• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

İlda

Özel Üye
Üyelik Tarihi
17 Kas 2012
Konular
1,235
Mesajlar
5,399
MFC Puanı
1,490
Bekletirler anam babam bekletirler
 

Master

You
Yönetici
Üyelik Tarihi
8 Ara 2012
Konular
4,182
Mesajlar
11,469
MFC Puanı
34,700
Malazgirt Zaferi, Malazgirt Savaşı, Malazgirt Zaferikaç Yılında Oldu, Malazgirt Savaşı Nerede Oldu?


201308232106200.jpg

Malazgirt Savaşı Malazgirt Zaferi, 26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolunun Türk’lere yeni yurt olmasını sağlamış olan meydan savaşıdır.
Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071’de Muş’ta bulunan Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolunun Türk’lere yeni yurt olmasını sağlamış olan meydan savaşıdır.

Malazgirt Savaşı Öncesi Tarafların Durumu


Selçuklular, İç Asya’da henüz yeni kurulmuş bir ülke durumundaydı. Gazne devletini yıkarak topraklarına ve saltanat varlıklarına sahip olup güçlenen Selçuklular, zamanla bölgesinde hakim bir güç haline gelince Doğu Roma ile komşu olmuştu.

Doğu Roma, her ne kadar siyasi olarak Anadolunun hükümdarı durumunda ise de Anadolu toprakları sosyal ve kültürel açıdan Doğu Roma medeniyetine tabi durumda değildi. Doğu Roma bünyesinde yaşayan Ermeniler, Kürtler, Gürcüler, Abazalar, Slavlar ve Bulgar / Hazar Devletleri döneminde Trakya bölgesine yerleşen Peçenek ve Uz Türkleri, Roma Devleti içerisinde hem azınlık olarak yaşamakta hem de Paralı Asker olarak görev almaktaydı. Doğu Roma İmparatorluğu, bu azınlıklar üzerinde siyasi ve askeri baskılar kurmakta ve coğrafyayı politik olarak yönetmekteydi. Bu bağlamda Roma kökenli olmayan bu toplulukların Doğu Roma otoritesi altında yaşaması bir tercih değil zorunluluktu. Bu sebeple Doğu Roma sınırlarını kaleler ve surlarla korumuyor, ileri karakollarla ve toprakları üzerindeki olası tehditlere karşı asker sevk ederek hakimiyet sağlıyordu.

Selçuklular, Malazgirt Savaşından önce yeni sınır komşuları Doğu Romaya sık sık gaza seferleri düzenliyorlardı. Zira Anadolu hem verimli ve zengin topraklarıyla ideal bir coğrafyaydı hem de İç Asya neredeyse tamamen İslamlaşmıştı. Selçuklular hem islamın yayılması hem de verimli coğrafyalara yayılma politikasıyla Doğu Romayı hedef olarak belirlemişti.

Malazgirt Savaşının Nedenleri

Doğu sınırında ortaya çıkan ve giderek artan Türk-İslam tehlikesi Doğu Romayı telaşlandırmıştı. Zira Selçuklular seferlerinde istilaya girişmiyor, yerleşim yerlerini tahrip etmiyor, halka zulümde bulunmuyor, hedef olarak Doğu Roma askeri mevkilerini hedef alıyordu. Selçukluların bu politikası Doğu Roma bünyesinde bulunan ve Doğu Romalı olmayan toplumların üzerinde olumlu bir etki bırakıyordu. Buda Doğu Romalı idareciler için daha büyük bir tehlikeydi. Zira aidiyet hissi bulunmayan bu toplumların Selçuklu idaresini tercih etmeleri daha da tedirgin edici bir sorun olacaktı.
Malazgirt Savaşı öncesi Roma İmparatorluğunun Durumu

Selçuklular Anadolunun içlerine doğru akınlarını ilerletirken Doğu Roma politik karışıklıklar içerisindeydi. Ülkenin yönetimi dul kalan Bizans İmparatoriçesi Eudoxie’nin elindeydi. Kendisi ülkenin yönetimi için yeterli değildi ve evleneceği kişi Doğu Roma İmparatoru olacaktı. Doğu Romalı idareciler, ülkedeki otorite boşluğunu tamamlamak ve yeni İmparatoru seçmek için Eudoxie’e pek çok damat adayı teklifinde bulundular. Ancak Edoxie, teklif edilen damat adaylarının yerine hapis tutulan Doğu Roma kumandanı Romen Diyojen’i tercih etti (1068).

