• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Ümitle Alt Yapı Futbol Hocalığı

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
alt yapıda futbol hocalığı yapmak

Futbol vizyonu: Bir uzman görüş alanı olarak, akademik ve teorik anlamda futbolu A’dan Z’ye bilmek gerekmektedir. Tüm hamleler, oyuncu değişiklikleri, takım dizilişleri gibi konularda, rakip takımı ve ligin genel görünümünü baz alarak belirlemek ve uygulamaya koymak bir futbol antrenöründe olması gereken niteliklerin başında gelir.
Sağlık ve anatomi bilgisi, muhakkak olmalıdır. Zira futbol antrenörü, idmanlarda hep takımının başında olacaktır. Fiziki özelliklerine göre oyuncularını sınıflandırıp futbolcunun direncine ve vücut sağlığına uygun kişisel antrenmanlar yaptırmalıdır. Eğer ki her oyuncuya aynı model idmanları yaptırırsa, çeşitli sakatlıklar ve yaralanmalar mevzu bahis olabilir. Bu nedenle bir futbol adamı durumu ve kişilere göre tercih yapabilecek vizyonda olmalıdır.
başarılı olabilmek için
oyuncu secimi
takım kadrosu oluşturma
takımın nasıl oynatılacagı
hedef ve hedeflere ulaşmak
istemek
mücadele
kazanmak
başarıda olması gerekenlerdir
 
  • Beğen
Tepkiler: Nur

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
alt yapı futbol maçları ve velilerimiz
Çocuklarının maçlarına gelen veliler çocuklarından daha heyecanlı oluyorlar. Çocuğu kart gördüğü zaman veya faul yapıldığı zaman veli hakeme bağırarak adeta 'tribünün tek reisi benim' diyor. Maçın kahramanı yıldız oyuncunun velisi olduğu zaman o kişinin değmeyin keyfine, dünyalar onun oluyor. Bazen takıma idmanlarda ya meyve ya da baklava dopingi yaparak takıma katkı yapıyor. Bunlar güzel ve tolere edilebilir şeyler...

Ama kimi zaman oluyor ki çocuğu kadroya alınmayan veli hemen soluğu antrenörün yanında alıyor, hemen 'Çocuğun lisansını alırım' diyor. Tamam veliler çocuklarının üstüne titriyor, onların iyiliğini istiyor ancak bazen istemeden çocuklarına kötülük yaptıklarını unutuyorlar. Kimi zaman görüyoruz sahada bir şey yokken tribünde veliler arasında olay çıkıyor yahut bir veli sahaya inip hakeme saldırıyor. Çocuğunu da yakıyor kulübü de. Türkiye de birçok yetenekli çocuğun, yeteneğinin parlamadan sönmesinin sebeplerinden biri ve en önemlisi bilinçsizce çocuğunu yetiştirmeye çalışan velilerdir. Çocuklarının eğitimlerini olumlu ya da olumsuz etkileyebilirler.

Her kategoriye ait farklı yaş dönemi sıkıntıları, okulda yaşanan olumsuzluklar, sosyal çevresindeki baskılar, başaramama korkusu, zamanını iyi geçirememe, can sıkıntısı gibi sorunlara bir de veliler eklenecektir.

Hangi veli sormuyor; ‘’Benim çocuğum neden oynamıyor? Neden daha az oynadı? ’’ diye! Antrenmanda ve müsabakalarda antrenörün verdiği kararlar, genel olarak veli tarafından eleştiriliyor, kimi zaman doğuştan antrenör olup takımın as kadrosunu kurmaya teşebbüs ediyorlar. Antrenör, velinin söyledikleri doğru olsa bile farklı yaklaşıyor, doğru futbol eğitimini alması gereken çocuk, hayatın tiyatrosunun birinci perdesini izliyor.

Çocuğunun yetenekli olduğunu anlayan bir veli, ''iyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu'' olmasını aşılamaya çalışan, onun için yeterlilik seviyesinde antrenmanlar yaptırarak gelişimine yardımcı olan kulüplerle çalıştırmak yerine, küçük yaşta büyük takımlara satmaya çalışan bir menajer gibi adeta...

Günümüzde, hatta hemen hemen her gün diyelim ve yapılan yanlışlıklara birkaç örnek verelim;
Altyapıya katılan çocuklarla birlikte, onlar kadar veliler de çalışmalara katılırlar. Çocuklarının etrafında sürekli dolanan ve ilgileri ile çocuklarını adeta boğan veliler, ilk önce kendi çocuğunu düşündüğü için ortaya çıkabilecek en küçük bir problem sırasında yönetici ve antrenör üzerinde baskı ve ısrarcı olurlar. .

çocuklarının arkadaşı gibi davranan. Antrenörün koyduğu kuralları hiçe sayarak, davranışları ile birçok sorun yaratırlar. Kuralları antrenörün haberi olmadan çiğnerler, antrenör olaydan haberdar olunca ne yapacağını şaşırır ve bu durum takım için ve özellikle antrenör için onarılamayacak sorunlar doğurur.

Çocuklarının en büyük taraftarı olan veliler her zaman çocuklarının ve takımının yanındadırlar. Çocuklarına iyi davranıldığı sürece yardımcı olurlar ve sorun yaratmazlar. Ancak, velilerinin çocuklarından beklentileri ile antrenörlerin beklentileri ayrıcalık gösterirse velilerin tutumları bir anda değişir. Genelde sorun velilerin antrenöre çocuklarının ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu ve beklentilerini söylemeleri ile başlar. Velilerin beklentilerini karşılamak her zaman zordur.Çocuklarına iyi davranılmazsa antrenör ve yöneticilere büyük sorunlar yaratırlar.Takıma veya kulübe maddi, manevi her türlü desteği sağlarlar. Bütün bu önemli katkılarına ve davranışlarına karşın kulüp yönetimi ile fikir ayrılığına düşerlerse bütün katkı ve yardımlarını keserler.

Tribünde oturup, engin bilgileri ile hakemlerin verdikleri birçok karara itiraz ettikleri gibi, antrenörlerin kararlarını da yüksek sesle acımasızca eleştirebilmektedirler. Ayrıca, çocuklarının özel ve spor hayatlarına o kadar çok müdahale edip kendi başlarına karar verme yeteneklerini engelledikleri gibi gelişmelerine de izin vermemektedirler. Bu gibi velilerin çocuklarının kendi kendilerini geliştirmelerine imkan yoktur.

