• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Psikolojik Aktivite - Alfred ADLER

Pamira

Moderatör
İçerik Üreticisi
Üyelik Tarihi
22 May 2019
Konular
2,801
Mesajlar
9,706
MFC Puanı
60,560
Alfred Adler 7 Şubat 1870 tarihinde Viyana’da doğdu, aynı kentte 1895'te tıp eğitimini tamamlayıp mezun oldu. Freud'un öğrencisi ve ilk çalışma arkadaşı olan Adler özellikle 1920-30 yılları arasında iyi tanındı. Adı Freud ve Jung'la birlikte ''derin'' ruhbilimin kurucuları arasında anıldı. ''Aşağılık Karmaşası(Kompleksi)'' sözü de sık sık Adler'in ismiyle birlikte kullanılır olmuştu. Kendi Psikoloji ve Psikoterapi ekolü ,Bireysel Psikoloji adıyla uluslararası şekilde lanse edildi.

Adler en fazla karşı karşıya konuşurken etki yapan birisiydi. Kişisel temaslarında ve konferanslarında onun fikrine göre psikolojinin ana amacı,insan tabiatının her insan tarafından anlaşılmasıydı. Bu nedenle bıkıp usanmadan her ilgi gösteren topluluk karşısında konferanslar verir, deneyler yapardı.

Amerika'dan Avrupa'ya çıktığı son konferans turu, 1937 yılının Nisan ayından Temmuz ayına kadar tasarlanmış, 100 konferansı kapsamıştı. 28 Mayıs 1937'de, İskoçya’nın Aberdeen kentinde bir kalp krizi sonucu öldü.

Adler'in geride bıraktığı yayınların pek çoğu konferans notlarıydı. Kitapları da hemen hemen konferansların derlemesine benziyordu.

'' Adler ve diğer akımlar'': Varoluşçu hareketin baş kuramcılarından Martin Heidegger'in yazılarına değinen Joseph Lions şöyle konuşmaktadır:'' Adler'in konferans ve yazılarına göz attığımız zaman görüyoruz ki, onun yeni varoluşçuların tekrardan keşfettiği ilk kaynak sayılması gerekirdi.''

Neo-Freudculardan sayılan Clara Thompsen ise Adler'den şöyle söz eder:''Birçok fikri ve görüşü, genel olarak kabul edilmelerinden yıllar önce teşhis etmiştir. Psikanalizi total kişiliğe uygulamanın öncüsüdür. Nevrozun doğmasında benliğe düşen rolü ilk tarif eden insanın gitmekte olduğu yönün yani ereğinin, sinirce sorunlarına büyük katkıda bulunduğuna ilk işaret eden odur.'' Gerçek Freud'cu çevrelerde son zamanlarda yer alan gelişmeler de Adler'e doğru kaymalar göstermektedir. Esasen Adler'in Freud'dan ayrılması da öz ve kişiliğin bütünlüğü konusundaki ''total kişilik içindeki benliğin rolü'' vurgusuna dayanmaktadır. Freud bu yüzden Adler’i yalnızca ego psikolojisine ilgi göstermekle suçlamıştır.

Robert W.White;''Bir bakıma Freud Psikolojisinin şu sıra Adler'e yetişme çabasında olduğunu söylemek yerinde olur'' der.

Davranışçılığa dönük Psikolog John Dollard Freud'un sisteminin doğru olduğuna inanmakta, fakat o sistemi tamamlamak için ''Adler'in çalışmalarını gözden geçirmenin büyük yaraları olacağı''nı söylemektedir.

Kişilik Teşhisi:

Hastayla görüşmenin ve genel olarak yaptığı ciddi gözlemlerin yanı sıra, Adler teşhiste kendi icat ettiği üç yönteme dayanırdı; bireyin kendi hayatının ilk başlangıcı hakkındaki en eski anıları, ailenin kaçıncı çocuğu olduğu ve bir de rüyalarının nasıl yorumlandığı. Bu üç temel de geniş çevrelerce kabul edilmiştir.

Psikoterapi Uygulaması:

Rasyonel Psikoterapi'nin kurucusu Albert Ellis kendi sistemini Adler'in kiyle karşılaştırırken şunları söylemektedir: ''Bambaşka bir çerçeveden ve bakış açısından hareketle, bağımsız olarak ortaya çıkarılan kişilik ve psikoterapi kuramlarında Adler'in yarım asır önceden doğru noktalara parmak basmış olması, kendisini görüş ve klinik yargılar bakımından hayranlık uyandıracak bir yere sahip olduğunu ortaya koymaktadır''.

