-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,545
-
- MFC Puanı
- 4,491
ATATÜRKÜN,
TÜRK GENÇLİĞİNE SESLENİŞİ
Atatürkün Gençliğe Seslenişi Nutukun son bölümünü oluşturmaktadır. Aşağıda, Gençliğe Seslenişin Nutukdaki orijinal ve Söylevdeki yeni Türkçe metinlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, Prof. Dr. Afet İnanın, Atatürkün Büyük Söylevinin 50. Yılı Seminerinde sunduğu Atatürkün Büyük Nutkunun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi başlıklı bildirinin Gençliğe Sesleniş ile ilgili bölümüne de yer verilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuku (Söylev), CHPnin 2. Kurultayında, 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde 36 saat 33 dakikada okumuştur. Atatürk, bu uzun konuşması ile 19 Mayıs 1919′da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşının nasıl verildiğini ve Cumhuriyetin hangi koşullar altında kurulduğunu anlatır.
Belgelere dayandırdığı bu konuşmasının sonunda, ulaşılan başarıyı Türk Gençliğine emanet eder. Gençlikten Türk bağımsızlığının ve cumhuriyetinin sonsuzluğa değin korunmasını ister.
Prof. Dr. Afet İnanın bildirisi, Atatürkün Gençliğe Seslenişi kaleme aldıktan sonra yakın çevresine ilk okuyuşunu ve bu sırada duyduğu heyecanı yansıtması açısından, Gençliğe Sesleniş ile beraber aşağıda yayına sunulmuştur.
TÜRK GENÇLİĞİNE BIRAKTIĞIM KUTSAL ARMAĞAN
Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.
ATATÜRKÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Ankara, 20 Ekim 1927
Prof. Dr. Afet İnanın, Atatürkün Büyük Söylevinin 50. Yılı Seminerinde sunduğu Atatürkün Büyük Nutkunun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi başlıklı bildirinin Gençliğe Sesleniş ile ilgili bölümü:
(İnan, bildirisinde, Atatürkün, 1 Temmuz 1927′de Dolmabahçe Sarayına geldiğini ve o tarihten sonra her gece yakın arkadaşlarıyla toplanarak Nutukun müsveddelerini okuduğunu ve üzerinde tartışma açtığını belirtmektedir.)
Şimdi benim tanık olduğum olay şöyle. Sıcak bir yaz gününün gecesi; Atatürkün çevresinde daha kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı.
( ..)
O, adeta arkadaşlarına bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde oturunuz ve dinleyiniz dedi. Nutukun sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum, yahut bana öyle geldi; çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisinde yaşıyordum. Bütün milli mücadelenin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.
Atatürk, bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı. Bunu da gayet iyi hatırlıyorum.
Fakat okuduktan sonra şöyle bir durum oldu. Bu Gençliğe Hitabe okunduğu akşam tarih olmuş olaylar, konuşma konusu değildi.
Atatürk, coşmuş konuşuyor ve başkalarına konuşma fırsatı vermiyordu. O, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği üzerinde duruyordu. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği cumhuriyete inananlara onu koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor diyordu.
Gençliğe Hitabe yazısını ilk dinleyenlere methetmek fırsatını dahi verdiğini hatırlamıyorum. Zaten methedilmeyi pek sevmezdi. Bir gün, bu arada söyleyeyim, Beni methetme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız onları söyleyin demişti. Sözleri hala bugün dahi kulaklarımda akisler yapmaktadır:
Gençliği yatıştırınız. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit, Türk milleti yükselecektir diye telkinlerde bulundu. O,Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu.
505-506 sayfa numarasını taşıyan bu son yapraklarda (müsveddeler) hemen hiçbir düzeltme yoktur. Yazı Atatürkündür. Üç yerdeki düzeltme ise yazarken yapılmıştır. Evvela Ey Türk Genci denmiş; fakat hemen genci kelimesi silinerek Gençliği olarak düzeltilmiştir. İkincisi ise Galipler cebren ve hile ile cümlelerini başındaki galipler kelimesini silmiştir. Fakat en sonunda yarım bıraktığı bir cümle var Efendiler diyor. Son kuvvetini kendi mefkuresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklal ve cumhuriyetin ilanihaye mafhuz ve masun olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına demiş, onu bitirmeden burada kesmiş.