Sinirli olan veliler daha ataktırlar ve doğrudan doğruya antrenörün veya yöneticinin karşısına dikilip söyleyeceklerini biraz da kibar olmayan tarzda yüzlerine söylerler. Oto parkta, restoranda yemekte hatta evlerinde hiçbir ayırım yapmadan söylerler. Hiçbir şeyi umursamazlar. Tek bildikleri şartlar ne olursa olsun kalabalıkta da olsa içindekileri kusmaktır. Sakinleştirmeye çalışmak hiç kolay olmasa da yine de o an için yapacakları görüşmenin zararlarını izah ederek ertesi gün için görüşmeye zorlamak en doğru karar olacaktır. Ertesi gün herkesin sakinleşmesinden ve doğruları bulmalarından sonra yapılacak görüşmenin sağlayacağı yarar çok daha fazla olacaktır.

Olmamız gereken . MODEL VELİ sağlıklı bir şekilde hem çocukları, hem kulübü ve hem de takımı desteklemektir. Bunu gerçekleştirmek için ilk adım, belirli kuralları ortaya koymak ve sezon öncesi velilerle yapılacak toplantılarla beklentileri belirlemektir. Ortaya konacak kurallara uymak hem veliler ve hem de antrenörler tarafından zorunlu olmalıdır.Böylelikle yaşanabilecek pek çok sorunun üstesinden gelinmesi çok kolaylaşacaktır
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
trübünde herkes hoca
maçlardan sonra pozisyonlar, maalesef dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar eleştiriye tabi tutuluyor. Daha iyi ve doğruyu görmek için eleştiriler olması gerekir ancak bunun kişilerin yaşamlarına girmesi doğru değil" Kimse dizindeki ekleme tekmeyi yiyen ve yerde acı içinde kıvranan futbolcunun yerine kendisini koymaz. İzleyicilerin ve taraftar kitlelerinin gözünde futbolcu, yüksek transfer paraları alan, buna karşı ayağına gelen topu gole çeviremeyen kişidir.Hocayı seven olur sevmeyen olur.Futbolcuyu seven olur sevmeyen olur.Ama bunların hepsi geçicidir.Geri tek ve daima kalıcı olan futbol kulüpleridir
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
SOKAKTA OYNANAN FUTBOL KÜLTÜRÜ
Sokak futbolu diye bir kültür vardı 2000lerin başına kadar. Ne güzel günlerdi o günler.. Kimileri sokakta oynardı futbolunu, kimileri en yakın okulun bahçesinde, kimileri boş bir arsada, şanslı olan bir grupta sokağındaki halı sahada..
Hep bir futbol kültürü vardı. Bu futbol kültürünün içinde; küfür vardı, saygı vardı, samimiyet vardı. Küfür derken de; aileye hiç bir zaman edilmezdi, bir sınırı vardı.
Sokaktaki futbolu çok özlüyoruz. O samimiyet hiç bir yerde yoktu.
Sokakta çalım atan, iyi şut çeken, kuvvetli olan kişiler Beckham, Pirlo ilan ediliyordu ve her maça çağrılırdı. Onlar gelirse maçta herkes cesaretli olur, onlar gelmezse havlu baştan atılırdı.
Şöyle bir durumda var; büyüklerin kadrosuna giren yaşça ufak bir kaç kişinin sevinci hiç bir şeye değişilmez. O küçükler kendini ispatlamak için her şeyi yaparlar, kan ter içinde kalırlar.
Ve sokaktaki maçlarda hiç bir hakem olmaz. Bu durumda da dürüstlük devreye giriyor. Sokakta futbol oynayan çoğu kişi dürüsttür, dürüst olmaya mecburdur. Sert bir müdahalede "Faul" denildiğinde; top ele alınır ve itiraz başlar. Fakat sonuç değişmez; faul denildiyse fauldür. En fazla "tamam, ağlama ya." denilip top boş bir alana atılır. Galiba en büyük problemlerimizden birisi sözde "gelişim" veya "büyüme" adına sürekli yeni ve farklı olanın peşinde koşarken, geride kalmış doğruları ve güzellikleri "eskimiş" olarak kabul edip unutmayı veya yok saymayı tercih ediyor olmamızdır.
Oysa iyi, doğru ve güzel olan şeyler eskise de değerinden bir şey kaybetmezler... Aksine daha da değerlenirler.
Bu durumda yapılması gereken aynısından inşa etmeye devam etmek ve mümkünse geliştirerek sürdürmeyi tercih etmektir.
İyi, doğru ve güzel olan zamanla eskir ama asla değersizleşmez. Olması gereken üzerine ilave ederek geliştirmek ve her neyse onu terk etmemektir.
Bunu öğrenebilseydik ve hayata geçirebilseydik şimdi kentlerimiz, eğitim sistemimiz, ilişkilerimiz, velhasıl hayata dair yaşantılarımızın büyük bölümü şimdikinden çok daha iyi olacaktı...
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
FUTBOLDA TAKIM PSKOLOJİSİ





BİR FUTBOL TAKIMININ SOSYAL PSİKOLOJİSİ
Futbol takımlarında grup olmaktan takım olmak özelliğinin kazanılması belki de en önemli süreçlerden birisidir. Bu nedenle grup olmaktan çıkıp takım olma aşamasına geçebilmek için antrenörün kendisine sorması gereken sorular ve yapması gereken bazı uygulamalar bulunmaktadır.


ANTERNÖR TAKIMIYLA BERABER ÇALIŞMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE ŞU SEKİZ SORUYA CEVAP ARAMALIDIR
1- Biz burada ne yapıyoruz? (Beceri, Kazanç, Eğlence, Performans vb.)
2-Her katılıma saygı duyarak takımın ilkelerini ve takımı nasıl organize etmeliyiz?
3-Antrenör, yardımcılar, kaptan, sağlık ekibi vb. ‘nin rolleri ne olacak?
4-Taraftar kimlerden oluşuyor ,onlara karşı sorumluluklarımız neler olacak?
5-Sorunlar karşısında nasıl bir çalışma kullanacağız?
6-Takım başarısı için hangi yolları deneyip birlikte çalışacağız?
7- Bu takımda olmakla ne tür faydalar elde ediyoruz?
8-(Üyelik, Performans, Ün, Kazanç, Eğlence vb.)
Nasıl ve Hangi koşullar altında takım oluruz?


