- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Beyoğlu, İstanbul'un Avrupa yakasındadır. İstanbul'un ilk yerleşim yerlerinden biridir. Tarihte, "Karşı yaka" anlamına gelen "Pera" adıyla bilinmektedir. Beyoğlu sınırları içindeki Galata, Bizans döneminde daha çok Cenevizliler'in yaşadığı bir bölgeydi.
Beyoğlu, 1924 yılında idari yapı içinde İstanbul'un bir ilçesi olarak yer almıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Beşiktaş ve Şişli'yi de idari olarak içinde barındıran Beyoğlu 1930 yılında Beşiktaş ilçesinin kurulması, ardında da diğer idari tasarruflar sonunda bugünkü durumuna gelmiştir. İlçe, kuzeyde Eyüp, Kağıthane, Şişli ve Beşiktaş'a, güneyde ise Fatih ve Eminönü ilçelerine komşudur. Beyoğlu'nun Boğaz'ın Anadolu yakasındaki komşusu ise Üsküdar'dır.
Beyoğlu adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisine göre; Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmed zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Komnenosun islamiyeti kabul ederek burada oturmasından kaynaklanır. İkincisine göre ise; burada oturan Pontus prensi değil, Kanuni zamanındaki Venedik elçisi Andre Girittinin oğlu Luigi Girittidir. Türklerin Bey Oğlu diye andıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir. Oturduğu konak da Taksim yakınında bir yerdedir. Diğer birine göre ise; Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için bu semt de Beyoğlu adını almıştır.
Beyoğlu ilçesi günümüzde, 45 mahalleden ve yaklaşık 225 bin yerleşik nüfustan oluşan bir yerleşim yeridir. İş, eğlence ve kültür merkezi olması nedeniyle bu ilçe sınırları içerisindeki gündüz ve gece nüfusu birkaç milyonu bulmaktadır. Bazılarına göre Beyoğlu, Karaköyden Taksime kadar uzanan bölgedir. Bazılarına göre de, Tünel Meydanından Taksime uzanan bölümden ibarettir. >
İlçedeki tiyatrolar, gazinolar, içkili eğlence yerleri, bugünkü durumu da hesaba katarsak sinema salonları ve kültür merkezleri İstanbul'un diğer ilçe ve semtlerinden daha yoğundur.
Aynı zamanda yabancı elçiliklerin de yoğunlaştığı bir semt olan Beyoğlu'nun esas ahalisi Avrupa kökenli levantenler olmuştur. Beyoğlu'nun mimarisi de öteden beri batılı tarzda gelişmiştir. Beyoğlu ve çevresinde İstanbul'un diğer yerlerinden daha çok sayıda kilise ve sinagog da bulunmaktadır.
Kılık, kıyafet ve yaşam tarzı ve binalar açısından bütün halinde Türkiye ölçeğinden farklı bir yaşam ve görüntünün asıl yoğunluk kazandığı yer, kuşkusuz, Beyoğlu olmuştur. 1860-1864 arasında Aşıklar ve Ayazpaşa mezarlıkları kaldırırılmış, Galata surları yıktırılmış, yeni caddeler ve sokaklar açtırılmış; yangınların önlenebilmesi için ahşap bina yapımı yasaklanmıştır. 1873de Galatasarayı Beyoğluna bağlayan Tünel açılıp hizmete girmiştir. 1913te ise Beyoğlu-Şişli arasında elektrikli tramvaylar hizmete girmiştir. Osmanlıdan Cumhuriyete geçildiğinde de Beyoğlunun yerleşme alanı Teşvikiye ve Maçkadan Beşiktaşa, Şişli ötelerine, Haliç ve Boğaziçi yamaçlarına uzandı. Bu gelişme sırasında konutlar yavaş yavaş iş yerlerine dönüştü. Önceleri adı Cadde-i Kebir iken Cumhuriyetten sonra İstiklal Caddesi denilen ana yol boyunca mağazalar, bankalar, kahvehaneler, tiyatrolar, sinemalar, pastaneler ve eğlence yerleri açıldı. Bu gelişme Halaskargazi Caddesi boyunca Şişliye doğru sürdü.
Dünyada yeraltında yapılan raylı ulaşım denemelerinin ilk örneklerinden olan Tünel de 19. yüzyılın ikinci yarısında Beyoğlu'nda tesis edilmiştir.
Cumhuriyet'ten sonra, büyükelçiliklerin Ankara'ya nakledilmesi, varlık vergisi konulduktan sonra bir çok gayrimüslim vatandaşın Türkiye'yi terk etmesi, İsrail'in kurulması üzerine çok sayıda yahudi'nin İsrail'e göç etmesi, bölgedeki garimüslim nüfusun azalmasına yol açmış, nüfus dengesi müslümanlar lehine değişmiştir.
