• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Alkarısı | Al basması

Üyelik Tarihi
4 Ara 2012
Konular
1,535
Mesajlar
2,342
MFC Puanı
300
Günümüzde bu duruma çok rastlanmasada Anadolu inanışları içersinde halen önemli bir yeri var al basmasının.Eskinin bilge insanlarından korunmak için öğrenilen bilgiler halen halk arasında kullanılmaktadır.

Alkarısı veya Albastı olarak da adlandırılan özellikle lohusa dönemini yaşayan annelerin korkulu rüyası olan çeşitli varyantları bütün Asya'ya ve bu arada Türk kültürünün çeşitli boylarına yayılmış bir inanış.

Türk boylarında alkarısı albastı al albıs albıs almış gibi isimlerle anılır. Efsanenin temeli Türklerin İslamiyet'ten önceki inanç sistemleri olan Şamanizm'e dayandırılabilir. Yakutlar'da Kırgızlar'da Kazaklar'da Özbekler'de Kazan Tatarları'nda Gökoğuzlar'da ve Anadolu Türkleri'nde lohusayı alkarısından korumak için değişik çarelere baş vurulur.

Kırgız-Kazak inanışına göre iki türlü albastı vardır. Bunlardan Kara Albastı ciddi ve ağırbaşlı bir ruhtur. Sarı Albastı ise doğum yapan kadının ve çocuğunun ciğerini söküp suya atar. Hoca'nın veya Baksı'nın (Şaman'ın) okumasıyla giderler. Dış görünümü sarışın bir kadın suretindedir. Bazen keçi veya tilki suretlerine de girer. Baksı veya Ocaklı adamlar albastıyı yakaladıkları zaman "Ey albastı zalim! Koy ciğerini yerine! Zavallının canını iade et! Sözümü tutmazsan bana hürmet etmezsen gözlerini çıkarırım" şeklindeki efsunu söylerler.

Alkarısı lohusalara ve atlara musallat olan korkunç bir yaratıktır. Dış görünümü genelde albastı gibi cezbedici değildir. Uzun boylu uzun parmaklı ve uzun tırnaklıdır. Çok çirkin ve iğrenç bir suratı vardır. Bedeni yağlı uzun ve siyah saçlıdır. Saçları aynı zamanda darmadağınıktır ve kocaman bir başa sahiptir. Dişleri at dişi gibi iri ve seyrek ayakları ise terstir. Lohusaların ve yeni doğan çocukların ciğerlerini yiyerek beslenirler. Daha çok kırmızı elbise giyerler; su başında ve ağaçlık yerlerde yaşarlar.

Alkarısının varlığına inanılan her yerde korunmak için de değişik çarelere başvurulmuştur. Kars'ta özellikle geceleri lohusa hanımı yalnız bırakmazlar geceleri ışığı sürekli yakarlar hasta yalnız kaldığı zamanlarda ise ağzına sakız vererek onun uyumasına engel olurlar. Elazığ'da lohusanın başucuna su süpürge ve Kuran konur yakasına iğne türü bir şey takılır ve yanında sürekli bir erkek (eşi veya yakın akrabalarından bir erkek) bekler. Elazığ'ın bazı bölgelerinde ise kadının başına soğan demir çubuk ve Kuran konur. Andolu'nun birçok bölgesinde lohusanın başına beyaz yaşmak ve kırmızı tül bağlarlar. Kırmızı altın takarlar ve hastaya kırmızı şeker hediye ederler. Çünkü alkarısının kırmızı rengi hiç savmediğine inanılır. Manisa'nın Karacaoğlanlı köyünde kapının ağzına kazma kürek konulmaktadır. Bir şişin üzerine elma portakal üzerlik çörek otu ve mavi boncuk kırmızı bir kordelayla bağlanıp lohusanın başına bırakılır. Çukurova bölgesinde de benzer tedbirler alınır. Çocuğun veya lohusanın yastığının altına soğan ayna tarak ekmek bıçak hamayli koyarlar yüzünü kırmızı bir örtü ile kapatıp yatağına da bir iğne takarlar. Ayrıcı lohusanın bulunduğu yerdeki bütün suların ağzını kapatırlar. Çünkü al karısı bazen de kuş şeklinde gelip suya boncuk atar ve o esnada çocuk ölür.

