- Konum
- İstanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 813
-
- MFC Puanı
- 14
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
A. CAHİT ZARİFOĞLU
1. Kafkasyadan esen bir rüzgârın Maraştaki serinliğidir. Fransızca, Farsça, Arapça bilen; Nakşî tarikatına bağlı, Fuzuliden gazeller okuyabilen; öğretmenlik, defterdarlıkta memurluk, hakimlik yapan; dört kez evlenen bir babanın oğludur. Evde, annesinin yanında hep ikinci bir kadın vardır. Yalnızlığı ve sessizliği sevmesi o yıllara rastlar. Hayattan kaçıp sanata sığınan bütün çocuklar gibi yazıyı arkadaş edinir. 2. Lise yıllarında sessizliğinden başka bir özelliği yoktur. Bu filozofça sessizliğin ona getirdiği ad Aristodur. Nuri Pakdille başlayan bir gelenek, Zarifoğlu, Rasim Özdenören ve Erdem Bayazıtla devam eder: Dergi çıkarmak! Maraş Lisesinde bir edebiyat dergisi çıkarır. Maraşlı genç şairleri örgütler. Ne Türk Edebiyatı tarihinin tozlu sayfalarına dalar, ne de edebiyat aleminin dedikodularına. Başka türlü bir şeydir onların anlatmak istedikleri. 3. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu, Maraş Lisesinde, yani taşranın o buğulu ve sıkıcı ortamında, sessiz, sakin bir gençken, bilmeden, tanımadan, yani farkında olmadan Rilke gibi düşünür ve kendisine sorar: Yazmak zorunda mıyım?. Yanıt, çok kesin bir evettir.4. Evlerinde Dostoyevski, Balzac, Cervantes kitaplarıyla dolu bir kütüphane yoktur. 25 yaşına kadar kitabı yayımlanmış tek bir şair bile görmemiştir. Ancak, Rilke gibi dizeler yazar İkinci Yeniyi çağrıştıran, gizli ve karanlık dizeler İşin garibi daha çok gençtir ve ne Rilkeyi okumuştur ne Pazar Postasını biliyordur, ne de İkinci Yeniyi.
5. Kendine özgü bir asaleti ve doğuştan artistliği vardır. Necip Fazıl ona artist der. Necip Fazılın evinde bir sohbet toplantısı vardır. Birkaç cümleden sonra Kitaplarınıza bakabilir miyim? diye N. Fazılın sözünü keser. Sıkılmıştır. Kitapların azlığıyla şaşırır. Plakları karıştırır. N. Fazılın sözünü yine keser: Efendim, hangi müzisyenleri seviyorsunuz? diye sorar. N. Fazıl, Betoven dedikten sonra biraz şaşkın, biraz öfkeli, biraz hoşgörülü bir tonla: Burada muhteşem bir konser icra ediliyor, sen orada notalarla meşgulsün.dedikten sonra artist sözünü ekler.
6. Hep atak, hep örgütçüdür. Mavera dergisi ve Akabe Yayınlarını yönetir. Çevresindeki coşkuları çoğaltır.
7. Hem çok dağınık, hem iradesine müthiş sahip ve hem de serüvencidir. Dağınıktır, çünkü ilk gençliğinde bir filmi üst üste 13 kez izlemiştir. İradesine müthiş sahiptir, askere giderken kendisini şöyle ikna eder: Nasıl olsa bunu yapmak zorundayım, o halde isteyerek ve severek yapayım.
8. İslâmî çevrenin ilk serüvencisidir. Bu çevreden Avrupayı otostopla dolaşan ilk kişidir. Türkiyede çok az kimsenin otostopla gezi yöntemini denediği bir dönemde, sırtında trendy bir çanta ve uzamış tıraşıyla Batı yollarında büyük serüvenler yaşar. Doğunun Yedinci Oğluyla Yorgun Serüvenci arasında gidip gelir.
9. Her kavruk Anadolu genci gibi sarışınları sever. Ellerinde hep beyaz bir gül destesi vardır. Gözlerinde sisli puslu bir akşam Sarışın bir yalanda burkulan yüreğini birçok yerde bırakır.
10. Edebiyat üzerine konuşmaktan, ideolojik nutuklarından sıkılır ve bu konuşmaların yapıldığı yerden hemen uzaklaşır.
11. Çocuksu bir adamdır. Erkek ve dalgınca büyür Çocukluğun gökyüzünden hiç kurtulamaz.
Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum
Uyku yansın
Yürek mecburlansın
12. Önce güreşe, sonra pilotluğa merak sarar. Güreş İhtisas Kulübünün yayın organında güreş güzellemesi, Türkkuşu dergisinde de pilotluk üzerine yazılar yazar. Kayıklara duyduğu tutku yüzünden de bir kayık kiralayıcının yanında çalışır tam bir yaz
13. Yazılarında Abdurrahman Cem, Ahmet Sağlam, Vedat Can gibi müstear adları kullanır. Abdurrahman Cemde bıçkın bir İstanbul delikanlısını, Ahmet Sağlamda yeraltındaki Güneydoğu medreselerinde emsilebina okuyarak işe başlamış, ağırbaşlı bir hocaefendiyi, Vedat Canda ise genç şairlere yol gösteren, heyecanlı ve atak bir ağabeyi canlandırır.
14. İlk şiirlerini Türk Dili, Soyut, Papirüs, Yeni Dergide yayımlatır. Sezai Karakoçun Diriliş dergisini çıkarmasıyla birlikte kendini orada bulur Çok okumaz, çok düşünmez. Fişek gibidir ve yaşamın şiirini yazar. Edip Cansever ve Cemal Süreyanın şiirlerini sever, bir de Suç ve Cezayı
15. Bir şiirinde şu dize yer alır: Raskolinikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir. İşte bu, onun en entelektüel dizesidir.
16. Serazat ve bohemdir. En azılı fundemantalizmden, en kıvrak sekülerizme kayar; hiç kimse tedirgin olmaz.
17. Edebiyat ortamındaki kamplaşmalara karşın o, kabul edilmiş bir şairdir. Hangi kesimden olursa olsun kapısını şiir için çalan hiç kimseyi boş çevirmez.
18. Kendini kolayca ele vermeyen şiirler yazar. Şiiriyle karşılaşanlar, Bu ne anlaşılmaz bir şiir der. O da şöyle yanıt verir: Herkes her zaman her şiiri anlamak zorunda değildir. Kimse bilmez, Kirkeegardı hatmettiğini. Yine İslâmcı gençlerin şiirlerinde dinsel öğeler bulunmadığına dair eleştirisine de Siz, hiç buğday içindeki güneşi gördünüz mü? karşılığını verir.
19. Afganistan işgaline karşı çıkar. Meral Maruf adlı genç bir Afganlı kızla mektuplaşır ve bu mektupları toplayarak Dullar Kampı adlı bir roman çıkarır. Afgan şiirleri yazar, ama hamaset yapmaz.
20. Faulknerı orijinalinden okur. Ve Faulknerden şu cümleyi hiç unutmaz: My mother is a fish.
21. Okur mektuplarına yanıt vermek gibi sıradan bir işi, sorumlu bir edebiyat öğretmenliğine dönüştürür. Birçok yeteneği edebiyat dünyasına kazandırırken nice hevesli ve sabırsıza da bu işi bıraktırır.
22. Her zaman paraya ihtiyacı olur. Necip Fazıl gibi, paraya hakaretle bakar ve hakaretle harcar.
23. İşaret Çocukları ve Yedi Güzel Adam yaşamının bohem döneminin iki şiir kitabı Menziller dinginlik döneminin, Korku ve Yakarış ise ölüm öncesinin şiir kitabıdır.
24. Felsefe bilmeden felsefe yapan, insanlığın varoluş sorunlarına doğulu bir hikmet adamı edasıyla yaklaşan bir şair, öykü kitabı yazarsa adını ne koyar? İns. Sizi Görmeliydimde modern öykünün en güzel örneklerinden birini sergiler.
25. Yalın ve sadedir. Bu yüzden, çocuklarla ve yaşlılarla iyi anlaşır. Çocuklara olan ilgisi onu 5 çocuğa baba yaparken çocuk edebiyatının en güzel metinlerini de yazdırtır: Serçekuş, Yürekdede ile Padişah, Motorlu Kuş
26. Öğrencilik devam ederken Genç Şairler toplantısına davet edilir. Toplantı sonunda konuşmacılar arasında farklı bir ses olarak kalır. Beklenenin dışında konuştuğu için yalnızdır. İsmet Özel toplantıya Ankaradan katılmıştır. Zarifoğlunu kutlar. Toplantının yıldızıydınız. Bizim safımızda olmanızı isterdim. der. Ancak, yıllar sonra İsmet Özel, Zarifoğlunun safına geçer.
