş, ceza ve mükâfat için şart kılmıştır. Yine ihlâs da amelin kabul şartlarından bir şarttır. Zira Allah Teâlâ amellerden yalnızca kendisine has kılınanı kabul eder. İhlâs bir kalp amelidir ve Allah da kalplerin değişim ve temayüllerine göre insana değer verir.
Gizli ve açık tüm işlerde, sözlerde ve hallerde iyi niyet ve ihlâs korunduğu takdirde Allahın dosdoğru din tarifine daha çok yaklaşılır. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:Onlara sadece dini Ona has kıl(ıp batılları bırak)anlar olarak Allaha kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolundu. İşte dosdoğru din budur.
Bu ayette asıl dikkat edilmesi gereken kısım dini Allaha has kılarak -ihlâsla- kulluk etmekle emrolunmalarıdır. Bu ayetin muhatapları Yahudi ve Hıristiyanlardır. Onlar Allaha tapmayı bırakıp haham ve rahiplere taptılar. Ehlikitap, Allahı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsayı rabler edindiler. Oysaki hepsine de tek ilaha kulluk etmekten başka bir şey emredilmemişti.ayeti bunun açık delillerinden biridir. Ümmet-i Muhammed olarak bize düşen geçmiş ümmetlerin bu yanlışlarından ders alıp tüm işlerimizde niyetimizi Allahın rızası yapabilmek olmalıdır.
Niyet dinimizde çok mühim bir yer tutar. Bazı ameller vardır, görünüşte dünyalıktır, ama niyetle ahiretlik olur. Bazı ameller de vardır ki ahiret için yapılır; ama niyetin yanlışlığı yüzünden Cenâb-ı Hakkın katında makbul olmaz, reddedilir. Bunun içindir ki Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Ameller, niyete göredir. Her bir kimseye niyet ettiği şey vardır. Şu halde her kimin hicreti Allaha ve Rasûlüne yönelik olursa, onun hicreti Allaha ve Rasûlünedir. Her kimin de hicreti, elde edeceği bir dünya (metaı) veya evleneceği bir kadın için olursa artık onun hicreti de hicret ettiği (hicret etmesine sebep olan) şeyedir.
Hangi amel olursa olsun ihlâsla olmalıdır. Eğer niyet ihlâslı değilse, çalışıp niyeti ihlâslı yapmalıdır. Bunun da en kolay ve güzel yolu zikirdir. Çünkü insan ne kadar çok zikrederse Allahı o kadar hatırlar. Dolayısıyla yaptığı her işte aklında Allah olur. Binaenaleyh iki kişi aynı ameli yapar da biri makbul diğeri merdut olur. Çünkü biri ihlâsı bilir, ihlâs ile niyetini halis kılar. Diğeri ise ameli yaparken Allahtan gafildir. Onun içindir ki evde Allah için kılınan namaz gösteriş için camiye gidip cemaatle kılınan namazdan efdaldir.
Bu durumu bize en güzel bir şekilde ifade eden Peygamberimiz (s.a.v.) kıyamet gününde yaşanacak şöyle bir hadiseyi anlatmıştır:Kıyamet günü, üzerinde hüküm verilecek insanların ilki (şu üç kimsedir ki bunların ilki); şehit edilen bir adamdır. Bu (kişi) getirilir, (Allah) ona nimetlerini tarif ed(ip bildir)ir. (O da) onları tanır. Bu (nimet)ler hususunda ne yaptın? buyurur. (Adam): Senin uğrunda savaştım. Nihayet şehit edildim! der. (Allah): Yalan söyledin! Fakat sen, (senin için cesur denilsin diye savaştın. Gerçekten (bu) denildi de! buyurur. Sonra onun hakkında emredilir ve yüz üstü sü*rüklenir, nihayet cehenneme atılır.
Bazı insanlar mahşerde amel defterini görünce: Yâ Rabbi, bu kitap benim değildir, burada hac var, ben hac yapmadım. der. Ona cevaben: Hayır senindir, sen hacılar giderken: Benim de param olsaydı hacca giderdim. dedin. Paran olsaydı gerçekten de giderdin. Bu sebeple sana hac yazıldı. denir. Bu nedenle Rasûlullah (s.a.v.): Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır. Münafığın ameli ise niyetinden daha hayırlıdır. Mümin bir amel işlediği zaman kalbinde bir nur parlar.buyurmuştur.