Bu tedbirler alınmadığı takdirde alkarısının lohusanın yanına gelerek onu rahatsız edeceğine inanılır. Bu durum bölgelere göre hibilik (Malatya) kekoz (Elazığ) pispatik karakura kuşboğması vs. gibi isimlerle anılır. Alkarısı lohusanın yanına değişik suretlerle gelebilmektedir. Bazen yakın bir akrabanın kılığında bazen çirkin bir kadın görünümünde bazen de kedi köpek keçi kelle vs. gibi şekillerde görünür. Alkarısı daha kapıdan içeriye girer girmez lohusanın üzerine bir ağırlık çöker. Hasta o anda aniden kalkıp dua okursa alkarısı kaçar. Ama hiçbir şey yapmazsa bağırmak istediği halde bağıramaz ve alkarısına yenik düşerse de ya ölür ya da büyük bir hastalığa maruz kalır.

Lohusalara musallat olan alkarılarının yanısıra erkeklere genç kızlara ve atlara gelen alkarıları da vardır. Çukurova'daki inançlara göre kim şalvar ını veya siyah renkteki herhangi bir kıyafetini yastığının altına koyup yatarsa onu albasar. Çünkü alkarısı siyahı sever. Genç kızlara musallat olan alkarısına "albıs" adı verilir. Albıs evlenmemiş bir kızdan türemiştir. Kıskançlığı sebebiyle genç kızların yanına giderek onların hastalanmasına sebep olur. Alkarısı aynı zamanda ahıra giderek atı yorar ve yelelerini örerek kaybolur. Hayvanın asabileşmesine sebep olur. Bekar erkeklere dadanan alkarısı ise sarışın ve güzel bir kadın simasındadır. Erkekleri kendine cezbettikten sonra ciğerlerini sökerek öldürür ve ciğerlerini derede yıkayıp yer.

Halk inancına göre lohusanın veya bebeğin ciğerini yemeye gelen alkarısı bir takım hilelerle yakalanıp göğsüne bir iğne saplanırsa tekrar eski yerine dönemez o aileye hizmet eder. İnsan şeklini alan alkarısı göğsündeki iğnenin çıkarılması için sürekli yalvarır. Çünkü bu iğneyi kendisi çıkaramaz ve çıkaramadığı için de kendi taifesinin yanına dönemez. Kendini evin hizmetine adayan iğneli alkarısı çok güzel ve hızlı ev işi yapar. Evin bereketi gün geçtikçe artar. Bu anlatıya göre hizmet ettiği eve ekmek yapmaya başlayan bir alkarısı su getirmek için kuyu başına gitmiştir. Orada oynayan çocuklardan birini göğsündeki iğneyi çıkarması için kandırır. Çocuk iğneyi çıkarınca kadın yedi yıl hizmet ettiği eve doğru "Evinizde hiç su bulunmasın; paranızın sayısını hiç bilmeyesiniz ve eviniz yaz kış odunsuz ekmeksiz olmasın" der. Çocuklara da suya atlayacağını eğer suyun üzeri kan olursa yakınlarının kendisini öldürmüş olabileceğini söyler. Alkarısı suya atlayınca suyun üzeri kanla dolar. Kendi taifesi alkarısını öldürmüştür. O günden sonra da bu ailenin evine hiç su bulunmaz paralarının sayısını bir türlü öğrenemezler ve yaz kış odunları hiç eksik olmaz.

Elazığ'da anlatılan bir efsanede İsmail Ağa adında bir kişi uzaktan gördüğü ateşe doğru ilerler. Oraya varıdığında bir alkarısının ciğer pişirerek çocuklarına yedirdiğini görür. Çocukları doymadıklarını belirtince alkarısı "Yarın da İsmail Ağa'nın gelini doğum yapacak oraya gidip o üçüncü lokmasını alırken kıl şeklinde ağzına girip ciğerini alarak size getiririm" der. Gerçekten de ertesi gün İsmail Ağa'nın gelini doğum yapar. İsmail Ağa bunun yanında bekleyip gelini yemek yerken üçüncü lokmayı gelinin elinden alıp yanında getirdiği ayran tuluğunun içerisine atar. Tuluk şişmeye başlar. Sonra tuluğun içerisindeki kıl alkarısı şeklini alınca bunun göğsüne iğne saplayıp evlerinde çalıştırmaya başlarlar. Alkarısı 12 yıl bu aileye hizmek eder ancak hep söylenenlerin tersini yapar. Sonra onların sülalesine dokunmayacağına söz vererek kendi taifesine dönmek için bir suya atlar. Fakat periler taifesi bunu kabul etmeyerek öldürürler. Köylüler daha sonra bu alkarısının kanlı cesedini gölde bulurlar.

