• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Arthur Schopenhauer modern eğitimden neden nefret ederdi?

Pamira

Moderatör
İçerik Üreticisi
Üyelik Tarihi
22 May 2019
Konular
2,801
Mesajlar
9,706
MFC Puanı
60,560
Arthur Schopenhauer’in modern eğitime dönük eleştirilerinin çoğunun bugün de geçerliliğini koruduğu inkâr edilemez.

Schopenhauer, akademik yazının basite indirgenmiş ve kolay erişilebilir olması gerektiğine inanıyordu. Bu bugün için de geçerli bir eleştiridir. Uzun alıntılar ve aşırı karmaşık bir dil, metinlere sahte bir otorite kazandırır.

Schopenhauer’in eğitime bakışı kendi kötü akademi deneyiminden etkilenirken akademik dünyada nasıl yol alınması gerektiğine dair de faydalı ipuçları içerir.

Alman filozof Arthur Schopenhauer mezarından kalkıp da günümüzün herhangi bir temel bilimler üniversitesine* kaydolacak olsaydı büyük ihtimalle giriş derslerini bile geçemezdi. Bu onun öğretmenlerinden hiçbirinin dediklerini anlayamayacağından değil -ki Schopenhauer akıcı olarak İngilizce, Almanca ve Fransızca konuşuyordu-, daha çok onları dinlemeyeceğinden kaynaklanırdı.Schopenhauer, felsefi sorgulamanın nasıl yapılması ve bunun nasıl ifade edilmesi gerektiği konusunda kendisini meslektaşlarından uzaklaştıran çok etkili fikirler geliştirdi.

Daha da önemlisi Schopenhauer, alıntıların akademik metinlerde yeri olmadığına inanıyordu. Kaynak kullanma ve kaynak gösterme uygulamasının argümanlara yalancı bir güven duygusu yüklediğini ve başkalarının fikirlerini ödünç almanın, yazarın kendi becerilerini geliştirebilmesinin önüne geçeceğini düşünüyordu. Schopenhauer; kendinden önce yaşamış olan Platon ve Aristoteles’ten Immanuel Kant’a kadarki birçok filozof gibi, kendi en önemli yazılarını diğer yazarlardan alıntılayarak değil, mantıksal düşünme ve hatta yalnızca mantıksal düşünme yoluyla inşa etmişti.

Schopenhauer, bu yöntemin daha etkili sorgulamalara yol açtığını iddia etti ve bu konuda pek de haksız değil.

Ne yazık ki modern eğitim onun bu değerlendirmesinden çok uzaklaşmış görünüyor. Kaynak kullanma ve kaynaklara atıfta bulunma ihtiyacı her öğrencinin kafasına işlenmiş durumda. Hatta bazen öğrencilere “kaynakça” sayfalarının nasıl oluşturulacağını öğretmek, ortaokulda başlıyor.

Uzmanlara güvenmek ise genel olarak yapmamız gereken bir şey olsa da aynı zamanda bizim kendi başımıza düşünebilmemizin de önünü tıkar.

Schopenhauer daha önce de en iyi araştırma sonuçlarının kişinin kendi akıl yürütme yeteneğine güvenmesinden çıkacağını savunmuştur. Gerçekliğin doğasına ilişkin her türlü hakikate ulaşabilmek için önce kendinizi o gerçeklikten uzaklaştırmanız gerektiğini öne sürerek tamamen bir münzevi yaşamını benimseyecek kadar da ileri gitmiştir.

Schopenhauer’in akademik kurumlara ve onların katı kurallarına yönelik eleştirileri, kesinlikle bu kurumlarda yaşadığı tecrübelerden de etkilenmiştir.

Onun makaleleri, bazen dar görüşlü ve hatta nifak yüklü olsa da yine de konu akademik dünyada yön bulmaya geldiğinde işe yarar ipuçları içermiştir.

John Stewart’ın “Schopenhauer’s Charge and Modern Academic Philosophy” adlı makalesinde işaret ettiği gibi, üniversitelerde kurumsal olarak filozof istihdam etme anlayışı nispeten yenidir. Dahası, Descartes ve Hume da dâhil olmak üzere tarihin en büyük filozoflarından bazıları hiçbir üniversitede çalışmamış, bunun yerine kendilerini bağımsız çalışmalara adamışlardır.

Biz okuyuculara gelince… Bir yazara yetkin bir kişiden alıntılar yapıyor diye her zaman ve hemence inanmamalıyız. Bildiğimiz gibi alıntı çok farklı bir noktayı vurgulayabilmek için orijinal bağlamından çıkarılmış olabilir veya metni süslemek için de kullanılabilir.

Etraflıca düşünmek ise yanıltıcı olmayacaktır.
 
Üst