Hacca gidip de kalbi gafil olanın sevap alamamasına karşın gitmediği halde samimiyetle gitmeyi arzu edenin kabul edilmiş bir hac sevabı alması bunun güzel bir örneğidir. Bu nedenle ihlâs çok mühimdir. Bu hadisi referans alarak hiç amel yapmadan: İş kalptedir. Benim kalbim temiz. diyenlerin bu sözü boştur. Çünkü hadisin manası, imkân bulamayanın imkânı bulduğunda amel edeceğine kalben niyet etmesidir ki gerçekten de o ameli yapacaktır.
Ayrıca Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde:Akıllı kişi, nefsini (Allaha karşı) hesaba çeken (ya da Allaha köle yapan) ve ölümden sonraki (hayat) için (salih) amel işleyen kimsedir. (Kusurlu,) aciz kişi ise, nefsini (boş) hevasına (arzusu*na) uyduran (yani nefsini masiyetten alıkoymayan) ve (sonra da) Allahtan (mağfiret) temenni eden kimsedir.buyurarak boş temennilerle, kuruntularla, amel etmeden cennete gidilemeyeceğini haber vermiştir.
Yine bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:Onların ne etleri ne de kanları asla Allaha ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız ulaşır. Bu ayette bahsi geçen konu kurbandır. Allah Teâlâ kurban kesilmesinin kendi zatına bir fayda getirmediğini bildirerek bu emrindeki amacının kulların hangisinin bu ibadeti Allah için yapacağını ortaya çıkarmak olduğunu belirtir. Bu nedenle mizahî bir yaklaşımla: Hak için kurban, küp için kavurma denmiştir. Dolayısıyla kurban ibadetindeki niyet; et yemek yerine et yedirmek, kan akıtmak yerine Allah için bir canlıyı kurban etmek olmalıdır.
Hz. Mevlananın: Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol sözü konumuza güzel bir örnektir. Ya niyetimizi halis hale getireceğiz ya da yapmış olduğumuz davranışlarımızı niyetimize göre şekillendireceğiz.
Şerî manası ise; Allahın rızasını isteyerek, Allahın emrini yerine getirmek için, kalbin yapılacak işe yönelmesidir. Burada görüldüğü üzere niyetin şerî olabilmesi için:
1- Allahın rızasının istenmesi,
2- Allahın emrinin yerine getirilmesi
gerekmektedir.
İhlâs kelimesinin sözlük manası; arıtma, saflaştırma, ayırma, katışığını giderme demektir.
Şerî manası ise; ferdin, ibadet ve itaatinde Cenâb-ı Hakkın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanmasıdır.
Amellerden sevap kazanabilmek için niyetin şart olduğu hususunda âlimler ittifak etmiştir.Niyetin mahalli kalptir. Dille yapılan niyet kalbe ulaşmadıkça işin neticesinden dünyalık fayda alınsa bile ahiret açısından hiçbir fayda elde edilemeyecektir. Niyetin Allah rızası olması için de kalbi her daim zikirle temiz tutmalıdır.
İslam, niyeti, ibadet ve muamelatta temel kabul etmiş, ceza ve mükâfat için şart kılmıştır. Yine ihlâs da amelin kabul şartlarından bir şarttır. Zira Allah Teâlâ amellerden yalnızca kendisine has kılınanı kabul eder. İhlâs bir kalp amelidir ve Allah da kalplerin değişim ve temayüllerine göre insana değer verir.
Gizli ve açık tüm işlerde, sözlerde ve hallerde iyi niyet ve ihlâs korunduğu takdirde Allahın dosdoğru din tarifine daha çok yaklaşılır. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:Onlara sadece dini Ona has kıl(ıp batılları bırak)anlar olarak Allaha kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolundu. İşte dosdoğru din budur.
Bu ayette asıl dikkat edilmesi gereken kısım dini Allaha has kılarak -ihlâsla- kulluk etmekle emrolunmalarıdır. Bu ayetin muhatapları Yahudi ve Hıristiyanlardır. Onlar Allaha tapmayı bırakıp haham ve rahiplere taptılar. Ehlikitap, Allahı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsayı rabler edindiler. Oysaki hepsine de tek ilaha kulluk etmekten başka bir şey emredilmemişti.ayeti bunun açık delillerinden biridir. Ümmet-i Muhammed olarak bize düşen geçmiş ümmetlerin bu yanlışlarından ders alıp tüm işlerimizde niyetimizi Allahın rızası yapabilmek olmalıdır.
Niyet dinimizde çok mühim bir yer tutar. Bazı ameller vardır, görünüşte dünyalıktır, ama niyetle ahiretlik olur. Bazı ameller de vardır ki ahiret için yapılır; ama niyetin yanlışlığı yüzünden Cenâb-ı Hakkın katında makbul olmaz, reddedilir. Bunun içindir ki Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Ameller, niyete göredir. Her bir kimseye niyet ettiği şey vardır. Şu halde her kimin hicreti Allaha ve Rasûlüne yönelik olursa, onun hicreti Allaha ve Rasûlünedir. Her kimin de hicreti, elde edeceği bir dünya (metaı) veya evleneceği bir kadın için olursa artık onun hicreti de hicret ettiği (hicret etmesine sebep olan) şeyedir.
