• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Ümit ile saglıklı yaşam

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Zayıflama Nedenleri: Ani Kilo Kaybı Belirtileri
Genellikle kilo almak kişiler için daha büyük bir sorun olsa da nedensiz yere zayıflamak da çeşitli hastalıkların habercisi olabilir. Zayıflama nedenleri, kişinin metabolizmasına göre farklılık gösterse de kısa sürede aşırı kilo kaybı yaşıyorsanız doktora görünmek sizin için doğru bir tercih olacaktır.

Zayıflama nedenleri için net bir çıkarım yapılamasa da aşağıdaki hastalıklar kilo kaybınızın sebebi olabilir.

Zayıflama Nedenleri
1. Yetersiz Beslenme
Özellikle hastanede yatan hastaların maruz kaldığı yetersiz beslenme durumu, hastalar için aşırı kilo kaybı riski oluşturmaktadır. Yetersiz beslenme uzun sürerse, kişinin sağlığı üzerinde açıklanamayan kilo kaybı da dahil olmak üzere olumsuz etkilere neden olabilir. Yaşlılar ilaç veya doğal iştah kaybı nedeniyle risk altındayken, dengesiz beslenme de zayıflama nedenleri arasındadır. Yetersiz beslenmeyi önlemenin en iyi yolu, protein, yağ ve karbonhidratların doğru karışımı ile iyi dengelenmiş besinler tüketmektir.



2. Kas Kaybı (Sarkopeni)
Araştırmalar, yaşlıların yaklaşık yüzde 45’inin kas kaybına uğradıklarını ve kas sağlığını korumayı ihmal ettiklerini göstermektedir. Açıklanamayan kilo kaybı sonucunda, güç, enerji ve hareket kabiliyetinin azalmasına sarkopeni denir.

Kas kaybını önlemenin ve tedavi etmenin en iyi yollarından biri:

Beslenme alışkanlıklarınız arasına daha fazla protein ve D vitamini içeresen besinler eklemektir. Yeni kas oluşumu için protein olmazsa olmazlardandır, protein ağırlıklı beslenirken aynı zamanda antreman da yapılırsa kas erimesinin de bir nebze de olsa önüne geçilmiş olacaktır.



Kanser
Kanser genel olarak zayıflama nedenleri arasındadır, ancak açıklanamayan kilo kaybına yol açtığı bilinen akciğer, pankreatik, safra ve kolon gibi çeşitli kanser türleri vardır. Anormal derecede yayılan kanserli hücreler kontrolsüzleşir, metabolizmanızı hızlandırır ve kilo kaybına neden olan kaynaklarını kullanarak tüm vücudunuzu yıpratır. Kanser tedavisi de zayıflama nedenleri arasındadır. Radyasyon ve kemoterapi genellikle iştahta azalmaya neden olur ve bulantı, kusma ve yemek yemeyi engelleyen ağız yaraları gibi yan etkilere yol açabilir.

Hipertiroidi
Açıklanamayan kilo kaybı tiroid probleminin işaretlerinden biri olabilir. Graves hastalığı olarak da bilinen hipertiroidizm, tiroid bezinin aşırı miktarda tiroid hormonu üretmesine neden olan bir tür otoimmün hastalıktır, bu da metabolizmanın vücudun tükettiği miktardan daha fazla kalori yakmasına neden olur. Hipertiroidizm nedenleri arasında Hashimoto tiroiditi, radyasyon tedavisi, gebelik ve iyot eksikliği bulunmaktadır.

HIV ve AIDS
AIDS olarak da bilinen edinsel immün yetmezlik sendromu, immün yetmezlik virüsünün (HIV) neden olduğu kronik, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. HIV, vücudunuzun besinleri emmesini zorlaştırabilir, bu da yetersiz beslenmeye neden olur ve iştahın azalmasına neden olabilir. HIV veya AİDS için bir çare yokken, hastalığın ilerlemesini önemli ölçüde yavaşlatacak ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenizi sağlayan ilaçlar da bulunmaktadır.

Peptik Ülser Hastalığı
Peptik ülserler, midenin iç tabakasında ve ince bağırsağın üst kısmında gelişen açık yaralardır. Acıya neden olur ve asit üretimini artırır. Peptik ülser hastalarının yaşadığı mide ağrısı iştah azalmasına sebep olmaktadır. Farklı ilaçlarla kombinasyon halinde yaşam tarzı değişiklikleri, hastalığın ve onunla ilişkili kilo kaybının tedavi edilmesinin en iyi yoludur.

Depresyon
Muhtemelen depresyonun çoğu şeyde kalıcı bir hüzün hissi ve ilginin kaybolmasına neden olan bir duygudurum bozukluğu olduğunu biliyorsunuzdur. Kilo alımının depresyonla ilişkili ortak bir semptom olduğunu da biliyor olabilirsiniz, fakat aynı zamanda kilo kaybına da yol açabilir. Tek bir depresyon nedeni olmamakla birlikte, birçok vaka ilaç ve tedavi ile etkin bir şekilde tedavi edilebilir – bazı antidepresanlar da kilo kaybının önlenmesini sağlayabilir.

Şeker Hastalığı
Genellikle diyabet, kilo alımı veya obezite ilişkilendirilmesine rağmen, kilo kaybına da sebep olabilir. Vücut yeteri kadar insülin üretemediğinde, glikoz enerji olarak kullanılmak üzere kan dolaşımına girmez. İnsülin yetmezliği olduğunda, vücut yağ ve kasları enerji için yakmaya başlayarak genel vücut ağırlığında bir azalmaya neden olabilir. Açıklanamayan kilo kaybının sorumlusunun şeker hastalığı olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz.

Parazitler
Parazitler vücuttaki besinleri emerek çoğalırlar. Azalan iştah ve kilo kaybına sebep olabilirler, ancak vücudunuzda bulunan parazitleri çoğu zaman farketmeyebilirsiniz. Vücudunuzda parazit bulunuyorsa, bulantı, kusma ve ishal oluşumuna sebep verebilirler ve bu belirtilerde kişilerde aşırı kilo kaybına sebep olur.

İlginizi Çekebilir:Yeme Bozuklukları ve Tssb Nedir?

Addison Hastalığı
Bir kişi Addison hastası olduğu zaman, böbreküstü bezleri zarar görür ve stres hormonu kortizolü yeterli miktarlarda üretemez. Eğer stresli olursanız, vücudunuz yeterli kortizol üretemediği için mücadele eder, bulantı, baş dönmesi sebebiyet verebilir. Vücudunuzun verdiği bu yanıt, kilo kaybına sebep olabilecek belirtilerin oluşmasına sebep olacaktır.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Simetri Hastalığı(OKB) Belirtileri ve Tedavisi
Simetri hastalığı, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) türlerinden biridir. Simetri takıntısı olan kişiler, belirli nesnelerin konumu ve düzeni üzerinde takıntı yapmaya müsait olurlar ve doğru şekilde hizalanmayan ya da bir şekilde eksik olan nesneler ile karşılaşıldığında rahatsızlık hisseder.

OKB hastalığı olan kişiler, yazdıkları kelimeler istenmeyen bir şekilde ortaya çıktığında veya çizgide mükemmel bir uyum görmedikleri zaman bu durumu takıntı haline getirebilirler.

Kişinin simetri hastlığından muzdarip olması, öğeleri yeniden düzenlemeye yönelik güçlü çabalar yaşamasına ve nesneleri mükemmel bir şekilde konumlandırmaya çalışmak için zaman harcamasına sebep olacaktır. Bu tür davranışlar, arkadaşları ve sevdikleri için sinir bozucu ve mantıksız gözükse de, obsesif kompulsif bozukluk yaşayan hastalar için gayet mantıklı bir durumdur.



Simetri Hastalığı ve Obsesif Kompulsif Bozukluk
Simetri olan insanlar genellikle daha erken bir yaşta, OKB’nin diğer alt tiplerini yaşayanlara göre teşhis edilir. OKB’nin bu formuna sahip birçok insan mutsuz ve çaresiz hissetmektedir, çünkü bu durumdan nefret etmelerine rağmen, bu davranışları durdurmaya çalıştıklarında ortaya çıkan yoğun kaygı, durumu kontrol altına almalarını güçsüzleştirir. Diğerleri davranışlarının ve meşguliyetlerinin gerekli, mantıklı ve uygun olduğunu düşünüyor.

Simetri hastalarında meydana gelen bazı yaygın obsesyonlar şunlardır:

• Evde ya da işte bir nesne düzgün değilse bir şeylerin olacağından endişe duymak (kitaplıktaki kitaplar gibi)
• Asimetri sebebiyle yoğun anksiyete
• Denge için aşırı ihtiyaç, her bir ayağa aynı miktarda baskı yapmak gibi.



Simetri Hastalığı ve OKB’nin Ortak Yönleri
OKB’si olmayan insanlar da simetriyi severler ve bunu cazip bulurlar, ancak OKB’si olanlar bu konuda son derece titiz ve saplantılı olurlar. Bu nedenle, simetriden muzdarip bireylerin, obsesif kompulsif bozukluk hastalığınnda muzdarip olması sık sık görülen bir durumdur.

Simetri OKB’sinde meydana gelen bazı yaygın komplikasyonlar şunlardır:

• Sayfadaki her satırdaki kelimelerin tam sayısını yazmak ve kelimeleri doğrudan simetrik tutmak
• El yazısında görünür kusur veya asimetri oluşmayana kadar sözcük ve harflerin yeniden yazılması
• Dolapta elbiselerini veya ayakkabılarını belli bir şekilde düzenlemek
• Simetrik geometrik şekillere sahip alanlardan kaçınmak, böylece kenarlarını gözleriyle izlemeye mecbur hissetmemek

Obsesif Kompülsif Bozuklukların Nedenleri
OKB hastalıklarının kaynağı hakkında net bir şey söylenemese de iki tane olası nedeni vardır:

Biyolojik Faktörler: Beyinde bulunan bazı anormallikler simetri hastalığı (OKB hastalıklarına) sebep oluyor olabilir. Beyin ameliyatı geçiren bazı OKB hastalarının takıntılarından kurtulmaları bu teoriyi destekliyor.

Serotonin Teorisi: Serotonin hormonunun düşük seviyede olmasının OKB hastalığını tetiklediği de düşünülmektedir. Bunun sebebi serotonin hormonunun miktarını artıran ilaçlar tüketen bazı OKB hastalarında belirtilerin azaldığının görülmesidir.

OKB’nin Diğer Nedenleri
Genetik yatkınlık
Doğum sonrası dönem
Çevresel faktörler
Tacize uğramak
Hastalıklar
Çocuk doğurmak
Evde ve yaşam koşullarında değişiklikler yapmak
Simetri Hastalığı Tedavisi
Simetri hastalığı olan kişiler obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde uzmanlaşmış bir psikologdan ya da psikiyatrdan destek almalıdır. Aldığınız destek sonucunda doktorunuz durumun psikolojik mi yoksa genetik mi olduğu konusunda teşhisini ortaya koyabilecek ve tedavi yöntemi konusunda kararını verecektir.

OKB tedavisi psikolojik tedavi ile çözülebileceği gibi, ilaç kullanımına da gerek olabilir. OKB’de hastalık belirtilerini giderecek doğru ilaç seçimini yapana kadar birden fazla ilaç kullanmanız gerekebilir. Tedavinizin tahmininizden daha uzun sürmesi olağan bir durumdur.

Tedavi sürecinde hastalığınızın iyiye gittiğini düşünseniz bile doktorunuza danışmadan ilacınızı kesmemenizi tavsiye ederiz. İlacı erken bırakmanız belirtilerinizin tekrarlanmasına sebep olabilir. Dolayısıyla tedaviyi bırakmak, doz aşmak, alım atlamak kopukluk sendromu gibi yan etkiler doğurabilir. Doktorunuz dozajı yavaş yavaş düşürecektir.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Sağlıklı Yaşam: Fiziksel ve Ruhsal Sağlığınıza İyi Bakın
Ne kadar sağlıklısın? Sağlıklı bir diyetin var mı? Düzenli olarak egzersiz yapar mısın? Günde en az 8 bardak su içiyor musun? Her gün yeterince uyuyor musun? Sağlıklı yaşam hayatınızda ne kadar yer ediyor?

Vücudumuz bizim en önemli hazinemiz ve onunla ilgilenmemiz gerekiyor. Vücudunuzu hayatınız boyunca yaşayayacağınız bir kabuk gibi düşünün, bu kabuğu ne kadar iyi kullanırsanız ömrünüz o kadar uzun olacaktır.

Bugün, hayati organlarınız sağlıklı olabilir, ancak yarının garantisi yoktur. Gereksiz sağlık sorunları ile kendinizi boğmak istemeyeceğiniz için sağlığınızı iyi bir şekilde yönetmeniz gerekmektedir.



İyi sağlık, sadece sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ilgili değildir – aynı zamanda olumlu bir tutum, olumlu imaj ve sağlıklı yaşam tarzı hakkındadır. Bu yazıda daha sağlıklı yaşam sürmek için gereken bir çok ayrıntıya sahip olacaksınız.

Sağlıklı Yaşam Rehberi
1. Sağlığınız için Su tüketin
Çoğumuz her gün yeteri kadar su içmiyoruz. Vücudumuzun sağlık bir şekilde çalışması için su şarttır. Vücudumuzun fonksiyonlarını yerine getirmek, atıkları uzaklaştırmak ve besin ve oksijeni taşımak için suya ihtiyaç vardır. Suyu günlük olarak idrar, bağırsak hareketleri, terleme ve nefes yoluyla kaybettiğimiz için, yeteri miktarda su tüketimimiz gerekir.

Ayrıca, su içmek kilo vermek isteyenlere de yardımcı olmaktadır. Fazla su içerek midenizi doldurabilir böylece daha az acıkmanıza ve daha az yemek yemenize sebep olursunuz. Buna ek olarak güne limonlu su ile başlamak kio vermenize yardımcı olacaktır.



Günlük ihtiyacımız olan su miktarı, nem, fiziksel aktiviteniz ve ağırlığınız gibi çeşitli faktörlere bağlıdır, ancak genellikle günde 3-4 litre suya ihtiyacımız vardır. Besin alımı sıvı alımımızın yaklaşık% 20’sine katkıda bulunduğundan, bunun anlamı yaklaşık 2.0-3 litre su veya yaklaşık 8-10 bardak içmemiz gerektiği anlamına gelir.

Yeterince sıvı alıp almadığınızı anlamak için idrarınızın hafif sarı olup olmadığını kontol edebilirsiniz. Eğer koyu sarı ya da turuncu gibi ise, yeterince su almıyorsunuz demektir. Şimdi bir nefes al ve bir bardak su içerek yazımıza devam edelim.