Antropoloji:

Antropolog Ernest Becker'e göre bireyin saygıyı geliştirmesi,bununla kendi aşağılık duygularını yenmesi, kendi gözünde kendi değerini kanıtlaması, insanoğlunun en özel niteliklerinden biridir ve aynı durum çok çeşitli kültürlerde tekrar tekrar ortaya çıkmaktadır. Bu da Adler'in görüşlerinin bir başka şeklidir ki, kendisi zaten Adler'e çok önem verdiğini belirtmiştir. Becker Fred'un iç güdüler kuramını, sosyal bilimlerin gelişmesini geciktirmekle suçlamıştır. İç güdüler insanın içinde yatan gizli düşmanlıklar, birey-toplum düşmanlığı gibi görüşler, Becker'e göre ''Freud'un topluma deli gömleği giydirdiğinin simgesidir''.

''Adler'ci Eylemler'':

Amerika ve Avrupa’nın değişik ülkelerinde kurulan Adler Psikoloji Derneği, Bireysel Psikoloji Derneği gibi Adler'ci dernekler çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetler kısaca gazete ve dergiler çıkarmak, konferanslar düzenlemek,değişik ülkelerde seminerler organize etmek…vb. Bu derneklere binlerce bulunmaktadır. Ayrıca Chicago'da Eyalet Üniversitesi'nde Adler Eğitim enstitüleri bulunmaktadır.

''Genel kavram ve prensipler'':

Bireysel Psikoloji, içgüdülerden kopmayı başaran ilk psikoloji ekolüdür ve bunları mantık dışı malzeme sayar. Bireysel Psikolojinin bazı varsayımları;

*İnsan kişiliğinde bütünlük ve devamsızlık bulunduğunu varsayar ki, buna karşı geçerli bir iddia bulunmamaktadır.

*Kendi sağlam ve mantıklı faaliyet alanını her zaman tutarlı olan bireyin, sürekli değişmekte olan hayat sorunlarına karşı davranışında bulmaktadır. Ayrıca bireyin, sorunlarını çözebilmek için başarıya ulaşma çabası gösterdiğini varsayar.

*Adler hayat sorunlarını üç başlık altında toplamıştır; dostluk sevgisi, meslek ve cinsel sevgidir. Ayrıca bu sorunlara karşı oluşacak hayat tarzı, çocukta, dünyayı nasıl gördüğü be neyi başarı olarak değerlendirdiği noktasından doğar.

Bu temel varsayımlarımızdan insanoğlunun ilerlemesine ilişkin çok önemli bir sonuç ortaya çıkmaktadır; sosyal ilgi her an büyümektedir,insanoğlunun ilerlemesi de sosyal ilginin gelişmesinin bir fonksiyonudur. Dolayısıyla, insanoğlu var oldukça ilerlemeden kaçınılamayacaktır. İnsanoğlunun ilerlemesini, sosyal ilginin daha üst düzeylere doğru gelişmesi olarak tanımlayabiliriz. Adler şu fıkrayı anlatır: Gençliğini sefalet ve fakirlik içinde geçirmiş zengin bir kişi, kendi soyundan gelecekleri bu tehlikeden korumak istemektedir. Bir avukatla konuşur, servetini açıkladıktan sonra, soyundan gelecekleri 10.kuşağa kadar korumak istediğini söyler. Avukat bir hesap yapar ve müşteriye şöyle der;'servetiniz, rahatlıkla yetecektir. Ama bunu yaparken, koruduğunuz çocukların, sizin kuşağınızdaki bin kişiye daha, size oldukları kadar yakın akraba olacaklarını biliyor musunuz?' Buradan hareketle insanoğlunun topluma katkısı ve dolayısıyla ilerleme kaçınılmazdır. Hiçbir katkısı bulunmayanlar ya da gelişmeye engel olanlar kaybolmuştur ve onların hayatlarından bir iz yoktur.

Adler'e göre ''kişi ya toplum kavramını sömürmekten vaz geçerek kendini kurtaracak ya da başkalarının aynı kavramı kullanarak kendisini sömürmesine razı olacaktır''.

Sosyal Duygu(Toplumsal İlgi):

Başkasının gözleriyle görebilmek, başkasının kulaklarıyla duyabilmek, başkasının kalbiyle hissedebilmek.

Akıl:

İçinde toplumsal ilginin de bulunduğu bir zekadır ve bu da genellikle yararlı olan tarafa mahsustur.