Romen Diyojen, Roma ordusu içinde yüksek rütbelere yükselmiş başarılı bir askerdi ancak X. Konstantin Dukas’ın oğullarını tahttan indirmek için komplo hazırlamak suçundan hapsedilerek İdama mahkum edilmişti (1067). Eudoxie, Doğu sınırlarında artan Türk-İslam tehdidine karşı ülkeyi bir askerin yönetimine bırakmayı tercih etti ve hapisten çıkartıp affederek kendisiyle evlendi. Romen Diyojen artık Doğu Romanın imparatoru konumundaydı ancak saltanat ailesinden olmadığı için onun imparator olmasına muhalif eden askeri ve siyasi gruplar bulunuyordu. Diyojen, yönetime geçtikten sonra politikalarını destekleyecek görevliler atayarak siyasi manevralarla muhalifleriyle baş edip kendisine karşı oluşan siyasi hareketleri engelledi. Romen Diyojen artık Doğu Romanın idaresini tam olarak üstlenmiş ve yerini sağlamlaştırmış oldu.

Malazgirt Savaşı Öncesi Selçukluların Durumu

Bu tarihlerde Selçuklular Anadolunun içlerine doğru seferlerini arttırmış, Kars, Ege ve hatta Marmaraya kadar akınlar yapar duruma gelmişti. Romen Diyojen, göreve geldikten sonra Selçuklu akınlarına karşı koymak için düzenli olarak seferler düzenledi. Selçuklu akınlarıyla düşen ileri karakol kalelerini kontrol altına almak amacıyla 1068 yılında Karsı, 1069’da Pozantı’yı, 1069’da Palu’yu, 1070’de Kayseri’yi kontrol altına aldı.

Bu tarihlerde Selçuklu Devleti, İslam ülkeleri için tehdit oluşturan Şii-Fatımi Devleti üzerine sefere çıkmaya hazırlanıyordu. Suriye’de bulunan Selçuklu Sultanı Alparslan, ordularını Mısıra doğru harekete geçirdi. Roman Diyojen ise büyük Doğu Seferi için uzun süredir devam ettiği hazırlıklarını tamamlamış, İmparatorluk askerlerinin yanı sıra Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Kürt, Peçenek ve Uz’lardan tertip ettiği çoğu paralı askerlerden oluşan 70.000 kişilik bir orduyla Selçuklular üzerine sefere çıkmıştı. Anadoluda yaşayan diğer bir azınlık olan Ermeniler ise bu seferberliğe yanaşmamıştı. Romen Diyojen, ordularıyla birlikte Sivas’a ulaşınca tabiyeti kabul etmedikleri için Ermeni Prenslerini ve tebasını kılıçtan geçirerek öldürdü, Ermeni yerleşim yerlerini de Askerlerine yağma ettirdi. Böylelikle tabiyeti kabul etmeyen Ermenilerden intikamını almış, benzeri aykırılıklara karşı göz dağı vermiş oldu.

Malazgirt Savaşının Gelişimi

Romen Diyojen, güçlü ordusunun verdiği öz güvenle direniş ve tehditle karşılaşmadan ilerliyordu. Diyojen, bu seferi Türk tehdidinden kurtulmak için başlatmıştı ancak ordusunun verdiği öz güvenle hedefini büyüterek Doğudaki tüm İslam ülkelerini hedef olarak belirledi. Amacı artık sadece Türkler değil doğuda bulunan tüm İslam ülkeleriydi. Öyle ki, savaşı kazanacağından emin olan Diyojen Horasan, Rey, Acem, Arap ve Suriye şehirlerinin idarelerini komutanlarına paylaştırmış hatta bunu kendilerine taahhüt bile etmişti.

