Fakr islamın özüdür, bilmek gerekli tabi bir haldir. Bu sözle anlatılmaz. Sadece nasıl olabileceğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım, gerisi rabıta ve zikirle tamam olur inşallah.
Fakr: İslâmın kendisidir, tasavvuftur, güzel ahlaktır. Dünya sevgisinin, mülk aleminin sevgisinin kalbden çıkmasıdır. Ve daha fazlasıdır...
ayette buyuruldu ki;
"Sizler Allah'ın fakirlerisiniz" (Muhammed-38)
Yarabbi ne ile geleyim Sana?
Bana Bende olmayan ile gel,
Nedir ki Sende olmayan?
Acziyet ve Fakirlik...
Allah Teala Hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük örtümdür, izzet de elbisemdir. Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ederse ona azap veririm." (Müslim, Birr 136; Ebu Davud, Libas 29)
El Fakru Fahri - Fakr benim övüncümdür.
Fakr, Peygamber Efendimizin(sav) en büyük sünnetidir. Tasavvufta ulaşılacak son haldir, makamların en üstünüdür.Tasavvufta makamlar mertebeler kerametle değildir. Sabır, güzel ahlak iledir. Yani fakr halinin derecesi velinin derecesinin göstergesidir.
Bu din garip olarak başladı, sonu da garip olur. Halkın bozduğu sünnetimi düzelten gariplere müjdeler olsun! [Tirmizi]
Bir kimse ki, onun kalbinde mülk aleminden hiç bir eser kalmaz, fakr başlangıç olarak budur. En büyük sünnettir. Vakit ahir zaman oldukça en çok unutulan sünnettir. Nefse en zor gelen sünnettir. Rabbimizi en çok memnun eden sünnettir. Alemlerin yaratılmasına sebep olan sünnettir. Tevhid sırrının anahtarı olan sünnettir. Evliyaların mührü olan sünnettir. Karşısında her ilimin aciz kaldığı ve sadece ehlinden öğrenilebilecek ancak Kur'an-ı Kerimden mana okumasını bilenin her ayette okuyacağı sünnettir. Aslında Kuran-ı Kerimin her harfinin anlattığı sünnettir. Yapabilenin başka bir şey yapmasına gerek bırakmayacak sünnettir. Tasavvuf ilminin özü olan sünnettir.
Tasavvuf ilmi bilmeyenin bu sünneti uygulayanı taşladığı sünnettir (Taif'te taşlanma sünnetini de yaşatmış olur, taşlanan gariblerin hepsi "-bilmiyorlar bilseler yapmazlardı" demiştir.) Hazinelerin anahtarı olan sünnettir ama uygulayanı hazinelere dahi muhtaç bırakmaz. Çünkü veren el olmanın yolu olan sünnettir. Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa Hakikatını anlatmaya derman yetmeyecek sünnettir. Gariblerin yaptığı fakat kibir sahiblerinin asla yanaşmadığı sünnettir. O yüzden halkın bozduğu bu sünneti yapan garibler müjdelenmiştir. Bu sünneti yapmak için en büyük engel kişinin kendisidir, ilmidir, amelidir, kibridir, varlığıdır, bunlara güvenmesidir. Müslümanım diye gezip bu yollarda adımı olmayanın imanını kontrol etmesi gerekir. Çünkü bu sünnetin hakkını verende hiç şek şüphe kalmamıştır.
"Ahireti görmüş gibi inanırlar" (Bakara /4) Ayeti celilesi tecelli etmiştir. Böyle olmasaydı şu yazıyı okuyanın derhal endişe ve çaba içine girip "nelerden gafilim" diye kafasını yerlere vurması gerekirdi. Ölüm süratle kendisine yaklaşan kişinin eksikliği hissetmesi gerekirdi. Yapmadıysa, hissetmediyse bu kibrini kendi hal diliyle tasdik eder de farkında değildir. Neüzübillah.
Hadi şimdi seçenek bizim. Dilersek dünya uykumuza devam edebiliriz. (Ya biz uykuda değil uyanığız diyor nefsim. Ttamam işte dünyaya uyanık diğer alemlere uykudayım.) Bu garib kişiler (bedenen) sizinle birlikte dünyada görünseler de (manaları) kimi melekutta, kimi ceberutta, kimi lahutta gezer. Bizde ölünce uyanır, anlarız. Yarın ameller boşa çıktığı zaman, nefsimizi o dehşetli günde ateşten kurtarma çabasına girince ilk çamuru yine bu gariblere atmaya kalkar, bizi uyarmadılar deriz. Rüyalar tatlıysa, moraller bozuluyorsa, ne güzel. işte iki omzunuz arasındaki düşmanımızı bize birileri gösteriyor. Yok hala inad ediyorsak, peki; iyi uykular. Ölmeden önce uyandıranı başta dinlememişiz ki şimdi dinleyebilelim..
Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. (Asr/1)
Fakr: İslâmın kendisidir, tasavvuftur, güzel ahlaktır. Dünya sevgisinin, mülk aleminin sevgisinin kalbden çıkmasıdır. Ve daha fazlasıdır...
ayette buyuruldu ki;
"Sizler Allah'ın fakirlerisiniz" (Muhammed-38)
Yarabbi ne ile geleyim Sana?
Bana Bende olmayan ile gel,
Nedir ki Sende olmayan?
Acziyet ve Fakirlik...
Allah Teala Hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük örtümdür, izzet de elbisemdir. Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ederse ona azap veririm." (Müslim, Birr 136; Ebu Davud, Libas 29)
El Fakru Fahri - Fakr benim övüncümdür.
Fakr, Peygamber Efendimizin(sav) en büyük sünnetidir. Tasavvufta ulaşılacak son haldir, makamların en üstünüdür.Tasavvufta makamlar mertebeler kerametle değildir. Sabır, güzel ahlak iledir. Yani fakr halinin derecesi velinin derecesinin göstergesidir.
Bu din garip olarak başladı, sonu da garip olur. Halkın bozduğu sünnetimi düzelten gariplere müjdeler olsun! [Tirmizi]
Bir kimse ki, onun kalbinde mülk aleminden hiç bir eser kalmaz, fakr başlangıç olarak budur. En büyük sünnettir. Vakit ahir zaman oldukça en çok unutulan sünnettir. Nefse en zor gelen sünnettir. Rabbimizi en çok memnun eden sünnettir. Alemlerin yaratılmasına sebep olan sünnettir. Tevhid sırrının anahtarı olan sünnettir. Evliyaların mührü olan sünnettir. Karşısında her ilimin aciz kaldığı ve sadece ehlinden öğrenilebilecek ancak Kur'an-ı Kerimden mana okumasını bilenin her ayette okuyacağı sünnettir. Aslında Kuran-ı Kerimin her harfinin anlattığı sünnettir. Yapabilenin başka bir şey yapmasına gerek bırakmayacak sünnettir. Tasavvuf ilminin özü olan sünnettir.
Tasavvuf ilmi bilmeyenin bu sünneti uygulayanı taşladığı sünnettir (Taif'te taşlanma sünnetini de yaşatmış olur, taşlanan gariblerin hepsi "-bilmiyorlar bilseler yapmazlardı" demiştir.) Hazinelerin anahtarı olan sünnettir ama uygulayanı hazinelere dahi muhtaç bırakmaz. Çünkü veren el olmanın yolu olan sünnettir. Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa Hakikatını anlatmaya derman yetmeyecek sünnettir. Gariblerin yaptığı fakat kibir sahiblerinin asla yanaşmadığı sünnettir. O yüzden halkın bozduğu bu sünneti yapan garibler müjdelenmiştir. Bu sünneti yapmak için en büyük engel kişinin kendisidir, ilmidir, amelidir, kibridir, varlığıdır, bunlara güvenmesidir. Müslümanım diye gezip bu yollarda adımı olmayanın imanını kontrol etmesi gerekir. Çünkü bu sünnetin hakkını verende hiç şek şüphe kalmamıştır.
"Ahireti görmüş gibi inanırlar" (Bakara /4) Ayeti celilesi tecelli etmiştir. Böyle olmasaydı şu yazıyı okuyanın derhal endişe ve çaba içine girip "nelerden gafilim" diye kafasını yerlere vurması gerekirdi. Ölüm süratle kendisine yaklaşan kişinin eksikliği hissetmesi gerekirdi. Yapmadıysa, hissetmediyse bu kibrini kendi hal diliyle tasdik eder de farkında değildir. Neüzübillah.
Hadi şimdi seçenek bizim. Dilersek dünya uykumuza devam edebiliriz. (Ya biz uykuda değil uyanığız diyor nefsim. Ttamam işte dünyaya uyanık diğer alemlere uykudayım.) Bu garib kişiler (bedenen) sizinle birlikte dünyada görünseler de (manaları) kimi melekutta, kimi ceberutta, kimi lahutta gezer. Bizde ölünce uyanır, anlarız. Yarın ameller boşa çıktığı zaman, nefsimizi o dehşetli günde ateşten kurtarma çabasına girince ilk çamuru yine bu gariblere atmaya kalkar, bizi uyarmadılar deriz. Rüyalar tatlıysa, moraller bozuluyorsa, ne güzel. işte iki omzunuz arasındaki düşmanımızı bize birileri gösteriyor. Yok hala inad ediyorsak, peki; iyi uykular. Ölmeden önce uyandıranı başta dinlememişiz ki şimdi dinleyebilelim..
Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. (Asr/1)