TÜRK GENÇLİĞİNE SESLENİŞİ

Atatürkün Gençliğe Seslenişi Nutukun son bölümünü oluşturmaktadır. Aşağıda, Gençliğe Seslenişin Nutukdaki orijinal ve Söylevdeki yeni Türkçe metinlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, Prof. Dr. Afet İnanın, Atatürkün Büyük Söylevinin 50. Yılı Seminerinde sunduğu Atatürkün Büyük Nutkunun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi başlıklı bildirinin Gençliğe Sesleniş ile ilgili bölümüne de yer verilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuku (Söylev), CHPnin 2. Kurultayında, 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde 36 saat 33 dakikada okumuştur. Atatürk, bu uzun konuşması ile 19 Mayıs 1919′da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşının nasıl verildiğini ve Cumhuriyetin hangi koşullar altında kurulduğunu anlatır.
Belgelere dayandırdığı bu konuşmasının sonunda, ulaşılan başarıyı Türk Gençliğine emanet eder. Gençlikten Türk bağımsızlığının ve cumhuriyetinin sonsuzluğa değin korunmasını ister.
Prof. Dr. Afet İnanın bildirisi, Atatürkün Gençliğe Seslenişi kaleme aldıktan sonra yakın çevresine ilk okuyuşunu ve bu sırada duyduğu heyecanı yansıtması açısından, Gençliğe Sesleniş ile beraber aşağıda yayına sunulmuştur.
TÜRK GENÇLİĞİNE BIRAKTIĞIM KUTSAL ARMAĞAN

Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.
ATATÜRKÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Ankara, 20 Ekim 1927
Prof. Dr. Afet İnanın, Atatürkün Büyük Söylevinin 50. Yılı Seminerinde sunduğu Atatürkün Büyük Nutkunun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi başlıklı bildirinin Gençliğe Sesleniş ile ilgili bölümü:
(İnan, bildirisinde, Atatürkün, 1 Temmuz 1927′de Dolmabahçe Sarayına geldiğini ve o tarihten sonra her gece yakın arkadaşlarıyla toplanarak Nutukun müsveddelerini okuduğunu ve üzerinde tartışma açtığını belirtmektedir.)
Şimdi benim tanık olduğum olay şöyle. Sıcak bir yaz gününün gecesi; Atatürkün çevresinde daha kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı.
( ..)
O, adeta arkadaşlarına bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde oturunuz ve dinleyiniz dedi. Nutukun sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum, yahut bana öyle geldi; çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisinde yaşıyordum. Bütün milli mücadelenin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.
Atatürk, bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı. Bunu da gayet iyi hatırlıyorum.
Fakat okuduktan sonra şöyle bir durum oldu. Bu Gençliğe Hitabe okunduğu akşam tarih olmuş olaylar, konuşma konusu değildi.
Atatürk, coşmuş konuşuyor ve başkalarına konuşma fırsatı vermiyordu. O, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği üzerinde duruyordu. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği cumhuriyete inananlara onu koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor diyordu.
Gençliğe Hitabe yazısını ilk dinleyenlere methetmek fırsatını dahi verdiğini hatırlamıyorum. Zaten methedilmeyi pek sevmezdi. Bir gün, bu arada söyleyeyim, Beni methetme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız onları söyleyin demişti. Sözleri hala bugün dahi kulaklarımda akisler yapmaktadır:
Gençliği yatıştırınız. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit, Türk milleti yükselecektir diye telkinlerde bulundu. O,Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu.
505-506 sayfa numarasını taşıyan bu son yapraklarda (müsveddeler) hemen hiçbir düzeltme yoktur. Yazı Atatürkündür. Üç yerdeki düzeltme ise yazarken yapılmıştır. Evvela Ey Türk Genci denmiş; fakat hemen genci kelimesi silinerek Gençliği olarak düzeltilmiştir. İkincisi ise Galipler cebren ve hile ile cümlelerini başındaki galipler kelimesini silmiştir. Fakat en sonunda yarım bıraktığı bir cümle var Efendiler diyor. Son kuvvetini kendi mefkuresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklal ve cumhuriyetin ilanihaye mafhuz ve masun olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına demiş, onu bitirmeden burada kesmiş.
Alıntıdır.