Hangi amel olursa olsun ihlâsla olmalıdır. Eğer niyet ihlâslı değilse, çalışıp niyeti ihlâslı yapmalıdır. Bunun da en kolay ve güzel yolu zikirdir. Çünkü insan ne kadar çok zikrederse Allahı o kadar hatırlar. Dolayısıyla yaptığı her işte aklında Allah olur. Binaenaleyh iki kişi aynı ameli yapar da biri makbul diğeri merdut olur. Çünkü biri ihlâsı bilir, ihlâs ile niyetini halis kılar. Diğeri ise ameli yaparken Allahtan gafildir. Onun içindir ki evde Allah için kılınan namaz gösteriş için camiye gidip cemaatle kılınan namazdan efdaldir.
Bu durumu bize en güzel bir şekilde ifade eden Peygamberimiz (s.a.v.) kıyamet gününde yaşanacak şöyle bir hadiseyi anlatmıştır:Kıyamet günü, üzerinde hüküm verilecek insanların ilki (şu üç kimsedir ki bunların ilki); şehit edilen bir adamdır. Bu (kişi) getirilir, (Allah) ona nimetlerini tarif ed(ip bildir)ir. (O da) onları tanır. Bu (nimet)ler hususunda ne yaptın? buyurur. (Adam): Senin uğrunda savaştım. Nihayet şehit edildim! der. (Allah): Yalan söyledin! Fakat sen, (senin için cesur denilsin diye savaştın. Gerçekten (bu) denildi de! buyurur. Sonra onun hakkında emredilir ve yüz üstü sü*rüklenir, nihayet cehenneme atılır.
Bazı insanlar mahşerde amel defterini görünce: Yâ Rabbi, bu kitap benim değildir, burada hac var, ben hac yapmadım. der. Ona cevaben: Hayır senindir, sen hacılar giderken: Benim de param olsaydı hacca giderdim. dedin. Paran olsaydı gerçekten de giderdin. Bu sebeple sana hac yazıldı. denir. Bu nedenle Rasûlullah (s.a.v.): Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır. Münafığın ameli ise niyetinden daha hayırlıdır. Mümin bir amel işlediği zaman kalbinde bir nur parlar.buyurmuştur.
Hacca gidip de kalbi gafil olanın sevap alamamasına karşın gitmediği halde samimiyetle gitmeyi arzu edenin kabul edilmiş bir hac sevabı alması bunun güzel bir örneğidir. Bu nedenle ihlâs çok mühimdir. Bu hadisi referans alarak hiç amel yapmadan: İş kalptedir. Benim kalbim temiz. diyenlerin bu sözü boştur. Çünkü hadisin manası, imkân bulamayanın imkânı bulduğunda amel edeceğine kalben niyet etmesidir ki gerçekten de o ameli yapacaktır.
Ayrıca Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde:Akıllı kişi, nefsini (Allaha karşı) hesaba çeken (ya da Allaha köle yapan) ve ölümden sonraki (hayat) için (salih) amel işleyen kimsedir. (Kusurlu,) aciz kişi ise, nefsini (boş) hevasına (arzusu*na) uyduran (yani nefsini masiyetten alıkoymayan) ve (sonra da) Allahtan (mağfiret) temenni eden kimsedir.buyurarak boş temennilerle, kuruntularla, amel etmeden cennete gidilemeyeceğini haber vermiştir.
Yine bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:Onların ne etleri ne de kanları asla Allaha ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız ulaşır. Bu ayette bahsi geçen konu kurbandır. Allah Teâlâ kurban kesilmesinin kendi zatına bir fayda getirmediğini bildirerek bu emrindeki amacının kulların hangisinin bu ibadeti Allah için yapacağını ortaya çıkarmak olduğunu belirtir. Bu nedenle mizahî bir yaklaşımla: Hak için kurban, küp için kavurma denmiştir. Dolayısıyla kurban ibadetindeki niyet; et yemek yerine et yedirmek, kan akıtmak yerine Allah için bir canlıyı kurban etmek olmalıdır.
Hz. Mevlananın: Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol sözü konumuza güzel bir örnektir. Ya niyetimizi halis hale getireceğiz ya da yapmış olduğumuz davranışlarımızı niyetimize göre şekillendireceğiz.