Bugün Beyoğlu ilçesinin sınırları içerisinde çok sayıda önemli kurum ve mekan bulunmaktadır. Bunların arasında; Fındıklıdaki Mimar Sinan Üniversitesi, Taksim Meydanındaki Atatürk Kültür Merkezi, Kasımpaşadaki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Sütlücedeki Tophane-i Amire ( Koç Sanayii Müzesi), Aynalıkavak Kasrı, İstiklal Caddesindeki İstanbul Sanayi Odası, Yapı Kredi Kültür ve Yayıncılık, Çiçek Pasajı, Balık Pazarı, Aksanat, çok sayıda sinema, Muammer Karaca Tiyatrosu, Tünel ve Tramvay ulaşımı, Galatadaki Galata Kulesi de bulunmaktadır.
Beyoğlu adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisine göre; Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmed zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Komnenosun islamiyeti kabul ederek burada oturmasından kaynaklanır. İkincisine göre ise; burada oturan Pontus prensi değil, Kanuni zamanındaki Venedik elçisi Andre Girittinin oğlu Luigi Girittidir. Türklerin Bey Oğlu diye andıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir. Oturduğu konak da Taksim yakınında bir yerdedir. Diğer birine göre ise; Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için bu semt de Beyoğlu adını almıştır.
Beyoğlu ilçesi günümüzde, 45 mahalleden ve yaklaşık 225 bin yerleşik nüfustan oluşan bir yerleşim yeridir. İş, eğlence ve kültür merkezi olması nedeniyle bu ilçe sınırları içerisindeki gündüz ve gece nüfusu birkaç milyonu bulmaktadır. Bazılarına göre Beyoğlu, Karaköyden Taksime kadar uzanan bölgedir. Bazılarına göre de, Tünel Meydanından Taksime uzanan bölümden ibarettir. >
İlçedeki tiyatrolar, gazinolar, içkili eğlence yerleri, bugünkü durumu da hesaba katarsak sinema salonları ve kültür merkezleri İstanbul'un diğer ilçe ve semtlerinden daha yoğundur.
Aynı zamanda yabancı elçiliklerin de yoğunlaştığı bir semt olan Beyoğlu'nun esas ahalisi Avrupa kökenli levantenler olmuştur. Beyoğlu'nun mimarisi de öteden beri batılı tarzda gelişmiştir. Beyoğlu ve çevresinde İstanbul'un diğer yerlerinden daha çok sayıda kilise ve sinagog da bulunmaktadır.
Kılık, kıyafet ve yaşam tarzı ve binalar açısından bütün halinde Türkiye ölçeğinden farklı bir yaşam ve görüntünün asıl yoğunluk kazandığı yer, kuşkusuz, Beyoğlu olmuştur. 1860-1864 arasında Aşıklar ve Ayazpaşa mezarlıkları kaldırırılmış, Galata surları yıktırılmış, yeni caddeler ve sokaklar açtırılmış; yangınların önlenebilmesi için ahşap bina yapımı yasaklanmıştır. 1873de Galatasarayı Beyoğluna bağlayan Tünel açılıp hizmete girmiştir. 1913te ise Beyoğlu-Şişli arasında elektrikli tramvaylar hizmete girmiştir. Osmanlıdan Cumhuriyete geçildiğinde de Beyoğlunun yerleşme alanı Teşvikiye ve Maçkadan Beşiktaşa, Şişli ötelerine, Haliç ve Boğaziçi yamaçlarına uzandı. Bu gelişme sırasında konutlar yavaş yavaş iş yerlerine dönüştü. Önceleri adı Cadde-i Kebir iken Cumhuriyetten sonra İstiklal Caddesi denilen ana yol boyunca mağazalar, bankalar, kahvehaneler, tiyatrolar, sinemalar, pastaneler ve eğlence yerleri açıldı. Bu gelişme Halaskargazi Caddesi boyunca Şişliye doğru sürdü.
Dünyada yeraltında yapılan raylı ulaşım denemelerinin ilk örneklerinden olan Tünel de 19. yüzyılın ikinci yarısında Beyoğlu'nda tesis edilmiştir.
Cumhuriyet'ten sonra, büyükelçiliklerin Ankara'ya nakledilmesi, varlık vergisi konulduktan sonra bir çok gayrimüslim vatandaşın Türkiye'yi terk etmesi, İsrail'in kurulması üzerine çok sayıda yahudi'nin İsrail'e göç etmesi, bölgedeki garimüslim nüfusun azalmasına yol açmış, nüfus dengesi müslümanlar lehine değişmiştir.