BİR GRUP NASIL TAKIM OLUR
Takımlar bir anda oluşan topluluklar değildirler. Bir araya gelmiş bir grup yabancının oluşturduğu kümeden birlik içinde hareket eden, iyi koordine edilmiş bir grup oluşturmak biraz zaman alır ve grup üyeleri arasında etkili bir iletişim gerektirir. Grup üyeleri arasında etkili bir iletişim kurulmazsa, grubu iyi organize edilmiş bir takım haline getirmek mümkün olmayabilir.
Takım oluştuktan sonra birkaç evreden geçerek olgunlaşır. Yeni kurulmuş takımlarda başlangıçta takım üyeleri birbirini tanımak, takım içindeki rolleri ve uyulması gereken kuralları tespit etmek, iş bölümü yapmak ve grubun görevini tanımlamak gereği duyarlar. Bu şekilde kişiler düzenli bir şekilde işleyen bir bütünün parçası haline gelirler. Burada görev lidere düşmektedir, lider takımın hangi gelişim aşamasında olduğunu tespit etmeli, takım işleyişine yardımcı olacak tedbirler almalıdır.
Araştırmalar takımın belirli evrelerden geçerek olgunluğa ulaştıklarını ortaya koymaktadır. En yaygın olarak kullanılan sınıflamada dört evre mevcuttur. Her evrede grup liderlerini ve üyelerin bekleyen o evreye özgü sorunlar bulunmaktadır. Bu evreler; oluşum, Karmaşa, Biçimlenme, Başarma dönemleridir (Catwright& Zander 1968);





OLUŞUM DÖNEMİ
Oluşum dönemi tanışma ve yöneliş dönemidir. Üyeler bu evrede birbirlerine ısınmaya ve birbirlerini karakter yönünden tanımaya çalışırlar.
Bu dönemde belirsizlik çok yüksektir ve grup üyeleri resmi ve gayri resmi liderlerin otoritesini ve gücünü kabullenme eğilimindedirler. Üyeler ayrıca temel kuralların ne olduğunu ve kendilerinden ne beklendiğini öğrenip anlayıncaya kadar bağımlıdırlar.
Bu dönemde bireyler şu soruların cevaplarını ararlar; “Ben bu gruba ait miyim?”, “eğer öyleyse nasıl?”,Benim rolüm, pozisyonum nedir?” Kuruluş evresinde grup liderleri üyelere birbirleri ile tanışmak için zaman tanır ve üyelerin informal tartışma ortamına girmelerini teşvik eder.


KARIŞIKLI VEYA KARMAŞA DÖNEMİ
Bu dönem boyunca takım üyelerinin kişilikleri ön plana çıkar. Kişiler kendilerinden beklenenler ve takım içindeki rolleri konusunda daha bilinçlidirler.
Bu dönemin en önemli özelliği çatışma ve anlaşmazlıklardır. Üyeler takımların görevlerini farklı şekilde algılayabilirler. Ortak çıkarları bulunan alt gruplar arasında koordinasyon kurulabilir ya da bu alt gruplar arasında takımın genel kuralları ve bunlara nasıl ulaşılacağı konusunda çatışma yaşanabilir. Takım içinde bütünlük bulunmayabilir. Takım elemanları bu evreyi başarıyla atlatamazlarsa istenilen başarı seviyesini yakalayamaya bilirler ya da dağılabilirler.
Karmaşa dönemi boyunca, grup lideri her elemanı amacı gerçekleştirmek üzere yapılan faaliyetlerde aktif rol oynamaya teşvik etmeli, takım elemanları fikirlerini söylemeli, birbirleriyle tartışmalı takımın görevleri ve hedefleri konusundaki yanlış algılamaları ve belirsizlikleri ortadan kaldırmaya çalışmalıdırlar.


BİÇİMLEME (UYGULAMA) DÖNEMİ
Davranış biçimlerinin yerleşme dönemi olarak kabul edilecek bu evrede çatışmalar çözüme ulaştırılır ve takımda birlik ve uyum hakim duruma gelir.
Takım liderinin kim olduğu, gücün kimde olduğu ve takım elemanlarını rolleri hakkında fikir birliğine varılır. Üyeler birbirlerini tanırlar ve kabullenirler. Elemanlar arasında bir takım ruhu gelişir.
Takım lideri, takımda bütünlüğünün önemini vurgulamalı, takım kural ve değerlerinin tüm takım üyeleri tarafından bilinmesi ve benimsenmesini sağlamalıdır.




BAŞARMA (SONLANMA) DÖNEMİ
Başarma dönemi boyunca üzerinde en çok durulan konu, sorunların çözümü ve takımdan beklenilen görevlerin yerine getirilmesidir.
Elemanlar takımın amaçlarına ulaşması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışmalıdırlar. Birbirleriyle sürekli etkileşim halinde olmalı ve anlaşmazlıklara olgunlukla yaklaşarak çözümler aranmalıdır. Amacın gerçekleşmesini sağlayacak bütün sorunlar tek tek ele alınmalı ve çözümlenmelidir.
Bu dönem boyunca liderin görevi takımdan yüksek performans elde etmeye çalışmak olmalıdır.


ETKİLİ BİR TAKIM ATMOSFERİ YARATMA UYGULAMALARI
Takım başarısı tanımında, Başarı takımın kazanması değil oyuncuların çabası (eforu) ve süreç olarak ele alınmalıdır.
Sporcular birlikte öğrenmeye teşvik edilmelidir. Belirli bir beceriyi beraber çalışarak öğrenecekleri uygulama durumları yaratılmalıdır. Beceriler öğrenilirken sporcuların birbirleriyle işbirliği yapmalarına, birbirlerinin olumlu yönde etkilemelerine izin verilmelidir. Bu her sporcunun hem kendi hem de takım arkadaşları adına sorumlu olmalarını sağlayacaktır. Takımın ilerlemesinde daha çok sahiplik hissedeceklerdir.


Antrenörler yapabildiklerinin en iyisini yapmalı, her oyuncusunu bireysel olarak (oyuncuyu kendisiyle kıyaslamalı başkasıyla değil) gözlemeli ve ortaya koyduğu efor ve sürece göre oyuncusunu değerlendirmelidir.
Takımdaki her oyuncuya takım başarısı için gerekli olduğu hissettirilmelidir. Bu yıldız oyuncularla daha kolaydır çünkü onlar takım için ne kadar önemli olduklarını bilirler. Önemli olan diğer oyuncuların bunu kabullenmesidir


ETKİLİ BİR TAKIM ATMOSFERİ YARATMAK İÇİN
Çok çalışma ödüllendirilmeli,
Maç kazanıldığında değil bireysel performans arttığında oyuncu ödüllendirilmeli,
Sporcuların eksik olduğu becerileri geliştirilmeli,
Amaç, her antrenman ve maçta daha ileriye gitmek olmalı,
Oyuncular iyi çalıştırılmalı,
Oyuncuların eksiklerini gidermek için çok çalışmaları sağlanmalı,
Oyunculara, takımda önemli bir role sahip oldukları hissettirilmeli,
Bu takımda oynamaktan tüm oyuncular zevk almalı
YAPILAMALI;


ETKİLİ BİR TAKIM ATMOSFERİ YARATMAK İÇİN
Oyuncular hata yaptıkları zaman cezalandırılmamalı,
Oyuncular maç içindeki hataları yüzünden takımdan çıkartılmamalı,
Antrenman ve maçlarda oyunculara ayrıcalık yapılmamalı,
Bazı oyuncuları diğerlerine tercih ettiğiniz hissi verilmemeli,
Mimikler kullanılırken (kafa sallama, kaş çatma, gülümseme gibi) mümkün olduğu kadar oyuncuların bunları görmemesine dikkat edilmeli,
BUNLAR YAPILMAMALI;
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
futbolda takım olma

