-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2008
-
- Mesajlar
- 2,499
-
- MFC Puanı
- 0

1030 yılında doğan Alparslan, Çağrı Beyin oğlu ve Tuğrul Beyin yeğenidir. Gazne Hükümdarı Mevduta karşı 1044te büyük zafer kazandığı savaşta dikkat çekti. Çağrı Bey ona, 1058de Belh, Toharistan, Tirmiz, Kobadiyan, Vahş ve Valvalic gibi şehirleri bırakarak devlet yönetimine hazırladı.
1059 yılında Gaznelilerle yapılan anlaşma sonrasında 1060ta Çağrı Beyin ölümü üzerine Alparslan, Horasan Selçuklu Devletinin başına geçti.
1063te Tuğrul Beyin ölümü üzerine vasiyeti doğrultusunda yeğeni ve üvey oğlu Süleyman, Vezir Amidülmülk Kündüri tarafından tahta çıkarıldı. Ancak Selçuklu beyleri, Alparslandan yana tavır koydu. Bu arada Kutalmışın başkent Reye hücumu üzerine, Vezir Kündüri, Horasan Selçuklu Hükümdarı olan Alparslanı Reye çağırarak, Selçuklu tahtını Alparslana devretti. Daha sonraki muharebede de Alparslan, Kutalmışı mağlup ederek Reye girdi ve 27 Nisan 1064te tahta çıktı. Kündürinin yerine de Nizamülmülkü vezir tayin etti.
Dağınık Selçuklu beylerini disipline eden Alparslan, zamanın halifesine, 11 Mayıs 1064te kendi adına bütün camilerde hutbe okunmasını emretti. Alparslanın sultanlığıyla Doğu ve Batı Selçukluları tek çatı altında birleşti.
İlk olarak Ermenistan ve Gürcistan civarında fetihler yapan Alparslan, daha sonra Bizansın en sağlam hudut şehri olan Aniyi kuşattı. Son derece zorlu Aninin surları boyunca ağaçtan burçlar yaptırarak, mancınık ve okçularla, Aniye hücum etti. Uzun süren kuşatmadan sonra Ani, 1064 yılı içinde fethedildi.
Alparslan aynı yıl doğuda Tiflise kadar fetihler yaparken, kumandanları da Anadoluda çeşitli fetihler gerçekleştirdi. Özellikle Afşin Bey, 1067-1068de, Bizansa karşı Anadolunun çeşitli bölgelerinde önemli başarılar elde etti. 1067de Malatyada Bizans ordusunu yenen Afşin Bey, Kayseriye kadar ilerledi. Bizansın başına geçen Romanus Diogenes, Selçuklu akınlarına son vermek için 1068de harekete geçti. Ancak Afşin Beyin çevik manevraları üzerine Diogenes, sonuç alamadan İstanbula geri döndü.
Selçuklu akınlarının sürmesi ve görevlendirdiği kumandanların bozguna uğraması üzerine Diogenes, 1069da tekrar ordusunun başına geçti. 1069 ve 1070 yılları, Diogenes ile Türk akıncı beylerinin vur-kaçlarıyla geçti.
Bu büyük Türk istilası Bizanslıların gözünü korkutmuştu. Ne pahasına olursa olsun onu durdurmak, bu topraklardan atmak, tehlikesiz hale getirmek, hatta ortadan silmek gerektiğine inandılar.
Bizans İmparatoriçesi Odoksiya bu yüzden, cesaretiyle ün yapmış kumandan Diyogenes Romanos ile evlendi. Böylelikle hem tahtında sorumluluğu beraber paylaşacakları yürekli bir insan, hem de ordularını yönetecek kahraman bir başkumandan kazanmış oluyordu.
Alparslan'ın 1071 yılı baharında güneye doğru yeni bir sefere hazırlandığını haber alan Bizanslılar bunu kaçırılmaz bir fırsat bildiler. General Diyogenes Romanos, 200 bin kişilik muazzam bir ordu kurarak Alparslan'ın üzerine yürüdü.