Roma Ordusu Sivas’ta savaş hazırlıklarını tamamlamak üzereydi. Savaşın hangi stratejiye göre gerçekleşeceği tartışılıyordu. Diyojen’in önüne iki alternatifli bir plan koyuldu. Birinci planı Roma ordusunun en tecrübeli komutanı olan General Nikefor Bryennes ile Türk asıllı savaş stratejisti General Magistors Tarkhal getirdi. Bu iki generalin teklifi Türklere karşı tedbirli ve ihtiyatlı hareket ederek Erzuruma ilerleyip burada konuşlandıktan sonra Türkleri kışkırtarak üzerlerine çekmek ve savaşın Roma Toprakları içerisinde yapmak şeklindeydi. Bu plana göre Roma Ordusu sefere çıkarak bir bakıma Savunma Savaşı yapacaktı. Bu alternatife korkaklık olarak bakan bazı generaller ise hızlıca hareket edilip İrana doğru yönelinmesi, savaşın Selçuklu topraklarında yapılarak hızlı sonuç alınmasını teklif ettiler. Diyojen, ordusunun gücünü kullanmak ve hızlı sonuç almak istediği için ikinci alternatifi tercih ederek istila ağırlıklı bir strateji izlemeye karar verdi.

Selçuklu Sultanı Alparslan, Roma Ordularının harekete geçtiğini öğrenince Mısır seferi yolundan geri dönerek Ordularıyla Suriye’ye doğru yola çıktı. Yeterli hazırlıkları yapmaya vakti olmadığı için casusları aracılığıyla Ordusunun Rey şehrinde konuşlandığı haberini yaydı ve Muş’a doğru ilerleyerek Malazgirt ovasının doğusunda ordugah kurup savaş hazırlıklarına başladı. Roma Ordusu, Alparslan’ın planladığı gibi Selçuklu ordusuyla Rey şehrinde karşılaşacağını düşünerek sefer istikametini kesinleştirmişti. Sultan Alparslan, töre gereği bir heyet hazırlayarak komutanlarından Sav Tigin’le birlikte Romen Diyojen’e elçi olarak gönderdi. Alparslan elçilerini Roma Ordusunun işine gelmeyecek bir barış teklifinde bulundu. Zira bu teklif esasında başlı başına bir barış amaçlamıyor, bir bakıma zaman kazanmak, iletişim kurmak ve düşmanın tavrını ölçmek amacı taşıyordu. Tahmin edildiği gibi Romen Diyojen, Selçuklu elçilerini hafife alıp onlara “Sulh müzakerelerini Rey’de yapacağım. Ordumu İsfahan’da kışlatıp Hemedan’da sulayacağım” demiştir. Selçuklu elçileri de “Atlarınızı Hemedan’da kışlayacaklarından ben de eminim, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyorum” demiş, taraflar karşılıklı tehditlerle birbirlerini ölçmüş oldular. Artık Malazgirt Savaşının gerçekleşeceği kesinleşmiş, hatta savaş stratejileri bile netleşmiştir. Sultan Alparslan artık tüm hazırlıklarını tamamlamış, İslamın sancaktarlığınıda üstlendiği bu savaşta Halifeden dua talep etmiş, Halife de İslam ülkelerine Cuma hutbesinde okunacak duayı camilere göndermiştir.