Sağduyu:

Akılla uyum sağlayan, genel olarak kabul edilmiş bulunan, kültürün devamına dönük olan tüm psikolojik hareketlerin bir toplamıdır.

Aptallık:

Yalnızca zeka düzeyinin azlığı değil, aynı zamanda değişik bir düşünme biçimidir.

Aşağılık Kompleksi:

Karşısındaki sorunu çözemeyecek durumda olduğuna inan bir insanın, bu inancını ifade eden davranış ve tutumunu anlatmaktadır. Aşağılık kompleksi kendini üstünlük çabası olarak gösterebilir.

Kanıtlama Kompleksi:

Kendilerininde var olmaya hakları olduğunu, ya da hiçbir kusurları olmadığını kanıtlamak isteyen pek çok kişide bulunur.

Lider Kompleksi:

Bu eğitimin bir sonucudur. Bu tür insanlar kendilerine başka hiçbir rolü yakıştıramazlar ve gece gündüz hep başta olmak isterler. Bunların dışında Oedipus, Kurtarma, Polonius, Tasfiye, Yazgı, Seyirci ve Hayır Kompleksleri de bulunmaktadır.

Başarısızlar:

Tüm başarısızlar(nörotikler, psikotikler,suçlular, intiharcılar, sapıklar…vb) toplumsal ilgi bakımından hazırlıkları yetersiz olanlardır. İşbirliğine yanaşmayan, tek başına insanlardır hepsi. Dünyanın tersine gider halleri vardır.

Zorgu Nevrozu(Sinircesi):

Hasta sosyal sorumluluklarla çelişkiye düştüğü zaman, bu sorumluluklar onda var olandan daha çok toplumsal ilgi gerektirdiği zaman ortaya çıkarlar. O zaman hasta üstünlük durumunu korumak için geri çekilip kendi hayali veya duygusal dünyasına girer. Zorgu nevrozu tüm nevrotik belirtilerin prototipidir. Tedavi, hasta hayat sorunlarıyla barışabildiği zaman, yani yanlış hayat tarzını anlayıp toplumsal ilgisini kuvvetlendirdiği, hayatla karşılaşma cesaretini bulduğu zaman gelebilir.

Schizoprenia:

Düşünce içindeki bozukluklarla kendini gösteren bir hastalıktır ve çoğu zaman sesli veya sessiz olarak kelimeler, deyimler,özdeyişler türetmeye dönüktür.

Olgu Yorumu:

Adler ''olguyu yorumlarken tecrübenizi kullanmanız, Bireysel Psikoloji görüşlerinizi kullanmanız, bir de tahmin yürütmeniz gerekir''demekte ve bu sürece -bilim dışı- kabul edilen 'tahmini' soktuğunu göstermiştir. Sağaltım Tekniği(Terapi): Hastaya karşı önyargısız olmalısınız, kendinizi onun uğruna feda ettiğiniz düşüncesine asla kapılmamalı. Gerçi ona,''Sizi iyileştirmek hayatımın en büyük başarısı olacaktır,''demek insan içinden bir istek duyabilir ama, böyle söylemek, ulaşmak istediğiniz amaca ters düşer. Her hareketinizde bunu ona hatırlatmanızda yarar vardır. Sinirceli hastanın kendi belirtilerine verdiği önemi azımsamaya çaba göstermelisiniz. Ona ilk anılarını ve rüyalarını anlattırmak iyi olacaktır. Sonuçta ondaki işbirliği yeteneğini geliştirmek, toplumsal ilgiyi artırmak, hedeftir.

Temel Fark-Psikanaliz-:Freud'un,'insan yapı olarak ancak dürtülerini tatmin etmek ister' prensibidir. İntihar(Öç Alma Hareketi): İntiharcının hayatında daima başkalarını acılarıyla üzme eğilimi vardır. Saldırının kime yönelik olduğu, olaydan en çok kimin üzüldüğünü görmekle kolayca anlaşılabilir.

Kriminaller(Suçlular):

Şımartılmış hayat tarzının izlerini taşırlar. Çok aktif ve toplumsal ilgileri gelişmemiş kişilerdir. Ona çocukluğundan beri süregelen yanlış hayat tarzını gösterebilmek gerekir.

Din Ve Ruh Sağlığı:

Adler dinin sosyal yanı olan cephelerine olumlu bir yaklaşım alırken,kendisine dindar demek mümkün değildir.
 
Üst