2. Yeterince Uyuyun


İyi dinlenmediğiniz zaman daha fazla yiyerek – genellikle de abur cubur – sağlıksız beslenmeye yönelirsiniz. Yeterince dinlenin ve atıştırmalardan uzak durun. Ayrıca, uyku eksikliği erken yaşlanmaya neden olan etkenlerden biridir ve sanıyorum ki kimse bunu istemez.

3.Sağlıklı Yaşam için Meditasyon Yapın
Meditasyon zihninizi sakinleştirir ve ruhunuzu sakinleştirir. Nasıl meditasyon yapacağınızı bilmiyorsanız, endişelenmeyin, hemen meditasyon yapmayı öğrenin.

4. Egzersiz Yapın
Hareket hayattır. Araştırmalar, günlük egzersiz uygulamasının, yaşam süresinde bir artış, hastalık riskini azaltma, daha yüksek kemik yoğunluğu ve kilo kaybı da dahil olmak üzere sağlığımıza muazzam faydaları olduğunu göstermiştir. Hayatınızdaki aktiviteyi artırın. Yürüyün, asansör yerine merdivenleri tercih edin ve spor yapın. Evde spor yapmak isterseniz size yardımcı olabilecek çeşitli applikayonlardan yararlanabilirsiniz.

Bir spordan keyif aldığınızda, doğal olarak yapmak istersiniz. Egzersiz, acı çekmek ve kendinize itmek değildir; Aynı zamanda sağlıklı olmak ve eğlenmekle ilgilidir. Egzersizlerinizde varyasyon eklemek onları ilginç tutacaktır.



Vücudunuzun farklı bölümlerini çalıştırınız. Sadece kardiyo yapmayın (koşu gibi). Vücudunuza uygun bir antrenman yapın. En kolay yol, farklı kas gruplarını çalıştırdıkları için spor yapmaktır. Popüler sporlar, basketbol, futbol, yüzme, tenis, squash, birini deneyin.

5. Sağlıklı Yaşam için Meyve ve Sebze Tüketin




Meyvelerin vitamin ve mineral yükü vardır. Portakalların C vitamini haplarından daha fazla sağlığa yararı olduğunu biliyor musunuz?

Bu besleyici meyvelerle damağınızı tatlandırın hem de vitamin alın: Karpuz, Kayısı, Avokado (evet, avokado bir meyvedir!), Elma, Kavun, Greyfurt, Kivi, Guava, Papaya, Çilek.



Sebzeler, birçok önemli vitamin ve mineralin kaynağıdır. Sağlıklı yaşam için de önemlidir. Soğan, pırasa ve sarımsak prebiyotiklerdir – iyi bağırsak bakterileri için gerekli besinlerdir. Ispanak, lahana, pazı ve şalgam yeşillikleri, yüksek mineral içeriğine sahip koyu yeşil yapraklılardır. Bağışıklık sisteminizi geliştiren çok çeşitli iyi bağırsak bakterileri için farklı sebzeler tüketin.

6. Lifli Gıdalar Sağlığınıza Faydalıdır
Yediğimiz zaman, sadece kendimiz için yemiyoruz – bağırsaklarımızdaki bakteriler için de yiyoruz. İyi bakterilerin gelişmesi için, iyi bağırsak bakterileri için fermente olabilen liflere ihtiyacımız var.

İki tip fermente edilebilir lif vardır:

Çözünebilir
Çözünmez
Bütün meyve ve sebzeler, bir çeşit çözünür ve çözünmez lif içerir. Dayanıklı nişasta, kan şekeri düzeylerinin düşürülmesine ve insülin duyarlılığının artmasına yardımcı olan önemli bir çözünmez liftir (olgunlaşmamış muzlarda ve pişirilmiş ve soğutulmuş pirinç / patateslerde bulunur). Meyveler, sebzeler, kabuklu yemişler ve tohumlar gibi doğal olarak meydana gelen lifleri tüketmek önemlidir.

Mevcut bağırsak problemleriniz varsa, sindirim ve kabızlık sorunlarına neden olabileceğinden aşırı miktarda lif tüketmeye dikkat edin. Mevcut bağırsak problemleri olanlar için fazla lif alımı kolonik geçiş süresinin yavaşlamasına neden olabilir, bağırsaklarınızı hareket ettirmeyi daha da zorlaştırır, bu da kabızlığa, kazıklara, anal fissüre yol açar. Mevcut bağırsak problemleriniz varsa gaz ve şişkinliğe neden olabilir.

7. Antioksidan Bakımından Zengin Besinler Tüketin
Parlak renklere sahip meyveler / sebzeler, genellikle antioksidan bakımından zengin besinlerdir. Anti-oksidanlar sağlık için iyidir çünkü hücrelerimize zarar veren serbest radikalleri uzaklaştırırlar. Farklı renklerde meyve / sebze yiyin: Beyaz (Muz), Sarı (Ananas, Mango), Portakal (Turuncu, Papaya), Kırmızı (Elma, Çilek, Domates, Karpuz), Yeşil (Avokado, Marul, Salatalık), Mor / Mavi (Böğürtlen, Kuru erik).

8. Makro Besin İhtiyacınızı Karşılayın
Makro besinler, vücudumuzun geişimini, metabolizmayı ve refahını sağlamak için gerekli besinlerdir. İnsanların ihtiyaç duyduğu 3 makro besin maddesi: karbonhidratlar (şeker), proteinler (amino asitler) ve yağlar (lipitler).

Günümüzde yüksek / düşük karbonhidrattan yüksek / düşük proteinli, yüksek / düşük yağlara kadar pek çok diyet vardır. Sağlıklı bir vücut için karbonhidratlara, proteinlere ve yağlara (makro besin olarak bilinir) ihtiyacımız var. Karbonhidratlar bize anında enerji verir. Proteinler dokuları onarmaya, yaraları iyileştirmeye ve enzimler ve hormonlar oluşturmaya yardımcı olur. Hücre zarlarını oluşturmak için yağ gereklidir; kan pıhtılaşması, kas hareketi için; belirli vitaminler ve mineraller gereklidir.



9. Mikro Besinleri de İhmal Etmeyin
Makro besinler vücudumuzun işleyişini sağlayan enerjiyi sağlarken, bir dizi fizyolojik fonksiyonu düzenlemek için mikro besleyicilere, yani vitaminlere ve minerallere ihtiyaç duyarız. Herhangi bir vitamin veya mineral eksikliği, vücudumuzda korkunç etkilere neden olur. Mikro besin ihtiyaçlarınızı karşıladığınızdan emin olun. Farklı besinler tüketerek, sağlıklı yaşam için önemli olan gut florasına sahip olabilirsiniz.

10. İşlenmiş Gıdalardan Uzak Durun
İşlenmiş gıdalar iyi değildir çünkü bu besinler üretilirken besin değeri kaybolur ayrıca koruyucu maddeler sağlığımız için kötüdür. Birçok işlenmiş gıda, yüksek tansiyona ve hiper tansiyona ve kalp hastalığına neden olur. Günde 50 gram işlenmiş et yemek kolorektal kanser riskini% 18 oranında artırmaktadır. Bu yüzden krmızı et tüketiminizi azaltın ya da tamamen bırakın. Tavuk ve balık gibi beyaz etleri tüketmeyi seçin. Özellikle balık da sağlıklı yağlar, omega-3 yağ asitleri, protein ve D vitamini bulunur.

11. Sağlıklı Yağlardan Tüketin
Yağ bir makro besindir ve sağlıklı bir vücut için gereklidir. Yağ düşman değildir – trans ve doymuş yağlar düşmanımızdır. Tekli doymamış ve çoklu doymamış yağ olan sağlıklı yağlara ihtiyacımız vardır.

Trans yağ (Kötü yağlar): Zararlı LDL kolesterolü artırır ve yararlı HDL kolesterolü azaltır. Katı margarin, ticari çerezler ve hamur işleri, fast-food patates kızartması, gıda bileşenlerinde “kısmen hidrojene yağ” gibi yağlarda trans yağ bulunur.
Doymuş yağlardan kaçının (Kötü yağlar): Doymuş yağlar açısından zengin bir diyet kolesterolünü artırabilir. Kırmızı et, tam yağlı süt ve tam yağlı süt ürünleri, peynir, hindistancevizi yağı, fırınlanmış gıdalarda bulunur.
Tekli doymamış yağlar (İyi yağlar) tüketin: Zeytinyağı, yer fıstığı yağı, kanola yağı, avokado, fındık ve ayçiçeği yağı.
Çoklu doymamış yağlar (İyi yağlar) tüketin: Çoklu doymamış yağlar temel yağlardır. Bunlar normal vücut işlevleri için gereklidir, ancak vücudunuz bunları üretemez, bu yüzden onları yiyeceklerden almalısınız. Bu yağlar LDL ve trigliseritleri düşürür ve kolesterol profilini artırır.
12. Duruşunuza Önem Verin
İyi bir duruş nefes almanızı iyileştirir ve daha sağlıklı ve çekici görünmenizi sağlar. Yoga yaparak hem nefesinizi hem de duruşunuzu geliştirebilirsiniz. Yogaya başlamak sağlıklı yaşam için hayatınızda atacağınız olumlu bir adım olacaktır.

13. Duygusal Yeme Alışkanlığınıza Son Verin
Duygusal yeme, gerçek açlıktan ziyade bir duyguyu doyurmak için yiyor. Stresli, stresli veya sinirli hissettiğiniz zaman yiyor musunuz? Duygusal beslenme sizi asla mutlu etmeyecektir çünkü yiyeceklerle ilgisi olmayan bir boşluğu doldurmaya çalışıyorsunuz. Gıda size sevgi ya da mutluluk vermez; sadece yemektir. Bu gibi yeme bozuklukları için doktora danışmanızı ederiz.

14. Masadan Tam Doymadan Kalkın


Yemek yerken masadan doymadan kalkmanız enerji dağıtımınızı düzenler. Aynı zamanda mideniz için de daha iyidir, çünkü bir seferde çok miktarda yiyecek sindirmek zorunda kalmaz.

Kendinizi dinleyerek, mideniz için yeterli olan yemek miktarını belirleyebilirsiniz. Tabakta yiyecek olması hespini bitirmeniz gerektiği anlamına gelmiyor, yemeği yapan sizseniz porsiyonlarınızı küçük tutmayı deneyebilirsiniz. Midenizin 3/4’ünü dolu hissediyorsanız bu miktar sizin için yeterli olacaktır.

15. Kendinize Bir Amaç Bulun
Sağlıklı yaşam için bir hayat amacınızın olması önemlidir. Pozitif düşünce, hem size hem de çevrenize olumlu etkileyecektir. Kendinize bir amaç bularak hayatınıza anlam katabilirsiniz.

16. Sağlığa Zararlı Kızartmaları Hayatınızdan Çıkarın
Kızartılmış yiyecekler, kansere neden olan potansiyel bir kimyasal olan akrilamid içerir. Yağlı yiyecekler halsiz hissetmemize sebep olurlar, bunlar yerine ızgara, buğulanmış veya çiğ yiyecekler gibi sağlıklı yöntemlerle hazırlanan yiyecekleri tercih edin. Fast food, patates kızartması, çörek, cips ve derin yağda kızartılmış yiyecekleri hayatınızdan çıkarın.

17. Sağlıklı Yaşam için “Şekere Hayır”
Şekerler, hamur işleri, çikolata, kurabiye ve kekler, sadece sağlıksız beslenmenize neden olmaz aynı zamanda iştahınızı açar ve sizi daha fazla yemeniz için tetiklerler. Şekerli gıdalar yerine sağlıklı atıştırmalıkları tercih edebilirsiniz.

18. Alkolden Uzak Durun
Kafein gibi, alkol bir diüretiktir. Vücudumuza zararlı olan alkol, beynimizin, karaciğerin, akciğerlerimizin ve diğer başlıca organlarımızın düzgün işleyişini etkiler. Düzenli olarak alkol kullanıyorsanız belki de azaltmanın ya da bırakmanızın zamanı gelmiştir.

19. Glisemik İndeksinizi Takip Edin
Glisemik indeks, bir karbonhidratlı gıdanın kandaki glikoz seviyesini artırma yeteneğini gösteren bir indeksdir. 100, saf glikozu temsil eder, bu da hızlı sindirim ve glikozun kan dolaşımına emilmesi anlamına gelir. Yüksek GI ile uzun vadede diyabet yol açacaktır. 55 veya daha düşük bir GI düşük olarak kabul edilir. Yüksek GI gıdalar patates püresi (> 80), beyaz ekmek (> 70), beyaz simit (72), beyaz pirinç (65) içerir.

Bununla birlikte, glisemik indeks hikayenin sadece bir parçasıdır – glikemik yüke bakmamız gerekir, bu da bize tüketilen miktarı bağlı olarak gıdayı tüketirken kan şekerinizin ne kadar yükseldiğini gösterir. Glikemik yük, GI’nın tüketilen karbonhidrat miktarı ile 100’e bölünmesiyle hesaplanır. 10 veya daha düşük bir glisemik yük düşük olarak kabul edilir; 20 veya üzeri yüksek kabul edilir.



Bu nedenle, meyveler normal olarak tüketilen miktar için yüksek GI’ye fakat düşük glisemik yüke sahiptir. Örneğin, karpuzun yüksek bir GI değeri 80’dir. Fakat bir karpuz porsiyonunun glisemik yükünün sadece 5 olduğu çok az karbonhidrat (6 gram) vardır. Düşük GI içeren bir yiyeceği yiyerek büyük miktarda aynı şekilde sağlıksızdır. Makarnaların GI değeri 50’dir, ancak her zamanki 180 gramlık porsiyon glisemik bir yüke yol açacaktır. Bir yiyeceğin glisemik yükünü yağ ve protein ile eşleştirerek azaltabilirsiniz.

20. Organik Beslenmeye Önem Verin
Organik gıdalar, pestisitler ve kimyasal gübreler gibi sentetik girdiler olmadan üretilen, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar içermeyen ve ışınlama, endüstriyel çözücüler veya kimyasal gıda katkı maddeleri kullanılarak işlenmeyen gıdalardır. Ükemizde olan organik hareket sayesinde organik seçenekler sunan daha süpermarketler ile yavaş yavaş yaygılaşıyor. Organik gıda daha pahalıya mal olmasına rağmen kimyasal katkı maddeleri olmadan beslenmek sağlık yaşam için önemlidir.



21. Hayır Demeyin Öğrenin


Birçok insan için sınırları belirlemek ya da başkalarına hayır demek zor. Bu, özellikle insan-memnuniyeti veya işkolik olarak kendini tanımlayanlar için zorlayıcı olabilir. “Evet’in gücü” hakkında tonlarca makale, kitap ve görüşmeler var. Tabii ki, evet diyince çok güzel şeyler var! Fakat sınırları nasıl belirleyeceğinizi ve nasıl hayır diyeceğinizi öğrenmek, kendiniz ve başkaları ile sağlıklı ilişkiler kurmanın gerçek anahtarıdır.