Malazgirt Savaşında Tarafların Askeri Güçleri

Doğu Roma Ordusu, paralı askerlerle birlikte 70.000 kişilik bir orduyla Malazgirt ovasının kuzeyinde konuşlanmıştı. Selçuklu ordusunun askeri gücü ise sadece 40.000 kişiden ibaretti. Zira Roma ordusu, bu sefere 3 yıl boyunca hazırlanmış, Selçuklular ise Mısır seferi için çıktıkları yoldan geri dönerek mevcut ordularıyla Malazgirte ulaşmıştı. Selçuklu Ordusunun gücü Roma ordusuyla kıyasla yarı yarıya durumdaydı ancak Doğu Roma ordusu içerisinde Müslümanlıkla tanışmamış Peçenek ve Uz Türkleri de bulunuyordu. Sultan Alparslan, casuslar göndererek aynı soydan olduğu bu Türk birliklerine haber ulaştırıp kendilerine katılmaları teklifini gönderdi. Roma ordusunun en vurucu güçleri bu unsurlardı. Zira Anadolu içlerinde bulunan Abaz, Slav, Gürcü, v.b. kavimler yoğun savaşlar içerisinde bulunmuyorlardı. Trakya bölgesinde yaşayan Peçenek ve Uz Türkleri ise hem Roma İmparatorluğu ordusu içerisinde sıkça görev yapmakta hem de Batı cephesinde kendi bağımsız hareket edebildikleri savaşlara katılmaktaydılar. Üstelik Roma Ordusunun en önemli savaş stratejisti Magistors Tarkhal’da bir Peçenek Türküydü. Alparslan’ın teklifini olumlu karşılayan Peçenek ve Uz birlikleri Roma ordusu içerisinde konuşlanmış ancak Selçuklular için mücadele etmeye karar vermişlerdi.

Roma ordusunun savaş düzeninde Romen Diyojen ordunun merkezinde, Anadolu ordu kumandanı Mikhail Attalicpiates sağda, Rumeli kumandanı Nikefor Bryennes solda, Andronikos Doucas’da geri cephedeydi. Bu taktik topyekün bir imha düzeniydi. Stratejileri de güçlü hücum ederek kesin sonuç almaktı. Sultan Alparslan’ın komutasında ise 40.000 kişilik Selçuklu ordusu Hilal şeklinde tertibat almıştı. Hafif süvari kıtaları kanatlarda, vurucu unsurlar ve merkez güçler orta geride bulunuyordu. Saldırı gerçekleştiği esnada merkez güçler yavaş yavaş geri çekilecek, at üstünde ok atan süvariler düşmanın yan ve geri hatlarına taarruz ederek Roma ordusunu yavaş yavaş zayıf düşürecekti. Bu taktikle düşman ordusu kendi karargahlarından uzaklaşacak, baskın kıtaları düşmanın en zayıf olduğu geri hattına saldırarak savaş düzenlerini bozacak ve geri çekilen birliklerin ileri atılmasıyla “Turan Taktiği” olarak bilinen strateji kullanılarak düşmanı yok edecekti.

Malazgirt Savaşının Tezahürü

Her iki tarafta da tüm hazırlıklar tamamdı. Alparslan, din alimlerinin de tavsiyesiyle muharebeyi Cuma günü 26 Ağustosta yapmaya karar verdi. 26 Ağustos Cuma günü Ordusuyla birlikte Namaz kıldı ve dua etti ;

“Ya Rabbi! Sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda cihad ediyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret.”

Ve sonrasında askerlerine dönerek tarihe geçen o muhteşem konuşmasını gerçekleştirdi ;

“Burada Allahü tealadar başka bir sultan yoktur. Emir ve kader O’nun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte cihad etmekte veya benden ayrılmakta serbestsiniz. “

Selçuklu ordusu, sadakat nidalarıyla Sultan Alparslan’a bağlılıklarını haykırdılar. Sultan Alparslan, Beyaz kefen elbisesini giyerek atının kuyruğunu bağladı ve eline er silahı olan Gürzü alıp askerlerine şöyle hitap etti ;

“Askerlerim! Şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Ozaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarın ve ona bağlı kalın. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.“

Alparslanı kefeni giyip şehitliği kabullenmiş vakur haliyle gören Selçuklu ordusu ağlayıp helalleşerek savaş düzeni aldı ve Cuma namazından hemen sonra ilk çarpışma başladı.

Alparslan Turan taktiğini fevkalade şekilde uygulamaya başladı. Bozkır savaşlarındaki gibi Hilal şeklinde dizilen Selçuklu ordusu düşman üzerine hücum edip ilk vuruşları yaptıktan sonra yavaş yavaş geri çekilerek geriye doğru ok atabilen yetenekli süvarilerin ok atışlarıyla Roma ordusuna kayıplar verdirmeye başladılar. Selçuklu ordusunun İlk mukavemetten sonra geri çekilmesini başarısızlık olarak gören Romen Diyojen, geri çekilen Selçukluların peşinden sürek avı yapar gibi kontrolsüzce ilerlemeye başlamıştı. Bu esna da Peçenek ve Uz’lar savaştan iki saat sonra planladıkları gibi saf değiştirip Selçuklu ordusu saflarına katıldılar. Bunun yanında Roma ile mezhep ayrılığı yaşayan ve Diyojen’in Ermeni Prensliği üzerinde uyguladığı katliamlarla itaat altına aldığı Ermeni güçleri savaş meydanından çekildiler. Diyojen, Sultan Alparslan’ın uyguladığı Turan taktiğinin farkına varınca ağır kayıplar alan ordusunu geri çekmek zorunda kaldı. Savaş Diyojen’in planladığı gibi ilerlemiyordu. Önce Peçenek ve Uz’lar karşı safa geçmiş, sonra Ermeniler savaş meydanından çekilmişti. Üstelik Alparslanın uyguladığı Turan taktiği de orduya büyük kayıplar verdirmişti. Üstelik Savaş meydanında Türklerin Gürz ve Ok atışlarından etkilenen Roma askerleri teslim olmaya can atıyorlardı.

Roma ordusu darbe aldıkça zayıflıyordu ve moral olarak çöküntüye uğramıştı. Frank, Norman, Slav ve Gürcü birilkleri savaş meydanından kaçtılar. Hatta Roma Ordusunun esas güçleri olan Hassalar ve Seçkin birlikler bile küçük gruplar halinde savaş meydanını terk ediyordu. Yaralı askerler ve kendisine bağlı küçük bir askeri birlikle kalan Romen Diyojen, daha fazla dayanamayıp yenilgiyi kabul etti ve askerleriyle birlikte yaralı vaziyette esir alındı.

Malazgirt Savaşının Sonuçları

Malazgirt Savaşından ağır bir yenilgiyle çıkan mağrur imparator, Sultan Alparslan’ın huzuruna geldiğinde utancından başını kaldıramıyordu. Alparslan, onun bu haline nezaketle karşılık verip oturttu ve teselli etti. Diyojen, savaş öncesi muazzam ordusuyla Türkleri yeneceğinden emin olduğunu, aksi bir ihtimali hiç düşünmediğini açıkça dile getirdi. Sultan Alparslan kendisine “Eğer zafer sizin olsaydı bana ne yapardın?” sorusunu sordu. Diyojen, açık konuşamayıp öldürtürüm diyemeyip sadece “Kamçılatırdım” cevabını verdi. Alparslan “Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” sorusuna ise bir ümitle “Ya öldürtürsünüz, yahut İslam ülkelerinden birine esir gönderirsiniz. Mümkün görmüyorum ama beklide affedersiniz” şeklinde cevap verdi. Sultan Alparslan, yenilgiye uğramış bir imparatoru daha fazla aşağılamamak için kendisini Affetti ve ağır şartlarla bir antlaşma imzalattı.

Romen Diyojen affedilmişti ancak ülkesine döndüğünde Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Yerine geçen yeni Doğu Roma İmparatoru 7. Mihail Selçuklular ile yapılan anlaşmayı kabul etmese de “Malazgirt Savaşı” Selçuklulara Anadolunun tapusunu vermişti. İlerleyen 20 yıl içerisinde hızla Anadolu içlerine göç hareketleri başlatılarak Türkleştirilen Anadolu, İç Asyadaki diğer Türk devletlerinin de göçleriyle bir Türk yurduna dönüştü.
 