Futbol, topa oyuncuların vurduğu ama takımın oynadığı bir oyundur.
Futbolun belki de en güzel yanı hem tek tek bireysel yeteneklere dayanan oyunculardan kurulu olması hem de sıradan veya mücadeleci oyuncuların takım içinde ekip ruhuyla hareket ediyor olmasıdır. Oyuncunun becerisi eğer takımın kazanma oranını arttırıyorsa önemli ve değerlidir, tersi durumlarda ise en büyük yetenek, yenilginin de en büyük sorumlusu olabilir. Oyuncunun yeteneği oynadığı mevkideki başarısına göredir. Bir oyuncu her mevkide başarılı olamayacağı gibi aynı özellik veya becerilere sahip oyuncularla takım kurmakta aynı oranda başarılı olmayacaktır. Futbolcu bu noktada narsistik duyguları ile bu duygularını engelleyip takım için oynama noktasında gidip gelecektir. Topa vurup, golü atıp takımını kazandıranın kendisi olma ihtimali varken, daha iyi pozisyonda olan arkadaşına pas verip, onun kahraman olmasını sağlamak futbolcuyu gerilime sokacaktır. Bu aynı zamanda bireysel başarı ile takım başarısı arasındaki gerilimdir. Futbolcunun bu esnada doyum ile vazgeçme noktası arasındaki birkaç saniyelik sürede bu ruh haline bürünüp anksiyeteye girmesi futbolun güzel olduğu kadar zalim halini de gösterir. Kazanmak için kendinden vazgeçip, başka bir kişiliğe bürünmek ancak takım ruhunun etkisi ile olabilecek bir şeydir.

Bireysel Yetenek mi? Takım Oyunu mu?
İyi futbolcu, bireysel narsistik doyumunu erteleyebilen, ondan vazgeçebilen ve kendisinin ancak takım varsa var olduğuna inanabilendir. Messi’nin bu konuda söylediği; “Takım arkadaşlarım olmadan ben bir hiçim, onlar iyi oynadığı için ben böyle oynayabiliyorum” demesi bu gerilimi nasıl çözdüğünün en önemli bir göstergesidir. Messi’nin demek istediği; “Ben, ancak takım arkadaşlarımla biz olabildiğimde ben olabiliyorum” demektir. Takım ruhunu en iyi anlatan bir olgudur bu. Hollanda’lı Bergkamp ise “Futbolda, kariyeriniz ya da şöhretiniz ne olursa olsun, takım için oynamanız gerekir.” diyor.

Takım olmak için bir diğer geçerli olan durum her bir oyuncunun karşı takım oyuncularından bireysel olarak ta daha iyi olmasına rağmen bunun bir maç kazanmak için yeterli olamayacağıdır. Oyuncu ayrıca takımın da diğer takımdan daha iyi olduğunu hissetmelidir. Bunun en güzel örneğini topsuz alandaki oyuncuların hareketleri ile atılan gol gösterir. Çoğu zaman golün atılmasını sağlayan, topsuz alandaki forvetin hızlı hareketleri olur. Topla ceza sahasına doğru yaklaşmakta olan arkadaşının kendisine pas vermesini sağlamak istermiş gibi bir yöne doğru koşmaya başlayan oyuncuyu karşı takımın defans oyuncuları, arkalarında boş bir alan yaratarak yakalamaya çalışırlar. O esnasında başka bir oyuncu bu boş alana “deplase” olarak pasın kendisine verilmesi mesajını gönderir. Pas ona verilir ve önünde kaleciden ve kale direklerinden başka bir şey kalmayan forvet oyuncu topu rahatlıkla gole çevirir. Golü, aslında peşine defans oyuncularını katarak gol atan arkadaşına boş alan yaratan oyuncu atmıştır. Futboldan anlayanlar için esas olan topsuz alan yaratan hünerdir. Bu da ancak takım ruhunun olması ile olabilecek bir durumdur.
Motivasyon mu? Dolduruşa Getirmek mi?
Futbolcunun olumlu psikolojik düzeye yükselmesi ne denli güçse, olumsuz psikolojik durumlardan kendini kurtarması da o denli güçtür. Takımlar veya oyuncular bu yüzden iyi başladıkları bir ligi kötü veya kötü başladıkları bir ligi iyi bir derece ile bitirebilirler. Futbolcuların yaşı ve deneyimi ilerledikçe dış etkenlerden kendilerini korumaları artmakta ve sorunlarla genç oyunculara göre daha rahat başa çıkmaktadırlar. Bizde ise motivasyon demek taraftarı veya oyuncuları “dolduruşa getirmek” demektir. Oysa ki motivasyon, ruhsal boyutla birlikte beynin, adalelerin, liflerin fizyolojik hareketine bağlıdır. Demek ki hem ruhsal, hem bedensel hareketin birlikte fonksiyonudur… Bir anlamda düşüncenin ve davranışın, bütün olarak performansın kimyasıdır motivasyon…

Moral olarak çöküntü içinde; teknik ve taktik uyumu bozulmuş, kimyasal bir tepki göstermeye uygun olmayan oyuncu, teknik adam ve yönetim kadrosuna mahkum olan bir takımın, popüler bir başkan veya yerine getirilecek popüler bir yeni teknik direktörle kazanma motivasyonu eğer ki takım ruhu bozulmuşsa nasıl yerine getirilecektir? Bunun tersi olan aşırı motivasyon sonucu sahaya gerilmiş bir yay gibi çıkan oyuncular için maç içerisinde bunun faturasını ödemek zorda kalmaktadırlar.
Büyük Takım mı? Takım Ruhu mu?
Takım olmak veya takım ruhu küçük veya orta dereceli takımlarda her zaman için bir sorundur. Bu takımlarda ki oyuncular özellikle büyük maçlarda diğer maçlar arasında havaya girme yönünden büyük dalgalanma yaşarlar. Büyük takımların her maçı medyanın ilgisinin en yoğun olduğu maçlardır. Bu yüzden bu maçlarda oyuncular kendilerini büyük takımlara gösterme gayreti içinde oldukları için daha iyi motive olurlar ve yoğunlaşma problemi çekmezler. Ancak bir hafta sonra oynayacağı kendi ayarından daha düşük takımlarla bile kendi sahasında yenilebilir. Eğer bir takım büyük olma iddiasındaysa her maç onlar işin eşit düzeydedir. Ancak takım kendisini büyük görmüyorsa, oynayacağı sıradan maçları da büyük görmeyecektir. Bazen takım ruhunu bozan olumsuz durumlar veya kişiler vardır. Bu kişi oyunculardan biri veya birkaç tanesi olabileceği gibi, antrenör veya yöneticilerde olabilir. Özellikle takım kaptanının uyumsuzluğu diğer oyuncuları da ve takımın ruhunu da kısa sürede etkileyecektir. Takım içinde olan bazı çatışmalar ise kötü değildir. Bazı çatışmalar veya çekişmeler insanların motivasyonunu arttırarak başarısını yükseltir.