Bugün Beyoğlu ilçesinin sınırları içerisinde çok sayıda önemli kurum ve mekan bulunmaktadır. Bunların arasında; Fındıklıdaki Mimar Sinan Üniversitesi, Taksim Meydanındaki Atatürk Kültür Merkezi, Kasımpaşadaki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Sütlücedeki Tophane-i Amire ( Koç Sanayii Müzesi), Aynalıkavak Kasrı, İstiklal Caddesindeki İstanbul Sanayi Odası, Yapı Kredi Kültür ve Yayıncılık, Çiçek Pasajı, Balık Pazarı, Aksanat, çok sayıda sinema, Muammer Karaca Tiyatrosu, Tünel ve Tramvay ulaşımı, Galatadaki Galata Kulesi de bulunmaktadır.
Tarihi ve Turistik Mekanları: ,
Lengerhane - Rahmi M. Koç Müzesi: Hasköy'de, Tersane-i Amire'ye bağlı bir kuruluş olan Lengerhane, Osmanlı donanmasının kalyonlarında kullanılan büyük çapaları dökmekte kullanılıyordu. Uzun yıllar başka amaçlarla da kullanılan yapı 1990'larda Rahmi Koç'un girişimiyle yeniden işlevlendirilmiş ve bir endüstri tarihi müzesine dönüştürülmüştür.
Lengerhane - Rahmi M. Koç Müzesi: Hasköy'de, Tersane-i Amire'ye bağlı bir kuruluş olan Lengerhane, Osmanlı donanmasının kalyonlarında kullanılan büyük çapaları dökmekte kullanılıyordu. Uzun yıllar başka amaçlarla da kullanılan yapı 1990'larda Rahmi Koç'un girişimiyle yeniden işlevlendirilmiş ve bir endüstri tarihi müzesine dönüştürülmüştür.
Aynalıkavak Kasrı: İstanbul'un en büyük üç sarayından biri olan Tersane Sarayı'nın günümüze ulaşan tek yapısı Aynalıkavak Kasrı'dır. I.Ahmed'in, Okmeydanı ve Eyüp Sultan'a yakınlığı nedeniyle 1614'te yaptırdığı ilk kasırda Sultan (Deli) İbrahim doğmuştur. Sultan İbrahim büyüdükçe, yeni yeni binalar yaptırarak burayı Tershane Sarayı haline dönüştürür. 1678 yangını sonrasında, onarımlar ve düzenlemeler ile yeni köşkler, kasrlar eklenir. Bu yeni eklenenlerden birisi Aynalıkavak Kasrı'dır.
Okmeydanı Menzil Taşları: Fatih'in İstanbul kuşatmasında otağın kurulduğu yer olarak söylenen, Haliç yamaçlarındaki büyük bir arazi, Fetih'ten sonra vakıf arazisi olarak on dokuz sınır taşıyla belirlenmiş ve II. Bayezid'in 1490'da buraya Tekke-i Tirendazan (Ok Meydanı Tekkesi) yaptırmasından sonra da bu büyük alana Okmeydanı denilmiştir.
Piyale Paşa Cami: 1570'lerde, Kasımpaşa'nın arkasındaki vadide, kimselerin yaşamadığı kırsal bir kesimi yerleşime açmak amacıyla, Piyale Mehmed Paşa; cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, türbe, çarşı, hamam ve sebilden kurulu bir külliye yaptırmıştır. Günümüze ise yalnızca cami ve türbe erişebilmiştir.
Arap Cami: Galata kentsel dokusunda beton bloklar arasında, sivri külahlı hayli yüksek kare biçimli kulesiyle hala fark edilebilen Arap Camii; Fetih öncesinden kalan İstanbul'un tek gotik kilisesidir.
Galata Köprüsü: Altın Boynuz'un (Hrisokeras-Haliç) ayırdığı Konstantinopolis'in İki yakasını bağlayan ilk köprünün, V.yy'da Blahernai Surları yakınında Ayvansaray'da yapıldığı bilinmektedir.
Karaköy Palas: Karaköy Palas döneminin önde giden mimarlarından İstanbul doğumlu Levanten Guilio Mongeri'nin 1910'ların sonlarında gerçekleştirdiği bir deneme olarak, yakın dönem mimarlık tarihimizde yerini almış bulunmaktadır.
Osmanlı Bankası: Galata kentsel dokusu içinde, özgün biçimini yıllar önce yitiren anıtsal bir yapı, yüzyılı aşkın bir süredir Osmanlı Bankası olarak tanınıp, tek bir yapıymış gibi algılansa da, aslında iki ayrı kuruluşun yönetim merkezi olarak tasarlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Tütün Rejisi Şirketi ve Osmanlı Bankası.
Komando Merdivenleri: 1850'lerde Galata'nın anacaddesi olan Voyvoda Caddesi çevresindeki bankerlerin en önemlilerinden birinin, Avram Kamondo'nun bankasının bulunduğu Rue Camondo (günümüzdeki Banker Sokağı) ile daha aşağıda kalan Voyvoda Caddesi'ni bağlayan, geç barok çağrışımlı küçük şirin bir merdiven yaptırılmıştır: Kamondo Merdivenleri.
