• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Bu, hızlı yüklenen mobil optimize edilmiş bir AMP sayfadır, gerçek sayfayı yüklemek istiyorsanız bu metni tıklayın.

Asr-ı Saadet - Cahiliyet Dönemi Diye Adlandırılan Dönem de Neler Yapılırdı?

Üyelik Tarihi
17 May 2013
Konular
837
Mesajlar
1,071
MFC Puanı
0








CÂHILIYYE DÖNEMI
Bilgisizlik
gerçegi tanimama. Islâm
tam bir aydinlik ve bilgi devri oldugu için
Arabistan'da Islâmiyet'in yayilmasindan önceki devre
daha dar anlami ile Hz. Isa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana "cahiliyye" devri adi verilmistir.

Cahiliyye
insanin Allah'i geregi gibi tanimamasi
ona kulluk etmekten uzaklasmasi
onun ilâhî hükümlerine degil de kisinin kendi hevâ ve hevesine uymasi
insanlarin koydugu emir ve yasaklara
siyasî sistem ve düsüncelere inanmasidir. Kur'an-i Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçegi bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide
5/50) buyurulur. Islâm'in hakim olmadigi ortamlar Cahiliyye çaglaridir. Çünkü ilâhî bilginin kaynagindan yoksun olan ortamlardir. Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardi. Cahiliyye Araplari'nin sürdügü hayattan ve içinde yasadiklari ortamdan bazi örnekleri söyle siralamak mümkündür:

Putlara Taparlardi
Cahiliyye insanlari Allah'in varligini kabul etmekle beraber putlara taparlardi. Onlar putlarinin Allah katinda kendilerine sefaatçi olacaklarina inanirlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer
39/3) derlerdi.

Icki Icerlerdi

Sarap içmek adeti çok yaygindi. Sairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder
içki siirleri edebiyatlarinin büyük bir kismini teskil ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdigine göre Islâm'da içki
Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram kilinmis
Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bagirttirarak bunu ilân ettiginde Medine sokaklarinda sel gibi içki akmistir (Müslim
Esribe
3)

Kumar Oynarlardi

Cahiliyye çaginda kumar da çok yaygindi. Cahiliyye Araplari kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katilmamak ayip sayilirdi. Onlarin sairlerinden biri karisina söyle vasiyette bulunur:
"Ben ölürsem
sen
aciz ve konusma bilmeyen
iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik Yaparlardi
Tefecilik almis yürümüstü. Para ve benzeri seyleri birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alirlardi. Borç veren kimse
borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin
yoksa onu artirayim mi?" derdi. Onun da ödeme imkâni varsa öder
yoksa ikinci sene için iki katina
üçüncü sene için dört kat ina çikarir ve artirma islemi böylece kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çesidini haram kilan Allah
özellikle Araplar'in bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli Imrân
3/130) buyurmustur.

Faiz Oranlari Cok Büyüktü
Faizcilik Araplar arasinda o kadar yerlesmisti ki ticaretle onun arasini ayiramiyorlar; "Faiz de tipki alis-veris gibi" diyorlardi. Bunun üzerine inen ayette: "Allah alis-verisi helâl
faizi ise haram kilmistir. " (el-Bakarâ
2/275) buyrulmustur.

Fuhus Cok Büyük Orandaydi
Cahiliyye Araplar'i arasinda fuhus da nadir seylerden degildi. Cariyelerini zorla fuhusa sürükleyenler vardi. Kur'an-i Kerîm'de bu hususa isaretle: "Iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin. " (en-Nûr
24/33) buyurulur.

Kocanin birkaç metresi oldugu gibi
kadinin da baskalariyla iliskide bulunmasi
bazi çevrelerce nefretle karsilanmayan bir davranisti.

Fuhusla ilgili Cahiliyye Araplarinin su adetlerini zikredebiliriz:
Kadin âdetinden temizlendikten sonra kocasi ona "su adama git ve ondan hamile kal" derdi. Kadin istenilen adamla beraber olduktan sonra kocasi hamileligi belli oluncaya kadar ona yaklasmazdi. Sonra yaklasabilirdi. Bu
iyi bir çocuga sahip olmak için yapilirdi.

Sayilari üç ila on arasinda degisen bir grup erkek kadinin evine girerek
sirasiyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadin hamile kalip da dogum yaparsa dogumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri çagirir
erkekler de zorunlu olarak bu davete istirak ederlerdi. Sonra onlara: "Olanlari biliyo rsunuz
dogum yaptim" içlerinden birine isaret ederek "çocugun babasi sensin" derdi. O da bundan kaçinamazdi.

Bazi fuhus yapan kadinlar da taninmalari için kapilarina bayrak asarlardi. Bu tür kadinlardan biri dogum yaptigi zaman teshis heyeti toplanip çocugun kime ait oldugunu tespit ederdi. O da çocugun babasi oldugunu kabul etmek zorunda kalirdi. (Buhârî
Nikah
36)

Kadina deger verilmez
hak ve hukuku taninmaz
adeta bir esya gibi telakki edilip miras alinirdi. Biri ölüp karisi dul kalinca ölenin varislerinden gözü açik biri hemen elbisesini kadinin üzerine atardi.

Kadin daha önce kaçip bu halden kurtulamazsa artik onun olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir
dilerse onu bir baskasiyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanir ve kadina bundan birs ey vermezdi. Dilerse
kocasindan kendisine kalan mirasi elinden almak için onu evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helâl degildir.

" (en-Nisâ
4/19) buyurulmustur. (Sevkânî
Fethu'l-Kadir
I
440).
Yiyeceklerin bazisi yalniz erkeklere ait olup kadinlara yasak ediliyordu. "Onlar: Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup
eslerimize yasaktir. Ölü dogacak olursa hepsi ona ortak olur" dediler (En'âm
6/139)

Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi
Cahiliyye Araplari'nin kötü adetlerinden biri de kiz çocuklarini diri diri topraga gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarini korumak veya ar telakki ettikleri için
bazilari da sakat ve çirkin olarak dogduklarindan yapiyorlardi. Kur'an-i Kerîm'de su ayetlerde buna isaret edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kiz evlâd müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. " (ez-Zuhruf
43/17)
" Diri diri topraga gömülen kiz çocugunun hangi suç la öldürüldügü soruldugu zaman... " (Tekvir
81/8-9)
"Ortak kostuklari Seyler müsriklerden çoguna çocuklarini öldürmeyi süslü gösterirdi. "(el-En'âm
6/137)

Ekin ve hayvanlarini iki kisma ayiriyor bir kismini Allah'in böyle emrettigini sanarak Allah'a veriyor ve bir kismini da Allah'a es kostuklari putlarina ayiriyorlardi. Onlar bu batil inanç ve adetlerinde biraz daha ileri giderek Allah'in payina düseni aliyorlar
onu es kostuklari putlarin payina ekliyorlardi. Ama putlarinin payindan alip öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu. "Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan O'na pay ayirdilar ve kendi iddialarina göre: "Bu Allah'indir
Su da ortak kostuklarimizindir" dediler. Ortaklari için ayirdiklari Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayirdiklari ortaklar i için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!" (el-En'âm
6/136).

Bir kisim hayvanlarla ekinlerin bazisini dilediklerinden baskasina yasakliyorlardi. Ayrica bir kisim hayvanlara binerken ve keserken Allah'in adinin anilmasina engel oluyorlardi. (el-En'âm
6/138).
Bunun disinda hayvanlarla ilgili su adetleri de vardi:

Deve bes batin dogurup besincisinde erkek dogurursa kulagini çentip serbest birakirlardi. Artik ona binmeyi ve sütünü sagmayi haram kabul ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

Saibe*; dilegi yerine gelen kimsenin putlara adadigi deve idi. Buna da binilmez ve sütü sagilmazdi.

Vasîle*; koyun disi dogurursa kendileri için; erkek dogurursa putlari için olurdu. Sayet biri erkek
biri disi olmak üzere ikiz dogurursa
disinin hatiri için erkegi de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi.

Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on döl alinirsa onun sirti haram sayilir
su ve otlakta serbest birakilirdi. Kimse ona dokunmazdi.

Bütün bunlardan baska müsrikler atalarindan devraldiklari birtakim adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunlarin bazilarinin
kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklastirdiklarini ileri sürüyorlardi.

Ibn Ishak sunlari aktariyor: "Kureys
ya Fil olayindan evvel veya daha sonra meydana geldigini tahmin ettigim bir bid'at ortaya çikardi ki
tarihte (Hums) diye anilip
asalet-i diniye iddiasindan ibarettir."

Bunlar: "Biz
Ibrahim'in evladiyiz
ehl-i Harem biziz
Beyt'in sahibiyiz
Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz. Arap kabilelerinden hiçbir kabîle
bizim sahip oldugumuz bu se ref ve itibara sahip degildir. Binaenaleyh biz
bu müstesna mevkiimizin seref ve itibarini korumaliyiz. Bundan sonra Harem haricinde hiçbir seye tazim etmeyip bütün ihtiramatimizi Harem dahilinde hasretmeliyiz. Meselâ
Arafat'ta halk ile bir sirada
yan yana
omuz omuza durup vakfe etmek
sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder" diyorlardi.

Ibn Ishâk devamla: "Kureysliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve uygulamaya da basladi. Arafat'a çikmayi
Arafat'tan ifazâyi terk ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken
bunlar Müzdelife'ye giderler
orada dururlardi. Ve "Biz ehlullahiz
Harem-i Serif'in hâdimleriyiz" diyerek
digerleriyle esitligi kabul etmezlerdi. Fakat bunlar
Arafat'ta vakfe etmenin Ibrahim (a.s.)'in dini muktezasi oldugunu bili yorlardi. Kinâne ile Hüzâaogulari da bu hususta Kureys'e iltihak etmislerdi.

Bunlar hac için
umre için gelen bedevîlere müdahaleye kadar ileri gitmislerdir. Harem hâricinden gelen herkesin
Beyt'in ilk tavafi Siyab-i Hums ile tavaf etmelerini kararlastirdilar ve uyguladilar. Bu kararin neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf ederse
tavaftan sonra o elbiseyi çikarip atmasi zarûrî idi.

Bu kararlarin ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi olmayan bedevî erkeklerin çiplak; kadinlarin da yalniz önü yirtmaçli kisa iç gömlegi ile tavafa mecbur edilmesidir.

Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi. Rasûlullah (s.a.s)'a iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti. Daha sonra da A'râf suresinin 26
27
28
31 ve 32. ayetlerinde
çiplak tavaf ile birlikte diger bid'atler de yasaklanmistir.

Ebû Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre
Ebû Bekr es-Siddik (r.a.) Vedâ Hacc'indan (bir sene) evvel
Hz. peygamber tarafindan Hac Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiginde
Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban Bayrami'nin ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (su iki maddeyi) ilâna memur kilmistir. (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! Iyi biliniz
bu yildan sonra müsriklerin haccetmeleri
çiplaklarin da Kâbe'yi tavaf etmeleri yasaktir" demistir. (Sahîh-i Buhâri
Tecrid-i Sarih Tercümesi
VI
13) Fakat onlar bunu kabule yanasmamislar
atalarini körükörüne taklide çalismislardir. "Onlara: Allah'in indirdigine ve peygambere gelin dendigi zaman: Atalarimizi üzerinde buldugumuz sey bize yeter' derler. Alalari bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsalar da mi?" (el-Mâide
5/104). Islâm
topluma hakim olunca bütün bu cahilî sistemin ilkel davranislarini tamamen yasaklamistir" (el-Mâide
5/103).

Bütün bunlara baktigimizda
Cahiliyye'nin bir inanma biçimi oldugunu görüyoruz. Cahiliyye; bir seyi gerçegi disinda bilmek
anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye; insanin ve toplumun Islâm öncesi ve Islâm disi bir yasayis biçimiyle yasamasi demektir.Dogru yolun ziddi
ilmin aksi olan
eskiyen ve degisken olan
bölgelere
kavimlere ve anlayislara göre kurulan her türlü Islâm disi rejimler; cahilî sistemler ve hükümlerdir.

Kaynak: Islam tarihi