Futbolda takım oluşturma çok önemlidir. Tek tek çok üstün yetenekli birçok futbolcudan oluşmuş bir takım üst üste yenilgiler alabilir. Önemli olan tek tek güç olan oyuncuların o güçlerini takımın gücü haline çevirmektir. Burada önemli olan tek tek çok fazla performans göstermeyen oyunculardan oluşan bir takımda üstün performansı alabilecek formülü oluşturmaktır. Bu ise ancak takım yöneticileri, takım kaptanı ve teknik direktör sayesinde olabilir. Burada en büyük rol teknik direktöre düşer. Çünkü teknik direktör böyle bir takımı hangi sistemle nasıl başarıya götürebilirim hesabını iyi yapmıştır. Bursaspor’un şampiyon olduğu yıl takımda birkaç tane yetenekli oyuncu olduğu halde teknik direktör Ertuğrul Sağlam takıma ruh vererek takım olma yolunda Bursaspor’u zirveye ve şampiyonluğa taşımıştır.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
futbol takımlarında teknik direktörün görevleri neler

teknik direktörün görevleri öncelikle futbolcuları maçlara antre etmektir.yani futbolcuları psikolojik ve fiziksel olarak maçlara hazırlamaktır. antremanları ve futbolcuların psikolojik özelliklerini takip e-derek her hafta maça en iyi on bir futbolcuyu çıkarmaktır.

teknik direktörlerin görevleri geniş kapsamlıdır, takım içinde ki huzuru disiplini sağlamakla yükümlüdür.başarıya aç olduğunu oyuncularına her defasında aktararak maç haftasına takımı hazırlar, psikolojik ve taktik açıdan.takımda bir grup ayrışma gibi en ufak sorunları, mutlu sona ulaştırır.yönetime raporlar sunarak, kulübün mali açıdan yapılanmasına ön ayak olarak geleceğin takımını kurmak için planlar projeler çizer.altyapılardan genç cevherleri parlatarak türk futboluna kazandırırlar, yatırımlar makul ve olumlu yönde seyredilmeli teknik direktör görevlerinden biri olarak.takımın durumuna göre bir hedef koyar sezon öncesinde, gelir gider dengesini çok iyi muhasebe etmek gerekiyor.teknik direktör beyefendi centilmen bir kişiye sahip olunmalı, futbolun görünmeyen saha dışı kahramanları onlardır.


futbol takımını yönetici, oyun nasıl oyananırın yönetmeni, kim iyi oynuyor kim iyi oynamıyor onun takipçisi, oyun kurallarını çizen, oyunu kurallarına değiştiren, oyuncuları motive eden, kim nerde nasıl oynaması gerektiğini belirten, oyunun gidişatına göre taktik belirleyen, ve yine oyunun gidişatıa göre oyuncu alıp ve oyuna yeni oyuncu sokan kişi hep teknik adamdır. teknik adam takımının kazanması için her taktiği deneyen bir insandır. adeta bir takımın yönetmeni durumundadır. işler kötüye gitse iyiye de gitse her zaman için oyuna müdahale eder.

tekik adam futbol takımlarında en önemli vazife olan beynin görevini yapar . nasıl insan vücudunda farklı organlar varsa futbol takımı da bir insan vücudu olsaydı tekik adam beyin görevini üstlenirdi
teknik adam olmak gerçekten meşakkatli ve zor bir uğraştır . öncelikle futbolun ilmi düzeyini fevkalade bilmek gerekir ondan sonra da oyunu iyi okuyup yönlendirmek gerekiyor . bence en zor mesleklerden birisi teknik adamlık . sonuçta büyük kitlelere hitap ediliyor ve mahcup olmak istemez kimse yüz kızartıcı başarısızlıklar insanlar için iyi olmaz kendilerine en iyi teknik adamları örnek almaları onlardan daha iyi olmaya özen göstermeleri gerekmektedir .
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
futbolda transfer başarısı nedir

Her sene alınan ama gelmeyen oyuncular, gazetelerde arz-ı endam ettiler ve ediyorlar; menajerlerin ricasıyla bazı oyuncuların alakası olmayan takımlarla haberleri çıkacak ve son anda başka bir takıma transfer olacaklar. İşin en garip kısmı ise Türkiye’de transfer harcamalarının aslan payını yapan 3 İstanbul takımının Finansal Fair Play’den dolayı ciddi yaptırımlar altında olması ve aslında çıkacak olan haberlerin gerçekleşme ihtimalinin de çok ama çok düşük olması…
Sezon başında büyük umutlarla alınan oyuncuların, itibarsızlaştırılıp 3 paraya gönderilmesi sonucu heba olan milyonlar bir nebze de olsa FFP sayesinde azalıyor fakat Türk futbolu halen ciddi bir batağın içerisinde. Birkaç kulüp haricinde kriz stratejisi oluşturan ya da 3-5 yıllık planlama yapan kulübümüzün olmaması aslında bizleri daha kötü günlerin beklediğini gösteriyor. Futbol kulüplerinin en büyük giderlerinden olan oyuncu maaşları kaleminden maksimum fayda sağlayabilmek adına doğru kadro yapılanması gerekiyor. Doğru kadro yapılanması için de transferlerin “başarılı” olması gerekiyor. Transferin başarılı olması için gerçekte karşılaması gereken kriterlerine değinmeden önce transferlerin ne için yapıldığını sorgulamamız gerekiyor.
Bir futbolcuyu takımınıza alırken; transfer, altyapıdan yükseltme vb. her teknik ekibin arzu ettiği nokta, oyuncudan en kısa sürede fayda sağlayabilmektir.
Fayda olarak bahsedilen sahadaki performansı ölçebilmek için çeşit çeşit yöntemler bulunmaktadır. En basiti ve maalesef bu işlerin çok kolay olduğu gibi yanılma oluşturan ise maçlarını izleyip, herhangi bir istatistiki değerine ya da performans ölçümlerine bakmadan, etkileyen faktörleri işin içine katmadan tamamen görsel hafıza üzerine karar vermektir. En çok hataya açık olan bu yöntem ile sizin takımınızda kötü oynadığını düşündüğünüz bir oyuncuyu ucuza gönderip sonraki takımında harikalar yarattığına şahit olabilirsiniz. En kötüsü ise başka takımda görsel hafızanızda yer bulamamış önemli değerler ve faktörler yüzünden inanılmaz işler çıkaran bir oyuncunun sizin takımınıza gelince tamamen hayal kırıklığına uğratması olacaktır. Tabi ki bu gibi bir durumda görsel hafızaya dayalı transfer başarısı ölçümü camianız tarafından düşük olacaktır. Başka bir yaklaşım ise, kaç maç oynadığı, kaç golü ve asisti var gibi temel istatistiklere bakabilirsiniz. Birçok yöneticinin uygulamayı benimsediği bu yöntemi uygularken geniş açıyla bakamaz ve basit istatistikler arasında bağlantı kurma konusunda yetersiz kalırsanız maalesef yine sonucunun hüsran olması muhtemeldir.