Her şeye evet diyerek ve insanlarla sınırlar koymadığınız zaman, stresli, bunalmış hissedebilirsiniz. Çoğumuz sevilmek ve başkalarını memnun etmek istiyoruz. Başkalarının bize sunduğu fırsatları veya isteklere “hayır” demek zor olabilir fakat kendimiz için hayır demeyi de seçeneklerimiz arasında tutmalıyız.

22. İhtiyaçlarınızı Doğru Tespit Edin
Aşırı tüketerek aynı zamanda egzersiz yapıyorsanız bu mantıklı bir yöntem olmayabilir. Aşırı kalori alımını, aşırı egzersiz yaparak dengeleyemezsiniz. Bunun yerine tüketiminizi azaltarak, sindirim sisteminize bir iyilik yapmış olursunuz.

23. Sağlıklı Yaşam için Sigarayı Bırakın
Sigara içmek sağlığa zararlıdır, akciğer kanseri, böbrek kanseri, gırtlak kanseri, kalp krizi ve daha fazlasının riskini ciddi şekilde artırır. Sigara içiyorsanız, sadece kendiniz için değil, aileniz ve arkadaşlarınız için bırakmayı deneyin.

Pasif sigara içmekten kaçının. Pasif içicilik, doğrudan sigara içenler ile aynı hastalıklara yakalanma riskinizi artırır.

24. Rutin Doktor Kontrolünden Geçin
Rutin olarak doktor kontrolünden geçin. Bazı hastalıklar çok geç olana kadar semptomlar ortaya çıkmaz. Kan şekeri, vitaminler ve mineraller için yapılan kan testleri, idrar testleri ile birlikte yapabileceğiniz standart testlerdir. Mamogramlar (kadınlar için), kolonoskopi vb. gibi daha ayrıntılı testler, önerilen aralıklarla yapılmalıdır.

25. Diyetinizi Zenginleştirin
Vitamin ve Mineraller
Sağlıklı yediğimizde bile, belirli vitaminler / mineraller açısından eksik olduğumuz zamanlar olacaktır. Yaygın besin eksikliği demir, iyot, B12 vitamini, kalsiyum ve magnezyumdur. En iyisi, gerekli vitaminleri / mineralleri tüm gıdalar aracılığıyla tüketmektir, ancak mümkün değilse, bu boşlukları gidermek için takviye almayı düşünebilirsiniz.

Prebiyotik Gıdalar
Prebiyotikler bağırsak bakterilerinin gelişmesi için önemlidir – bunları vücudumuz için gübre olarak düşünün. Prebiyotik gıdalar arasında çiğ soğan, çiğ pırasa, çiğ sarımsak, patates nişastası ve olgunlaşmamış muzlar bulunur.

Fermente Gıdalar
Prebiyotiklere ek olarak, büyük bir probiyotik kaynağı olan fermente gıdalar lahana turşusu, kefir, turşudur. Marketlerde satılan ürünler yerine doğal yollarla fermente gıdaları tüketmeniz daha sağıklı olacaktır.

26. Bir Hobi Edinin
Dans dersleri, aerobik dersleri, tenis dersleri, tüplü dalış gibi kursları deneyebilirsiniz. Böylelikle yeni insanlarla tanışabilir ve sosyalleşme fırstını elde edersiniz.

27.Güzel Arkadaşlıklar Edinin
Çevrenizde en çok zaman geçirdiğiniz 5 arkadaşınızın ortalaması siz oluyorsunuz, bu yüzden sağlıklı yaşayan insanlarla ne kadar çok zaman harcarsanız o kadar iyidir. Sağlık yaşam bilincine sahip insanlarla vakit geçirin, onlarla antremanlara gidin. Bu bilince sahip arkadaşlarınız sağlıklı yaşamı sizin için daha eğlenceli hale getirecektir
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Böğürtlenin Faydaları ve Sağlığınıza Yararları
Böğürtlenin faydaları bir değil birden fazladır. Lezzetli olmasının yanısıra sağlığa da faydalı bir yiyecektir. Böğürtlen, C vitamini, K vitamini ve manganez gibi vitamin ve mineraller açısından zengin lifli bir besindir.

Böğürtlenin Faydaları ve Sağlığa Yararları
C vitamini deposudur
Sadece bir fincan çiğ böğürtlende 30.2 miligram C vitamini vardır. Bu, günlük önerilen değerin yarısıdır. C vitamini, kemiklerde, bağ dokularında ve kan damarlarında kolajen oluşumunu sağlayan bileşenlerden birisidir.

C vitamininin sağlığa faydaları:



Yaraların daha kolay iyileşmesi
Cildi yeniler
Vücutta serbest radikallere karşı dirençlidir
Vücudunuzdaki fazla demiri emer
Soğuk algınlığa karşı vücut direncinizi arttırır
Tam netleşmemek ile birlikte, bazı çalışmalar C vitamininin vücutta kansere neden olan maddelerin oluşumunu azaltmaya yardımcı olduğunu ileri sürmektedir. C vitamini, kansere yol açabilecek vücuttaki oksidatif stresi azaltabilen bir antioksidan görevi gördüğü ileri sürülmüştür.

Yüksek Lifli Yapısı
Çoğu insan diyetlerinde yeterince lif alamıyor. Bu bir problem: Düşük lifli bir diyet, şişkinlik, kabızlık ve mide ağrısı gibi sindirim sorunlarına sebep olabilir.

Siz de beslenme alışkanlıklarınız arasına böğürtleni alarak böğürtlenin faydalarından yararlanabilirsiniz.



Kolesterolü düşürür
Düzenli bağırsak hareketlerini teşvik eder
Şeker emilim hızını yavaşlatarak kan şekerini kontrol altına alır
Lifli yapısı sebebiyle daha sağlıklı kilo vermenizi sağlar
Sağlıklı bağırsak bakterilerini besler
K vitamini kaynağı
K vitamini, bir kesik durumunda oluşan kanamanın çabuk pıhtılaşmasına yarayan ve bu pıhtılaşmayı hızlandıran vitamindir. K vitamini ayrıca kemik sağlığınız için de önemlidir. K vitamini eksikliği, kemik erimesi ve sağlıksız kemik oluşumuna yol açabilir.

Sadece bir fincan çiğ böğürtlen, yaklaşık 300 mikrogram – günlük önerilen değerin üçte biri – K vitamini sağlar.

Kan inceltici alırsanız, böğürtlen, yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi ve fermente sütlü gıdalar gibi K vitamini içeren yiyeceklerden tüketin.

Yüksek Manganez Miktarı
Manganez hakkında diğer mineraller kadar fazla şey duymuyoruz, ancak sağlıklı kemik gelişimi ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için hayati önem taşıyor. Ayrıca manganez, vücudunuzun karbonhidrat, amino asit ve kolesterolü metabolize etmesine de yardımcı olur.

C vitamini gibi, manganez de kollajen oluşumunda önemli bir rol oynar. Manganez formundaki kollajen ve prolidaza yardımcı olan enzim de yaraların düzgün iyileşmesine yardımcı olur.

Manganez, osteoporozun önlenmesine, kan şekeri seviyelerinin yönetilmesine ve epileptik nöbetlerin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Bir fincan çiğ böğürtlen, günlük önerilen değerin neredeyse yarısı olan 0.9 miligram manganez içerir. Çok fazla manganezin zararlı olabilme ihtimaline karşı aşırıya kaçmamaya özen gösterin.

İlginizi Çekebilir: Ketojenik Diyet ile Sağlıklı Zayıflama
Beyin Sağlığı için Faydalıdır
Sık sık böğürtlen tüketen biriyseniz şanslısınız. En son yapılan araştırmalara göre, böğürtlenin beyin sağlığını iyil geldiği ve yaşlanmanın neden olduğu hafıza kayıplarını önlediği tespit edilmiştir. Araştırmalar, böğürtlende bulunan antioksidanların serbest radikallerle savaşmaya ve beyin nöronlarının birbirleri ile olan bağına katkı sağladığı gözlemlenmiştir. Bu durum, yaşlanma ile ilgili bilişsel ve motor sorunlara yol açabilen beyin iltihabının azaltılmasına yardımcı olabilir.

Ağız Sağlığınıza Faydalıdır
Böğürtlenin faydaları arasında ağız sağlığına olumlu katkısı da vardır. Oral hastalığa neden olan bazı bakteri türlerine karşı antibakteriyel ve anti-inflamatuar özellikleri barındıran böğürtlen ayrıca dişeti hastalıkları ve kavitelerini önlemeye ve kontrol etmeye de yardımcıdır.

Sonuç olarak,

Böğürtlen, gıdadan tıbba kadar bir çok alanda kullanılmaktadır. Böğürtlenlere renk veren antosiyaninlerin varlığı nedeniyle bile doğal boya ve gıda boyası olarak da kullanılır.

Böğürtlenlerin, köklerinin, gövdelerinin ve yaprakların terapötik amaçlar ve benzersiz ve ferahlatıcı tatları için geleneksel kullanımı, daha fazla araştırma için tüketicilerden ve tıp araştırmacılarından büyük ilgi görmektedir.

Bu nedenle, pişireceğiniz bir sonraki pastada böğürtleni unutmayın.

Sağlıkla kalın.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Biotin Nedir ve Nelerde Bulunur?
Biotin, vücudun proteinleri metabolize etmesine ve glukozu işlemesine yardımcı olan suda çözünebilen bir B kompleksi vitaminidir. B7 vitamini veya vitamin H olarak da bilinir.

Biotin veya B7 vitamininin sağlığa yararları arasında metabolizmayı güçlendirmesi, doku onarımı, sağlıklı bir cilt ve kilo kaybı bulunur. Ayrıca kalp problemleri, saç kıran, parkinson hastalığı, rett sendromu ve vajinal mantar rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Biotin ayrıca gen regülasyonunda ve hücre sinyalizasyonunda da rol oynar ve sağlıklı saçlar, tırnaklar ve deri ile ilişkilidir. Gebe kadınlarda ve karaciğer sağlığı için gelişmekte olan bebek için önemlidir.



Biotin suda çözünür olduğu için, vücutta depolanmaz. Bununla birlikte, biotin, bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilebilir, bir besin takviyesi olarak alınır veya belirli yiyeceklerden elde edilebilir.

Biotin – B7 Vitamini Nedir?
Biotin olarak da bilinen B7 vitamini, insan vücudundaki enerjiyi çıkarmaya yarayan, çeşitli metabolik reaksiyonlar için bir katalizördür. Suda çözünmesi nedeniyle, bu vitamin düzenli olarak vücudumuzda azalır ve vücudun sürekli ihtiyacı vardır. Özellikle diyet yapanlarda, biotin eksikliği görünebilir. Bu durum da size sağlık sorunu olarak dönebilir. Bu sebeple B7 vitamini içeren gıdaları mümkün olduğunca diyetinize dahil etmeniz önerilir.

Biyotin Eksikliği Belirtileri
Biotin eksikliği sonucunda, yorgunluk, depresyon, kaslarda ağrı, saç dökülmesi, depresyon ve anemi gibi bir takım belirtiler görülebilir. Bunların dışında, iştah kaybı, dermatit ve kepek gibi farklı belirtiler de vardır. En ciddi semptomlar, bebeklerde nörolojik bozukluklar ve kısıtlı büyümeyi içerir.



Biotin Nelerde Bulunur?


Çeşitli gıdalar b7 vitamini içermesine rağmen bu gıdaların çoğunda aşırı miktarda b7 vitamini bulunmaz. Günlük biyotin ihtiyacınızı karşılamak ve sağlıklı yaşam için bu besinlerden birden fazlasını diyetinize dahil etmeniz gerekmektedir.

Yüksek miktarda biotin bulunan besinler:

Kepekli ekmek
Karaciğer
Yer fıstığı
Maya
Tam buğday ekmeği
Çedar peyniri
Somon
Avokado
Ahududu
Muz
Mantarlar
Karnıbahar
Yumurta sarısı
Biotinin Sağlığa Faydaları
B7 vitamininin vücudumuza bir çok faydası bulunmaktadır. Bu faydalar aşağıda belirtilmiştir.

Metabolizmayı artırır
Biotin, daha önce bahsedildiği gibi, yağlar, proteinler ve karbonhidratlar gibi önemli besinlerin metabolizmaya enerji sağlayan birtakım metabolik reaksiyonları kontrol etmek için bir katalizör olarak kabul edilir. Bu süreçler, insan vücudunun düzgün bir şekilde çalışabilmesi ve iyi durumda kalması için rutin olarak gerçekleştirilmesi açısından çok önemlidir.

Cilt bakımı
Biotin, cildinizi ve saç sağlığınızı iyi korumak için önemlidir. Tırnaklarınızın sağlıklı görünmesi için de önemlidir. Ayrıca cildinizin renginin canlanmasına ve parlamasına da yardımcı olmaktadır. .

Doku Bakımı
Biotin, herhangi bir hasar durumunda kas dokularının büyümesine ve korunmasına yardımcı olur ve bu dokuları onarır. Aynı zamanda, kemik iliğinin optimal büyümesi ile birlikte sinir sistemi dokularının düzgün çalışmasını sağlar.

Kilo kaybı
Biyotin, insan vücudundan fazla yağın azaltılmasında ve sağlıklı kilo oluşumuna katkı sağlar. Obeziteden muzdarip insanlara genellikle doktorlar tarafından, günlük diyet planlarında, b7 vitamini bakımından zengin olan yiyecekleri eklemeleri tavsiye edilir.

Kalbi korur
B7 vitamini kalbin düzgün çalışmasını sağlamak için yararlıdır. Ateroskleroz, kalp krizi ve felç gibi durumların başlıca nedenleri olan insan vücudundaki kolesterol seviyesini azaltmaya yardımcı olur.

Sağlığa yararlıdır
Biyotin, insan vücudu için en uygun sağlığın korunmasında vazgeçilmez roller oynayan bir dizi hayati bileşen için bir sentezleyici olarak kabul edilir. Örneğin, bu vitamin, uygun miktarda enerji elde etmek için glikozun işlenmesinde yardımcı olur. Ayrıca vücuttaki yağ asitleri ve amino asitlerin sentezine de yardımcı olur.

Kan şekerini kontrol eder
Biyotinin kandaki uygun şeker seviyelerini muhafaza etmede yardımcı olduğu kanıtlanmış bir gerçektir, ki bu diyabet hastası insanlar için kesinlikle iyi bir haberdir. İnsan vücudundaki insülini düzenlenmesine yardımcı olur, bu da sıklıkla şeker hastalığına yol açabilen kan şekeri düzeylerinde dalgalanma riskini azaltır.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650

Yeme Bozuklukları ve TSSB Nedir ve Nasıl İlişkilidir?
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve yeme bozuklukları sıklıkla birlikte görülür. Yeme bozukluğu olan kişilerde genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu veya obsesif kompulsif bozukluk (OKB) gibi başka psikolojik olumsuzluklar da olabilir. Aslında, yeme bozukluğu olan birçok bireyde, yeme bozukluğundan önceki süreçte anksiyete bozukluğu olma ihtimali fazladır.