Master

You
Yönetici
Üyelik Tarihi
8 Ara 2012
Konular
4,182
Mesajlar
11,469
MFC Puanı
34,700
30 Ağustos, 30 Ağustos 1922, 30 Ağustos Zaferi, 30 Ağustos Zafer Bayramı, Atatürk, Mustafa Kemal, Mustafa Kemal Atatürk, M.Kemal Atatürk, Gazi Mustafa Kemal, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Büyük taarruz, büyük zafer: 30 Ağustos
30 Ağustos 2017 Çarşamba
95 yıl önce bugün Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleşen Büyük Taarruz, Türk ordusunun zaferiyle sonuçlandı.

,odnsU-c9qUqdUlN8V0c2ZA.jpg

20 Temmuz 1922'de kendisine dördüncü kez başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal, işgalci düşman kuvvetlerine karşı hazırlıklarını gizlice yürüttü.

,Mnf1RX_jTEyZ8rnMK0SEmg.jpg


Bunun başlıca iki nedeni vardı; gereken cephane ve malzemeyi toparlayabilmek ve savaş için yeterli asker sayısına ulaşmak.


,Fx6yMFGDzkOH0gNW6SkJkw.jpg

Başkumandan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Garp Cephesi Kumandanı İsmet İnönü ve Birinci Ordu Komutanı Nureddin İbrahim Konyar, bir araya gelerek taarruz ile ilgili son detayları görüştü.

,NoAK4Z-pBkynIL0noJcZZQ.jpg

Hatta komutanlar büyük taarruz öncesinde bir çay partisi bile verdi. Bunun ardından da milli mücadelenin en kritik savaşlarından biri olan büyük taarruz için düğmeye basıldı.

,OQYNifeBU0CWzaqP9MKKxg.jpg


Savaşa katılan Türk ordusundaki asker sayısı 207 bin civarında iken, Yunan askeri sayısı ise yaklaşık 225 bindi.


,VK_9ubXuo0OKt9DO60SnHw.jpg

Yunan ordusunun silah ve cephane konusunda Türk ordusuna karşı sayıca üstünlüğü de bulunuyordu. Hava desteğinde ise Türk ordusunun gücü, karşısındaki orduya göre oldukça zayıftı.

,3iDvC4OKd0uslp4LVa-hfg.jpg


İki ordu arasındaki savaş, piyade ve süvari birlikleri arasında geçecekti.

,fYIMKG7kH0m0e-RAPT15-Q.jpg


Türk süvari birlikleri kendilerine düşen hayati görevi layıkıyla yerine getirerek savaşın kazanılmasında önemli rol oynayacaktı.

,b31cVqHh30m1-1hE6b62mQ.jpg

26 Ağustos gecesi Afyon'da başlayan Büyük Taarruz’u Mustafa Kemal, bizzat kendisi yönetti.

,cp4vSDruLEeE3YiB6C9JiA.jpg

Ünlü şair Nazım Hikmet, Büyük Taarruz Zaferi’ni anlattığı şiirinde muharebeninin başlangıç anlarını şu sözlerle tasvir eder;

"Dağlarda tek, tek ateşler yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu. Paşalar: “Üç” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı."

,y6Oka9fgkUK4MqiM8eEcvg.jpg


Sis nedeniyle bir saat geciken topçu ateşi, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başladı. Yaklaşık yarım saat süren yoğun bombardımanla Yunan mevzileri büyük yıkıma uğratıldı.

,PlKQgIFXCkaStHa80vOELA.jpg


Piyade birliklerinin taarruzu sayesinde kısa sürede Tınaztepe, Belentepe ve Kalecik bölgeleri geri alındı.


