Hâfiz Post
Asıl adı Mehmet'tir. İstanbul'da doğdu. "Post" lâkabı kendisine, vücudunun baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmiştir. Sultan IV. Mehmed döneminin klâsik Türk büyük müzik ustalarındandır. Saray'da yapılan fasıllara sazı ve sesi ile katılmış, bütün çağdaşları gibi Selim Giray Han'dan yardım ve ilgi görmüş, bu sanatsever devlet adamının düzenlediği edebiyat ve müzik toplantılarına katılarak sanatçı kişiliğinin gelişmesini sağlamıştır. Gençliğinde resmi görev almamış, son zamanlarına Divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Bîrun Kâğıt Eminliği'ne getirilmiştir. Hafız Post 1694 yılında vefat ederek Karacaahmet Mezarlığı'nda, Divan şairi Nabi'nin mezarının yanı başında toprağa verildi. Ölümüne o dönem şairlerince anısına beyitler yazılmıştır.
Fenni,
"Çergehte eyleyüb âhır karar
Postu şîr-i ecel çâk eyledi",
Itrî ise:
"Dedi Itrî Hâfız'a mevâ ola ya Rab cinan" demiştir.
Hafız Post, Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan Hat sanatıyla da ilgilenmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmed Efendi'den Taliyk, Sülüs, Nesih dersleri almıştır. Nâili'nin edebî çevresinde yetişen sanatçı, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça'da öğrenmiştir. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptur. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamlâ âşıkhane şiirler de söylemiştir. Tanburî ve hanendedir.
Eserleri:
Hafız Post'tan günümüze Tevşih, Durak, Beste, Ağır Semaî, Yürük Semaî olmak üzere on eser ulaşabilmiştir. En bilinen ve günümüzde de seslendirilen eseri "Gelse o şuh meclise namı tegafül eylese" diye başlayan rast yürük semaidir. Hâfız Post'un Divan, Tasavvuf, Âşık ve Halk edebiyatının her tür şiir şekline beste yapmıştır. Dinî eserlerine Halvetî şairlerinin , özellikle Niyazî Mısrînin şiirlerini seçmiştir. Yaşadığı çağda ve daha sonraki yüzyıllarda ünü yalnız Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalmamış, bütün İslâm ülkelerine yayılmıştır.
ESERLERİNDEN ÖRNEKLER:
Çektim el ümmîd-i vasl-ı yârdan şimden gerû . (Hüseynî)
Cânâ kamer-tâl'atın heman dırahşan görünür. ( Dügâh )
Kaynak : Türk Mûsikîsi Tarihi Dr. Nazmi ÖZALP
Asıl adı Mehmet'tir. İstanbul'da doğdu. "Post" lâkabı kendisine, vücudunun baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmiştir. Sultan IV. Mehmed döneminin klâsik Türk büyük müzik ustalarındandır. Saray'da yapılan fasıllara sazı ve sesi ile katılmış, bütün çağdaşları gibi Selim Giray Han'dan yardım ve ilgi görmüş, bu sanatsever devlet adamının düzenlediği edebiyat ve müzik toplantılarına katılarak sanatçı kişiliğinin gelişmesini sağlamıştır. Gençliğinde resmi görev almamış, son zamanlarına Divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Bîrun Kâğıt Eminliği'ne getirilmiştir. Hafız Post 1694 yılında vefat ederek Karacaahmet Mezarlığı'nda, Divan şairi Nabi'nin mezarının yanı başında toprağa verildi. Ölümüne o dönem şairlerince anısına beyitler yazılmıştır.
Fenni,
"Çergehte eyleyüb âhır karar
Postu şîr-i ecel çâk eyledi",
Itrî ise:
"Dedi Itrî Hâfız'a mevâ ola ya Rab cinan" demiştir.
Hafız Post, Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan Hat sanatıyla da ilgilenmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmed Efendi'den Taliyk, Sülüs, Nesih dersleri almıştır. Nâili'nin edebî çevresinde yetişen sanatçı, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça'da öğrenmiştir. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptur. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamlâ âşıkhane şiirler de söylemiştir. Tanburî ve hanendedir.
Eserleri:
Hafız Post'tan günümüze Tevşih, Durak, Beste, Ağır Semaî, Yürük Semaî olmak üzere on eser ulaşabilmiştir. En bilinen ve günümüzde de seslendirilen eseri "Gelse o şuh meclise namı tegafül eylese" diye başlayan rast yürük semaidir. Hâfız Post'un Divan, Tasavvuf, Âşık ve Halk edebiyatının her tür şiir şekline beste yapmıştır. Dinî eserlerine Halvetî şairlerinin , özellikle Niyazî Mısrînin şiirlerini seçmiştir. Yaşadığı çağda ve daha sonraki yüzyıllarda ünü yalnız Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalmamış, bütün İslâm ülkelerine yayılmıştır.
ESERLERİNDEN ÖRNEKLER:
Çektim el ümmîd-i vasl-ı yârdan şimden gerû . (Hüseynî)
Cânâ kamer-tâl'atın heman dırahşan görünür. ( Dügâh )
Kaynak : Türk Mûsikîsi Tarihi Dr. Nazmi ÖZALP