Travma sonrası stres bozukluğu ve Yeme Bozuklukları
Travma sonrası stres bozukluğu(TSSB) nedir?
Bir kişi travmatik bir olay yaşadığında ve daha sonra bu olayın ardından büyük zorluk çekdiğinde TSSB tanısı yapılır.
Bir TSSB tanısı, kişinin rahatsız edici anıları, kâbusları, olayın hatırlanmasını önleme, olayla ilgili olumsuz düşünceler veya duyguları, konsantre olma zorluğunu, sürekli anksiyeteyi ve olaydan bu yana artan fizyolojik uyarılmayı içeren semptomlara sahip olmasını gerektirir. Bu belirtiler bir ay veya daha uzun süre devam edebilir.

Yeme Bozuklukları Nedir?
Yeme bozuklukları yemeyi etkileyen, sağlık ve sosyal işlevselliği ciddi biçimde bozan karmaşık bir haldir.



En yaygın yeme bozuklukları şunlardır:

Binge yeme bozukluğu (BED): Kontrolden çıkarak yüksek miktar yemek yeme alışkanlığı

Bulimia nervoza: Bu yemeğin etkisine karşı koymak için tasarlanmış davranışlarla değişen, yüksek miktarlarda yemek yeme alışkanlığı



Anoreksiya nervoza: Kilo alma korkusu nedeniyle kişinin enerji ihtiyacına yetecek kadar beslenmesi

Bunlar ayrıca, en çok TSSB ile ilişkili olarak incelenen üç tip yeme bozukluğudur.

Travma Nedir?
Travma geniş bir deneyimi işaret eder. Başlangıçta yeme bozuklukları sıklıkla araştırılmış ve çocukluktaki cinsel istismarla bağlantılı olduğuna inanılırken, travma tanımı, duygusal istismar, duygusal ve fiziksel ihmal, alay ve zorbalık gibi diğer çocukluk kaynakları da dahil olmak üzere birçok mağduriyet biçimini içerecek şekilde genişletilmiştir.

Tecavüz, cinsel taciz ve saldırı gibi yetişkin deneyimlerinin yanı sıra, doğal afetler, motorlu taşıt kazaları ve savaşları da içerebilir.

TSSB Travma ile Nasıl İlişkili?
Herkes herhangi bir yaşta TSSB yaşayabilir. Travma geçiren herkes TSSB geliştirmez – aslında, çoğu insan travmatik bir olay yaşayabilir fakat bu bozukluğu geliştirmeden devam edebilecektir.

Diğerleri bazı davranışları veya TSSB’nin geçici semptomlarını sergileyecek, fakat asla bozukluğu geliştirmeyeceklerdir.



Bazı faktörler travmayı takiben kişinin TSSB geliştirme olasılığını artırabilir – bunlar travma tipini, yaşanan travmaların sayısını, anksiyete ve depresyonla ilgili önceki sorunları, yetersiz sosyal desteği ve genetik yatkınlığı içerebilir.

Yeme Bozuklukları ve TSSB
Çocukluk çağı cinsel istismarı da dahil olmak üzere travma, yeme bozuklukları için “nonspesifik” bir risk faktörüdür – spesifik olmayan birtakım diğer psikiyatrik bozukluklardan da önce gelebilir.

Yeme bozukluğu olan kişilerde TSSB oranları ile ilgili çalışmalar tam net olmamakla birlikte oranlar aşağıdaki gibidir:

Bulimia nervoza ile kadınlar: yüzde 37-40
Yatalak Kadınlar: Yüzde 21-26
Anoreksiya nervozalı kadınlar: yüzde 16
Bulimia nervoza olan erkekler: yüzde 66
BED’li Erkekler: Yüzde 24

TSSB oranları genellikle anoreksiya-binge / purge alt tipi de dahil olmak üzere, bingeing ve perging semptomları olan yeme bozukluğu vakalarında daha yüksek bulunmuştur.



Yeme bozukluğu olan kişilerde daha yüksek TSSB insidansı ile ilgili farklı teoriler vardır. Bir teori, travmanın vücut imajını veya benlik algısını doğrudan etkilemesi ve bir kişinin gelecekteki zararlardan kaçınmak için vücut şeklini değiştirmeye çalışmasıdır.

Bir diğeri ise travma maruziyetinin duygusal düzensizliğe (duygusal tepkileri yönetmede zorluk) yol açmasıdır; bu da TSSB, borderline kişilik bozukluğu ve madde kullanım bozuklukları gibi çeşitli psikopatoloji risklerini artırabilir. Bu modelde, yemek yeme bozukluğundan etkilenen kişinin yoğun TSSB semptomlarını yönetmesi veya uyuşturması için bir girişim olduğuna inanılmaktadır. Bunu başardıklarında, yeme bozukluğu davranışları güçlendirilir.

Yeme Bozuklukları Psikolojik Tedavi ile Geçer mi?
Her durumda çoklu psikiyatrik durumlar birlikte ortaya çıktığında, tedavi daha karmaşık hale gelir. Bu kesinlikle TSSB ve yeme bozuklukları için doğru olabilir.

TSSB’li bir yeme bozukluğu hastası, sağlayıcısına güvenmekte veya başkalarının tedaviyi dikte etmesine izin vermede daha fazla zorlanabilir. Yeme bozukluklarına yönelik tedavi genellikle yemek yeme bozukluğunu kabul etmeyi içerir.

Hem TSSB hem de yeme bozukluğu olan hastaları tedavi etmek için spesifik yöntemler olmasa bile etkili tedaviler mevcuttur. Hem TSSB hem de yeme bozuklukları, düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiyi anlamaya odaklanan bir bilişsel davranışçı terapi (CBT) ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Psikoterapi, TSSB için önde gelen tedavidir. TSSB için önde gelen kanıta dayalı terapilerin bazıları şunlardır:

Bilişsel İşleme Terapisi (CPT), travma hakkında uyuşmayan inançlarınızı nasıl yeniden değerlendireceğinizi öğretir.
Uzamış Maruziyet Terapisi (PE), duygularla yüzleşmeyi ve travma hakkında konuşmayı öğretir.

Travma Odaklı BDT (TF-CBT) çocuklar ve ergenler için tasarlanmıştır ve travmayı nasıl anlayacağını, işlediğini ve nasıl üstesinden gelineceğini öğretir.



Göz Hareketi Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR), hızlı göz hareketleri yaparken bir kişinin travmayı işlemesine ve anlamasına yardımcı olur. Bu tedavi daha tartışmalı olmaya eğilimlidir, çünkü göz hareketlerinin hastanın maruz kalma sürecinin üzerinde ve ötesinde iyileşmeye katkıda bulunup bulunmadığı belirsizdir.

Psikoterapi aynı zamanda yeme bozuklukları için ön tedavidir. Gelişmiş bilişsel terapi (CBT-E), yetişkin yeme bozukluklarının tedavisi için en büyük kanıtı olan protokoldür. Sorunlu düşüncelere meydan okumaya yardımcı olan değişen davranışlara odaklanır.

Birlikte ortaya çıkan yeme bozuklukları ve TSSB’nin tedavisinde, tedavinin sırayla mı (önce yeme bozukluğu tedavisi ile mi, yoksa ilk önce TSSB tedavisi ile mi), veya eş zamanlı / entegre olarak mı (yeme bozukluğu ve TSSB için verilen tedavi) aynı fikirde olduğu konusunda bir fikir birliği yoktur.)

Bir hasta yeme bozukluğu nedeniyle tıbbi olarak kararsız ise, bu sorunlar iyileşene kadar yeme bozukluğu tedavisi görmelidir. Bazen, bir durumun tedavisi diğer durumun tedavisinin daha etkili olmasına yardımcı olabilir. Örneğin, bir hasta olumsuz duyguları önlemek için yeme bozukluğu davranışları kullanıyorsa, TSSB tedavisi etkili olmayabilir.

Bununla birlikte, ardışık tedavi ile ilgili sorunlardan biri, bir bozukluğun tedavi edilmesinin bazen diğerini kötüleştirebilmesidir. Bu, her iki bozukluğun iyileşmesini önleyen kendi kendini besleyen bir döngüye neden olabilir.

Yeme bozukluğu olan bir hastada ağrılı travma anıları yaşanıyorsa, olumsuz duyguları hissetmekten kaçınmak için davranışları arttırabilir ve bu kaçınma TSSB’lerinin korunmasına yardımcı olur. Aksine, eşzamanlı tedavi, her iki problemin aynı anda ele alınmasında etkili olabilir, ancak TSSB ve yeme bozuklukları için entegre bir tedavi protokolü yoktur.

Tedavi planlamasındaki diğer bir karar, daha önce bahsedilen kanıta dayalı TSSB tedavilerinden hangisinin kullanılması gerektiğidir. Sonuçlar dört tedavi oldukça benzerdir. Hem TSSB hem de yeme bozukluğu olan kişiler için hangisinin en etkili olabileceğini bilmek çoğu zaman zordur. Bazı profesyoneller, CPT’nin CBT-E ile en yakın şekilde hizalanabileceğine işaret etmişlerdir, bu yüzden entegre bir tedavi, her ikisinin de yönlerini birleştirebilir.

Duygu bozukluğu ve yüksek riskli davranışlarla daha fazla sorun yaşayan hastalarda, TSSB tedavisi için bir diyalektik davranış terapisi (DBT) formu, DBT-PE’dir. Bu tedavi, DBT ile uzun süreli maruz kalmayı birleştirir. Bu yeni bir tedavi yöntemidir ve yeme bozuklukları olan hastalarla DBT-PE hakkında henüz herhangi bir çalışma yapılmamıştır, ancak bazı profesyoneller yeme bozukluğu ve TSSB hastaları için iyi bir seçenek olabileceğine inanmaktadır.

TSSB tedavisine ne zaman başlanacağı konusunda yeme bozuklukları olan hastalar için aşağıdaki kriterler önerilmiştir:

Hasta hazır olduğunu gösterir.
Hasta yeterince beslenmiştir.
Yeme bozukluğu belirtileri nispeten kontrol altındadır.
Hasta, olumsuz duyguları tolere etmek için yeterli yeteneği göstermektedir.
İlginizi Çekebilir:Korkuyu Yenmek için Benzersiz Psikolojik Tavsiyeler
TSSB ve yeme bozukluğu olan hastalar kapsamlı bir değerlendirme yapmalıdır. Bazı hastalar tedavide erken dönemde travmatik olayları ortaya çıkarmakta rahat hissetmeyebilirler, bu nedenle değerlendirme devam eden bir süreç olmalıdır. Terapistleri yeme bozukluğu ile TSSB arasındaki ilişkiyi anlamalarına yardımcı olacak bir vaka formülasyonu geliştirmeli ve farklı rahatsızlıklara ne zaman ve hangi sırayla hitap edeceğine rehberlik etmelidir.

Bir yeme bozukluğu belirtileri ve ayrıca bir travma hikayeniz varsa, yalnız olmadığınızı bilin! Yardım almak ve tedavilere açık olmaya çalışmak önemlidir. Bu korkutucu olsa da, iyileşme sürecinizde önemli bir ilk adım olabilir.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Elisa Testi Nedir: Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hakkında Her Şey
Elisa Testi Nedir?
ELISA veya EIA olarak da adlandırılan bir enzim bağlı immünosorbent testi, kanınızdaki antikorları tespit eden ve ölçen bir testtir. Elisa testi, belirli bulaşıcı hastalıklarla ilgili antikorlarınız olup olmadığını belirlemek için kullanılabilir. Antikorlar, vücudunuzun antijen olarak adlandırılan zararlı maddelere tepki olarak ürettiği proteinlerdir.

Elisa Testi Hangi Hastalıkların Tanısında Kullanılır
AIDS’e neden olan HIV
Lyme hastalığı
Pernisiyöz anemi
Benekli ateş
Rotavirüs
Skuamöz hücre karsinoması
Frengi
Toksoplazmozis
Suçiçeği ve zona neden olan varicella-zoster virüsü
Zika virüsü
Daha fazla derinlemesine testler yapılmadan önce ELISA sıklıkla bir tarama aracı olarak kullanılır. Yukarıdaki koşulların belirtilerini veya semptomlarını yaşıyorsanız bir doktor bu testi önerebilir.

Elisa Testi nasıl yapılır?
ELISA testi basit ve basittir. Muhtemelen bir onay formu imzalamanız gerekecektir ve doktorunuz testi yapmanın nedenini açıklamalıdır.



ELISA testi, kanınızın bir örneğini almayı içerir. Birincisi, bir doktor kolunuzu antiseptik ile temizleyecektir. Ardından, basınç oluşturmak ve damarlarınızın kanla şişmesine neden olmak için kolunuzun etrafına bir turnike veya bant uygulanacaktır. Sonra, küçük bir kan örneği çizmek için damarlarınızdan birine iğne yerleştirilecektir. Yeterli kan alındığında, iğne çıkarılacak ve iğnenin bulunduğu kolunuza küçük bir bandaj yerleştirilecektir. Kan akışını azaltmak için iğnenin birkaç dakika boyunca yerleştirildiği yerde baskı yapması istenecektir.

Bu prosedür nispeten ağrısız olmalı, ancak bittikten sonra kolunuz biraz atlayabilir.

Kan örneği analiz için bir laboratuvara gönderilecektir. Laboratuarda, bir teknisyen numuneyi, test edilmekte olduğunuz koşulla ilgili spesifik antijeni içeren bir petri kabına ekleyecektir. Kanınız antijene karşı antikorlar içeriyorsa, ikisi birlikte bağlanacaktır. Teknisyen bunu petri kabına bir enzim ekleyerek ve kanın ve antijenin nasıl tepki verdiğini gözlemleyerek kontrol edecektir.



Eğer yemeğin içeriği renk değiştirirse, durumunuz olabilir. Enzim nedenleri ne kadar değişirse teknisyenin antikorun varlığını ve miktarını belirlemesi sağlanır.



Herhangi bir risk var mı?
Bu testle ilişkili çok az risk var. Bunlar şunları içerir:

enfeksiyon
baygın hissetmek
morarma
normalden daha fazla kanama
Geçmişte kan vermekte güçlük çekiyorsanız, kolayca çürüyseniz veya hemofili gibi bir kanama bozukluğuna sahipseniz, testten önce doktorunuza bildirdiğinizden emin olun.
Elisa Testi Sonuçları ve Anlamı
Test sonuçları nasıl rapor edilir, analizi yapan laboratuvara göre değişir. Ayrıca, test edilmekte olduğunuz koşula bağlıdır. Doktorunuz sonuçlarınızı ve ne anlama geldiğini tartışmalıdır. Bazen, olumlu bir sonuç, bu koşulun olmadığı anlamına gelir.