Terziler (Tofre Begadim) Sinagogu: Galata'da, Yüksekkaldırım'a bağlanan yan sokaklardan biri (Banker Sokağı) üzerindeki Askenaz cemaatine ait Terziler (Tofre Begadim) Sinagogu; İstanbul'un en eskisi olmasa da, en ilginç sinagoglarından biridir.
İngiliz Bahriye Hastanesi: Batılı mimarların, Doğu kentleri için tasarladıkları yapılarda sergiledikleri çok farklı davranış biçimlerinin, belki de en aykırı ucuna konabilecek bir yapıdır, İngiliz Bahriye Hastanesi.
Galata Kulesi: Fetih'e kadar iki yüz yılı aşkın bir süre boyunca hemen hemen bağımsız bir Ceneviz sömürge kenti olan Galata'nın birkaç kez büyütülen kentsel savunma sistemindeki yirmi dört kuleden ayakta kalabilen tek ve en anıtsal olanı bu kuledir.
Tophane-i Amire: Tophane-i Amire yüzyıllar boyu üretime yönelik bir endüstri kuramayan Osmanlılar'da savaş endüstrisine yönelik yapıların ilklerindendir.
Galata Mevlevihanesi: XIII. yy'da Mevlevi Celaleddin-i Rumi'nin kurduğu Mevlevi tarikatı, İstanbul'un fethinden sonra geçici bir süre Vezneciler'deki Kalenderhane'de yer aldıktan sonra, 1491'de Galata Surları dışındaki bağ ve bahçeler arasında asithanesini kurmuştur.
Botter Apartmanı: 1890'ların Art Nouveau akımı, çok geçmeden her yönüyle Levanten ve yabancılar aracılığıyla İstanbul'da da yaygınlaşmıştır. Bir modacının (Jean Botter), o günlerin gözde mimarına (Raimondo D'Aronco), Pera'nın en ünlü caddesinde yaptırttığı apartman da, elbette ki bu modanın en seçkin örneği olacaktır: Casa Botter.
Pera Palas: Otel uzun yıllar boyunca İstanbul'un en ünlü, en lüks oteli olma özelliğini sürdürmüştür. Cumhuriyet döneminde salonlarında balolar düzenlenmiş yabancı konuklar ağırlanmıştır.
Saint Antoine Apartmanı: Grande Rue de Pera'da 1900'lerin başında çağdaş akımları yansıtan apartmanlardan hayli farklı, bir Kuzey İtalya kentinde yer alabilecek, plazzetto görünümünde büyük bir apartmandır. Fransisken mezhebine bağlı San Antonio Kilisesi'nin akar (kira getirici) apartmanıdır, ama çoğunlukla Pera'nın kültür dili Fransızca karşılığıyla tanınır: Saint Antoine Apartmanı.
El-Hamra Hanı: Elhamra Hanı'nın 1920'lerde yapılıp yapılmadığı veya eskiden beri var olan bir hanın kapsamlı bir biçimde onarılıp, sadece ön cephesinin yeniden düzenlenip düzenlenmediği hala açıklığa kavuşturulamamıştır. Elhamra Hanı, Grande Rue de Pera'nın, o dönemlerin seçmeci Doğu yönelimli tek yapısıdır.
Taksim Cumhuriyet Anıtı: Zaferle sonuçlanan İstiklal savaşı ve kurulan genç Cumhuriyet'in, Osmanlı'nın eski payitahtı olan İstanbul'a da benimsetilip özdeşleştirilmesi amacıyla yaptırılmıştır.
Cihangir Cami: Osmanlı Hanedanı üyeleri, Fetih sonrasında, kentin Beyoğlu yakasında uzun yıllar boyu yapısal etkinliklere girişmemişlerdir. İlk kez 1559'da Kanuni ve Hürrem'in en küçük oğulları Cihangir'in ölümünden sonra, Mimar Sinan'a küçücük bir cami yaptırtılmıştır.
Alman Sarayı (Konsolosluğu): Beyoğlu'nda bağımsız bir elçilik binasının 1553'te Fransızlar'ın yaptırmasından sonra, diğer ülke elçilikleri de Galata ve Pera'daki yapılara yerleşmeye başlamışlardır. Çoğunluğu ahşap olan bu elçilikler defalarca yanıp, yeniden yapılır.
Yıllara Göre Beyoğlu Nüfusu: 1997 (226.582), 1990 (229.000), 1985 (245.999), 1980 (223.360), 1975 (230.532), 1970 (225.850), 1965 (218.985), 1960 (216.425)