-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,542
-
- MFC Puanı
- 4,471
Fırat Kalkanı haklı
Ancak ABD ile Rusya neden ses çıkarmadı? Oyun ne?
Sir Arthur Conan Doyleun kendisinin de sevdiği Sherlock Holmes polisiye romanlarından birinin adı Silver Blazedir (Türkçeye Gümüş Şimşek adıyla çevrilmiştir). Orada gizem, Sherlockun en başlarda sorduğu İyi de, köpek neden havlamadı? sorusunda gizlidir.
Şu Suriye işinde benim de öyle bir sorum var; ama yazının sonunu beklemeniz gerekecek.
Her ülkenin olduğu gibi, Türkiyenin de, varlığına ve egemenliğine yönelik iç ve dış saldırıları def etmek için elinden geleni yapmaya hakkı vardır.
Bu hakkını kendi başına da kullanabilir ülkemiz, tehdit dışarıdan geliyorsa ittifaklar oluşturup müttefikleriyle birlikte de..
40. gününü geride bırakan Fırat Kalkanı operasyonu sınırları dışında belirmiş bir tehdide Türkiyenin verdiği cevaptır.
40. gününde Fırat Kalkanı Operasyonu (El-Cezire'den alındı)
40. gününde Fırat Kalkanı Operasyonu (El-Cezireden alındı)
Türkiyenin desteğindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) IŞİDi (DAEŞ de deniyor) temizleme operasyonunda ilk kez başarılar elde ediyor. Harekâtın başından itibaren kaydedilen başarılarla 960 kmlik bir alanda tehdit sona erdirilmiş oldu.
ÖSOnun Suriyedeki başarısı benzer bir harekâtın Irakta da devreye sokulması ve Musulun IŞİDten kurtarılması yolunda değerlendirmelere sebep oluyor.
Peki, ama Türkiye desteğindeki ÖSOnun bu başarısı, beş yıldır, büyük güçlerin (ABD ve Rusyanın) üçüncü bir ülke (Suriye) üzerinden rekabetlerini durdurmuyor?
Rusyanın ihtilâfa müdahil olmasıyla kendine güveni artan Beşşar Esad ve Baas rejiminin daha acımasız hale gelmesini engellemiyor ise
Herhalde oturup düşünmemiz gerekiyor
Çıkarlar aslında çatışıyor
Bu beş yılın bilançosuna bir daha bakalım:
Yaklaşık yarım milyon insan öldü Suriyedeki iç-savaşta, 1 milyonun üzerinde insan abluka altında yaşıyor ve 11 milyon insan da evlerini terk etmiş, sığınmacı durumunda
Evlerini terk etmek zorunda kalmış 11 milyon insanın yaklaşık dörtte biri Türkiyeye sığınmış bulunuyor.
Suriyedeki savaşın durması, Şamda kalıcı bir rejimin oluşması, ihtilâfa taraf olan ülkeler arasında bir tek Türkiye açısından hayati önem taşıyor
ABD ile Rusya için ve uzaktan seyreder görüntüsü verse de bu iki ülke üzerindeki dolaylı etkisiyle İsrail için, Suriye, ne kadar zayıflar hatta ne kadar fazla tahrip olur ise o kadar daha iyi olacak bir ülke
Galiba Suriye söz konusu olduğunda politika belirleyicilerin bizde karar verirken en fazla ihmal ettikleri nokta da burası: Suriyenin varlığı ve dirliği bir tek Türkiye için önemli; diğer taraf ülkeler için ise, en tercih edilir seçenek, Suriyenin haydut ülke statüsüne düşmesidir.
Ona ramak kaldı zaten..
İsrailin New Yorktaki eski başkonsolosu Alon Pinkas bu gerçeği 2013 Haziran ayında New York Timesa verdiği mülâkatta iyi özetledi:
Her iki tarafın da kaybetmesini istediğiniz bir playoff durumu bu; en azından taraflardan birinin kazanmasını istemezsiniz, beraberlikle yetinirsiniz Bırakın iki taraf da kan kaybetsin, kan kaybederek gebersinler; bu buradaki stratejik düşünce.
Şimdi aktaracağım görüş yine bir İsrailliye ait, ancak Washinton ve Moskovada da ondan farklı düşünmeyen pek çok kişi bulunduğuna emin olabilirsiniz:
Batı IŞİDin daha da zayıflamasını arzulamalı, ama bütünüyle yok olmasını değil Kötü adamların başka kötü adamları öldürmesine izin vermek bencilce gelebilir; ancak faydalıdır, hatta bunu yapmakla kötüleri meşgul edebiliyor ve iyilere daha az zarar vermelerini sağlayabiliyorsanız ahlâkidir de. Dahası, istikrarsızlık ve krizler bazen olumlu anlamda değişikliğin habercisi de olabilir (Begin-Sadat Center for Strategic Studies merkezi direktörü Efraim Inbar).