Yanlış pozitif ve yanlış negatifler oluşabilir. Yanlış pozitif sonuç, aslında yapmadığınız bir durumun olduğunu gösterir. Yanlış negatif sonuç, gerçekte yaptığınız bir durumun olmadığını gösterir. Bu nedenle, birkaç hafta içinde tekrar ELISA’yı tekrarlamanız istenebilir veya doktorunuz sonuçları doğrulamak veya reddetmek için daha hassas testler isteyebilir.

Elisa Testi Ek Bilgiler
Testin kendisi nispeten basit olmasına rağmen, sonuçları beklemek ya da HIV gibi koşullar için taranmak çok kaygıya neden olabilir. Kimsenin sınava girmeye zorlayamayacağını hatırlamak önemlidir. Bu gönüllüdür. Olumlu HIV sonuçlarının rapor edilmesi için eyaletinizdeki yasaları veya sağlık kuruluşunun politikasını anladığınızdan emin olun.

Testi sağlayıcınızla görüşün. Muhtemel bulaşıcı hastalıkları teşhis
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Esansiyel Amino Asitler Nedir, Yararları Nelerdir?
Genellikle proteinlerin yapı taşları olarak adlandırılan amino asitler, vücudunuzda kritik rol oynayan bileşiklerdir.

Proteinlerin inşası ve hormonların ve nörotransmiterlerin sentezi gibi hayati süreçler için esansiyel amino asitler gereklidir.

Ayrıca atletik performansı artırmak veya ruh halini iyileştirmek için doğal bir yol olarak ek olarak alınabilirler.



Bu makalede, nasıl işledikleri, olası besin kaynakları ve ek tüketim yararları da dahil olmak üzere, esansiyel amino asitler hakkında bilmeniz gereken her şey anlatılmaktadır.

Temel Amino Asitler Nedir?
Amino asitler, değişken bir yan zincir grubuyla birlikte, azot, karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan organik bileşiklerdir.

Vücudunuzun büyümesi ve düzgün çalışması için 20 farklı amino aside ihtiyacı vardır. Bunların 20’si sağlığınız için önemli olsa da, sadece dokuz amino asit zorunlu olarak sınıflandırılmaktadır.



Bunlar histidin, izolösin, lösin, lisin, metionin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valindir.

Non-amino asitlerden farklı olarak, esansiyel amino asitler vücudunuz tarafından üretilemezler bu yüzden beslenme ile elde edilmelidir.

Esansiyel amino asitlerin en iyi kaynakları et, yumurta ve kümes hayvanları gibi hayvansal proteinlerdir.

Protein yediğinizde, daha sonra kas inşa etmek ve bağışıklık sistemini düzenlemek gibi çeşitli süreçlerle vücudunuza yardımcı olmak için kullanılan amino asitlere bölünür.

Şartlı Temel Amino Asitler
Şartlı olarak zorunlu olarak sınıflandırılan birkaç nonessential amino asit vardır.

Bunlar sadece hastalık ya da stres gibi belirli koşullar altında gerekli kabul edilir.

Örneğin, argininin gereksiz olduğunu düşünmesine rağmen, vücudunuz kanser gibi bazı hastalıklarla savaşırken talepleri karşılayamaz.

Bu nedenle, vücudunuzun ihtiyaçlarını belirli durumlarda karşılamak için arginin diyet yoluyla takviye edilmeli.

Amino Asitlerin Vücudunuzdaki Rolleri
Dokuz temel amino asit, vücudunuzda bir dizi önemli ve çeşitli işler gerçekleştirir:

1. Fenilalanin: Fenilalanin, nörotransmiterler tirozin, dopamin, epinefrin ve norepinefrin için bir öncüdür. Protein ve enzimlerin yapısı ve işlevi ile diğer amino asitlerin üretiminde ayrılmaz bir rol oynar.



2.Valin: Valin, üç dallı zincirli amino asitlerden biridir, yani moleküler yapısının bir tarafına dallanmış bir zincire sahiptir. Valin, kas büyümesini ve rejenerasyonu uyarmaya yardımcı olur ve enerji üretiminde rol alır.

3. Treonin: Threonine, cilt ve bağ dokusunun önemli bileşenleri olan kolajen ve elastin gibi yapısal proteinlerin başlıca bir parçasıdır. Yağ metabolizmasında ve bağışıklık fonksiyonunda da rol oynar.

4. Tryptophan: Sıklıkla uyuşukluğa neden olmakla birlikte, triptofanın birçok başka işlevi vardır. Uygun nitrojen dengesini korumak için gereklidir ve iştahınızı, uykunuzu ve ruh halinizi düzenleyen bir nörotransmitter olan serotonin için bir öncüdür.

5. Metionin: Metionin, metabolizma ve detoksifikasyonda önemli bir rol oynar. Aynı zamanda doku büyümesi ve sağlığınız için hayati olan çinko ve selenyum minerallerinin emilmesi için gereklidir.

6.Lösin: Valin gibi, lösin protein sentezi ve kas onarımı için kritik olan bir dallı zincirli amino asittir. Ayrıca kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur, yara iyileşmesini uyarır ve büyüme hormonları üretir.

7. İzolösin: Üç dallı zincirli amino asitlerin sonuncusu olan izolösin, kas metabolizmasında rol oynar ve kas dokusunda yoğun şekilde yoğunlaşır. Bağışıklık fonksiyonu, hemoglobin üretimi ve enerji düzenlemesi için de önemlidir.



8.Lizin: Lizin, protein sentezi, hormon ve enzim üretimi ve kalsiyum emiliminde önemli rol oynar. Enerji üretimi, bağışıklık işlevi ve kolajen ve elastin üretimi için de önemlidir.

9.Histidin: Histidin, immün yanıt, sindirim, cinsel işlev ve uyku-uyanıklık döngüleri için hayati olan bir nörotransmitter olan histamin üretmek için kullanılır. Sinir hücrelerinizi çevreleyen koruyucu bir bariyer olan miyelin kılıfını korumak kritik öneme sahiptir.

Gördüğünüz gibi, esansiyel amino asitler birçok yaşamsal sürecin merkezinde yer almaktadır.

Amino asitlerin kas gelişimi ve onarımındaki rolleri en çok bilinen özelliği olmasına rağmen, vücudumuz onlardan daha fazla yarar sağlamaktadır.

Bu nedenle, esansiyel amino asit eksiklikleri, sinir, üreme, bağışıklık sistemi ve sindirim sisteminiz de dahil olmak üzere tüm vücudunuzu olumsuz etkileyebilir.

Esansiyel Amino Asit Takviye Kullanmanın Sağlığa Faydaları
Esansiyel amino asitler geniş bir gıda dizisinde bulunurken, ek formda konsantre dozlar alınması çeşitli sağlık yararları ile ilişkilendirilmiştir.

Ruh ve Uyku Geliştirmeye Yardımcı Olabilir
Triptofan, vücudunuzda bir nörotransmiter gibi davranan bir kimyasal olan serotonin üretimi için gereklidir.

Serotonin ruh hali, uyku ve davranışların önemli bir düzenleyicisidir.

Düşük serotonin düzeyleri depresif duygudurum ve uyku bozukluğu ile ilişkilendirilirken, birçok çalışma, triptofan ile takviye etmenin depresyon belirtilerini azaltabileceğini, duygudurumu artırabildiğini ve uykuyu iyileştirebileceğini göstermiştir.

60 yaşlı kadın üzerinde yapılan 19 günlük bir çalışmada, günde 1 gram triptofanın bir plaseboya kıyasla daha fazla enerji ve mutluluk artışı sağladığı bulunmuştur.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nedir, Belirtileri ve Tedavisi
Herkes hayatının belli bir döneminde kendini endişeli hissedebilir. Bu normal bir duygu. Örneğin, bir test yapmadan önce ya da önemli bir karar vermeden önce veya işte bir sorunla karşı karşıya kaldığınızda gergin hissedebilirsiniz. Kaygı bozukluğu ise farklıdır. Böyle bir durumda kendinizi normal bir gerginliğe göre daha rahatsız hissedeceksinizdir. Bu tarz bir rahatsızlıkta normal yaşamınıza devam etmeniz de zorlaşacaktır.

Anksiyete rahatsızlığı olan insanlar için endişe ve korku, sürekli ve bunaltıcıdır. Fakat tedavi ile, birçok insan bu duyguları yönetebilir ve tatmin edici bir hayata geri dönebilir.

Kaygı Bozuklu (Anksiyete) Türleri
Anksiyete bozukluğunun bir çok türü bulunmaktadır:



Panik atak
Rastgele gelen grevleri hissediyorsun. Bir panik atak sırasında, ayrıca ter, göğüs ağrısı ve çarpıntı hissedebilirsiniz (alışılmadık derecede güçlü veya düzensiz kalp atışları). Bazen boğulduğunuzu veya kalp krizi geçirdiğini hissedebilirsiniz.

Sosyal anksiyete bozukluğu
Sosyal fobi olarak da adlandırılan bu, gündelik sosyal durumlar hakkında ezici bir endişe ve öz-bilinç hissetmenizdir. Seni yargılayan ya da utanılacak ya da alay konusu olan başkaları hakkında düzeltiyorsun.

Özel fobiler
Yükseklikler veya uçuş gibi belirli bir nesne veya durumdan korkuyorsunuz. Korku, uygun olanın ötesine geçer ve sıradan durumlardan kaçınmanıza neden olabilir.
Genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu. Aşırı, gerçekçi olmayan endişe ve gerginlikle ya da az sebeple hissedersiniz.



Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Belirtileri
Tüm anksiyete bozuklukları bazı genel semptomları taşı:

Panik, korku ve huzursuzluk
Uyku sorunları
Sakin ve hala kalmamak
Soğuk, terli, uyuşuk veya karıncalanma elleri veya ayakları
Nefes darlığı
Kalp çarpıntısı
Kuru ağız
Mide bulantısı
Gergin kaslar
Baş dönmesi
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nedenleri
Araştırmacılar anksiyete bozukluklarını neyin getirdiğini tam olarak bilmiyorlar. Akıl hastalığının diğer formları gibi, beyninizdeki ve çevresel stresinizdeki değişiklikler ve hatta genleriniz de dahil olmak üzere bir şeylerin birleşiminden kaynaklanırlar. Bozukluklar ailelerden kaynaklı olabilir. Hissettiğiniz korku ve diğer duygular, beyninizden bulunan farklı semptomlara bağlı olabilir.

Kaygı Bozukluğu(Anksiyete)Teşhisi Nasıl Konur?
Semptomlarınız varsa doktorunuz sizi muayene edecek ve tıbbi geçmişinizi soracaktır. Semptomlarınıza neden olabilecek tıbbi hastalıkları dışlamak için testler yapabilir. Hiçbir laboratuar testi anksiyete bozukluklarını spesifik olarak teşhis edemez.

Doktorunuz, nasıl hissettiğinize dair herhangi bir tıbbi sebep bulamıyorsa, sizi bir psikiyatrist, psikolog veya başka bir akıl sağlığı uzmanına yollayabilir. Bu doktorlar size bir çok soru soracak, endişe bozukluğuna sahip olup olmadığınızı öğrenmek için araç ve testler kullanacaklar.

Doktorunuz sizi teşhis ederken semptomlarınızın ne kadar süre ve ne kadar yoğun olduğunu düşünecektir. Ayrıca, semptomların normal aktivitelerinizi yapmanıza engel olup olmadığını da kontrol eder.

Kaybı Bozukluğu Tedavileri
Kaygı bozukluğu yaşayanların çoğu aşağıdaki tedavi yöntemlerinden bir veya bir kaçına başvurmaktadır:

İlaçlar: Birçok antidepresan, anksiyete bozuklukları için işe yarayabilir. Bunlar essitalopram (Lexapro) ve fluoksetin (Prozac) içerir. Diğer tedavilerin daha iyi çalışmasına yardımcı olmak için bazı antikonvülsan ilaçlar (tipik olarak epilepsi için alınır) ve düşük doz antipsikotik ilaçlar eklenebilir. Anksiyolitikler de anksiyeteyi azaltan ilaçlardır. Örnekler alprazolam (Xanax) ve klonazepamdır (Klonopin). Panik atakların yanı sıra sosyal veya yaygın kaygı bozukluğu için reçete edilirler.

Psikoterapi: Bu, ruhsal hastalığa duygusal tepkiyi ele alan bir danışma türüdür. Bir akıl sağlığı uzmanı, anksiyete bozukluğunuzu nasıl anlayacağınız ve nasıl ele alacağınız hakkında konuşarak size yardımcı olur.

Bilişsel davranışçı terapi: Bu terapi, derin kaygı veya paniği tetikleyen düşünce kalıplarını ve davranışlarını nasıl tanıyacağınızı ve değiştireceğinizi öğreten belli bir psikoterapi türüdür.

İlginizi Çekebilir: Sürekli Uyku Hali
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nasıl Yenilir?
Bu ipuçları, anksiyete belirtilerinizi kontrol etmenize veya azaltmanıza yardımcı olabilir:

Kahve, çay, kola, enerji içecekleri ve çikolata gibi kafein içeren yiyecek ve içecekleri azaltın. Kafein ruh halini değiştirici bir ilaçtır ve anksiyete bozukluklarının semptomlarını daha da kötüleştirebilir.

Doğru yiyin, egzersiz yapın ve daha iyi uyuyun. Koşu ve bisiklete binme gibi aerobik egzersizler, stres yaratan ve ruh halinizi iyileştiren beyin kimyasallarını serbest bırakmanıza yardımcı olur.
Uyku sorunları ve anksiyete bozukluğu çoğu zaman el ele gider. İyi dinlenmeyi bir öncelik haline getirin. Rahatlatıcı bir yatmadan rutin izleyin. Hala uyumada sorun yaşıyorsanız doktorunuzla konuşun.

Herhangi bir reçetesiz ilaç veya bitkisel ilaç kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danışınız. Birçoğunda anksiyete belirtilerini daha da kötüleştiren kimyasallar bulunur.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Biotin Nedir ve Nelerde Bulunur?
Biotin, vücudun proteinleri metabolize etmesine ve glukozu işlemesine yardımcı olan suda çözünebilen bir B kompleksi vitaminidir. B7 vitamini veya vitamin H olarak da bilinir.

Biotin veya B7 vitamininin sağlığa yararları arasında metabolizmayı güçlendirmesi, doku onarımı, sağlıklı bir cilt ve kilo kaybı bulunur. Ayrıca kalp problemleri, saç kıran, parkinson hastalığı, rett sendromu ve vajinal mantar rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Biotin ayrıca gen regülasyonunda ve hücre sinyalizasyonunda da rol oynar ve sağlıklı saçlar, tırnaklar ve deri ile ilişkilidir. Gebe kadınlarda ve karaciğer sağlığı için gelişmekte olan bebek için önemlidir.



Biotin suda çözünür olduğu için, vücutta depolanmaz. Bununla birlikte, biotin, bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilebilir, bir besin takviyesi olarak alınır veya belirli yiyeceklerden elde edilebilir.

Biotin – B7 Vitamini Nedir?
Biotin olarak da bilinen B7 vitamini, insan vücudundaki enerjiyi çıkarmaya yarayan, çeşitli metabolik reaksiyonlar için bir katalizördür. Suda çözünmesi nedeniyle, bu vitamin düzenli olarak vücudumuzda azalır ve vücudun sürekli ihtiyacı vardır. Özellikle diyet yapanlarda, biotin eksikliği görünebilir. Bu durum da size sağlık sorunu olarak dönebilir. Bu sebeple B7 vitamini içeren gıdaları mümkün olduğunca diyetinize dahil etmeniz önerilir.

Biyotin Eksikliği Belirtileri
Biotin eksikliği sonucunda, yorgunluk, depresyon, kaslarda ağrı, saç dökülmesi, depresyon ve anemi gibi bir takım belirtiler görülebilir. Bunların dışında, iştah kaybı, dermatit ve kepek gibi farklı belirtiler de vardır. En ciddi semptomlar, bebeklerde nörolojik bozukluklar ve kısıtlı büyümeyi içerir.



Biotin Nelerde Bulunur?


Çeşitli gıdalar b7 vitamini içermesine rağmen bu gıdaların çoğunda aşırı miktarda b7 vitamini bulunmaz. Günlük biyotin ihtiyacınızı karşılamak ve sağlıklı yaşam için bu besinlerden birden fazlasını diyetinize dahil etmeniz gerekmektedir.

Yüksek miktarda biotin bulunan besinler:

Kepekli ekmek
Karaciğer
Yer fıstığı
Maya
Tam buğday ekmeği
Çedar peyniri
Somon
Avokado
Ahududu
Muz
Mantarlar
Karnıbahar
Yumurta sarısı
Biotinin Sağlığa Faydaları
B7 vitamininin vücudumuza bir çok faydası bulunmaktadır. Bu faydalar aşağıda belirtilmiştir.

Metabolizmayı artırır
Biotin, daha önce bahsedildiği gibi, yağlar, proteinler ve karbonhidratlar gibi önemli besinlerin metabolizmaya enerji sağlayan birtakım metabolik reaksiyonları kontrol etmek için bir katalizör olarak kabul edilir. Bu süreçler, insan vücudunun düzgün bir şekilde çalışabilmesi ve iyi durumda kalması için rutin olarak gerçekleştirilmesi açısından çok önemlidir.

Cilt bakımı
Biotin, cildinizi ve saç sağlığınızı iyi korumak için önemlidir. Tırnaklarınızın sağlıklı görünmesi için de önemlidir. Ayrıca cildinizin renginin canlanmasına ve parlamasına da yardımcı olmaktadır. .

Doku Bakımı
Biotin, herhangi bir hasar durumunda kas dokularının büyümesine ve korunmasına yardımcı olur ve bu dokuları onarır. Aynı zamanda, kemik iliğinin optimal büyümesi ile birlikte sinir sistemi dokularının düzgün çalışmasını sağlar.

Kilo kaybı
Biyotin, insan vücudundan fazla yağın azaltılmasında ve sağlıklı kilo oluşumuna katkı sağlar. Obeziteden muzdarip insanlara genellikle doktorlar tarafından, günlük diyet planlarında, b7 vitamini bakımından zengin olan yiyecekleri eklemeleri tavsiye edilir.

Kalbi korur
B7 vitamini kalbin düzgün çalışmasını sağlamak için yararlıdır. Ateroskleroz, kalp krizi ve felç gibi durumların başlıca nedenleri olan insan vücudundaki kolesterol seviyesini azaltmaya yardımcı olur.

Sağlığa yararlıdır
Biyotin, insan vücudu için en uygun sağlığın korunmasında vazgeçilmez roller oynayan bir dizi hayati bileşen için bir sentezleyici olarak kabul edilir. Örneğin, bu vitamin, uygun miktarda enerji elde etmek için glikozun işlenmesinde yardımcı olur. Ayrıca vücuttaki yağ asitleri ve amino asitlerin sentezine de yardımcı olur.

Kan şekerini kontrol eder
Biyotinin kandaki uygun şeker seviyelerini muhafaza etmede yardımcı olduğu kanıtlanmış bir gerçektir, ki bu diyabet hastası insanlar için kesinlikle iyi bir haberdir. İnsan vücudundaki insülini düzenlenmesine yardımcı olur, bu da sıklıkla şeker hastalığına yol açabilen kan şekeri düzeylerinde dalgalanma riskini azaltır.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Elisa Testi Nedir: Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hakkında Her Şey
Elisa Testi Nedir?
ELISA veya EIA olarak da adlandırılan bir enzim bağlı immünosorbent testi, kanınızdaki antikorları tespit eden ve ölçen bir testtir. Elisa testi, belirli bulaşıcı hastalıklarla ilgili antikorlarınız olup olmadığını belirlemek için kullanılabilir. Antikorlar, vücudunuzun antijen olarak adlandırılan zararlı maddelere tepki olarak ürettiği proteinlerdir.

Elisa Testi Hangi Hastalıkların Tanısında Kullanılır
AIDS’e neden olan HIV
Lyme hastalığı
Pernisiyöz anemi
Benekli ateş
Rotavirüs
Skuamöz hücre karsinoması
Frengi
Toksoplazmozis
Suçiçeği ve zona neden olan varicella-zoster virüsü
Zika virüsü
Daha fazla derinlemesine testler yapılmadan önce ELISA sıklıkla bir tarama aracı olarak kullanılır. Yukarıdaki koşulların belirtilerini veya semptomlarını yaşıyorsanız bir doktor bu testi önerebilir.

Elisa Testi nasıl yapılır?
ELISA testi basit ve basittir. Muhtemelen bir onay formu imzalamanız gerekecektir ve doktorunuz testi yapmanın nedenini açıklamalıdır.



ELISA testi, kanınızın bir örneğini almayı içerir. Birincisi, bir doktor kolunuzu antiseptik ile temizleyecektir. Ardından, basınç oluşturmak ve damarlarınızın kanla şişmesine neden olmak için kolunuzun etrafına bir turnike veya bant uygulanacaktır. Sonra, küçük bir kan örneği çizmek için damarlarınızdan birine iğne yerleştirilecektir. Yeterli kan alındığında, iğne çıkarılacak ve iğnenin bulunduğu kolunuza küçük bir bandaj yerleştirilecektir. Kan akışını azaltmak için iğnenin birkaç dakika boyunca yerleştirildiği yerde baskı yapması istenecektir.

Bu prosedür nispeten ağrısız olmalı, ancak bittikten sonra kolunuz biraz atlayabilir.

Kan örneği analiz için bir laboratuvara gönderilecektir. Laboratuarda, bir teknisyen numuneyi, test edilmekte olduğunuz koşulla ilgili spesifik antijeni içeren bir petri kabına ekleyecektir. Kanınız antijene karşı antikorlar içeriyorsa, ikisi birlikte bağlanacaktır. Teknisyen bunu petri kabına bir enzim ekleyerek ve kanın ve antijenin nasıl tepki verdiğini gözlemleyerek kontrol edecektir.



Eğer yemeğin içeriği renk değiştirirse, durumunuz olabilir. Enzim nedenleri ne kadar değişirse teknisyenin antikorun varlığını ve miktarını belirlemesi sağlanır.



Herhangi bir risk var mı?
Bu testle ilişkili çok az risk var. Bunlar şunları içerir:

enfeksiyon
baygın hissetmek
morarma
normalden daha fazla kanama
Geçmişte kan vermekte güçlük çekiyorsanız, kolayca çürüyseniz veya hemofili gibi bir kanama bozukluğuna sahipseniz, testten önce doktorunuza bildirdiğinizden emin olun.
Elisa Testi Sonuçları ve Anlamı
Test sonuçları nasıl rapor edilir, analizi yapan laboratuvara göre değişir. Ayrıca, test edilmekte olduğunuz koşula bağlıdır. Doktorunuz sonuçlarınızı ve ne anlama geldiğini tartışmalıdır. Bazen, olumlu bir sonuç, bu koşulun olmadığı anlamına gelir.

Yanlış pozitif ve yanlış negatifler oluşabilir. Yanlış pozitif sonuç, aslında yapmadığınız bir durumun olduğunu gösterir. Yanlış negatif sonuç, gerçekte yaptığınız bir durumun olmadığını gösterir. Bu nedenle, birkaç hafta içinde tekrar ELISA’yı tekrarlamanız istenebilir veya doktorunuz sonuçları doğrulamak veya reddetmek için daha hassas testler isteyebilir.

Elisa Testi Ek Bilgiler
Testin kendisi nispeten basit olmasına rağmen, sonuçları beklemek ya da HIV gibi koşullar için taranmak çok kaygıya neden olabilir. Kimsenin sınava girmeye zorlayamayacağını hatırlamak önemlidir. Bu gönüllüdür. Olumlu HIV sonuçlarının rapor edilmesi için eyaletinizdeki yasaları veya sağlık kuruluşunun politikasını anladığınızdan emin olun.

Testi sağlayıcınızla görüşün. Muhtemel bulaşıcı hastalıkları teşhis etmenin, tedaviye başlamanın ve diğerlerini enfeksiyondan korumanın ilk adımı olduğunu unutmayın.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Esansiyel Amino Asitler Nedir, Yararları Nelerdir?
Genellikle proteinlerin yapı taşları olarak adlandırılan amino asitler, vücudunuzda kritik rol oynayan bileşiklerdir.

Proteinlerin inşası ve hormonların ve nörotransmiterlerin sentezi gibi hayati süreçler için esansiyel amino asitler gereklidir.

Ayrıca atletik performansı artırmak veya ruh halini iyileştirmek için doğal bir yol olarak ek olarak alınabilirler.



Bu makalede, nasıl işledikleri, olası besin kaynakları ve ek tüketim yararları da dahil olmak üzere, esansiyel amino asitler hakkında bilmeniz gereken her şey anlatılmaktadır.

Temel Amino Asitler Nedir?
Amino asitler, değişken bir yan zincir grubuyla birlikte, azot, karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan organik bileşiklerdir.

Vücudunuzun büyümesi ve düzgün çalışması için 20 farklı amino aside ihtiyacı vardır. Bunların 20’si sağlığınız için önemli olsa da, sadece dokuz amino asit zorunlu olarak sınıflandırılmaktadır.



Bunlar histidin, izolösin, lösin, lisin, metionin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valindir.

Non-amino asitlerden farklı olarak, esansiyel amino asitler vücudunuz tarafından üretilemezler bu yüzden beslenme ile elde edilmelidir.

Esansiyel amino asitlerin en iyi kaynakları et, yumurta ve kümes hayvanları gibi hayvansal proteinlerdir.

Protein yediğinizde, daha sonra kas inşa etmek ve bağışıklık sistemini düzenlemek gibi çeşitli süreçlerle vücudunuza yardımcı olmak için kullanılan amino asitlere bölünür.

Şartlı Temel Amino Asitler
Şartlı olarak zorunlu olarak sınıflandırılan birkaç nonessential amino asit vardır.

Bunlar sadece hastalık ya da stres gibi belirli koşullar altında gerekli kabul edilir.

Örneğin, argininin gereksiz olduğunu düşünmesine rağmen, vücudunuz kanser gibi bazı hastalıklarla savaşırken talepleri karşılayamaz.

Bu nedenle, vücudunuzun ihtiyaçlarını belirli durumlarda karşılamak için arginin diyet yoluyla takviye edilmeli.

Amino Asitlerin Vücudunuzdaki Rolleri
Dokuz temel amino asit, vücudunuzda bir dizi önemli ve çeşitli işler gerçekleştirir:

1. Fenilalanin: Fenilalanin, nörotransmiterler tirozin, dopamin, epinefrin ve norepinefrin için bir öncüdür. Protein ve enzimlerin yapısı ve işlevi ile diğer amino asitlerin üretiminde ayrılmaz bir rol oynar.



2.Valin: Valin, üç dallı zincirli amino asitlerden biridir, yani moleküler yapısının bir tarafına dallanmış bir zincire sahiptir. Valin, kas büyümesini ve rejenerasyonu uyarmaya yardımcı olur ve enerji üretiminde rol alır.

3. Treonin: Threonine, cilt ve bağ dokusunun önemli bileşenleri olan kolajen ve elastin gibi yapısal proteinlerin başlıca bir parçasıdır. Yağ metabolizmasında ve bağışıklık fonksiyonunda da rol oynar.

4. Tryptophan: Sıklıkla uyuşukluğa neden olmakla birlikte, triptofanın birçok başka işlevi vardır. Uygun nitrojen dengesini korumak için gereklidir ve iştahınızı, uykunuzu ve ruh halinizi düzenleyen bir nörotransmitter olan serotonin için bir öncüdür.

5. Metionin: Metionin, metabolizma ve detoksifikasyonda önemli bir rol oynar. Aynı zamanda doku büyümesi ve sağlığınız için hayati olan çinko ve selenyum minerallerinin emilmesi için gereklidir.

6.Lösin: Valin gibi, lösin protein sentezi ve kas onarımı için kritik olan bir dallı zincirli amino asittir. Ayrıca kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur, yara iyileşmesini uyarır ve büyüme hormonları üretir.

7. İzolösin: Üç dallı zincirli amino asitlerin sonuncusu olan izolösin, kas metabolizmasında rol oynar ve kas dokusunda yoğun şekilde yoğunlaşır. Bağışıklık fonksiyonu, hemoglobin üretimi ve enerji düzenlemesi için de önemlidir.



8.Lizin: Lizin, protein sentezi, hormon ve enzim üretimi ve kalsiyum emiliminde önemli rol oynar. Enerji üretimi, bağışıklık işlevi ve kolajen ve elastin üretimi için de önemlidir.

9.Histidin: Histidin, immün yanıt, sindirim, cinsel işlev ve uyku-uyanıklık döngüleri için hayati olan bir nörotransmitter olan histamin üretmek için kullanılır. Sinir hücrelerinizi çevreleyen koruyucu bir bariyer olan miyelin kılıfını korumak kritik öneme sahiptir.

Gördüğünüz gibi, esansiyel amino asitler birçok yaşamsal sürecin merkezinde yer almaktadır.