Tarihin seyrini değiştirecek iki ordu Van gölünün kuzeyindeki Malazgirt ovasında karşı karşıya geldiler. Alparslan her şeyden önce barış taraftarı idi. Bu yüzden en yakın adamlarından Sevük Tekin'i sulh elçisi olarak General Romanos'a gönderdi. General Romanos, Alparslan'ın kendisinden korktuğu için sulh istediğini sandı. Bunun şımarıklığı içinde Sevük Tekin ile adeta alay etti:
Biz Isfahan'a gidiyoruz. Şurada atlarımızı biraz dinlendirelim dedik. Sulh meselesini ise artık Horasan'da görüşürüz. Fazla vaktimiz yok. Sizi Horasan'da bekleyeceğim, dedi.
Savaş artık kaçınılmaz bir hal almıştı. Horasan'a kadar bütün Türk topraklarını alacağını söyleyen bu Bizanslı şımarık generale haddini bildirmenin zamanı gelmişti. Alparslan o gün beyazlar giymişti. Harp meclisini topladı:
Sulhu kazanamadıysak savaşı kazanacağız. Ok ve yaylarımızı bırakıp yakın savaşa gireceğiz... Düşmana kılıcım, kılıcım olmazsa pençem yeter. İşte şehitlik kefenimi giydim. Şehit olursam beni düştüğüm yere gömünüz ve oğlum Melik Şah'ın etrafına toplanınız, dedi.
Alparslan'ın imamı Buharalı Muhammed bin Abdülmelik,
Sen İslamiyet uğruna bir cihada giriyorsun sultanım. Bütün Müslümanların dua ettikleri mübarek Cuma günü savaşa başla. Allah zaferi senin adına yazsın, diyerek zafer için dua etti.
Türk ordusu 26 Ağustos 1071 günü yalın kılıç düşmanın üzerine atıldı. Bizanslılar karşı tepelerin eteklerine sırtlarını vermiş beklemekte idiler. Alparslan çok isabetli bir kararla düşmanı üzerine çekmeyi beklememiş, bilakis kendisi sayıca çok daha kalabalık olan düşmanın üzerine yürümüştü.
Türk ordusu, tarihinin en yaman savaşını verdi Malazgirt ovasında. Harbin talihi kısa bir zamanda Alparslan'ın tarafına döndü. Bizans'ın o güçlü ve mağrur ordusu darmadağınık oluverdi. Ölenler öldü, kılıç artıkları ise esir edildi. O dev ordu mahvolup gitti. Esir edilenler arasında mağrur ve şımarık kumandan Romanos da vardı.
Alparslan, huzuruna getirilen General Romanos'a saygı ile yakınlık gösterdi. Kendisini teselli etti. Bir süre konuştular, sonra Alparslan:
Beni esir etseydin ne yapardın, diye sordu. Bizanslı Başkumandan:
Belki öldürür, belki de sokaklarda teşhir etmek üzere seni İstanbul'a götürürdüm, cevabını verdi. Muzaffer kumandan acıyan nazarlarla Romanos'a baktı:
Benim cezam ise daha ağır olacak... Seni bağışlayacağım. Serbestsin, dedi.
Malazgirt zaferi, daha sonra Selçuklu Türk beylerinin Anadoluda girişeceği fetihlerin anahtarı olurken, Sultan Alparslan, Rey ve Hamedana geri döndü.
Alparslan, batı fırka mensubu Yusuf el-Harezmiyi ortadan kaldırmak için yeni Buhara yakınlarındaki Hana kalesine bir sefer yaptı.
Daha fazla dayanamayacağını anlayan Yusuf, Alparslana teslim olacağını bildirdi. Yusuf el-Harezmiyi huzuruna getirten Alparslan burada Yusuf el-Harezminin ani bir hançer darbesi ile ağır yaralandı. Aldığı yara üzerinden dört gün sonra 25 Kasım 1072de 42 yaşındayken vefat eden Alparslanın naşı Merve getirilerek, babası Çağrı Beyin yanına defnedildi.
Türbesine şu kitabe vardır:
Alparslan'ın göklere yükselen azametini görenler, bakınız! Şimdi o şu kara toprağın altındadır.