-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2008
-
- Mesajlar
- 2,499
-
- MFC Puanı
- 0
Gotlar Sütunu (Eminönü)
Sarayburnunda, Gülhane Parkının içerisinde bulunan Gotlar Sütununun ne zaman ve kimin adına dikildiği kesinlik kazanamamıştır. Bizans tarihçilerinden Nikeforos Giegoras, kentin kurucusu Byzansın heykelinden söz etmişse de kaidesindeki Latince yazı, onların yazdıkları ile çelişkilidir. Bu yazıtta mağlup olan Gotlardan dolayı bu sütun dikildi. Sözleri bulunmaktadır. Prof. Dr. Semavi Eyice, yazıtın Latince olduğunu belirttikten sonra, sütunun Romalı bir imparatorun Gotlara karşı kazandığı zaferin ardından dikildiği düşüncesindedir. Sonraki yıllarda anıtın üzerine Byzansın heykelinin konulmuş olabileceği gibi, zamanla gerçek kimliği unutulmuş bir heykelin halk arasında Byzans sanılması da olasıdır .
Got Kıran unvanı almış Roma İmparatoru II. Claudiusun (268 - 270) Gotlara karşı Sırbistanın Niş Ãehri yakınında kazandığı zafer anısına dikildiği de düşünülmelidir; ancak II. Claudies İstanbula hiç gelmemiş, kent ile de hiçbir bağlantısı olmamıştır.
Bu bakımdan sütunun Onun adına dikildiği düşünülmemelidir. Prof.Dr. Semavi Eyice, bu sütunun Gotlara karşı savaşan I. Theodosiusa (379 - 395) ait ve yazıttaki harf şekillerinin I. Constantinus (324 - 337) dönemi ile bağlantılı olabileceğini sözlerine eklemektedir.
IV. yüzyılda yapıldığı sanılan sütun üç basamaklı bir kaide üzerinde yekpare gövdelidir. Korint üslubunda bir başlıkla sonuçlanan sütun 15 m. yüksekliğindedir. Ayrıca başlığın
üzerinde bir kartala ait izler de görülmektedir. Kaidenin üzerinde bazı kabartmalar olduğu ve taşçı kalemi ile kazındığı izlerden anlaşılmaktadır.
Hipodrom Dikilitaşı (Theodosius Dikilitaşı) (Eminönü)
İstanbulun en eski dikilitaşı Hippodromdaki spinanın üzerindedir. Yekpare mermerden olan bu anıt M.Ö. 1500 yıllarında III. Tutmosis adına aşağı Mısırda Hiyeropolisdeki bir mabedin önüne dikilmişti. Bu anıtı I. Constantinusun (337-361) İskenderiyelilere yazdığı mektupla bu taşın İstanbula gönderilmesini istemiştir.
Gemileriniz Karadenize çıkarken sizleri cömertçe karşılayan ve beslenmesine yardımcı olduğunuz bu şehrin güzelleşmesine katkınız olması için bu yekpare taşı yollamanız yerinde olur
Obeliskin İskenderiyeden ne zaman getirildiği kesin olmamakla beraber, büyük olasılıkla 390 yılı üzerinde durulabilir. İmparator Iulianusun ölümünden sonra, uzun süre yerde kalmış ve kenti yeni baştan imar eden I. Theodosius zamanında (379-395) İstanbula getirilerek Portus Novus (Kadırga Limanı) veya Vlanga (Langa) limanlarından birisine bırakılmıştır. Bizanslı ustalar limandan Hippodroma kadar bir yol hazırladılar ve üç günlük bir çalışma ile obelisk getirildi, 32 günde bugünkü yerine dikildi. İmparator I. Theodosiusun (379-395) hazırlattığı 2.75 x 2.20 m. ölçüsünde, dört yüzünde de kabartmalar olan kaide üzerindeki dört bronz ayak üzerine obelisk oturtulmuştur. Bugün 19.59 m. yüksekliğinde olan taşın eski halinden daha uzun olduğu sanılmaktadır. Obeliskin alt kısmı düzeltilirken hiyorogliflerden biri tam ortasından kesilmiştir. Günümüze gelemeyen bu parçanın taşıma sırasında veya yerine dikilirken kırıldığı düşünülebilir. Ayrıca tepesindeki çam kozalağı şeklindeki tepeliği 869 depreminde düşmüştür.
Eski Mısırın milli kahramanı olarak nitelenen, 18. sülale firavunlarından III. Tutmosis kazandığı zaferlerin bir bölümünü obeliske şiirsel bir dille kazıtarak ölümsüz olmayı istemiştir.
Kuzey cephe: Gizli ve mukaddes ismin her tecellisini her feyzini mazhar olan Amor mabuduna nezrini büyük bir aciz içinde sunarak ve ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru, iki kutrun sahibi kudretli, melik memleketinin hududunu Mezopotamyaya kadar götürmeyi azmetti.
Güney-Batı cephe: Güneşin doğduğu sırada malik olduğu altın renkleri aleme yayan Horisin verdiği kuvveti, serveti, şiddetli, mehabeti taşıyan yukarı ve aşağı Mısır hükümetlerinin tacına sahip olan ve bizzat güneş tarafından seçilmiş bulunan Melik bu eseri babası Ra için yaptırdı.
Güney cephe: Mabud Horisin lütfuna mazhar olan ve güneşin oğlu lakabını taşıyan aşağı ve yukarı Mısırın hükümdarı bulunan Melik kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdenizde dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Hudut memleketi Naharine kadar tevsi etti. Mezopotamyaya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı.