Ülkemizde halen kıramadığımız ve futbolumuza zarar veren bir yapı mevcut. Menajerlerin önerdiği oyuncular ya da altyapıdan torpilli gençler A takımda oynama şerefine nail olabiliyorlar. Bu kara düzeni kırmak adına en önemli mekanik olan scouting yapılanmalarında ise ülkemizde ciddi yöntemsel eksiklikler mevcuttur. Ülkemizde son zamanlarda bolca bahsedilen ama içi boş olan scouting adı altında yapılan piyasa takibi, ç€$itli sebeplerden ötürü menajerlerin oyuncularına methiyeler düzme seviyesinden ileri geçemediğinden her sene toplama kadrolar kurulmaya devam ediyor, maalesef. Türk futbolunda transfer yapılırken çok sığ bakılıyor ki Traverso’nun Futbol Zirvesi’nde yaptığı sunumda bu konu hakkında destekleyici birçok istatistik paylaşıldı, umarım kısa zamanda bu bakış açısını değiştirebiliriz. Ülkemizde, oyuncunun bonservisinin olmaması, hocanın istemesi, yönetimin tavsiye edeni tanıması ve kadroda boş olan pozisyonda oynuyor olması yeterli olan kıstaslar, işin özünde.
Türk futbolundaki transfer hatalarının çoğundaki yanlışımız, bilimsel yöntemler ve performans kıstasları yerine görsel hafızamıza güvenmemizdir.
Transferin yapılma sebepleri bu kadar sığ olunca, başarı kıstasları da takımın genel sportif başarısı, kaç gol, asist yaptığı ve hangi takıma karşı yaptığı, maç kaybettirme durumları gibi tamamen görsel hafıza yanılsamasına mahal bırakan sübjektif kıstaslara göre yapılıyor. Futbolu takip edenlerin bildiği gibi, bütün sezon yatan ve bolca hatalar yapan oyuncular her ne hikmetse sezon sonundaki kırılma maçlarında tabanca gibi oynarlar ve kontratlarını uzatırlar. Bu şekilde kontratı uzatılıp, yıllarca üst seviyede futbol oynayabilen oyuncuların birçok örneği mevcut. İşte size, görsel hafıza yanılsamasıyla yapılan transfer hatası.

Dünya futbolunda söz sahibi olan kulüpler ve kurumlar ise fayda yani performans ölçümü konusunda görsel hafıza ve düz mantık varsayımla performans ölçümü yöntemlerinden ziyade sürekliliği olan ampirik ve bilime dayalı performans analizi metotları kullanmaktadırlar. Yüzlerce teknolojik cihaz, onlarca farklı yazılımın bulunduğu ekosistemde ise hangi performans ölçüm yöntemini kullanacağınıza karar verirken en önemli husus amacınıza en uygun bakış açısını seçmek ve sürekliliğini sağlayabilmektir. Futbolda performans analizinin nasıl yapılacağı hakkında nerdeyse her gün yeni bir metot, sistem, yazılım ve akademisyenler tarafından hazırlanmış bilimsel makaleler ortaya çıkmaktadır.
Başarılı bir takım projesi inşa edebilmek için oyuncuların birbirleriyle anlaşabilme ve eşleşebilme yeteneklerine sahip olmaları gerekir. Herkes, beraber oynayabilecek ve takım olabilecek oyuncuları tespit edebilme yeteneğine sahip değildir.
-Luis Campos-
Kurumsallaşmış, Avrupa’nın kalburüstü liglerinde yıllardır zirve mücadelesi veren, her sezon Avrupa Kupaları’nda başarılar kovalayan takımlar nasıl tanımlıyorlar peki transferlerini, aramızdaki farklar neler? Bizdeki gibi girift bir ilişkiler sarmalı yerine, sahada birbirlerini tamamlayan, teknik direktörün isteklerini yerine getirebilecek, marka imajını güçlendirecek oyuncular üzerine yoğunlaşıyorlar. Yani, yetkin bir scouting ile desteklenen kadro mühendisliği, taktik yeterlilik ve pazarlama. Biz de ise bu kıstaslardan sadece pazarlama düşünülüyor, o da 35’ini geçmiş kayan yıldızlara emeklilik ikramiyesi verirken
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
alt yapıdan futbolcu yetiştirmenin psikolojik etkileri

Takım altyapıdan yetişen futbolcular için para, zaman ve emek harcar. Oyuncuya maddi ve manevi yatırım yapar. Futbolcu bu yatırımın farkındadır. Böylece altyapıdan yetişen futbolcu ile kulüp arasında sıkı bir bağ oluşur. Bu bağ altyapıdan yetişen oyuncularda takıma aidiyet duygusunu arttırır. Aidiyet duygusu futbolcunun hedefe daha kolay yönelmesini sağlar. Takıma kendini ait hisseden ve takımıyla bütünleşen futbolcu, takımın başarısını canı gönülden ister.
Futbolcu, takımı için değerli olduğunu hisseder. Bu yüzden kendisini takımına ispat etmek için yerinde olmayan riskler almaz. Böylece takımdaki sakatlık oranları azalır.
Futbolcu futbolu daha güvenli bir ortamda oynadığı için kendine güveni yerindedir. Böylece topla rahat ve esnek bir şekilde oynar. Güvenli ortamda futbolcunun stres oranı azalacağı için kas koordinasyonu artar.