Amino asitlerin kas gelişimi ve onarımındaki rolleri en çok bilinen özelliği olmasına rağmen, vücudumuz onlardan daha fazla yarar sağlamaktadır.

Bu nedenle, esansiyel amino asit eksiklikleri, sinir, üreme, bağışıklık sistemi ve sindirim sisteminiz de dahil olmak üzere tüm vücudunuzu olumsuz etkileyebilir.

Esansiyel Amino Asit Takviye Kullanmanın Sağlığa Faydaları
Esansiyel amino asitler geniş bir gıda dizisinde bulunurken, ek formda konsantre dozlar alınması çeşitli sağlık yararları ile ilişkilendirilmiştir.

Ruh ve Uyku Geliştirmeye Yardımcı Olabilir
Triptofan, vücudunuzda bir nörotransmiter gibi davranan bir kimyasal olan serotonin üretimi için gereklidir.

Serotonin ruh hali, uyku ve davranışların önemli bir düzenleyicisidir.

Düşük serotonin düzeyleri depresif duygudurum ve uyku bozukluğu ile ilişkilendirilirken, birçok çalışma, triptofan ile takviye etmenin depresyon belirtilerini azaltabileceğini, duygudurumu artırabildiğini ve uykuyu iyileştirebileceğini göstermiştir.

60 yaşlı kadın üzerinde yapılan 19 günlük bir çalışmada, günde 1 gram triptofanın bir plaseboya kıyasla daha fazla enerji ve mutluluk artışı sağladığı bulunmuştur.

İlginizi çekebilir:Ketojenik Diyet ile Sağlıklı Zayıflama
Egzersiz performansını artırabilir
Üç dallı zincirli esansiyel amino asit, yorgunluğu hafifletmek, atletik performansı arttırmak ve egzersiz sonrası kasların iyileşmesini sağlamak için yaygın olarak kullanılmaktadır.

Direnç eğitimli 16 sporcuda yapılan bir çalışmada, dallı zincirli amino asit takviyeleri bir plaseboya göre daha iyi performans ve kas düzelmesi ve kas ağrılarının azalmasıdır.



Sekiz çalışmanın yakın tarihli bir derlemesi, dallı zincirli amino asitlerle desteklenmenin, kasın iyileşmesini desteklemede ve aşırı egzersizden sonra ağrıyı azaltmada daha üstün olduğunu bulmuştur.

Ek olarak, 12 hafta boyunca günde 4 gram lösin almak, yeni spora başlayan erkeklerde güç performansını arttır, bu da esansiyel amino asitlerin sporcu olmayanlara da fayda sağlayabileceğini gösterir.

Kas Kaybını Önleyebilir
Kas kaybı, özellikle yetişkinlerde uzun süreli hastalıkların yan etkisidir.

Esansiyel amino asitlerin kas yıkımını önlediği ve yağsız vücut kütlesini koruduğu gözlemlenmiştir.

Kilo Kaybını Destekleyebilir
Bazı insan ve hayvan çalışmaları, dallı zincirli esansiyel amino asitlerin, yağ kaybını uyarmada etkili olabildiğini göstermiştir.

Örneğin, spor ile uğraşan 36 erkek üzerinde yapılan sekiz haftalık bir çalışma, günlük 14 gram zincirli amino asitli takviye almaları ile, peynir altı suyu proteini veya spor içeceğine kıyasla vücut yağ yüzdesini önemli ölçüde azalttığını belirlenmiştir.

Bununla birlikte, dallı zincirli amino asitler ve kilo kaybı arasındaki potansiyel bağlantıyı araştıran diğer çalışmalar tutarsızdır. Bu amino asitlerin kilo kaybını destekleyip desteklemediğini belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır

Sıçanlarda yapılan bir çalışmada,% 4’lük ek lösin içeren bir diyetin vücut ağırlığını ve yağını azalttığı gösterilmiştir.

Bununla birlikte, dallı zincirli amino asitler ve kilo kaybı arasındaki potansiyel bağlantıyı araştıran diğer çalışmalar tutarsızdır. Bu amino asitlerin kilo kaybını destekleyip desteklemediğini belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır

Gıda Kaynakları ve Önerilen Alımlar
Vücudunuz esansiyel amino asitler üretemediğinden, diyetiniz yoluyla sağlanmalıdır.

Neyse ki, birçok yiyecek, günlük ihtiyaçlarınızı karşılamanızı kolaylaştırarak, esansiyel amino asitlerden zengindir.



Dokuz esansiyel amino asidi içeren gıdalar, tam proteinler olarak adlandırılır.

Komple protein kaynakları şunları içerir:

Et
Deniz ürünleri
Kümes hayvanları
Yumurtalar
Günlük Ürünler
Soya, kinoa ve karabuğday, dokuz temel amino asidi içeren bitki bazlı besinlerdir ve bu proteinleri de tam protein kaynaklarıdır.

Fasulye ve sert kabuklu yemiş gibi diğer bitki kaynaklı proteinler, temel amino asitlerden bir veya daha fazlasından yoksun oldukları için eksik protein kaynağı olarak kabul edilir.

Bununla birlikte, bitki temelli bir diyet uyguluyorsanız, her gün çeşitli bitki proteinleri yediğiniz sürece tüm gerekli amino asitlerin doğru şekilde alınmasını sağlayabilirsiniz.

Örneğin, fasulye, kabuklu yemişler, tohumlar, kepekli tahıllar ve sebzeler gibi çeşitli tamamlanmamış proteinleri seçmek, hayvansal ürünleri diyetinizden çıkarmayı seçseniz bile, gerekli amino asit ihtiyaçlarınızın karşılanmasını sağlayabilir.

Sonuç olarak;

Tam olarak amino asit takviyesi almak için gereken dokuz temel amino asit vardır: histidin, izolösin, lösin, lizin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valin.

Protein sentezi, doku onarımı ve besin emilimi gibi işlevler için hayati önem taşırlar.

Bazıları kas kaybını önleyebilir ve ruh halini, uykuyu, sporcu performansını ve kilo kaybını olumlu etkileyebilir.

Neyse ki, bu hayati bileşimler, hayvan ve bitki temelli birçok gıdada bulunur ve günlük ihtiyaçlarınızı sağlıklı ve dengeli bir diyetle karşılamanıza yardımcı olur
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nedir, Belirtileri ve Tedavisi
Herkes hayatının belli bir döneminde kendini endişeli hissedebilir. Bu normal bir duygu. Örneğin, bir test yapmadan önce ya da önemli bir karar vermeden önce veya işte bir sorunla karşı karşıya kaldığınızda gergin hissedebilirsiniz. Kaygı bozukluğu ise farklıdır. Böyle bir durumda kendinizi normal bir gerginliğe göre daha rahatsız hissedeceksinizdir. Bu tarz bir rahatsızlıkta normal yaşamınıza devam etmeniz de zorlaşacaktır.

Anksiyete rahatsızlığı olan insanlar için endişe ve korku, sürekli ve bunaltıcıdır. Fakat tedavi ile, birçok insan bu duyguları yönetebilir ve tatmin edici bir hayata geri dönebilir.

Kaygı Bozuklu (Anksiyete) Türleri
Anksiyete bozukluğunun bir çok türü bulunmaktadır:



Panik atak
Rastgele gelen grevleri hissediyorsun. Bir panik atak sırasında, ayrıca ter, göğüs ağrısı ve çarpıntı hissedebilirsiniz (alışılmadık derecede güçlü veya düzensiz kalp atışları). Bazen boğulduğunuzu veya kalp krizi geçirdiğini hissedebilirsiniz.

Sosyal anksiyete bozukluğu
Sosyal fobi olarak da adlandırılan bu, gündelik sosyal durumlar hakkında ezici bir endişe ve öz-bilinç hissetmenizdir. Seni yargılayan ya da utanılacak ya da alay konusu olan başkaları hakkında düzeltiyorsun.

Özel fobiler
Yükseklikler veya uçuş gibi belirli bir nesne veya durumdan korkuyorsunuz. Korku, uygun olanın ötesine geçer ve sıradan durumlardan kaçınmanıza neden olabilir.
Genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu. Aşırı, gerçekçi olmayan endişe ve gerginlikle ya da az sebeple hissedersiniz.



Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Belirtileri
Tüm anksiyete bozuklukları bazı genel semptomları taşı:

Panik, korku ve huzursuzluk
Uyku sorunları
Sakin ve hala kalmamak
Soğuk, terli, uyuşuk veya karıncalanma elleri veya ayakları
Nefes darlığı
Kalp çarpıntısı
Kuru ağız
Mide bulantısı
Gergin kaslar
Baş dönmesi
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nedenleri
Araştırmacılar anksiyete bozukluklarını neyin getirdiğini tam olarak bilmiyorlar. Akıl hastalığının diğer formları gibi, beyninizdeki ve çevresel stresinizdeki değişiklikler ve hatta genleriniz de dahil olmak üzere bir şeylerin birleşiminden kaynaklanırlar. Bozukluklar ailelerden kaynaklı olabilir. Hissettiğiniz korku ve diğer duygular, beyninizden bulunan farklı semptomlara bağlı olabilir.

Kaygı Bozukluğu(Anksiyete)Teşhisi Nasıl Konur?
Semptomlarınız varsa doktorunuz sizi muayene edecek ve tıbbi geçmişinizi soracaktır. Semptomlarınıza neden olabilecek tıbbi hastalıkları dışlamak için testler yapabilir. Hiçbir laboratuar testi anksiyete bozukluklarını spesifik olarak teşhis edemez.

Doktorunuz, nasıl hissettiğinize dair herhangi bir tıbbi sebep bulamıyorsa, sizi bir psikiyatrist, psikolog veya başka bir akıl sağlığı uzmanına yollayabilir. Bu doktorlar size bir çok soru soracak, endişe bozukluğuna sahip olup olmadığınızı öğrenmek için araç ve testler kullanacaklar.



Doktorunuz sizi teşhis ederken semptomlarınızın ne kadar süre ve ne kadar yoğun olduğunu düşünecektir. Ayrıca, semptomların normal aktivitelerinizi yapmanıza engel olup olmadığını da kontrol eder.

Kaybı Bozukluğu Tedavileri
Kaygı bozukluğu yaşayanların çoğu aşağıdaki tedavi yöntemlerinden bir veya bir kaçına başvurmaktadır:

İlaçlar: Birçok antidepresan, anksiyete bozuklukları için işe yarayabilir. Bunlar essitalopram (Lexapro) ve fluoksetin (Prozac) içerir. Diğer tedavilerin daha iyi çalışmasına yardımcı olmak için bazı antikonvülsan ilaçlar (tipik olarak epilepsi için alınır) ve düşük doz antipsikotik ilaçlar eklenebilir. Anksiyolitikler de anksiyeteyi azaltan ilaçlardır. Örnekler alprazolam (Xanax) ve klonazepamdır (Klonopin). Panik atakların yanı sıra sosyal veya yaygın kaygı bozukluğu için reçete edilirler.

Psikoterapi: Bu, ruhsal hastalığa duygusal tepkiyi ele alan bir danışma türüdür. Bir akıl sağlığı uzmanı, anksiyete bozukluğunuzu nasıl anlayacağınız ve nasıl ele alacağınız hakkında konuşarak size yardımcı olur.

Bilişsel davranışçı terapi: Bu terapi, derin kaygı veya paniği tetikleyen düşünce kalıplarını ve davranışlarını nasıl tanıyacağınızı ve değiştireceğinizi öğreten belli bir psikoterapi türüdür.

İlginizi Çekebilir: Sürekli Uyku Hali
Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nasıl Yenilir?
Bu ipuçları, anksiyete belirtilerinizi kontrol etmenize veya azaltmanıza yardımcı olabilir:

Kahve, çay, kola, enerji içecekleri ve çikolata gibi kafein içeren yiyecek ve içecekleri azaltın. Kafein ruh halini değiştirici bir ilaçtır ve anksiyete bozukluklarının semptomlarını daha da kötüleştirebilir.

Doğru yiyin, egzersiz yapın ve daha iyi uyuyun. Koşu ve bisiklete binme gibi aerobik egzersizler, stres yaratan ve ruh halinizi iyileştiren beyin kimyasallarını serbest bırakmanıza yardımcı olur.
Uyku sorunları ve anksiyete bozukluğu çoğu zaman el ele gider. İyi dinlenmeyi bir öncelik haline getirin. Rahatlatıcı bir yatmadan rutin izleyin. Hala uyumada sorun yaşıyorsanız doktorunuzla konuşun.

Herhangi bir reçetesiz ilaç veya bitkisel ilaç kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danışınız. Birçoğunda anksiyete belirtilerini daha da kötüleştiren kimyasallar bulunur.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Amenore (Adet Görememe) Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
Amenore Nedir?
Amenore, kadınlarda menstruasyonun olmamasıdır – bir veya daha fazla cevapsız adet dönemini ifade eder. Üst üste en az üç adet adet dönemi kaçırmış olan kadınlarda, 15 yaşına kadar adet göremeyen kızlarda görülebilir.

Amenore en yaygın nedeni ise hamileliktir. Amenore diğer nedenleri üreme organları veya hormon seviyelerini düzenleyen bezleri ile ilgili sorunları içerir. Altta yatan durumun tedavisi genellikle hastalığını tedavisini kolaylaştırır.

Amenore Belirtileri
İlk işaret adet düzensizliği veya tamamen adet görememedir. Amenore nedenine bağlı olarak, dönemlerin yokluğu ile birlikte diğer belirtiler veya semptomlar yaşayabilirsiniz, örneğin:



Sütlü meme deşarj
Saç kaybı
Baş ağrısı
Vizyon değişiklikleri
Aşırı yüz saç
Pelvik ağrısı
Akne
Ne zaman doktora görünmek gerekir?
Üst üste en az üç adet adet dönemini kaçırdıysanız veya bir adet dönemi geçirmediyseniz ve 15 yaş ve üzerindeyseniz doktorunuza danışın.

Amenore Nedenleri;
Kadın üreme organları
Kadın üreme sistemi


Amenore çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bazıları bir kadının hayatı boyunca normaldir, diğerleri ise ilacın yan etkisi veya tıbbi bir problemin işareti olabilir.

Doğal amenore
Yaşamınızın normal seyri sırasında, doğal nedenlerle amenore yaşayabilirsiniz, örneğin:



Gebelik
Emzirme
Menopoz
Doğum Kontrolü
Doğum kontrol hapı alan bazı kadınların dönemleri olmayabilir. Oral kontraseptifler durduktan sonra bile, düzenli yumurtlama ve menstruasyon dönüşünden önce biraz zaman alabilir. Enjekte edilen veya implante edilen kontraseptifler, bazı tip intrauterin cihazlarda olduğu gibi amenore neden olabilir.

