Orucun hakikati ve ölçüler
Orucun, niyet; yemek, içmek ve temastan korunmak; niyetin de vaktinde olması olmak üzere üç rüknü vardır.
Fıkıh kitablarımızda olduğu üzere, orucu icab ettiren şey, müslüman olmak, akıl ve buluğdur.
Edasının şartı: sıhhat, ikamet, taharet olmak üzere üçtür.
Ramazan orucunda niyet, hem sıhhatin hem de vacib olmanın şartıdır. Ancak ramazan orucunda niyet, yarınki oruca nazaran bugün güneşin batışından başlar ve yarın zevalden öncesine kadar vakti devam eder.
Bu takdirde, yarın imsak zamanından itibaren yemek, içmek ve temasta bulunmayanın, "orucum" diye niyet etmesi, yarınki orucuna kâfi gelir.
Amma kaza hakkında böyle değil; ramazan orucunun kazasında niyet, bugünkü güneşin batışıyla imsak zamanına kadar olur.
Ramazan orucu da namaz gibi İslâmın temel rükünlerinden sayılmaktadır.
Nasıl ki namaz, aralarında vuku bulan küçük günahlara kefaret ise, şubhesiz ramazan orucu da, iki ramazan arasında vuku bulan günahlara kefarettir.
Nitekim Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri Ebî Hureyre radıyAllahu anh'tan gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim farziyetine inandığı halde sevabının Allah'tan olduğuna inanarak ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları mağfiret olunur. Ve kim sevabının Allah'tan olduğuna inarak ramazan-ı şerifi ikame ederse = teravih namazını kılarse, geçmiş günahları mağfiret olunur. Yine kim sevabının Allah'tan olduğuna, inanarak kadir gecesini ihya ederse, geçmiş günahları mağfiret olunur."[409]
Bu hadîs-i şerifteki ikâmeden maksad, gündüzün oruçluya haram olan yemek içmek ve temastan, mekruh olarak da gıybet, nazar gibi şeylerden sakınmak ve ramazan-ı şerifin hakkına inanmaktır.
Gece ise teravih namazını kılmak, geceyi zikir, tilavet ve ibadetle geçirmektir.
Bazı serseri insanlar, teravihin bid'at olduğunu zannediyorfar; teravih bid'at değil sünnettir. Yani Peygamberin sünnetidir.
Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri Ebî Hureyre radıyAllahu anh'tan^ gelen hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Âdem oğlunun amelinin hepsi katlanır; her bir hasene =iyilik on misliyle ve yedi yüz kata kadardır.
Allah Teâlâ şöyle buyurdu: "Oruç müstesna. Çünkü oruç, Ben'im içindir. Ve ancak; Ben Bizzat mükafatını veririm. Oruç tutan istek ve arzularını, yemeğini Ben'im için bırakır. Oruçlunun iki ferahlığı vardır:
Birincisi, iftarı zamanındadır. İkincisi, Rabb'ine kavuşması zamanındadır.
" Andolsun, oruçlunun açlık zamanındaki ağız kokusu, Rabb'inin nezdinde, misk kokusundan daha güzeldir. Oruç, koruyucu bir zırhtır. Sizden birinizin oruç günü olduğu zaman, temasta bulunmasın, başı boş lâkırdılarla ses yükseltmesin.
Şayet birisi ona söverse yahud onunla dövüşmeyi dilerse, "Gerçekte ben, oruçlu bir kimseyim" desin."[410]
Hadîs-i şerifte orucun sadece yemek içmekten ve temastan sakınmaktan ibaret olmadığı, hatta ve hatta gıybetten, nazardan, haber dolaştırmaktan, başı boş konuşmaktan, hâsılı takvayı engelleyecek her husustan sakınmaktan ibaret olduğu beyan buyrulmaktadır.
Yemek içmek ve temastan başkası, her ne kadar orucu bozmazsa da sevabını eksiltir. Binaenaleyh oruçlu bir müslüman, takvaya engel olan her şeyden korunmalıdır ki, yedi yüzden daha fazla sevab kazanmış; ve orucu, ramazandan ramazana kadar geçmiş günahlarına kefaret olmuş olsun.
Ramazan orucu, vaktinde veyahud kaza olsun, farz-ı ayndır. Zihar, yemin, hülasa kefaret orucu da farzdır. Nezir oruçları vacibdir. Nafile olarak başlanılanın bozulması takdirinde, kazası vacibdir.
Bunların dışında kalan bütün oruçlar, nafile ibadettir.
Nafilenin kazası değil de ramazan orucunun kazası hususunda, kadının beyinin izni şart değildir. Çünkü bunu terk etmek ma'siyettir. Ma'siyette ise itaat yoktur. Bu itibarla kadın kısmı, nafile oruçlarında beyinin izniyle oruç tutar; farzda ise izin istemez.
Her ayın on üç, on dört, on beşinci günleri oruç tutmak mendubdur. Hacılardan başkasına arefe gününün, perşembe ve pazartesi günlerinin orucunun tutulması sünnettir.