Takımdaki birçok futbolcu aynı takımın altyapısından yetiştiği takdirde takım içi futbol uyumu üst düzeyde olur. Birbirini uzun zamandır tanıyan oyuncular zaman içerisinde birbirlerinin ne hissettiğini ve ne düşündüğünü kolaylıkla anlayıp bunun sonucunda topu nereye göndereceğini öngörebilecek duruma gelir. Örneğin, arkadaşının kafa atışlarında yetenekli olduğunu bilen futbolcu topu ona yukardan yollayıp başarılı bir vuruşa sebep olabilir.
Futbolcular ne kadar profesyonel olursa olsun futbolcuların maç esnasındaki davranışları bazen kişiselleşir. Örneğin, takım arkadaşına kırgın bir futbolcu bu arkadaşına asist yapıp gol atmasına aracı olmak istemeyebilir. Bunu aklen istiyor olabilir ancak bilinçdışında istemiyorsa o top bir şekilde arkadaşına gitmez. Çünkü bilinçdışında istemediğimiz bir şeyi -ne kadar mantıklı olursa olsun- davranışlarımıza aktarmamız oldukça zordur. Ancak altyapıdan beraber yetişmiş takım arkadaşları arasında yılların ve deneyimin getirmiş olduğu bir iletişim kolaylığı vardır. Birbirlerini iyi tanıdıkları için, kırgınlıklarını da sevinçlerini de paylaşabilecek ve birbirleri ile daha çok empati yapabilecek kıvama gelirler. Dolayısıyla futbol esnasında birbirlerinden kaynaklanan psikolojik içerikli problemler azalır.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
futbol alt yapılarında eğitim sorunları
SORUN 1.
Ne öğreteceğini biliyorsun,
Ama nasıl öğreteceğini bilmiyorsun....
Bu durumda ne öğreteceğini biliyor olmanın hiç bir anlamı yoktur.
SORUN 2.
Nasıl öğreteceğini biliyorsun ama ne öğreteceğini bilmiyorsun...
Bu durumda da nasıl öğreteceğini biliyor olmanın hiç bir anlamı yoktur...
SORUN 3.
Ne öğreteceğini, nasıl öğreteceğini biliyorsun ama ne zaman neyi, nasıl öğreteceğini bilmiyorsun..
Bu durumda da ne öğreteceğini, nasıl öğreteceğini biliyor olman seni asla iyi ve ideal bir altyapı antrenörü yapmaya yetmeyecektir.
Çünkü altyapı antrenörlüğü, neleri, nasıl öğretmek kadar, neleri, nasıl ve ne zaman öğreteceğini bilmek ve bunu beceriye dönüştürebilmektir.
ÖZET :
İDEAL ALTYAPI ANTRENÖRLÜĞÜ DEMEK,
NELERİ, NASIL VE NE ZAMAN ÖĞRETECEĞİNİ BİLMEK VE BUNU PRATİĞE AKTARABİLMEK DEMEKTİR...
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Türkiye sporunu ve futbolunu yabancı oyuncu üzerinden tartışmak




