- Konum
- Maldivler??
-
- Üyelik Tarihi
- 28 Şub 2020
-
- Mesajlar
- 24,441
-
- MFC Puanı
- 200,420
Amerika Yerlileri’nin kültürü, doğayla insanlar arasında kurulan ruhsal bir denge prensibine dayanır ve özü itibarıyla toprakla iç içe geçmiş durumdadır. Hayvanlar bu mitolojinin içinde büyük bir rol oynar: Yaşayan her şeyin, dünyanın toplu ruhuna dahil olmakla birlikte, bireysel bir ruhu olduğuna da inanılır. Yerliler toprağın bütün yaratıkların ortak malı olduğunu düşünür ve avcılar yemek için öldürdükleri hayvanların ruhlarına şükranlarını sunarlar.
Avrupalı kaşifler Amerika’ya 1492 yılında ayak bastıktan sonra, çeşitli hastalıkları ve sömürgeciliği de beraberlerinde getirmiş, bu da yaşam koşullarını olumsuzlaştırmıştır. Amerika Yerlileri ilerleyen yüzyıllarda,günümüzde hâlâ yaşanan kültürel bir çatışmanın içine girmiştir.
Ruhlar ve Ayinler :
Amerika Yerlileri’nin yaratılış mitleri, Kuzey Amerika’da yaşamış kabilelerin sayısı kadar çeşitlidir. Avrupalılar 1492’de geldiğinde, bugünün ABD’sinde, 500’den fazla sayıda farklı kabile halinde on milyon, hatta belki daha fazla kişi yaşıyordu. Bu sayılar doğrultusunda, düşünce sistemlerinin kıta boyunca ne kadar çeşitlilik gösterebileceğini tahmin etmek zor değildir.
Wakan Tanka ve Yaratılış :
Belli başlı farklılıkları olsa da, Sioux ve Lakota kabilelerinin benzer inanç sistemleri ve âdetleri vardı: İki kabile de Wakan Tanka isimli, bazen ‘Büyük Gizem’ ya da ‘Büyük Ruh’ diye çevrilen, her şeyin içindeki evrensel ruha benzeyen bir varlığa çok önem vermiştir. Hiçbir şey var olmadan önceki zamanlarda Wakan Tanka’nın ” Han ” isminde bulutlu, kara bir boşluğun içinde durduğu söylenir. İlk varlık İnyan, kaya formunda dünyaya gelir. Enerjisini denizlerin mavi kanı biçiminde akıtır ve kendisinden dünya tanrıçası Maka’ yı yaratır.Maka’ yı yaratırken İnyan ona (elbette başka özelliklerin yanında) uyumsuzluk ve olumsuzluk özelliklerini verir. Durum böyle olunca Maka şikayet etmeye başlar.
En büyük sıkıntısı İnyan’dan yaratılmış olması, kendinden menkul bir varlık olmamasıdır. Ayrıca hâlâ “Han” ın karanlığında yaşıyor olmaktan ve kendi yansımasını görememekten yana dertlidir. Üçüncü tanrı, gök tanrı Skan’dır.İnyan ve Maka’ nın fiziksel yanları daha ağır basarken, Skan daha tinsel bir varlık olduğu için onlardan daha ilahi bir role bürünür. Her şeyin yargıcı o olduğu için Maka’ nın da dertlerini dinler. Skan, Maka’yı yatıştırmak için, “Han” ın ikiye bölünmesine karar verir; yukarı dünyada Anp olarak varlığını ışık altında sürdürürken, aşağı dünyada Han olarak karanlıkta yaşamaya devam edecektir.