Muharrem ayının dokuz ve on birinci günlerini tutmaksızın sadece âşûre gününü tutmak ve sadece cuma günlerinde oruçlu bulunmak ten-zîhen mekruhtur.
Nitekim Nevruz = Mihrican = İlk bahar günü, mecûsîlere mahsus bir gün olduğundan, o günde oruç tutmak mekruhtur. Nevruzun İslamla alâkası yoktur ki orucu olsun.
Ramazan bayramının ilk günü, kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır. Hanefîlerin bir kısmı buna tahrîmen mekruh demişlerdir. Bunlara göre de tahrîmî mekruh haram manasındadır.
Şek günü oruç tutmak, tahrîmen mekruhtur. Bazılar, tenzîhen mekruhtur dediler. Fakat İbnu Âbidîn: "Farza niyet ederse, tahrîmen; başka vacibe veya nafile oruca niyet ederse, tenzîhen mekruhtur. Misafir hakkında ise kerahat yoktur." demektedir. Bunda asıl, Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri, Ebî Hureyre'den gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in:
"Orucu bir veya iki günle takdim etmeyin. Ancak bir adam âdet ettiği orucunu tutarsa o müstesnadır; o günde de orucunu tutsun."[411] buyurmasıdır.
Mesela, pazartesi ve perşembe gününün orucunu âdet eden bir kimse, şek günü o günlere tesadüf etse dahi orucuna devam eder. Bundan başkasına mekruhtur.
Sükutu ibadet olarak itikad eden kimsenin, oruçlu iken konuşmaması mekruhtur.
Ramazan ayında ne oruç tutulursa tutulsun, ramazandan mahsubdur. İmam'a göre, misafir bir kimse ramazan günlerinde, ramazan orucundan başkasını tutabilir diye nakil varsa da, İmâmeyn'e göre, seferde tutulan bütün oruçlar, ramazandan mahsub olur.
Hanefîlerden ehli tercih, burada İmâmeyn'in sözünün daha kuvvetli olduğunu tasrih etmektedirler.
Uzun günlerin orucunu kısa günlerde, kısa günlerin orucunu uzun günlerde kaza etmekte bir hüküm yoktur. Çünkü şer'i şerîf, imsaktan akşam namazına kadar olan vakti oruç için gün tayin etmiştir; kısalması ve uzaması söz konusu değildir.
Ramazan ayının hilalini tesbit etmek için hilalin görülmesinin talebinde bulunmak vacib-i alelkifayedir; bunun terki tahrîmen mekruhtur.
İsmail Çetin Rahmetullahu Aleyh
Dilara yayınları Ölçüler eserinden
Orucun, niyet; yemek, içmek ve temastan korunmak; niyetin de vaktinde olması olmak üzere üç rüknü vardır.
Fıkıh kitablarımızda olduğu üzere, orucu icab ettiren şey, müslüman olmak, akıl ve buluğdur.
Edasının şartı: sıhhat, ikamet, taharet olmak üzere üçtür.
Ramazan orucunda niyet, hem sıhhatin hem de vacib olmanın şartıdır. Ancak ramazan orucunda niyet, yarınki oruca nazaran bugün güneşin batışından başlar ve yarın zevalden öncesine kadar vakti devam eder.
Bu takdirde, yarın imsak zamanından itibaren yemek, içmek ve temasta bulunmayanın, "orucum" diye niyet etmesi, yarınki orucuna kâfi gelir.
Amma kaza hakkında böyle değil; ramazan orucunun kazasında niyet, bugünkü güneşin batışıyla imsak zamanına kadar olur.
Ramazan orucu da namaz gibi İslâmın temel rükünlerinden sayılmaktadır.
Nasıl ki namaz, aralarında vuku bulan küçük günahlara kefaret ise, şubhesiz ramazan orucu da, iki ramazan arasında vuku bulan günahlara kefarettir.
Nitekim Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri Ebî Hureyre radıyAllahu anh'tan gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim farziyetine inandığı halde sevabının Allah'tan olduğuna inanarak ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları mağfiret olunur. Ve kim sevabının Allah'tan olduğuna inarak ramazan-ı şerifi ikame ederse = teravih namazını kılarse, geçmiş günahları mağfiret olunur. Yine kim sevabının Allah'tan olduğuna, inanarak kadir gecesini ihya ederse, geçmiş günahları mağfiret olunur."[409]
Bu hadîs-i şerifteki ikâmeden maksad, gündüzün oruçluya haram olan yemek içmek ve temastan, mekruh olarak da gıybet, nazar gibi şeylerden sakınmak ve ramazan-ı şerifin hakkına inanmaktır.
Gece ise teravih namazını kılmak, geceyi zikir, tilavet ve ibadetle geçirmektir.
Bazı serseri insanlar, teravihin bid'at olduğunu zannediyorfar; teravih bid'at değil sünnettir. Yani Peygamberin sünnetidir.
Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri Ebî Hureyre radıyAllahu anh'tan^ gelen hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Âdem oğlunun amelinin hepsi katlanır; her bir hasene =iyilik on misliyle ve yedi yüz kata kadardır.