,M4hF4yN9BkmdPQ_I92JewA.jpg

Bu sırada cephe gerisine sızan süvari birlikleri de, Yunan ordusunun İzmir-Afyon iletişim bağlantısını kesmeyi başardı.


,nWW_C1jn4UqzpUSQ5oG5GQ.jpg

Geri çekilmeye başlayan Yunan ordusu ile Türk askerleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Türk ordusu, geri çekilen Yunan askerlerini takibini sürdürdü.

,lkNucmY9GE-ejSPN7oduPg.jpg


Yunan askerlerinin Afyon’u terk etmesinin ardından Türk ordusu 27 Ağustos'ta kente girdi. Cepheye destek veren halk, askerleri coşkuyla karşıladı. Afyon’un kurtuluşu, düşman kuvvetlerinin sıkışmasına yol açtı. Yunanlar demiryolu hakimiyetini de kaybetti. Türk askerleri, 30 Ağustos günü ise Kütahya’ya vardı.


,mGEba_kVIke9jA5Uvgwhlg.jpg

Dört gün süren Büyük Taarruz, Dumlupınar Meydan Muharebesi (Başkomutanlık Meydan Muhaberebesi) zaferiyle taçlandırıldı. Bu savaşta Türk ordusu yaklaşık 2 bin 500 kayıp verirken, Yunan ordusundaki ölü sayısı ise 8 bini aştı.

,N7e705SYfkyOolfS1PIcBg.jpg

İki gün sonra Yunan Generali Nikolaos Trikupis, Uşak’taki karargahında binlerce asker ile birlikte esir alındı. Mustafa Kemal Atatürk, kazanılan bu zaferin ardından Türk askerlerine “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” talimatını verdi.


,biv2mf9DW0W4K1xIshdO-A.jpg

Bu emir doğrultusunda üç koldan ilerleyen Türk ordusu; 1 Eylül'de Uşak'ı, 2 Eylül'de Eskişehir'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül'de Aydın'ı, 8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı. İşgalci askerlere son darbe ise İzmir’de vurulacaktı.

,rUxoOU8JYkquLc8BZP2jRA.jpg


9 Eylül’de İzmir’in de geri alınmasıyla birlikte Anadolu toprakları, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları sayesinde ilk kez rahat nefes alıyordu.

,8Vy-l1E7KUi-wUlIRW90kA.jpg


Çanakkale ve Sakarya savaşlarında işgalci güçler geri püskürtülürken, Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferle sonuçlanan bir taarruz savaşı olarak tarihe geçti.

,o-WOQc8WWEmcKtf4Dkb2yw.jpg

30 Ağustos 1922 yıllarca süren Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını müjdeleyen bir tarih olarak da kayıtlara geçti. İlk kez 1926 yılında Zafer Bayramı olarak kutlanan 30 Ağustos, her yıl çeşitli etkinliklerle yurt geneli ve KKTC'de kutlanmaktadır.


,1x8NkMjDT0WbIP5sVat1_Q.jpg
 

İlda

Özel Üye
Üyelik Tarihi
17 Kas 2012
Konular
1,235
Mesajlar
5,399
MFC Puanı
1,490
Ben kaçayim kim gıcıksa o kovalasin
 

İlda

Özel Üye
Üyelik Tarihi
17 Kas 2012
Konular
1,235
Mesajlar
5,399
MFC Puanı
1,490
Gari

GM 5 d cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

İlda

Özel Üye
Üyelik Tarihi
17 Kas 2012
Konular
1,235
Mesajlar
5,399
MFC Puanı
1,490
https://youtu.be/HONgMYpolsw
Çok anlamlı çok manidar bir şarkı
Kaldı anılarım
Yok olup gitti umutlarim

Anla be zalim bu günahların yarisi
Sana yarisi bana
 

İlda

Özel Üye
Üyelik Tarihi
17 Kas 2012
Konular
1,235
Mesajlar
5,399
MFC Puanı
1,490
Büyüdükçe hayallerde büyüyor
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst