• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Toplumsal Bilinç

diShy

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
27 Kas 2009
Konular
32,527
Mesajlar
50,860
MFC Puanı
2,580
Toplumsal bilinç "toplum yaşamındaki görüşleri, kavramları, düşünceleri, siyasa, sanat, töre vb. kurumları oluşturan bilinç biçimlerinin tümü" dür (Ozankaya, l984: 118). Toplumun ortak algısı ve duyarlılık biçimi olarak formalize edildiğinde toplumsal bilincin bireylerin gündelik yaşamında ve onların ortaya koyduğu kurumsal örgütlenmelerde yansımasını bulduğu söylenebilir. Kuşkusuz kurumsal yapılar ve toplumsal yaşam biçimlerini üreten ve fonksiyonelliğini belirleyen büyük ölçüde toplumdaki egemen ortak yargılar (bilinç)dır denebilir.
Toplumsal (ortak) bilinç; “belirli bir toplumun ortak mirasından kaynaklanan davranış, düşünme, duyma biçimlerinin bir sonucudur. Bu biçimler, söz konusu toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş ve uygulanmış olmalıdır. Ortak bilinç kişinin dışındadır, ondan önce vardır, onu aşar ve ondan sonra yaş***** devam eder. Bu bilinç topluma ayırıcı ve özel niteliğini verir: Bu bilinç Fransız’ı Belçikalı’dan Türk’ü Arap’dan ayırır” (Sayın, l985: 8).​
Toplumsal bilincin baskısı, toplum üyeleri tarafından çoğu kez hissedilmez. Toplum üyeleri, “ortak bilinci özümsemişlerdir. Genellikle herkes bireysel davranışlarının kendi öz davranışları olduğunu varsayar. Bireysel davranışların toplumsal bilinç tarafından belirlendiğinin bilincine varan çok az kişi vardır. Ortak bilincin özümsenmesi toplumsallaşma aracılığıyla gerçekleşir. Zamanla ortak bilincin uyguladığı baskı yerini alışkanlıklarla, gelişmiş ahlaksal bilince bırakır” (Sayın, l985: 8-9).​
Toplumsal bilinç, içinde oluştuğu sosyal yapıların imkanları ölçüsünde gelişir. Toplum üyelerinin durdukları sosyal zemin, onlara belli tutum ve hareket kodları kazandırır. Bir başka deyişle, toplumsal koşullar, bireylere ortak bir bakış açısı, düşünce ve zihniyet formu, benzer bir eylem ve yaşama biçimi kazandırır. Tüm bunlar tek tek bireylerce edinilmiş bulunan toplumsal bilinç bileşenleri olarak görülebilir.​
Toplumsal bilinç kavramı analiz edildiğinde birbirinden çok farklı oluşumlar ve etkinliklerle karşılaşırız. Örneğin, dünya görüşü, kanılar, siyasal ve moral anlayışlar, dini ve dünyevi algılamalar, bireyin çevresine ve olaylara ilişkin geliştirdiği yargılar, coşku, heyecan ve korkularla yüzleşiriz. Toplumsal bilinç bir bakıma tüm bu öğelerin bir bileşimi ve bütünlüklü bir formülasyonudur denebilir.​
Coulson ve Riddell (l970: 87-98)’a göre, bireyin sosyal varlığının bir ürünü olan bilinci, içinde bulunduğu toplumun, toplumsal koşullanma içinde kendisine aktardığı ve “toplumsal bilinç” olarak tanımlayabileceğimiz bölüm ile kendi özdeneyimlerinden oluşan bilinç bölümünün bütünleşmesinden oluşmaktadır.​
Toplumsal bilinç toplumsal varoluşla yakından ilgilidir. Toplumsal koşulların biçimlediği ve yön verdiği ortak bir bileşimler bütünüdür. Toplumsal bilinç bir bakıma toplum üyelerinin ortak duyuş, düşünüş ve davranışta bulunma yönelimlerinin belirleyicisi ve hazırlayıcısıdır. Bireyin toplumsal varoluş biçimlerine ilişkin algısı ve kavramalarından çıkarsadığı ortak yargılar ve anlam bütünleri toplumsal bilinci oluşturur. Birey algıladığı bu bütünsel kavrayış evreninden yola çıkarak yaş***** yön verir. Kişinin nerde nasıl, ne şekilde hareket edeceğine ilişkin tasarımları büyük ölçüde toplumsal varlık formülasyonlarına ilişkin geliştirdiği bütünlüklü anlam çerçevesini referans alır.​
İnsanların ilişki biçimleri ve katılımlarını yalnızca kendi kişisel seçimleri belirlemez. İnsanların kendi toplumsal yaşamlarına ilişkin oluşturdukları tasarımlar, anlayışlar, deneyimler, kuramlar ya da kanılar, son kertede, bireysel bilinçlerin görece üzerinde olan toplumsal bilinç evrenini referans alır.​
Sosyologlar, genelde bilincin toplumsal boyutunu öne çıkartarak, sosyal hayat koşullarının bilinçlenmeyi belirlediği ve bu bilinç formunun sosyal hayatı, değişmeyi ve gelişmeyi tetikleyen bir uyarıcı olduğunu düşünürler. Toplumların değişimci gücünün, toplumsal bilinçler olduğu, bu yöndeki bir farkındalığın hayatı, sosyal değişmeyi ve ilerlemeyi yeniden kurmada etkili olacağı kabul edilmektedir.​
Bu bağlamda, Marx'ın "insanların toplumsal varlığı bilinçlerini belirler" postulatına, Durkheim'ın "toplumsal imgeler-toplumsal tasarımlar şu yada bu tarzda belirli bir gerçeği yansıtır." önermesine, Muzaffer Şerif'in "toplumsal etkenler algılara bir çerçeve sağlarlar" savına, bütün bir bilgi sosyolojisinin "toplumsal durum, algılara, inançlara ve fikirlere giren görüşleri belirler" ana fikrine paralel şekilde Merton da, “bilinç, toplumsal bağlantının sonucudur; diğer bir anlatımla, toplumsal bilinç toplumsal koşulların ürünüdür” demektedir. Toplumsal süreçte bireyler, diğerlerinden belli kurallar, yargılar, özel örnekler alırlar. Bu süreçte, bilinç; sosyal ilişki bağlamlarının bir alt ürünü, türevidir (Ergun, l982:82). Tüm bu yaklaşımlar, bilincin salt bir psişik fenomen olmadığı, toplumsallık eklemli bir gerçeklik olduğu, toplumsal dünyada oluştuğu ve geliştiğine işaret etmektedirler.​
 
Üst