Maka yukarı dünyanın mavi okyanuslarının ne kadar görkemli olduğunu ve kendisinin ne kadar sade göründüğünü fark edince suyun birazını alır ve süslenip güzelleşmek için gölleri ve nehirleri incik boncuk gibi takınır. Hâlâ durumundan memnun olmayan Maka yakınmaya devam eder, bu da Skan’ ın dördüncü ilkel tanrı Wi’yi yaratıp dünyayı aydınlatmak üzere göğe yerleştirmesine yol açar. Wi’ye ısı vermesini ve her şeyi gölgelemesini buyurur; bu gölge bütün varlıkların ayrılmaz, bireysel ruhlarını temsil eder. Anp ile Han, göğü gündüz ile gece olarak paylaşacaktır.
Avrupalı kaşifler Amerika’ya 1492 yılında ayak bastıktan sonra, çeşitli hastalıkları ve sömürgeciliği de beraberlerinde getirmiş, bu da yaşam koşullarını olumsuzlaştırmıştır. Amerika Yerlileri ilerleyen yüzyıllarda,günümüzde hâlâ yaşanan kültürel bir çatışmanın içine girmiştir.
Ruhlar ve Ayinler :
Amerika Yerlileri’nin yaratılış mitleri, Kuzey Amerika’da yaşamış kabilelerin sayısı kadar çeşitlidir. Avrupalılar 1492’de geldiğinde, bugünün ABD’sinde, 500’den fazla sayıda farklı kabile halinde on milyon, hatta belki daha fazla kişi yaşıyordu. Bu sayılar doğrultusunda, düşünce sistemlerinin kıta boyunca ne kadar çeşitlilik gösterebileceğini tahmin etmek zor değildir.
Wakan Tanka ve Yaratılış :
Belli başlı farklılıkları olsa da, Sioux ve Lakota kabilelerinin benzer inanç sistemleri ve âdetleri vardı: İki kabile de Wakan Tanka isimli, bazen ‘Büyük Gizem’ ya da ‘Büyük Ruh’ diye çevrilen, her şeyin içindeki evrensel ruha benzeyen bir varlığa çok önem vermiştir. Hiçbir şey var olmadan önceki zamanlarda Wakan Tanka’nın ” Han ” isminde bulutlu, kara bir boşluğun içinde durduğu söylenir. İlk varlık İnyan, kaya formunda dünyaya gelir. Enerjisini denizlerin mavi kanı biçiminde akıtır ve kendisinden dünya tanrıçası Maka’ yı yaratır.Maka’ yı yaratırken İnyan ona (elbette başka özelliklerin yanında) uyumsuzluk ve olumsuzluk özelliklerini verir. Durum böyle olunca Maka şikayet etmeye başlar.
En büyük sıkıntısı İnyan’dan yaratılmış olması, kendinden menkul bir varlık olmamasıdır. Ayrıca hâlâ “Han” ın karanlığında yaşıyor olmaktan ve kendi yansımasını görememekten yana dertlidir. Üçüncü tanrı, gök tanrı Skan’dır.İnyan ve Maka’ nın fiziksel yanları daha ağır basarken, Skan daha tinsel bir varlık olduğu için onlardan daha ilahi bir role bürünür. Her şeyin yargıcı o olduğu için Maka’ nın da dertlerini dinler. Skan, Maka’yı yatıştırmak için, “Han” ın ikiye bölünmesine karar verir; yukarı dünyada Anp olarak varlığını ışık altında sürdürürken, aşağı dünyada Han olarak karanlıkta yaşamaya devam edecektir.
Maka yukarı dünyanın mavi okyanuslarının ne kadar görkemli olduğunu ve kendisinin ne kadar sade göründüğünü fark edince suyun birazını alır ve süslenip güzelleşmek için gölleri ve nehirleri incik boncuk gibi takınır. Hâlâ durumundan memnun olmayan Maka yakınmaya devam eder, bu da Skan’ ın dördüncü ilkel tanrı Wi’yi yaratıp dünyayı aydınlatmak üzere göğe yerleştirmesine yol açar. Wi’ye ısı vermesini ve her şeyi gölgelemesini buyurur; bu gölge bütün varlıkların ayrılmaz, bireysel ruhlarını temsil eder. Anp ile Han, göğü gündüz ile gece olarak paylaşacaktır.