- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Bilinç gerek bireysel gerekse toplumsal düzlemde birbirinden farklı süreçlerde kişilerin ya da toplumsal kümelerin yönelimini belirlemede etkili bir öğedir. Bilinç, bireyin zihinsel bütünlüğünü sağladığı gibi davranışlarında yol gösterici ve eyleme yön veren bir düşünsel bütünlük oluşturur. Ancak, şu da bir gerçektir ki, bilincin birey düşüncesini ve eylem biçimini; sosyal, ekonomik, hukuki, siyasi ve kültürel ilişkileri, örgütsel yapıları, nasıl etkilediği ve bu yönde yapılanmalar üretilmesine nasıl katkı sağladığı oldukça karmaşık ve soyut ilişki süreçlerine dayanır.
Bu bağlamda, R.Linton, M.Mead, A.Kardiner, R.Benedict, E.Erickson, G.Bateson gibi Kültüralist okula mensup antropologlar bir zihinsel bütüne sahip olmanın beraberinde ortak tutum ve davranışlara yol açtığını kanıtlamaya çalışmışlardır. Kültüralist okul taraftarlarına göre, "bir toplum düzeyinde, birbirinin aynısı ya da birbirine yeterince benzeyen kültürel koşullar bütünü, toplumun bütün üyeleri arasında şeyleri aynı şekilde görme ve bazı tipik durumlarda aynı şekilde davranma özelliği" yaratmaktadır. Aynı kültürle yeterince "aşılanmış" bireylerin ortaklaşa paylaştıkları, bu türde bir kültürel kişilik, temel kişilik terimiyle adlandırılır. Temel kişilik bütün Komanciler in Komançi, Fransızların da Fransız gibi düşünmesini ve tepki göstermesini sağlayan ortak inanışların bütünüdür" (Mucchielli, l99l: l5).
Gerçekte, ortak bir bilinç bileşenine sahip olma yalnızca toplumdaki düşünme ve akıl yürütme kalıplarını paylaşmakla kendisini göstermemekte aynı zamanda, yaşama ilişkin bir takım alışkanlık ve davranışları benimsemek ve sürdürmede de etkili olmaktadır (Mucchielli, l99l: l0). Bilinç, doğası gereği insan edimlerine biçim verir. İnsani eylemlerin niteliğini ve yönünü belirler. Birey, sahip olduğu bilinç yapısının niteliği ölçüsünde dış dünyayı algılar ve insana, topluma ve evrene ilişkin tepkiler geliştirir.
Gerçekte, insan davranışları, zihinsel bir arkaplandan beslenir. Davranışlar ani, tesadüfi bir şekilde meydana gelmezler. Bu türde hareketler daha çok refleks olarak isimlendirilir. Davranışlar bilinçli tavırlardır; bireyin dış nesnel gerçekleri okuma biçimine göre farklı bir şekil alır. Davranışlar, bir takım prensiplere, inançlara, bilgilere göre oluşurlar. Bunlar genel bir ifade ile bilinç ya da zihniyet olarak adlandırılır. Bir başka deyişle davranışların temellendiği düşünsel öbek, gerçekte bir zihinsel inşa formudur. Kişi davranışlarını belli bir düşünsel sisteme göre yönlendirir. Davranışların amaca yönelikliğini belirleyen esas espri, bireyin içsel oluşumuyla olan oryantasyonuna dayanır. İçsel oluşum dış nesnel gerçekliklere de yansır. Tutum, davranış, vaziyet alış, yaşam biçimi hepsi kişinin sahip olduğu bilinç durumunun izlerini taşır.
Bundan dolayı, davranışlarımız bilincimizin gözle görülebilen tezahürleri sayılabilir. Her toplumda, grupta, çete ya da akran grubunda belirli spesifik davranış kalıpları mevcuttur. Bu her grup ya da topluluğun kendi anlamsal çerçevesi olduğu anl***** gelir. Yani kısmi ya da mikro bilinç/zihniyet envanterinin olduğunu gösterir.
İnsanın her davranışı gerçekte birbiriyle irtibatlı bilinç durumlarını refere eder. Davranış kalıpları, belli bir zihinsel inşa tarzından köken alır. Davranışlar, amaçlı hareketler kişinin odaklandığı, demir attığı zihinsel peronla uyum içindedir. Zihniyetler salt anlamda birer terminaldirler. Kişilerin davranışlarına, vaziyet alışlarına, hayat tasarımlarına, insanı , toplumu ve evreni yeniden kurma çabalarına kılavuzluk ederler.
Oskay (l983:226) da bu çerçevede, bilincin, bireysel davranışlarımızı yönlendirmede potansiyel bir güce sahip olduğunu belirtmektedir. Ona göre, her birey toplumsal konumuna uygun nesnel ve öznel özelliklerin bütünleşmesiyle ulaştığı kendisine özgü bir bilinç düzeyine sahiptir. Bu bilinç düzeyi doğrultusunda toplumsal, kültürel, politik, ekonomik vb. çevredeki olgu ve oluşumları değerlendirir, yorumlar ve davranışlarına yansıtır. Bundan böyle her bireyin toplumsal evrene yaklaşımı öznel, subjektif bir nitelik taşır. Çünkü her bireyin 1) fiziksel ve toplumsal çevresi, 2) sınıfsal konumu, 3)fizyolojik yapısı, 4)istem, amaç ve çıkarları, 5) geçmiş deneyimleri, psikolojik geçmişi farklılıklar gösterir."
Psikolog Wundt, davranışlarımız üzerinde bu ölçüde belirleyici olan bilinç öbeğini anlayabilmek için, bireysel bilincin içinde doğduğu ve serpildiği, toplumsal, kültürel, siyasal, ve moral tüm yapıların analiz edilmesi gereğinden söz eder (Bilgin, l987: 8). Dolayısıyla, birey davranışını oluşturan bilinç örgüsünü, ancak, bu yolla açımlama imkanı bulacağız.