Allah Teâlâ şöyle buyurdu: "Oruç müstesna. Çünkü oruç, Ben'im içindir. Ve ancak; Ben Bizzat mükafatını veririm. Oruç tutan istek ve arzularını, yemeğini Ben'im için bırakır. Oruçlunun iki ferahlığı vardır:
Birincisi, iftarı zamanındadır. İkincisi, Rabb'ine kavuşması zamanındadır.
" Andolsun, oruçlunun açlık zamanındaki ağız kokusu, Rabb'inin nezdinde, misk kokusundan daha güzeldir. Oruç, koruyucu bir zırhtır. Sizden birinizin oruç günü olduğu zaman, temasta bulunmasın, başı boş lâkırdılarla ses yükseltmesin.
Şayet birisi ona söverse yahud onunla dövüşmeyi dilerse, "Gerçekte ben, oruçlu bir kimseyim" desin."[410]
Hadîs-i şerifte orucun sadece yemek içmekten ve temastan sakınmaktan ibaret olmadığı, hatta ve hatta gıybetten, nazardan, haber dolaştırmaktan, başı boş konuşmaktan, hâsılı takvayı engelleyecek her husustan sakınmaktan ibaret olduğu beyan buyrulmaktadır.
Yemek içmek ve temastan başkası, her ne kadar orucu bozmazsa da sevabını eksiltir. Binaenaleyh oruçlu bir müslüman, takvaya engel olan her şeyden korunmalıdır ki, yedi yüzden daha fazla sevab kazanmış; ve orucu, ramazandan ramazana kadar geçmiş günahlarına kefaret olmuş olsun.
Ramazan orucu, vaktinde veyahud kaza olsun, farz-ı ayndır. Zihar, yemin, hülasa kefaret orucu da farzdır. Nezir oruçları vacibdir. Nafile olarak başlanılanın bozulması takdirinde, kazası vacibdir.
Bunların dışında kalan bütün oruçlar, nafile ibadettir.
Nafilenin kazası değil de ramazan orucunun kazası hususunda, kadının beyinin izni şart değildir. Çünkü bunu terk etmek ma'siyettir. Ma'siyette ise itaat yoktur. Bu itibarla kadın kısmı, nafile oruçlarında beyinin izniyle oruç tutar; farzda ise izin istemez.
Her ayın on üç, on dört, on beşinci günleri oruç tutmak mendubdur. Hacılardan başkasına arefe gününün, perşembe ve pazartesi günlerinin orucunun tutulması sünnettir.
Muharrem ayının dokuz ve on birinci günlerini tutmaksızın sadece âşûre gününü tutmak ve sadece cuma günlerinde oruçlu bulunmak ten-zîhen mekruhtur.
Nitekim Nevruz = Mihrican = İlk bahar günü, mecûsîlere mahsus bir gün olduğundan, o günde oruç tutmak mekruhtur. Nevruzun İslamla alâkası yoktur ki orucu olsun.
Ramazan bayramının ilk günü, kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır. Hanefîlerin bir kısmı buna tahrîmen mekruh demişlerdir. Bunlara göre de tahrîmî mekruh haram manasındadır.
Şek günü oruç tutmak, tahrîmen mekruhtur. Bazılar, tenzîhen mekruhtur dediler. Fakat İbnu Âbidîn: "Farza niyet ederse, tahrîmen; başka vacibe veya nafile oruca niyet ederse, tenzîhen mekruhtur. Misafir hakkında ise kerahat yoktur." demektedir. Bunda asıl, Müslim ve Buhârî'nin tahric ettikleri, Ebî Hureyre'den gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in:
"Orucu bir veya iki günle takdim etmeyin. Ancak bir adam âdet ettiği orucunu tutarsa o müstesnadır; o günde de orucunu tutsun."[411] buyurmasıdır.
Mesela, pazartesi ve perşembe gününün orucunu âdet eden bir kimse, şek günü o günlere tesadüf etse dahi orucuna devam eder. Bundan başkasına mekruhtur.
Sükutu ibadet olarak itikad eden kimsenin, oruçlu iken konuşmaması mekruhtur.
Ramazan ayında ne oruç tutulursa tutulsun, ramazandan mahsubdur. İmam'a göre, misafir bir kimse ramazan günlerinde, ramazan orucundan başkasını tutabilir diye nakil varsa da, İmâmeyn'e göre, seferde tutulan bütün oruçlar, ramazandan mahsub olur.
Hanefîlerden ehli tercih, burada İmâmeyn'in sözünün daha kuvvetli olduğunu tasrih etmektedirler.
Uzun günlerin orucunu kısa günlerde, kısa günlerin orucunu uzun günlerde kaza etmekte bir hüküm yoktur. Çünkü şer'i şerîf, imsaktan akşam namazına kadar olan vakti oruç için gün tayin etmiştir; kısalması ve uzaması söz konusu değildir.
Ramazan ayının hilalini tesbit etmek için hilalin görülmesinin talebinde bulunmak vacib-i alelkifayedir; bunun terki tahrîmen mekruhtur.
İsmail Çetin Rahmetullahu Aleyh
Dilara yayınları Ölçüler eserinden