Inbar bu görüşünü iki ay önce (2 Ağustos 2016da) açıklamıştı.
Neymiş, neymiş?
IŞİDe karşı savaş onu bitirmek için değilmiş; çünkü IŞİD bölgede istikrarsızlık ve krizlere sebep olarak hayırlı bir görev sürdürüyormuş Suriyede birbiriyle mücadele eden güçlerden birinin diğerini yenmesine, yani Şamda bir rejim değişikliğine, izin vermemek gerekirmiş
Aslında Suriyede beş yıldır yaşananların özeti bu görüş
Biraz daha yakın zamanda olup-bitenlere dikkatle bakabiliriz artık.
Eylül ayının sonlarına doğru, Rus uçakları aslında savaş suçu olması gereken bir saldırı gerçekleştirdi. BM ile Suriye Kızılayının sivillere ilâç ve yiyecek taşıyan ortak yardım konvoyuna ateş açıldı.
Ateşkes anlaşması dinlenmeyerek
Saldırıda ortak heyetin biri başkanı olmak üzere üyelerinin yarısı hayatını kaybetti.
Halepe yönelik tek Rus saldırısı değildi bu; rejim-karşıtlarının yaşadığı mahallelere Su-Sukhoi 24 uçaklarının başka hava saldırıları da oldu ve onlarca insan o saldırılarda hayatını kaybetti, sayısız insan da yaralandı.
Yardım heyetine yönelik saldırılarda yasaklanmış türden bombalar kullanıldığı da tespit edildi.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Rusya, Suriye ihtilâfında Esad rejiminden yana devreye girdiğinden beri, iç-savaşın gidişini etkileyici bir işlevi üstlenmiş görünüyor.
Ateşkes ilânı için çaba harcar ve bunu sağlama başarısıyla övünmeyi ihmal etmezken, yanında yer aldığı Beşşar Esad Ateşkes bitti der demez, silâhların konuşmadığı o ara dönemde elde ettiği sahaya ait bilgilerle, uçaklarını ölüm kusmaya Halepe gönderebiliyor
Amerika-Rusya aynı sonuca oynuyor, Türkiye farklı
Hiç kuşkunuz olmasın, Rusyanın Suriyedeki varlığı, Vladimir Putinin Ortadoğuda ülkesi bayrağını dalgalandırmasına yaradığı kadar, İki taraf da kazanmasın, savaş Suriye bütünüyle enkaz yığınına dönene kadar sürsün stratejik değerlendirmesi istikametinde bir tavrın başarıya ulaşmasını da sağlıyor.
Barack Obamanın inişli-çıkışlı görünen Suriye politikası da, genel değerlendirme açısından yaklaşıldığında, Putinin izlediği politikadan pek farklı değil: Önce Esadlı olabilir, sonra Esad gitmeli, daha sonra Muhalifleri güçlendirelim, içlerinden başarılı olan çıkarsa Baas rejiminin yerine o geçsin, şimdilerde yine Esad mutlaka gitmeli
Aynı kapıya çıkıyor: Savaş uzuyor, tabii Suriyeye ve Suriyeliler üzerine getirdiği ölüm ve tahribat da devam ediyor
Sherlock Suriye için hangi soruyu sorardı?
Sherlock Suriye için hangi soruyu sorardı?
Şimdi dönüp Türkiyeye bakabiliriz.
Ne demiştim en başta? Şunu: Her ülkenin olduğu gibi Türkiyenin de varlığını ve egemenliğini tehdit edenlere karşı çıkma, gerekirse savaşma hakkı vardır. Türkiye IŞİD belâsına karşı Fırat Kalkanı operasyonu ile bunu yapıyor.
Rusya da ses çıkarmıyor buna, ABD teşvik de ediyor
Peki ama, bu iki ülke açısından IŞİD yok edilmesi gereken değil, zayıflatılmakla yetinilmesi arzu edilen bir güç ise, Türkiyenin sınırları dışındaki harekâtının tam anlamıyla başarılı olmasını ister mi bu iki ülke?
İlk bakışta farklı çıkarları olduğu göze çarpsa da, biraz deşince, ikisinin de, Şamda güçsüz bir Esad noktasında buluştukları çözüm, Türkiye açısından Suriyede en makul çözüm ile aynı mıdır?
Aynı değilse Ki aynı değildir O taktirde Türkiyenin şimdi aldığı pozisyonu bir kez daha gözden geçirmesi gerekmez mi? ALINTIDIR.
Sir Arthur Conan Doyleun kendisinin de sevdiği Sherlock Holmes polisiye romanlarından birinin adı Silver Blazedir (Türkçeye Gümüş Şimşek adıyla çevrilmiştir). Orada gizem, Sherlockun en başlarda sorduğu İyi de, köpek neden havlamadı? sorusunda gizlidir.
Şu Suriye işinde benim de öyle bir sorum var; ama yazının sonunu beklemeniz gerekecek.
Her ülkenin olduğu gibi, Türkiyenin de, varlığına ve egemenliğine yönelik iç ve dış saldırıları def etmek için elinden geleni yapmaya hakkı vardır.
Bu hakkını kendi başına da kullanabilir ülkemiz, tehdit dışarıdan geliyorsa ittifaklar oluşturup müttefikleriyle birlikte de..
40. gününü geride bırakan Fırat Kalkanı operasyonu sınırları dışında belirmiş bir tehdide Türkiyenin verdiği cevaptır.
40. gününde Fırat Kalkanı Operasyonu (El-Cezire'den alındı)
40. gününde Fırat Kalkanı Operasyonu (El-Cezireden alındı)
Türkiyenin desteğindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) IŞİDi (DAEŞ de deniyor) temizleme operasyonunda ilk kez başarılar elde ediyor. Harekâtın başından itibaren kaydedilen başarılarla 960 kmlik bir alanda tehdit sona erdirilmiş oldu.
ÖSOnun Suriyedeki başarısı benzer bir harekâtın Irakta da devreye sokulması ve Musulun IŞİDten kurtarılması yolunda değerlendirmelere sebep oluyor.
Peki, ama Türkiye desteğindeki ÖSOnun bu başarısı, beş yıldır, büyük güçlerin (ABD ve Rusyanın) üçüncü bir ülke (Suriye) üzerinden rekabetlerini durdurmuyor?
Rusyanın ihtilâfa müdahil olmasıyla kendine güveni artan Beşşar Esad ve Baas rejiminin daha acımasız hale gelmesini engellemiyor ise
Herhalde oturup düşünmemiz gerekiyor
Çıkarlar aslında çatışıyor
Bu beş yılın bilançosuna bir daha bakalım:
Yaklaşık yarım milyon insan öldü Suriyedeki iç-savaşta, 1 milyonun üzerinde insan abluka altında yaşıyor ve 11 milyon insan da evlerini terk etmiş, sığınmacı durumunda
Evlerini terk etmek zorunda kalmış 11 milyon insanın yaklaşık dörtte biri Türkiyeye sığınmış bulunuyor.
Suriyedeki savaşın durması, Şamda kalıcı bir rejimin oluşması, ihtilâfa taraf olan ülkeler arasında bir tek Türkiye açısından hayati önem taşıyor
ABD ile Rusya için ve uzaktan seyreder görüntüsü verse de bu iki ülke üzerindeki dolaylı etkisiyle İsrail için, Suriye, ne kadar zayıflar hatta ne kadar fazla tahrip olur ise o kadar daha iyi olacak bir ülke
Galiba Suriye söz konusu olduğunda politika belirleyicilerin bizde karar verirken en fazla ihmal ettikleri nokta da burası: Suriyenin varlığı ve dirliği bir tek Türkiye için önemli; diğer taraf ülkeler için ise, en tercih edilir seçenek, Suriyenin haydut ülke statüsüne düşmesidir.
Ona ramak kaldı zaten..
İsrailin New Yorktaki eski başkonsolosu Alon Pinkas bu gerçeği 2013 Haziran ayında New York Timesa verdiği mülâkatta iyi özetledi:
Her iki tarafın da kaybetmesini istediğiniz bir playoff durumu bu; en azından taraflardan birinin kazanmasını istemezsiniz, beraberlikle yetinirsiniz Bırakın iki taraf da kan kaybetsin, kan kaybederek gebersinler; bu buradaki stratejik düşünce.
Şimdi aktaracağım görüş yine bir İsrailliye ait, ancak Washinton ve Moskovada da ondan farklı düşünmeyen pek çok kişi bulunduğuna emin olabilirsiniz:
Batı IŞİDin daha da zayıflamasını arzulamalı, ama bütünüyle yok olmasını değil Kötü adamların başka kötü adamları öldürmesine izin vermek bencilce gelebilir; ancak faydalıdır, hatta bunu yapmakla kötüleri meşgul edebiliyor ve iyilere daha az zarar vermelerini sağlayabiliyorsanız ahlâkidir de. Dahası, istikrarsızlık ve krizler bazen olumlu anlamda değişikliğin habercisi de olabilir (Begin-Sadat Center for Strategic Studies merkezi direktörü Efraim Inbar).
Inbar bu görüşünü iki ay önce (2 Ağustos 2016da) açıklamıştı.
Neymiş, neymiş?
IŞİDe karşı savaş onu bitirmek için değilmiş; çünkü IŞİD bölgede istikrarsızlık ve krizlere sebep olarak hayırlı bir görev sürdürüyormuş Suriyede birbiriyle mücadele eden güçlerden birinin diğerini yenmesine, yani Şamda bir rejim değişikliğine, izin vermemek gerekirmiş
Aslında Suriyede beş yıldır yaşananların özeti bu görüş
Biraz daha yakın zamanda olup-bitenlere dikkatle bakabiliriz artık.
Eylül ayının sonlarına doğru, Rus uçakları aslında savaş suçu olması gereken bir saldırı gerçekleştirdi. BM ile Suriye Kızılayının sivillere ilâç ve yiyecek taşıyan ortak yardım konvoyuna ateş açıldı.
Ateşkes anlaşması dinlenmeyerek
Saldırıda ortak heyetin biri başkanı olmak üzere üyelerinin yarısı hayatını kaybetti.
Halepe yönelik tek Rus saldırısı değildi bu; rejim-karşıtlarının yaşadığı mahallelere Su-Sukhoi 24 uçaklarının başka hava saldırıları da oldu ve onlarca insan o saldırılarda hayatını kaybetti, sayısız insan da yaralandı.
Yardım heyetine yönelik saldırılarda yasaklanmış türden bombalar kullanıldığı da tespit edildi.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Rusya, Suriye ihtilâfında Esad rejiminden yana devreye girdiğinden beri, iç-savaşın gidişini etkileyici bir işlevi üstlenmiş görünüyor.
Ateşkes ilânı için çaba harcar ve bunu sağlama başarısıyla övünmeyi ihmal etmezken, yanında yer aldığı Beşşar Esad Ateşkes bitti der demez, silâhların konuşmadığı o ara dönemde elde ettiği sahaya ait bilgilerle, uçaklarını ölüm kusmaya Halepe gönderebiliyor
Amerika-Rusya aynı sonuca oynuyor, Türkiye farklı
Hiç kuşkunuz olmasın, Rusyanın Suriyedeki varlığı, Vladimir Putinin Ortadoğuda ülkesi bayrağını dalgalandırmasına yaradığı kadar, İki taraf da kazanmasın, savaş Suriye bütünüyle enkaz yığınına dönene kadar sürsün stratejik değerlendirmesi istikametinde bir tavrın başarıya ulaşmasını da sağlıyor.
Barack Obamanın inişli-çıkışlı görünen Suriye politikası da, genel değerlendirme açısından yaklaşıldığında, Putinin izlediği politikadan pek farklı değil: Önce Esadlı olabilir, sonra Esad gitmeli, daha sonra Muhalifleri güçlendirelim, içlerinden başarılı olan çıkarsa Baas rejiminin yerine o geçsin, şimdilerde yine Esad mutlaka gitmeli
Aynı kapıya çıkıyor: Savaş uzuyor, tabii Suriyeye ve Suriyeliler üzerine getirdiği ölüm ve tahribat da devam ediyor
Sherlock Suriye için hangi soruyu sorardı?
Sherlock Suriye için hangi soruyu sorardı?
Şimdi dönüp Türkiyeye bakabiliriz.
Ne demiştim en başta? Şunu: Her ülkenin olduğu gibi Türkiyenin de varlığını ve egemenliğini tehdit edenlere karşı çıkma, gerekirse savaşma hakkı vardır. Türkiye IŞİD belâsına karşı Fırat Kalkanı operasyonu ile bunu yapıyor.
Rusya da ses çıkarmıyor buna, ABD teşvik de ediyor
Peki ama, bu iki ülke açısından IŞİD yok edilmesi gereken değil, zayıflatılmakla yetinilmesi arzu edilen bir güç ise, Türkiyenin sınırları dışındaki harekâtının tam anlamıyla başarılı olmasını ister mi bu iki ülke?
İlk bakışta farklı çıkarları olduğu göze çarpsa da, biraz deşince, ikisinin de, Şamda güçsüz bir Esad noktasında buluştukları çözüm, Türkiye açısından Suriyede en makul çözüm ile aynı mıdır?
Aynı değilse Ki aynı değildir O taktirde Türkiyenin şimdi aldığı pozisyonu bir kez daha gözden geçirmesi gerekmez mi? ALINTIDIR.