• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
image.jpeg


Bu kitap ve açıklamaya çalıştığım meseleler dipsiz bir kuyu olduğundan hiçbiri özetlenebilecek, hafifleştirilebilecek başlıklar değil. Her kırpılan cümle, kuleden bir taş daha çekmek demek. Bu yazıyı kitabı okuyanlar için naçizane bir bilgilendirme olarak hazırladım. Böyle bir basitleştirmedense bunun hiç yapılmaması mı daha doğru bilmiyorum; ancak belki birilerine okunan kitabın kapağını kapattıktan sonra metni nasıl deşmek gerekir hususunda yol gösterir temennisiyle bunu yapıyorum, yapacağım.
Tanpınar ve Zaman

Tanpınar, rüya ile gerçeğin arasında, zamanın ne içinde ne de dışında yaşayan, kendi iklimini var eden, kendini ne Doğu'nun mistisizmi ve duygululuğuna ne de Batı'nın modernizmi ve bireyciliğine sığdırabilen, "Kendisi için tefsir ettiği Şark'ta" yaşayan, büyülü olandan beslenen, nazmından çok nesri bulunmasına rağmen kendisine yazar yerine şair denilen bir kelime işçisidir.

"Paris’te İstanbul’u, İstanbul’da Paris’i, Bâkî’de Valery’yi, Valery’de Bâkî’yi özlemesi; Debussy ile Itrî’yi, Proust’la Evliya Çelebi’yi bile bir arada tadışı bundandı belki," der onun için Sabahattin Eyuboğlu.

Tanpınar'da zaman mefhumu; Bergson'un, Proust'un, hocası Yahya Kemal'in, belki Dali ve Einstein'ın görüşlerinden etkilenmiş olsa da beslendiği kaynaklar bunlarla sınırlı kalmadığı ve kendi tabiatı, izlenimleri, anıları, birikimleriyle geliştiğinden kendi yorumunu bulmuştur. Ona göre zaman, parçalanmaz bir akıştır. Saatler ve dilimleri sadece yapay bir ayrıntıdır. Zaman, yekpare geniş bir andır. Geçmiş, şimdi ve gelecek kopuk değildir; buna göre insan hiçbirini kaybetmez ve hepsini kaynaştırır. Bu nedenle o, eski-yeni çatışmasında kendini herhangi birine koyamaz, seçim yapamaz. Eski ve yeni, Doğu ve Batı; hepsi insandadır ve insanla mevcuttur.


Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sağlığında yayımlanmış son romanıdır. "Konusunu, romanın karakterlerinden Nuri Efendi (Saat Ustası), Mübarek (Ayaklı ve yaşlı bir İngiliz yapımı duvar saati), Halit Ayarcı ve saat-zaman-insan ilişkilerinden alır."
SAE, çocukluğu II. Abdülhamit döneminde geçen, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal'ın anıları şeklinde kurgulanan eleştirel bir eserdir.

Yabancılaşma, romanın esas meselesidir. Her ne kadar Doğu-Batı bocalaması Tanpınar romanlarının odak noktası olsa da bu romanda kullanılan anlatım tekniğiyle beraber Doğu-Batı meselesi belki de esas mesele olan "yabancılaşma"yı belirginleştirmek üzere bir araç olarak karşımıza çıkar ya da dekorlarda gizlenir.

Romanın atmosferi karanlık, kasvetlidir. Zaman, mekan, eşyalar, karakterler gizemli ve tekinsizdir ve romanda hepsinin bir kişiliği vardır. Başka bir deyişle roman, grotesk yapıdadır. Aynı zamanda eşyalar ve kişi kadrosu üzerinden eski-yeni çatışması sembolleştirilir. (Yıllar evvel, eşyanın kişiliği hakkında özenli ve doyum olmaz bir makale okumuştum ancak şimdilik bu makaleyi bulamıyorum.)

Roman dört bölümden oluşmaktadır: Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru, Her Mevsimin Bir Sonu Vardır.

Romanın Anlatım Tekniği

Edebiyatçılar, SAE'nin ironi, hiciv, grotesk gibi anlatım tekniklerinden biriyle yazıldığı konusunda fikir ayrılığına düşmüşlerse de genel görüş "ironi"dir. Bunun yanı sıra Berna Moran, romanın hiciv tekniğiyle yazıldığını belirtir. Moran’a göre, Hayri İrdal, çağın ve olayların içinde olmasına karşın, diğerlerinden farklı kişiliğiyle her şeye dışarıdan bakan bir karakter olarak çizilmekte ve böylece “topluma bir yabancının gözüyle bakma” ve ironi (söylenen sözlerin, bu sözlerden çıkan anlamın tersini ifade etmesi) yöntemi uygulanmaktadır. Moran, yazarın, hiciv tekniğini kullanırken gülmecenin çeşitli yöntemlerinden ustalıkla yararlandığına değinir.

Servet Karçığa'nın "SAE İronik Dilli Bir Eser mi?" adlı makalesinden alıntıladığım grafiğe göre diğer eleştirmenlerin görüşleri şu şekilde: (Bu görüşlerin yaslandığı fikirlerin yer aldığı makaleler ve incelemeler internette mevcut.)


Ancak burada akademik bir çalışma yapmadığımdan, bu karşılaştırmalardan kitabı bir temele oturttuğuna inandığım ve desteklediğim görüşe değineceğim yalnızca:

Grotesk ve SAE

SAE'nin grotesk anlatım biçimiyle ele alındığını ileri süren akademisyen, üniversite hocalarımdan Prof. Dr. Hakan Sazyek'tir. (Makalesinden etkilenişim tarafsızdır, hocam diye koşulsuz otorite kabul etmedim.)

Grotesk; korkunç, ürkünç, tuhaf, trajik, gülünç, endişe verici, gizemli, tekinsiz kavramlarının bir çatıda toplanmış halidir denilebilir.
“tuhaf olmalı, imkânsız olmalı, herkesi şaşırtmalı ve hattâ korkutmalı.” (SAE, 255)

Vikipedi de şöyle der:

"Dünyayı yabancılaştıran ve onu eğlenceli hayali bir alana götüren, içinde esrarengiz, tekin olmayan güçlerin egemenliğinin yansıdığı, aslında bir araya gelmez gibi görünen şeylerin, mesela trajikle komiğin, adilikle yüceliğin bir oyun havasında birleştirilmesi.

Grotesk, varlıkların absürt (sıra dışı) özelliklerle yeniden tasviri ile dünyaya ait olmayan bir olgu haline getirilme sanatıdır. Grotesk sanatının bir başka uygulaması, dünyaya ait olan canlıların her bir özelliğinin harmanlanması şeklindedir."

Sazyek'in makalesine göre Saatleri Ayarlama Enstitüsü de absürt tiyatronun kendisiyle özdeşleştirdiği grotesk ögeleri romana uyarlamakta, böylelikle modernist sanatın iki türü arasında belirgin bir geçişliliği de örneklemektedir.

Hala, Lutfullah Efendi ve Mübarek, romandaki grotesk unsurların sadece birkaçıdır. Romanın tekinsiz atmosferi, yaşanan absürtlükler, diyalogların olmayacaklığı, acınacak gülünçlükler gibi birçok yapı, bu grotesklikten kaynaklanır.

Yabancılaşma ve SAE

“Korku… Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.” (S. 111)

Yabancılaşma sistematik olarak ilk defa Hegel tarafından kullanılan daha sonra Karl Marx tarafından geliştirilen bir kavramdır. "Kişiyi çevresinden ve kendinden uzaklaştıran, yabancı hale gelmesine neden olan gelişme olarak tanımlanabilir". Kısaca yabancılaşma, kişinin özünden yani doğal olandan uzaklaştıkça yeni gelişmelere ayak uyduramayarak uyumsuzluk yaşamasıdır. Bu nedenle ilk yabancılaşma doğaya karşı olmuş, daha sonra topluma ve kendine şeklinde daralarak psikolojik bir mesele haline gelmiştir. Bu nedenle edebiyatın vazgeçilmez temalarından biridir.

Hayatın ve toplumun evrensel değişimine uyum sağlayamayan bir kişinin yabancılaşma merkezli yaşamıdır SAE de. Protagonist Hayri İrdal, soyadında da imlendiği üzere iradesiz, edilgen bir karakterdir. Grotesk unsurların, araçların kişinin kimliğine apaçık saldırıda bulunduğu dünyada bunun aksi pek mümkün olmadığından yabancılaşma da groteskle iç içe ve kaçınılmazdır.

“Hakikaten evime gitmek istiyordum artık. Benim olmayan bu hayattan, bu eğlencelerden yorulmuştum. Evime, bana ve benim olan şeylerin arasına, ıstıraplarıma, yoksulluğuma dönmek istiyordum.” (SAE, 220)

"Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modernist roman kulvarında yabancılaşma sorunsalını irdeleyen eserler arasında yer almaktadır. Ancak bunu işleyiş biçiminin grotesk bir yapıya dayanması bakımından Türk edebiyatında özgün bir yere sahiptir. Yabancılaşma gibi kasvetli bir insanî durumu -ürkünç, tuhaf, abartılı, gülünç ögelerin bireşiminden meydana gelen- mizahî bir anlatım tutumuyla aktarması, onu “türünün tek örneği” (“sui generis”) kılar." (Hakan Sazyek)
 
Üyelik Tarihi
23 Şub 2019
Konular
5
Mesajlar
173
MFC Puanı
460
"Hakikati görmüşsün ne çıkar?
Kendi başına hiçbir manası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar?
İstediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin?
Bir şey değiştirir mi bu?"

Trajikomik bir yükseliş hikayesi gibi görünse de aslında günümüz yapılanması ve insanların mevki sahibi olması için gerekenleri gözler önüne seriyor.
 

Brida

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
15 May 2020
Konular
12
Mesajlar
513
MFC Puanı
8,810
Bende bazen kendimi Hayri gibi hissediyorum, o kendini tümüyle unutmayı tercih etsede ben henüz bunu bazı bazı yapabiliyorum. Bilerek mi, tabiki hayır. Bu kitabın önce filmini izlemis, sonra kitabını okumustum. Bi daha okunur mu? okunur. Orhan Pamuk kitabın yazarına 20nci yüzyılın en büyük yazarı demekle doğru bisey yapmış vallahi. Okuyun, hayatın genel saçmalığına mola vererek okuyun.
 
Üst