yazan İsmail topkaya

Eğer futbola bakışınız, futbol anlayışınız, futbol düzeniniz, futbol modeliniz ve futbol işleyişiniz iyi, doğru, sağlam ise yabancı serbestliği zararlı değildir. Yok, eğer futbol anlayışınız, futbol düzeniniz, futbol modeliniz ve futbol işleyişiniz iyi, doğru ve sağlam değilse yabancı yasağı da sizi geliştirmez.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun daha önce verilmiş direktif doğrultusunda yabancı oyuncu konusunda üzerinde çalıştığı planlama tartışmaya açıldı. 6+2+2 şeklinde formüle edilen planlama toplamda 10 yabancı oyuncuyla sözleşme yapılabilmeyi amaçlıyor. İlk 11’de 6 yabancı oyuncuya izin veren düzenleme kulübede 2, tribünde 2 olmak üzere toplamda 10 yabancı oyuncu transferi ile sınırlandırılan bir yapıyı amaçlıyor.
İlgili düzenlemenin 21 Mart’ta yapılacak toplantıda Kulüpler Birliği ile birlikte tekrar masaya yatırılacağı ve son şeklinin verileceği söyleniyor. Bu arada belirtmekte yarar var; yabancı oyuncu düzenlemesinin nasıl olması gerektiği aylar önce devlet yönetimindeki tek belirleyici tarafından ifade edilmiş bir konuydu. Nitekim sözde tartışılan düzenleme, daha önce ifade buyurulmuş düzenlemedir.
Biz konuyu başka bir açıdan ve başka bir esas üzerinden değerlendirmeye çalışacağız. Türkiye futbolu ve Türkiye futbolunun gelişimi bağlamında bir düzenleme yapmak demek, sadece yabancı oyuncu sayılarının ne olacağı ile ilgili bir düzenleme yapmak değildir. Çünkü yabancı oyuncu yasağı veya serbestliği bir ülkenin futbol gelişimini doğrudan tek başına belirleyen bir etken ve unsur değildir. Çözüm ise hiç değildir.
Etken veya esas çözüm daha başka bir iştir. Yabancı oyuncu sayıları veya sınırlamaları üzerinde oynanarak, Türkiye futbolu sorunu ve geleceği konusunda bir arayış peşinde olmak veya bir çözüm üretmek olası değildir. Yabancı oyuncu sayısının tamamen serbest bırakılması ile tamamen yasaklanması demek asla bir arayış veya “çözüm” olamaz.
Dert “Türkiye futbolu nasıl kurtulur?” olsaydı…
İlgili federasyon ve özellikle Kulüpler Birliği için asıl mesele Türkiye futbolunu geliştirmek olsaydı, öncelikli konunun “futbol düzeni” ve “futbol işleyişine” dair çalışmalar olması gerekirdi. Bu konuda özellikle Kulüpler Birliği, işi ve gerçek amacı tamamen ticari futbolun gereklerine ve ihtiyaçlarına göre biçilen rolü oynamak ve paranın futbolunu düzenlemekle mükellef bir yapıdır.
Gerçekten bu kurumların dertleri ve amaçları “Türkiye futbolu nasıl kurtulur?” gibi bir sorunun yanıtını ve çözümünü üretmek olsaydı yapmaları gereken toplantılar, yabancı oyuncu sayısının ne olması gerektiği konusunda değil, örneğin aşağıdaki konu başlıklarıyla ilgili olmalıydı:
Kulüplerin ödeyemeyecekleri kadar borç altına girerek transfer yapmalarını önlemeyi düzenleyen yönetmelikler.
Kulüplerin kendi altyapılarından gelen oyunculara yer verme ile tüm altyapılardan gelen oyunculara kadrolarında yer verme konusunda bir “altyapı kotası” belirleme gibi konu başlıkları ile ilgili planlamalar.
Kulüplerin yabancı oyuncu transfer etme istekleri ile yabancı oyuncu transfer etme amaçları arasında anlamlı ve gerçekçi ilişki ve bunun denetim sistematiği kuracak düzenlemeler.
Yabancı oyuncu transfer edebilme ve oynatabilme hakkı ve ayrıcalığının, kulüpler arası eşitsizliği gidermeyi de amaçlayacak biçimde özkaynak modelini harekete geçirmeyi tetikleyecek, “altyapıdan gelen oyuncu sayısı ile yabancı oyuncu sayısı” arasında oran tartışması ve çalışması.
Bu bağlamda bakıldığında yazılı ve görsel medya başta olmak üzere, sosyal medya üzerinden yapılan çoğu değerlendirmenin, meseleyi salt “yabancı oyuncu” üzerinden götürdüğü görülmektedir.
Bilindiği üzere yabancı oyuncu ile ilgili düşünce ve görüşler kabaca iki farklı eksende somutlaşmaktadır.
Yabancı oyuncu sınırlaması gereksizdir.
Yabancı oyuncu yasağı veya sınırlaması gereklidir.
Diğer tüm görüşler ise bu maddelerin farklı çeşitlemelerinden ibarettir. Yani özetle “Yasak olmasın ama sınırlama ve düzenlemeler olsun” biçiminde olan görüş ve düşüncelerden oluşmaktadır.
Yabancı oyuncu yasağı neyi geliştirecek?
Oysa asıl mesele veya meselenin asıl tartışılması gereken konusu “Türkiye sporu ve futbolunun gelişimi”dir. Bir ülkenin sporda ve futboldaki gelişiminin yabancı oyuncu yasağı veya yabancı oyuncu serbestliği ile doğrudan ilişkisi yoktur. Bir ülkenin futboldaki gelişimini belirleyecek olan şey;
Futbol oyunu konusundaki aşaması ve düzeyidir. Yani futbol oyununu ulusal seviyede nasıl oynadığı ve ne düzeyde geliştirmiş olduğudur.
Ne düzeyde ve nitelikte futbolcu geliştirmiş ve geliştirmekte olduğudur. İkisi birbiriyle ilgili ama farklı şeylerdir.
Bunun için yabancı oyuncu serbestliği veya yasağı doğrudan etkili değildir. Eğer futbola bakışınız, futbol anlayışınız, futbol düzeniniz, futbol modeliniz ve futbol işleyişiniz iyi, doğru, sağlam ise yabancı serbestliği zararlı değildir.
Yok, eğer futbol anlayışınız, futbol düzeniniz, futbol modeliniz ve futbol işleyişiniz iyi, doğru ve sağlam değilse yabancı yasağı da sizi geliştirmez.
Futbol konusunda bir ülkenin sorunu veya çözümü öncelikle yabancı oyuncu meselesi değil, o ülkenin futboldaki durumudur.
Yabancı oyuncu serbestliği bir ülkeyi futbol açısından tek başına geliştirmez. Yabancı oyuncu yasağı da bir ülkeyi futbol açısından tek başına geliştirmez. İçeride üretim adına yapılması gerekenleri en iyi şekilde yapmadan, dışarıdan almak veya dışarıyı tamamen kapatmak gelişim adına çözüm davranışları değildir.
Örneğin, tıpkı domates, biber, patlıcan üretimi için yapılması gerekenleri yapmadan, bu ürünleri dışarıdan almanın çözüm olmayacağı gibi… İçeride yapılması gerekenleri yapmadan dışarıdan almayı yasaklamak içeride domates, biber, patlıcan ihtiyacı için yeterli ve gereken çözüm olmayacaktır.
Meselenin çözümü dışarıda ve dışarıyla ilgili değil, içeride ve içerisi ile ilgilidir. Meseleyi sadece yabancı oyuncu sayısı veya sınırlaması üzerinden tartışmak, Türkiye futboluna doğrudan olumlu veya olumsuz bir katkı sağlamayacaktır.
Her alanda olduğu gibi spor alanında da yerelin güzelliği ile evrensele ulaşmanın gereklerini yerine getirebilme arasındaki denge ancak “bağımsız Türkiye” temelinden hareket ederek gerçekleşir. Bu alanda da kendine yeten bir ülke olmak ihtiyacı çok açıktır.
Finans kapitalin ticari spor ve ticari futbol anlayışı ve onun yerli işbirlikçileri ile gidilecek yolun sonu borç batağındaki kulüpler, spor tüketicisi konumundaki kitleler ve sözde “marka olma” ve “pazarlama” peşinde koşan mirasyedi “liberal spor adamları” taşeronluğunda tam bir spor ve futbol sömürge pazarı haline gelmektir.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
İYİ BİR SPOR VE İYİ BİR FUTBOL ÜLKESİ OLMAK İÇİN
1. İYİ BİR ÇOCUK VE ÇOCUK HAKLARI ÜLKESİ OLMANIZ GEREKİR...
2. İYİ BİR EĞİTİMİ ÜLKESİ OLMANIZ GEREKİR...
3. İYİ BİR OYUN PARKLARI, İYİ BİR OYUN ALANLARI, İYİ BİR SEMT SAHALARI, TÜM SEMTLİLERE AÇIK İYİ BİR SEMT KULÜPLERİ ÜLKESİ OLMANIZ GEREKİR.
4. İYİ BİR SPOR VE FUTBOL ÜLKESİ OLMANIZ İÇİN ÖZKAYNAK MODELİNİ ÖNE ALAN, YERELİ ÖNEMSEYEN, EVRENSEL UYGUN DAVRANAN BİR ÜLKE OLMANIZ GEREKİR...
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Futbolda oyuncu istatistikleri
Artık oyuncuların görevleri ve görev alanlarının özellikleri istatistiklere yansıyalı çok oldu.
Ama hala bazı yazılarda, konuşmalarda veya oyuncu tanıtım ve analiz paylaşımlarında oyuncuların gol pası ve gol oranları verilerek bir değerlendirme yapılıyor.
Futbolda özellikle stoper mevkinde oynayan bir savunma oyuncusunun, savunma ağırlıklı libero ve orta alan oyuncularının analiz yazılarında ve değerlendirme yazılarında gol pası (asist) ve attığı gol gibi ölçütler çok gerekli ve hatta anlamlı olmasa gerek.
Çünkü bu tam anlamıyla bir haksızlık.
İşi sadece savunma olan veya savunma ağırlıklı olan oyuncuların analizlerinde asıl önemli olan veriler, top kesme, top çalma, ilk toplara müdahale ve topu doğru kullanma gibi ölçütler olsa gerektir.
Altyapılardaki oyuncu gelişimleri açısından da bu durum çok önemli..
Savunma karakterli oyuncu gelişimlerinin gözlenmesi ve izlenmesi için başvurulacak ölçütler, hücum karakterli oyuncuların ölçütlerinden daha farklı olmak zorundadır ki; gerçekten sağlıklı bir gelişim süreci izlemesi ve değerlendirmesi yapılabilsin.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
futbolda sportif başarının anahtarı

futbolcuyu ya kendin yetiştirirsin ya birilerine yetiştirir ve henüz gençken alırsın yada yetiştirince ve olgunlaşınca alırsın bunlardan en pahalıya patlayan sonuncu altarnatif olur eger kendi alt yapın yok ise dünya genelinde yetenekli isimleri henüz piyasaya çıkmadan transfer edebilmelisin bunun için çok iyi scot sisteminin iyi bir izleme sistemin veri tabanın bazı önemli futbol adamları yerel düzeylerde bağlantıların olması gerek bu işe yatırım yapman gerek kulüplerimiz transferlere harcadığı para kadar alt yapıya kaynak ayırması lazım bu yönde sistemler kurulması lazım
 
Üst