İlaçlar
Bazı ilaçlar, bazı türler de dahil olmak üzere adet dönemlerinin durmasına neden olabilir:

Antipsikotikler
Kanser kemoterapisi
Antidepresanlar
Tansiyon ilaçları
Alerji ilaçları
Yaşam tarzı faktörleri
Bazen yaşam tarzı faktörleri amenore’e katkıda bulunur, örneğin:

Düşük vücut ağırlığı
Aşırı derecede düşük vücut ağırlığı – normal ağırlıkta yaklaşık yüzde 10 – vücudunuzda birçok hormonal fonksiyonu durdurur, potansiyel olarak yumurtlamayı durdurabilir. Anoreksiya veya bulimia gibi bir yeme bozukluğu olan kadınlar, bu anormal hormonal değişiklikler nedeniyle sıklıkla periyodları durdururlar.

Aşırı egzersiz
Bale gibi sıkı eğitim gerektiren aktivitelere katılan kadınlar, adet dönemlerini kesintiye uğratabilir. Düşük vücut yağları, stres ve yüksek enerji harcaması da dahil olmak üzere, sporcularda dönemlerin kaybına katkıda bulunmak için birçok faktör bir araya gelmektedir.

Stres
Zihinsel stres, hipotalamusun işleyişini geçici olarak değiştirebilir – beyninizin menstruasyon döngüsünü düzenleyen hormonları kontrol eden bir alanı. Ovulasyon ve menstruasyon sonuç olarak durabilir. Düzenli adet dönemleri genellikle stresiniz azaldıktan sonra devam eder.

Hormonal dengesizlik
Birçok tıbbi sorun türü aşağıdakiler dahil hormonal dengesizliğe neden olabilir:

Polikistik over sendromu (PCOS)
PCOS normal menstrüel dönemde görülen dalgalanan seviyelerden ziyade nispeten yüksek ve sürekli hormon seviyelerine neden olur.

Tiroid bozukluğu
Aşırı aktif tiroid bezi (hipertiroidizm) veya az aktif tiroid bezi (hipotiroidizm) amenore dahil olmak üzere adet düzensizliğine neden olabilir.

Hipofiz tümörü
Hipofiz bezindeki kansersiz (benign) bir tümör, menstrüasyonun hormonal regülasyonunu engelleyebilir.

Prematüre menopoz
Menopoz genellikle 50 yaş civarında başlar. Fakat bazı kadınlar için yumurtalık kaynağı 40 yaşından önce azalır ve menstürasyon durur.

Yapısal sorunlar
Cinsel organlarla ilgili problemler de amenore neden olabilir. Örnekler şunları içerir:

Rahim yara izi
Asherman sendromu, rahmin iç yüzeyinde skar dokusunun oluştuğu bir durumdur, bazen bir dilatasyon ve küretaj (D & C), sezaryen veya rahim fibroidleri için tedaviden sonra ortaya çıkabilir. Uterin skarlaşması, uterus kaplamasının normal birikmesini ve dökülmesini önler.

Üreme organlarının eksikliği
Kimi zaman fetus gelişimi sırasında ortaya çıkan sorunlar, rahim, serviks veya vajina gibi üreme sisteminin büyük bir kısmı olmadan doğmuş bir kıza yol açar. Üreme sistemi normal olarak gelişmediğinden, adet döngüsüne sahip olamaz.
Vajinanın yapısal anormalliği. Vajinanın tıkanması, görünür menstrüel kanamayı önleyebilir. Vajinada uterus ve serviksten kan akışını engelleyen bir membran veya duvar bulunabilir.

Amenore Riskini Artıracak Faktörler
Aile öyküsü
Ailenizdeki diğer kadınlar amenore yaşadıysa, problem için bir yatkınlık almış olabilirsiniz.
Yeme bozuklukları. Anoreksiya veya bulimia gibi bir yeme bozukluğunuz varsa, amenore gelişmesi riski daha yüksektir.

Atletik Eğitim
Zorlu atletik antrenman, amenore riskini artırabilir.

Amenorenin Etkileri
Kısırlık
Eğer yumurtlama ve adet dönemlerine sahip değilseniz, hamile kalamazsınız.

Osteoporoz
Amenore ile birlikte az östrojen seviyeleri, kemiklerinizin zayıflaması – osteoporoz riskine de sebep olabilir.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Tiroid Belirtileri, Tedavisi ve Testleri ile İlgili Bilmeniz Gerekenler
Tiroid belirtileri, boyundaki Adem elması altında bulunan tiriod olarak adlandırılan küçük bir bezde ortaya çıkar. Tiroid, vücutta kullanılan oksijen miktarını arttırmak ve yeni proteinler üretmek için hücreleri uyaran hormon, tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) serbest bırakır. Bu hormonların salınımını kontrol ederek, tiroid, vücudunuzun organlarının çoğunun metabolik hızını belirler.

Tiroid bezi beyindeki hipofiz bezi tarafından yapılan tiroid uyarıcı hormon (TSH) tarafından düzenlenir. Normal olarak, vücuttaki tiroid hormon seviyeleri yüksek olduğunda, TSH üretimini “durdurur” ve daha fazla T4 ve T3 yapmayı durdururlar.

Tiroid bezi ya (hipotiroidizm) ya da aşırı aktif (hipertiroidizm) hale geldiğinde, sorunlar ortaya çıkar. Tiroid problemleri kadınlarda, erkeklerden daha yaygındır. Kanser tiroid bezinde de gelişebilir.



Tiroid belirtileri
Tiroid hastalıkları bazen uygunsuz TSH düzeylerinden kaynaklanır ya da tiroid bezindeki problemlerden kaynaklanabilir.

Hipotiroidizmin en yaygın nedeni, vücudun tiroid bezinin parçalarını tahrip eden antikorlar yaptığı bir otoimmün durum olan Hashimoto tiroiditidir. Cerrahi olarak çıkarılması ve bazı ilaçlar (örn., Amiodaron, lityum) ayrıca hipotiroidizme neden olabilir.

Hipotiroidizmin diğer nedenleri arasında hipofiz sorunları, hipotalamus sorunları ve iyot eksikliği bulunur. Bazı bebekler hipotiroidizm ile doğarlar – buna konjenital hipotiroidizm denir.



Hipertiroidizmin farklı nedenleri vardır. Graves hastalığı, hipertiroidizmin en yaygın nedenidir. Bu durum, bağışıklık sistemi tüm tiroid bezini uyaran bir antikor ürettiğinde ortaya çıkar; Bu aşırı aktiviteye ve daha yüksek tiroid hormon seviyelerine yol açar.

Hipertiroidizmin başka bir formuna toksik nodüler guatr veya toksik tiroid adenomu denir. Adenomlar, tiroid dokusundaki anormal nodüller, ihtiyaç duyulmadığında bile tiroid hormonlarını sürekli üretirler.

Hipofiz bezinin tiroit bezinin sürekli uyarılmasına neden olan çok fazla TSH oluşturması nedeniyle sekonder hipertiroidizm ortaya çıkar. Hipofiz tümörü TSH düzeylerinin yükselmesine neden olabilir. Daha seyrek olarak, hipofiz bezi tiroid hormonlarına duyarsız olur, artık yüksek seviyelere cevap vermez.

Hipertiroidizmin bir başka olası nedeni tiroidit denilen bir durumdur. Bu durum tiroid bezi iltihaplandığında ortaya çıkar. Tiroidit tipine bağlı olarak, bu hipotiroidizm tarafından takip edilebilecek geçici hipertiroidizme yol açabilir.

Dört tip tiroid kanseri vardır: papiller, foliküler, anaplastik ve medüller kanser. Bunlar baş, boyun veya göğüse radyasyon tedavisi ile ilişkilidir. Benign (kanserli olmayan) durumlar için radyasyon tedavisi artık bu alanlarda yapılmamakta, ancak geçmişte daha sık görülmüştür.

Diğer durumlarda, bir genetik mutasyon, tek başına veya diğer kanser türleriyle (örneğin, çoklu endokrin neoplazi, BRAF gen mutasyonları) birlikte tiroid kanseri ile ilişkili olabilir. Daha az sıklıkla, diğer kanserler, tiroid (örneğin lenfoma, meme kanseri) için metastaz yapabilirler.

Semptomlar ve Komplikasyonlar
Tiroid belirtileri sonucu ortaya çıkabilecek, hipotiroidizm kanda düşük seviyelerde T4 ve T3 ile sonuçlanır. Kanda yeterli T4 ve T3 olmaması, metabolizmanızın yavaşlamasına neden olur.

Ortak tiroid belirtileri şunlardır:

Kaba ve kuru saçlar
Karışıklık veya unutkanlık (genellikle yaşlılarda demans ile karıştırılır)
Kabızlık
Depresyon
Kuru, pullu cilt
Yorgunluk veya halsizlik hissi
Saç kaybı
Artmış adet akışı (kadın)
Soğuk sıcaklıklara karşı tahammülsüzlük
Sinirlilik
Kas krampları
Yavaş kalp hızı
Hipotiroidizm tedavi edilmezse, semptomlar ilerleyecektir. Nadiren, miksödem olarak adlandırılan ciddi bir hipotiroidizm formu gelişebilir. Miksödem belirtileri şunlardır:

Düşük vücut ısısı
Donuk zihinsel süreçler
Konjestif kalp yetmezliği, kalbin vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar kan pompalayamadığı bir durumdur.
Miksödem koma, enfeksiyon, soğuk hava, travma veya yatıştırıcı kullanımı gibi ek fiziksel streslere maruz kalan ciddi hipotiroidili kişilerde görülür. Semptomlar bilinç kaybı, nöbetler ve yavaş nefes almayı içerir.
Graves hastalığı, hipertiroidizmin yaygın semptomlarına ek olarak, genişlemiş tiroid bezinin yerinde boyunda (guatr) bir şişkinliğe neden olabilir. Ayrıca, gözlerin çıkmasına neden olabilir ve bu da çift görme ile sonuçlanabilir. Bazen, derideki kıvrımlar büyür.

İlginizi Çekebilir: Gebelikte Beslenme
Tiroid Tedavisi
Semptomlar çok farklı olabileceğinden, bunları tedavi etmede etkili olabilecek birçok tiroid bozukluğu tedavisi vardır. Tiroid bozukluğu tedavilerinin en sık görülenlerinden bazıları şunlardır:

İlaçlar: Sentetik hormonlar veya hormon inhibitörlerinin, sırasıyla hipotiroidizm veya hipertiroidizm semptomlarını kontrol etmede etkili oldukları gösterilmiştir. Ancak, bu ve diğer ilaçlar genellikle yan etkilerle birlikte gelir. Beta blokerleri tiroidi tedavi etmez ancak bazı hastalarda hızlı kalp atışı ve yüksek tansiyonu azaltabilir.



Cerrahi: Hipertiroidizm durumunda, doktorlar nadir durumlarda kısmi tiroidektomiyi önerebilirler. Bu prosedür hormonların aşırı üretimini azaltmak için bezin bir kısmını kaldırır. Bu seçenek, hastaların yaşamlarının geri kalanı boyunca sentetik hormonlar almasını ve bununla birlikte, ses kordonlarına ve kandaki kalsiyum seviyelerini düzenleyen bezlere zarar verme riskini taşımasını gerektirir.

Doğal tedaviler: Bu tedavi seçenekleri tiroid bozukluğunun her semptomuna cevap veremese de, masaj, akupunktur ve kiropraktik bakım gibi doğal tedaviler, bazı kişilerin sert kaslar ve eklem ağrısı gibi belirli semptomları hafifletmesine yardımcı olabilir. Bir fonksiyonel tıp programı ve diğer yaşam tarzı değişiklikleri, bazı kişilerin genel sağlıklarını iyileştirmelerine ve tiroid bozukluklarının bazı semptomlarını hafifletmelerine yardımcı olabilir. Bu tedavilerin yararları, reçetesiz satılan ilaçlardan daha az yan etki ve vücudun diğer bölümlerine zarar verme riski içermez.

Tiroid Testleri ve Seviyeleri


Tiroksin, Triiyodotironin ve TSH Seviyeleri
Tiroid bezinin ana görevi, T4 olarak da bilinen hormonu tiroksin üretmektir. Tiroit ayrıca üç iyodin molekülü olduğu için T3 olarak bilinen triiyodotironin hormonunu da üretir.

Beynin tabanındaki hipofiz bezi vücudunuzdaki hormon üretimini kontrol eder. Tiroid bezine, T4 ve T3’e ne kadar üreteceğini söyleyen tiroid stimüle edici hormondur. Kanınızdaki TSH düzeyi, hipofiz bezinin T4’ün tiroid bezinizden ne kadar isteyeceğini gösterir. TSH seviyeleriniz anormal derecede yüksekse, bu, düşük bir tiroid veya hipertiroidizme sahip olabileceğiniz anlamına gelebilir.



Normal olan, kan testinizin yapıldığı laboratuvar da dahil olmak üzere bir dizi faktöre bağlı olarak değişebilir. Çoğu laboratuvarda TSH için normal bir aralık, litre başına 0.4 mili ünite (mU / L) ila 4,0 mU / L’dir.

Tekrar testlerde TSH’niz 4.0 mU / L’den fazlaysa, muhtemelen hipertiroidiniz olabilir.

Doktorunuz ayrıca bir T4 testi de isteyebilir. Kanınızdaki T4’ün çoğu bir proteine yapışır ve ne zaman olursa olsun, hücrelerinize giremez. Ancak “serbest” olan T4 hücrelere girebilir. Bir kan testi ile serbest T4 seviyenizi ölçtürebilirsiniz.

Hipotiroidizm Testleri: Tedavi Başarısının Ölçümü
Hipotiroidizm günlük ilaçlarla tedavi edilir. Sentetik tiroid hormonu ilacı kullanmak T4 ve TSH seviyenizi normal aralıklarına getirebilir. Doğru dozda olduğunuzda, hiçbir semptomunuz olmamalıdır.

İlk ilaç almaya başladığınızda, doktorunuzun dozu ince ayar yapmak için kanınızı izlemesi gerekecektir.

Başladığınız doz, doktorunuzun sizin için en iyi olanı hakkında eğitimli tahmindir. Büyük olasılıkla yan etkilerden kaçınmak için mümkün olan en düşük doz, hızlı kalp atışı ve huzursuzluk içerebilir.

Hipotiroidizm için ilaç yavaş hareket eder ve vücudunuzun ayarlanması birkaç hafta sürebilir. TSH’niz hala yüksekse ve belirtileriniz 6 ila 10 hafta sonra azalmazsa, doktorunuz muhtemelen dozu artırır ve kanınızın test edilmesi gerekir.

Bu makale bilgilendirme amaçlı olup, tıbbi tavsiye için kesinlikle doktorunuza danışmanız gerekmektedir.
 
Üst