Alkarısı bazen de bir kuş şekline girerek lohusanın yanına gelir. Buna "kuşboğması" adı verilir. Kuşa da "alkuşu" denir. Alkuşu lohusanın yanındaki bebeğe basarak onu öldürür. Bu eve girerken ağzı açık bir su kabı arar varsa bunun içerisine bir boncuk atar ve o sırada etrafa bir ışık saçılır. Kuş bu ışıktan faydalanarak bebeği öldürür. Suya atılan boncuğu birisi görüp de eline alırsa kuş kaçamaz ve oradakiler tarafından yakalanır

Çukurova'da anlatılan bir efsanede lohusanın bulunduğu odaya alkuşu gelip de oradaki bir su kalıbına boncuk atınca bunu orada bulunan bir adam hemen alır. Boncuk alınınca alkuşu bir kadın şeklinde göze görünür ve boncuğu geri almak için yalvarmaya başlar. Adam bir daha ailesine ve sülalesine dokunmaması şartıyla boncuğu geri verir. Yine bazı bölgelerde sebep belirtilmeksizin lohusanın yanında ağzı açık bir su kabının bulundurulmasının iyi olmayacağı söylenir.

Albasması erkeklerde daha farklıdır. Bunlar daha çok gece uyurken bir sesle uyanırlar. Gaipten gelen bu ses bunları çok uzaklara tehlikeli yerlere götürerek orada bırakır. Bazen de kedi köpek sırtlan eşek gibi hayvan şekillerine girerler. Elazığ'da bu yaratığa "Kapos" Bingöl'de "Harparik" Malatya'da "Kibilik veya Hıbilik" Diyarbakır'da ise "Kepoz" adları verilir. Çukurova bölgesinde ise bu durum "Kırkbasması" adı ile bilinmektedir ve genelde erkekler yastıklarının altına şalvar koydukları vakit olur. Adam gece üzerinde büyük bir ağırlık hisseder gözlerini açtığında yanında kısa kısa boyları olan kırk adam görür. Bunlar onu götürmek için uğraşır. Kimi kolundan çeker kimi bacağımdan kimisi üzerine çıkıp onu boğmaya çalışır. Adam yardım istemek için seslenmeye kalkışsa kimse duymaz. Dua okursa biraz kendine gelir ama gözlerimi kapadığında yine aynı kırk adamla yine karşılaşır. Yatağını değiştirip başka bir odaya giderse kırk adam da arkasından gelir. Şalvarını yastığının altına koyduğu için kırk basmış denir.

Genç kızları da albastığını belirtmiştik. Bu durum özellikle sevmediği bir kişiyle nişanlanan genç kızların başına gelir. Albastı geceleri sevmediği nişanlısının suretinde genç kızın yanında görünür. Genç kıza bir ağırlık çöker bağırmak ister ama hiç sesi çıkmaz elleriyle hiçbiryeri kavrayamaz. Adam olduğundan daha iridir öyle ki upuzun kolları vardır her bir tırnağı 25-30 cm. boyundadır. Adam kızı parçalayarak öldürmek ister. Neticede bu kız nişanlısından ayrılır fakat albasması hemen sona ermez. Albastı kızı zorla götürmek ister. Kız uyandığında kendisini çok yorgun ve halsiz hisseder.

Halk inancına göre periler de bazen insanlara aşık olur. Böyle durumlarda aşık oldukları kızın başkasıyla evlenmesine razı olmayıp bunu yanlarına almak isterler.

Kaynak : İnternet
 
Üyelik Tarihi
20 Ara 2012
Konular
2,401
Mesajlar
10,146
MFC Puanı
2,700
Bismillahirrahmanirrahim . . Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh.Allah Razı Olsun.
 
Üst