Sarayburnunda, Gülhane Parkının içerisinde bulunan Gotlar Sütununun ne zaman ve kimin adına dikildiği kesinlik kazanamamıştır. Bizans tarihçilerinden Nikeforos Giegoras, kentin kurucusu Byzansın heykelinden söz etmişse de kaidesindeki Latince yazı, onların yazdıkları ile çelişkilidir. Bu yazıtta mağlup olan Gotlardan dolayı bu sütun dikildi. Sözleri bulunmaktadır. Prof. Dr. Semavi Eyice, yazıtın Latince olduğunu belirttikten sonra, sütunun Romalı bir imparatorun Gotlara karşı kazandığı zaferin ardından dikildiği düşüncesindedir. Sonraki yıllarda anıtın üzerine Byzansın heykelinin konulmuş olabileceği gibi, zamanla gerçek kimliği unutulmuş bir heykelin halk arasında Byzans sanılması da olasıdır .
Got Kıran unvanı almış Roma İmparatoru II. Claudiusun (268 - 270) Gotlara karşı Sırbistanın Niş Ãehri yakınında kazandığı zafer anısına dikildiği de düşünülmelidir; ancak II. Claudies İstanbula hiç gelmemiş, kent ile de hiçbir bağlantısı olmamıştır.
Bu bakımdan sütunun Onun adına dikildiği düşünülmemelidir. Prof.Dr. Semavi Eyice, bu sütunun Gotlara karşı savaşan I. Theodosiusa (379 - 395) ait ve yazıttaki harf şekillerinin I. Constantinus (324 - 337) dönemi ile bağlantılı olabileceğini sözlerine eklemektedir.
IV. yüzyılda yapıldığı sanılan sütun üç basamaklı bir kaide üzerinde yekpare gövdelidir. Korint üslubunda bir başlıkla sonuçlanan sütun 15 m. yüksekliğindedir. Ayrıca başlığın
üzerinde bir kartala ait izler de görülmektedir. Kaidenin üzerinde bazı kabartmalar olduğu ve taşçı kalemi ile kazındığı izlerden anlaşılmaktadır.
Hipodrom Dikilitaşı (Theodosius Dikilitaşı) (Eminönü)
İstanbulun en eski dikilitaşı Hippodromdaki spinanın üzerindedir. Yekpare mermerden olan bu anıt M.Ö. 1500 yıllarında III. Tutmosis adına aşağı Mısırda Hiyeropolisdeki bir mabedin önüne dikilmişti. Bu anıtı I. Constantinusun (337-361) İskenderiyelilere yazdığı mektupla bu taşın İstanbula gönderilmesini istemiştir.
Gemileriniz Karadenize çıkarken sizleri cömertçe karşılayan ve beslenmesine yardımcı olduğunuz bu şehrin güzelleşmesine katkınız olması için bu yekpare taşı yollamanız yerinde olur
Obeliskin İskenderiyeden ne zaman getirildiği kesin olmamakla beraber, büyük olasılıkla 390 yılı üzerinde durulabilir. İmparator Iulianusun ölümünden sonra, uzun süre yerde kalmış ve kenti yeni baştan imar eden I. Theodosius zamanında (379-395) İstanbula getirilerek Portus Novus (Kadırga Limanı) veya Vlanga (Langa) limanlarından birisine bırakılmıştır. Bizanslı ustalar limandan Hippodroma kadar bir yol hazırladılar ve üç günlük bir çalışma ile obelisk getirildi, 32 günde bugünkü yerine dikildi. İmparator I. Theodosiusun (379-395) hazırlattığı 2.75 x 2.20 m. ölçüsünde, dört yüzünde de kabartmalar olan kaide üzerindeki dört bronz ayak üzerine obelisk oturtulmuştur. Bugün 19.59 m. yüksekliğinde olan taşın eski halinden daha uzun olduğu sanılmaktadır. Obeliskin alt kısmı düzeltilirken hiyorogliflerden biri tam ortasından kesilmiştir. Günümüze gelemeyen bu parçanın taşıma sırasında veya yerine dikilirken kırıldığı düşünülebilir. Ayrıca tepesindeki çam kozalağı şeklindeki tepeliği 869 depreminde düşmüştür.
Eski Mısırın milli kahramanı olarak nitelenen, 18. sülale firavunlarından III. Tutmosis kazandığı zaferlerin bir bölümünü obeliske şiirsel bir dille kazıtarak ölümsüz olmayı istemiştir.
Kuzey cephe: Gizli ve mukaddes ismin her tecellisini her feyzini mazhar olan Amor mabuduna nezrini büyük bir aciz içinde sunarak ve ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru, iki kutrun sahibi kudretli, melik memleketinin hududunu Mezopotamyaya kadar götürmeyi azmetti.
Güney-Batı cephe: Güneşin doğduğu sırada malik olduğu altın renkleri aleme yayan Horisin verdiği kuvveti, serveti, şiddetli, mehabeti taşıyan yukarı ve aşağı Mısır hükümetlerinin tacına sahip olan ve bizzat güneş tarafından seçilmiş bulunan Melik bu eseri babası Ra için yaptırdı.
Güney cephe: Mabud Horisin lütfuna mazhar olan ve güneşin oğlu lakabını taşıyan aşağı ve yukarı Mısırın hükümdarı bulunan Melik kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdenizde dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Hudut memleketi Naharine kadar tevsi etti. Mezopotamyaya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı.