• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Fitoterapi

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
Fitoterapi


Başta ABD, batı Ülkeleri, Japonya ve İsrail'de "doğal tedavi'ye dönülmüştür. Almanya'da eczanelerde satılan ilaçların yü
Antibiyotik ilaçlar, bulunduğu günden beri insanlar sürekli zehirlenmektedir. Kimyasal ilaçlar özelikle de antibiyotikler bağırsak florasını bozar. Bağırsak florasında ortaya çıkan aşırı zararlı bakteriler ve mantarların ürettiği zehirli gazlar ve zehirli alkolleri elimine etmek için aşırı oranda B6, B12-Vitamini ve Folikasit harcanır. Buda homocystein oranının yükselmesine neden olur. Homocysteini B6, B12-Vitaminleri ve Folikasit Metionine çevirerek zararsız hale getirir. Antibiyotikler mantarların yayılmasına sebep olur, mantarların ürettiği toksik maddeler ise başta alerjinin her türü, baş ağrısı, migren, depresyon ve deri hastalıkları astım, nefes darlığı vs. Rahatsızlıklara sebep olur. Nasıl mı diyorsunuz?

Homocystein LDL-Kolesterolünü oksitleyerek yapısını bozar. Oksitlenen kolesterol makrofaj tarafından mikrop olarak algılanır ve onu yok etmeye çalışır. Aşırı oranda LDL-Kolesterolü yiyerek ölen makrofaj hücrelerde, hücre aralarında, dokularda ve damarların iç yüzeyinde yağlanmalara sebep olur. Damar, hücre ve doku yağlanmasına sebep olan bu CÜRUF (artık maddeler, cüruf) hücrelerin beslenmesine engel olur. Bu da beslenemeyen hücreler nedeniyle kişide sürekli açlık duygusunun ortaya çıkmasına neden olur ve kişi iştahım açıldı diyerek sürekli yemek yemek zorunda kalır. Bu nedenle bağırsak florası bozulanların tatlı, aşırı hamurlu, peynir, et ve et mamulleri yememeleri siyah çay, kahve ve kola içmemeleri gerekir.

Bağırsak mantarlarının ürettiği toksik maddelerden zehirli gazlar karında şişkinliğe sebep olur. Karın şişince akciğeri sıkıştırır. Akciğer kalbi sıkıştırır. Sıkışan kalbe alttan bıçak batıyormuş gibi ağrı verir. Kardiyolojiye ben gittim günlerce muayene ve test sonucu senin kalp problemin yok dediler. Peki bu problem nedir diyince bilemiyoruz oldu. Bağırsak mantarlarının ürettiği zehirli gazların (metan, propan, etan, heksan vb.,) karında şişkinliğe sebep olduğu bununda akciğeri sıkıştırdığı ve de akciğerinde kalbi sıkıştırır ve böylece kalp problemi ortaya çıkar. Tatlı ve hamurlu yiyecekler mantarların ana besinidir bu nedenle kola vs tatlı içecekler ve tatlı yiyecekler mantarları azdırır. Kahve ve Siyah çayda şişkinliğe sebep olur; çünkü çay ve kahvenin birleşimindeki tanin mukozayı kurutur ve bağırsaklar besinlerdeki vitamin mineral ve enzimleri değerlendiremez ve kişide vitamin mineral ve enzim yetersizliği görülür.

Ne kadar kimyasal ilaç, özelikle de antibiyotik o kadar mantar, ne kadar mantar o kadar toksik madde ne kadar toksik madde o kadar hastalık demektir. Mantarların ürettiği toksik maddeler temiz bir ırmağa karışan kanalizasyon gibidir. Kirlenen kan karaciğer ve böbrekler tarafından sürekli arıtılmaya çalışılır ve zamanla karaciğer ve böbrekler yağlanır görevini tam yapamaz, diğer organlar ve dokularda toksik maddeler yoğunlaşarak bir çok hastalığa sebep olurlar. Konuyu iyi anlamak için mantarlar, bağırsak florası, CÜRUF, asidoz, et-peynir masalı, çay, kahve, kola yazılarını da okumak şarttır.

Ülkemizi iki büyük Atom bombası tehdit ediyor. Bunlardan biri cahillik (bilinçsizlik) diğeri ise inançsızlık. Her gün televizyonlardan filan Artistten filan Artistten bahsedenler? Neredesin Türkiye? diye bağıranlar. Önemli meselelerden hiç bahsetmiyorlar; çünkü bunlar reytingsiz (halkın ilgi duymadığı) konulardır. İnsanlarımız yan tesirine bakmadan her türlü Kimyasal ilacı alıyorlar ve de aşırı miktarda alkol, sigara vb., maddeler kullanıyorlar. Diğer taraftan da bilinçsizce çevreyi tahrip ediyorlar.

Günümüzde çevre ve insan hayatını tehdit eden 15.000.000 kimyasal madde vardır ve bunların bir çoğu ile günlük yaşantımızda farkın varmadan hava (Araba eksozları, Fabrika bacaları vb.,), içecekler (Alkol, Kola, Çay, Kahve vb.,) ve yiyeceklerle (Konserve, Çikolata, Cips vb.,) karşılaşıyoruz ve de zararlarını görüyoruz. Her gün insanlar, hayvanlar, bitkiler, içme suları, denizler ve de toprak sürekli zehirleniyor. 1970 yılına kadar bizim köyün ırmağında tonlarca balık olurdu ve insanlar ırmağa girmeden yastı namazından sonra elleri ile balık yakalardılar. Son 20 yıldır ise Hamsi büyüklüğünde dahi balık bulmak imkansızlaşmıştır. Nedeni nedir diye şöyle geriye doğru dönüp bir bakacak olursak.

Son 30 senedir kimyasal gübreler, herpezitler (yabani ot öldürücü ilaçlar) ve bakterizidler (böcek ve haşere öldürücüsü) kullanılmaktadır. Dünyanın hemen her ülkesinde satılması ve kullanılması yasak olan kimyasal maddeler (DDT vb.,) Türkiye'de serbestçe satılmaktadır ve hatta bazı Aktarlar bu maddeleri şifalı bitkilerle birlikte aynı raflarda satmaktadırlar. Bu zehirli maddeler toprağa atıldığında topraktaki milyonlarca mikro organizmayı öldürmekte ve bunlarla beslenen böceklerde besinsizlikten ölmektedir. Sürüngenler, kuşlar, balıklar vb., besisizlikten yok olmaktadır. Bizim köyde (Kayseri/ Bünyan/ Taçın) artık Leylek görmek mümkün değildir, oysa eskiden Karaleylekleri dahi sürüler halinde görürdük. Aslında çevreyi bilinçsizce tahrip eden insanoğlu kendi geleceğini de tehlikeye atmaktadır.

Bugün Avrupa ülkelerinde kadın ve erkeklerdeki kısırlılık oranı bundan 40 yıl öncesine göre P'lere ulaşmıştır. Biranın birleşimindeki şerbetçi otunun kozalakları HUMULON, LUPULON ve bunların türevlerini içerir ve bu maddeler aynı Östrojen hormonu gibi etki yaparak erkeklerin zamanla kısırlaşmalarına neden oluğunu 1956'da K. Knörr, H. Lehr, V. Prot ve ekibi ve de 1973'te C. Fenselau, P. Talalayl yaptıkları araştırmalarla belgelemişlerdir (HHB 5.454) Prof. Dr. R. F. Weiss yaptığı araştırmalarla Biranın Nitrosaminler içerdiği ve bununda KANSERE sebep olduğunu ispatlamıştır. (LP. 83)

Almanya'da DOKTORLAR tarafından yazılan yanlış ilaçlar nedeniyle yılda 30.000 kişi ölmektedir ve bu yapılan ilmi araştırmalarla ispatlanmıştır ve de bu konuda yazılmış bir düzine eser mevcuttur. Çare ilk çevrecidedir, ilk çevreci Muhammed (sav) ilk defa Mekke, Medine ve Cidde'de avlanmayı ve ağaç kesilmesini yasaklamış ve çevreyi korumuştur. Fatih Sultan Muhammed Han'da ormanlardan ağaç kesilmesini yasaklamıştı. Almanya'da yapılan bir araştırmada bir ağacın çevreye katkısının 250.000 € olduğu tespit edilmiştir. Bizim gerçek ilim ve devlet adamlarına ihtiyacımız vardır.

Alternatif Tıp ya da Doğal Tedavi, ben burada daha çok üniversite araştırmaları ile etkisi ispatlanan bitkilerden bahsedeceğim. Günümüzde başta ABD, Almanya, Japonya ve Fransa dünyada en çok doğal ilaç üreten ülkelerdir. Almanya'nın bitki örtüsünü Türkiye'nin bitki örtüsü ile karşılaştırmak bir hayaldir, yani Türkiye'de oldukça çok farklı bitki yetişmektedir. Almanya'da 200'ün üzerinde büyük firma doğal ilaçlar (preparatlar) üretmektedir. Örneğinin 100' den fazla firma ginseng preparatları üretmektedir, fakat bunlardan sadece üçünün ürettiği ürün gerçekten etkilidir.



Neden diyecek olursanız, bir kapsülde olması gereken 1000 mg etki maddesi olan ginsenosit içermesi gerekirken çoğu firma preparatı sadece 1-50mg çoğu firma preparatı sadece 1-50mg ginsenosit içerir. Tabii ki bu doğal ilacın da etkisi olmaz. Bu sadece ginseng için değil aynı zamanda bir çok bitki preparatı içinde aynıdır. O halde eczaneden herhangi bir ilaç almadan önce, bu konunun uzmanlarına danışıp bilgi almak (Türkiye'de bulunmaz) gerekir. Almanya'da Doktorların büyük bir kısmı ayrıca Doğal Tedavi (Naturheilkunde) eğitimi görmektedirler. Bu Doktorlarda diğerlerine göre daha çok rağbet görmektedirler.

Kimyasal ilaçlar kimyasal silahlar gibidir, nasıl ki kimyasal silahlar dost düşman ayrımı yapmadan bütün canlıları yok ederse kimyasal ilaçlarda bağırsak florasındaki (Hastalıklardaki bağırsak florasına bak) faydalı bakterileri de aynı anda yok eder ve de hücrelere zarar verir. Doğal ilaçlar ise akıllı füzeler gibi sadece hedefteki mikropları yok eder. Almanya'daki Doktorların yazdıkları kimyasal ilaçların yan tesirinden dolayı her yıl 30 000 kişi ölmektedir.

Bu konuda yazılmış olan eserler mevcuttur ve de bu nedenle belgelere dayanmaktadır. Mesela bir Contaganın 15 000 çocuğun spastik özürlü doğmasına neden olduğu bilinmektedir (Tehlikeli maddelere bak). Birde bitkilerden zehirlenenler oldu mu ona bakalım. Örneğin ısırgan, kimyon, rezene, anason, nane, oğulotu, çörek vb. Bitkilerden zehirlenen var mı? Tabii ki bundan benim tıbba karşı olduğum anlaşılmamalıdır bana göre modern tıp ve doğal tedavi birbirini tamamlarlar. Tabii ki bundan da Lokman Hekim ismi ile milleti dolandıran şarlatanları desteklediğim anlaşılmamalıdır, onları sitede hikayelerim adlı başlıkta bulabilirsiniz. Türkiye de bunun okulu olmadığından herkes kendini Lokman hekim ilan ediyor ve milleti dolandırıyor. Geçen pazar bir beni aradı kansere karşı şifalı bitki bulduğunu söyledi ben de Sakarya'ya gittim, her kanser türüne karşı ayrı bitki bulduğunu söyleyen zatın namaz kılarken oğlu ağabey ayda 3 kişi gelse 4 500 YTL bundan karlı iş yok demez mi? Dünyanın en büyük kanser araştırmaları Enstitüsü 34 yıllık bir çalışma sonunda taxol'u keşfetti onunda bir çok yan tesiri var. Bizim Ahmet ağa yatığı yerden ne hikmetse kansere karşı çare buluyor hem de her kanser türüne ayrı bitki pes doğrusu.

Türk Milleti olarak eskiden doğal tedavide ne kadar ileride isek bugünde o kadar gerideyiz, bunun nedeni muhtemelen bazı ilaç fabrikalarının sahipleri olanların ya da ilaç ithalatı ihracatı ile uğraşanların aynı zamanda basını da kontrol etmeleridir. Benim doğal ilaçlarla tedavi edemeyeceğim (Allah'ın izniyle) hastalık yoktur. Örneğin oğlum M. Şamil 3 yaşında pseudokrup'a (larenjit) yakalandı ve Frankfurt üniversitesi çocuk kliniğinde bu hastalığa virüsler neden oluyor bakteriler değil bu nedenle antibiyotikler etki yapmaz sadece tuzlu su ile enhalasyon yapabiliriz dediler. Bende evde tuzda suda yeterince var o halde çocuğu eve götüre bilirim dedim ve çocuğu doğal bir ilaçla tedavi ettim.

Alman Sağlık Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan bir komisyon olup konunun uzmanı olan ilim insanları tarafından oluşur. Bunlar yılda birkaç defa toplanarak kendilerinin ya da diğer ilim insanlarının yaptıkları çalışmaları değerlendirirler ve bitkiler üzerine monografi bildirileri yayınlarlar. Peki Türkiye ne zaman Komisyon E sini kuracak.

Avrupalı; 15-16. yüzyıl da, Türk (Osmanlı) ve Arap'tan (Endülüs) aldığı ilimle başlattığı Rönesans ile bugünlere geldi. Türk Milletinin 500 yıllık gerilemesinin sebebini doğru teşhis eden Atatürk, Türk rönesansını (yeniden yapılanma ya da Maturidi ye dönüş) başlattı, fakat “Milli Şef” tarafından bu hareket baltalandı ve milletimiz 80 yıl daha kaybetti. Ben İbrahim Gökçek, "Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp" alanında 1000 yıldır geri sayımımıza dur! diyecek bu eseri yazdım. Evet! Bu kitabı yazmak için 12 yılı pasif, 15 yılı çok yoğun, yani 27 yıl çalıştım. Bu kitapta şimdiye kadar diğer kitaplarda olmayan çok şey göreceksiniz. Özelliklede çeşitli hastalıklara karşı 1000'e yakın reçete bulacaksınız. Bu alandaki Türk rönesansını ben başlattığım için çok mutluyum.

Bu kitap 3 cilt, 1860 sayfa olup şifalı bitkiler çok yönlü olarak ele alınmıştır, ayrıca hastalıklar ve tedavileri ve de genel bilgilerden oluşmaktadır. Bitkinin Türkçe, Almanca ve Latince isimleri ve halk arasındaki isimleri. Bitkinin drogları (şifalı kısmı), tarihçesi, botanik, yetiştirilmesi, hasat zamanı, birleşimindeki maddeler, birleşimindeki bazı önemli maddelerin açık formülü, tesir şekli, klinik araştırmalar ve sonuçları, klinik araştırmalarına göre kullanılış şekli, komisyon E' ye göre kullanılış şekli, aroma terapideki yeri, homöpatideki yeri, çayı, çay harmanları, tentürü, posyon'u, eterik yağları, ekstresi, kremi vs. Yan etkisi var mı? Bütün bunlar irdelenmektedir.

Ekim 1978 Almanya'ya gittim (hamd olsun 29 yıl kaldıktan sonra geri döndüm) ve tedavi olmak için doktora gitmeye başladım. “Fakat nafile” Bunun üzerine 1980'de şifalı bitkiler üzerine araştırmalara başladım. Türkçe yayınlanan kitaplardaki reçeteleri üç yıl denedim ve faydasını göremedim. Umutsuzluğa kapıldığım bir anda Avusturyalı M. T. Allah'ın Bahçesin.adlı kitabıyla tanıştım. Oradaki bilgilerden bir reçete geliştirdim ve uyguladım ve de çok şükür fibromiyalji'den (yumuşak doku romatizması) kurtuldum. Bu kitapta derli toplu bir reçete yoktu. 1989'de askerlik yaparken tabak, kaşık, çatal, kazan vb. Mutfak eşyasını sadece soğuk suyla çalkalıyorduk. Tabi ki bakteriler, virüsler ve mantarlar hemen devreye girer. Besin alerjisine böylece yakalandım.17 senede alerji ile mücadele ettim ve buna karşı Gökçek İksir ve Gökçek Tonik'i geliştirdim. Hamdolsun şimdi çok iyiyim.

Yaptığım araştırmaları unutmamak için aldığım notların bu alanda yazılan birçok kitaptan daha kaliteli olduğunu görünce bir kitap yazmaya karar verdim. Manuskiriptimi 1994'de, 1996'da, 1998'de, 2000'de ve nihayet 2002'de olmak üzere sürekli yenileyerek yayınlanabilir hale getirdim. Yayınevleri 5-6 ciltlik bu eserin hem çok ilmi hem de çok geniş kapsamlı olduğunu bu nedenle ekonomik olmadığını söylemektedir. Bu eser için binlerce Almanca kitap okudum ve 10 bine yakın dergi inceledim, 12 yılda 1000 bitkinin 7000 fotoğrafını çektim, 2 yıl açık öğretime (Bitkisel tedavi uzmanlığı) devam ettim ve tabii en önemlisi önce bu bitki droglarını kendi üzerimde denedim.

Bugün Türkiye de yayınlanan birçok kitap yığınla yanlışlarla dolu ve hatta internette ki Türkçe metinler dahi çok ilkel, 1000 yıllık eski bilgileri olduğu gibi yayınlıyorlar. Artık Dünya'ya şöyle bir bakmanın zamanı gelmedi mi? Lütfen birazda olsa ilim olsun! Bu eserin en önemli farkı başta ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, Çin, Japonya, Hindistan, İsrail gibi ülkelerde 1000 den fazla üniversite kliniğinde yapılan tedavi denemeleri, araştırmaları, değerlendirmeler ve sonuçları kaynakları ile verilmektedir yani bugüne kadar yazılan kitaplarda olduğu gibi mişli muşlu masalsı değildir. Bazı dostlarım, insan 27 yıllık bilgi birikimini yayınlar mı? diyorlar. Evet! Almanya da eczanelerden aldığım şifalı bitkilerin kökeninin Akdeniz, Balkan, Doğu Avrupa, Güneydoğu Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinin olması ve Türkiye den çok az şifalı bitki gitmesi beni üzüyordu. Türk Milletinin bu alanda bilgi, ticaret ve güce sahip olabilmesi için geniş ve derin bilgi vermeye çalıştım. Ben geniş bilgi vermek zorundayım, zira kekik deyince akla hangi kekik geliyor. Türkiye de 52 tür kekik yetişmektedir ve bunlardan sadece hakiki kekik otu (Thymus. V.) sinüzit ve bronşite karşı kullanılır, diğerlerinin özelikleri ise henüz incelenmemiştir. Ak kekik (Toros kekiği) en az hakiki kekik kadar etkili olmasına rağmen üzerinde her hangi bir araştırma yapılmamıştır. Türkiye de 83 tür adaçayı yetişmektedir ve bunlardan sadece şifalı adaçayı (Salvia o.) şifa maksadıyla kullanılabilir ve bu bitki yazın en hararetli aylarında dahi harareti düşürür. Alıç'ın Türkiye de 90 türü yetişmektedir ve bunlardan sadece loplu ya da dişli Alıç kalp ve kan dolaşımı rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Kılıç otunun bilinen 400 türü mevcuttur ve bunlardan sadece (Hypericum p.) sinirlilik, depresyon, korku ve iç huzursuzluğa karşı kullanılır. Türkiye de bana dahi bazı aktarlar benim istediğim değil, kendi istedikleri bitkileri satmaya kalktılar. Bu kitapta adı geçen şifalı bitkileri çevrenizden temin etmeye çalışırsanız. Büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Burada adı geçen bazı bitkileri biz yurtdışından getirtiyoruz. İnşallah ileride yurtdışından bitki getirmemize gerek kalmaz; çünkü Türkiye de hemen hepsi yetişebilir.

KOMİSYON'DA BULUNAN İLİM ADAMLARI
  1. Prof. Dr. Med. H.W. Bauer, Münih
  2. Dr. Med. F. E. Brock, Bad Wörishofen
  3. Prof. Dr. Med. W. Dorsch, Münih
  4. Prof. Dr.med. G. Faust, Mainz
  5. Prof. Dr. Rer. Nat. G. Franz, Regensburg
  6. Prof. Dr. Med. H. Frotz, Bergisch-Gladbach
  7. Prof. Dr. Phil. W. Gaus, Ulm
  8. Priv. Doç. Dr. Med. K. Kraft, Bonn
  9. Prof. Dr. Rer. Nat. U. Undeguist, Greifswald
  10. Prof. Dr. Rer. Nat A. Nahrstadt, Münster
  11. Prof. Dr. Med. D. Loew, Wiesbaden
  12. Prof. Dr. Med. I. Roots, Berlin
  13. Prof. Dr. S. Wellek, Mannheim
  14. Prof. Dr. Rer. Nat. H. Winterhoff, Münster
  15. Dr. Rer. Nat. W. Widmaier, Stuttgart
  16. Dr. Med. M. Wiesenauer, Weinstadt
  17. Dr. Med. A. Wiebrecht, Berlin
  18. P.A. Zizmann, Hechingen
 
Üst