27. Yaşamında ve şiirlerinde yapaylığa hiç yer vermez. Gülümser, fakat kesinlikle sırıtmaz. İlişkilerinde sağlam bir duruş sergiler. Güvenilir ve sessizdir. Kimseye şirin görünmek için davranışlarını değiştirmez. Tavrını koyar. Eveti ve Hayırı her zaman aynı rahatlıkla söyler. Gösteriş merakından dolayı Necip Fazıla, randevularına geç kaldığı için Sezai Karakoça tavrını hiç çekinmeden koyar. Çoğu kez, Affedersiniz sözüne Hayır, affetmiyorum karşılığını verir. Bunun sonuçlarına da katlanır. Gösterişten ateşten kaçar gibi kaçar. Kesinlikle dedikodu yapmaz. Çok çabuk sıkılır. İnsanlarla ilişkilerinde şairliğini hiç belli etmez. Onun şair olduğunu çevresindeki birçok insan, o öldükten sonra öğrenir.
28. Enis Batura göre, Cahit Zarifoğlu, bir gün keşfedilecek özel bir adadır. Selim İleriye göre, onun şiiri, bir gün, çok daha aydınlık bir ortamda, acısını asıl okuruna iletebilecektir.
29. Yaşamak adlı günlüğü Ne çok acı var! cümlesiyle başlar. Zarifoğlunun hayatı, bir başına bu tarafsız cümle içerisine sıkıştırılmış gibidir.
30. N. Fazılın aracılığıyla Arvasilere damat olur. Nakşî şeyhine damat olmak hayatında yeni bir dönemi başlatır.
31. İstanbulda Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü okur. Devlet memurluğu ona göre bir iş değildir. İlk kitabı İşaret Çocuklarını öğrenci harçlığıyla çıkarır. Askerliğini 1973′te 33 yaşında Kıbrısta yapar. Memuriyete, 35 yaşında, 9/1 derece ve kademeyle Ankara Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda başlar. Evrakı dolduran bayanın, Senin hayatın kaymış. Bu yaşta bu derece cümlesinden çok etkilenir. Ardından TRT Genel Müdürlüğünde mütercim sekreter olarak çalışır. Hayatının son dört yılını TRT İstanbul Radyosunda geçirir.
32. Simsiyah sakalı, geriye doğru taradığı gür saçları ve vezinli suratıyla bir şair yakışıklılığı sergiler. 47 yaşında kansere yakalanır. Uzun hastalık döneminde kendisini ziyarete gelen en yakın arkadaşına şöyle der: Bana bir fıkra anlatsana
En çok dağları özler. 7 Haziran 1987′de ölür.
Erken iner güz
Gider o güzel yolcu
Yıllarda izi kalır (Avni Doğan)
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
A. CAHİT ZARİFOĞLU
1. Kafkasyadan esen bir rüzgârın Maraştaki serinliğidir. Fransızca, Farsça, Arapça bilen; Nakşî tarikatına bağlı, Fuzuliden gazeller okuyabilen; öğretmenlik, defterdarlıkta memurluk, hakimlik yapan; dört kez evlenen bir babanın oğludur. Evde, annesinin yanında hep ikinci bir kadın vardır. Yalnızlığı ve sessizliği sevmesi o yıllara rastlar. Hayattan kaçıp sanata sığınan bütün çocuklar gibi yazıyı arkadaş edinir. 2. Lise yıllarında sessizliğinden başka bir özelliği yoktur. Bu filozofça sessizliğin ona getirdiği ad Aristodur. Nuri Pakdille başlayan bir gelenek, Zarifoğlu, Rasim Özdenören ve Erdem Bayazıtla devam eder: Dergi çıkarmak! Maraş Lisesinde bir edebiyat dergisi çıkarır. Maraşlı genç şairleri örgütler. Ne Türk Edebiyatı tarihinin tozlu sayfalarına dalar, ne de edebiyat aleminin dedikodularına. Başka türlü bir şeydir onların anlatmak istedikleri. 3. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu, Maraş Lisesinde, yani taşranın o buğulu ve sıkıcı ortamında, sessiz, sakin bir gençken, bilmeden, tanımadan, yani farkında olmadan Rilke gibi düşünür ve kendisine sorar: Yazmak zorunda mıyım?. Yanıt, çok kesin bir evettir.4. Evlerinde Dostoyevski, Balzac, Cervantes kitaplarıyla dolu bir kütüphane yoktur. 25 yaşına kadar kitabı yayımlanmış tek bir şair bile görmemiştir. Ancak, Rilke gibi dizeler yazar İkinci Yeniyi çağrıştıran, gizli ve karanlık dizeler İşin garibi daha çok gençtir ve ne Rilkeyi okumuştur ne Pazar Postasını biliyordur, ne de İkinci Yeniyi.
5. Kendine özgü bir asaleti ve doğuştan artistliği vardır. Necip Fazıl ona artist der. Necip Fazılın evinde bir sohbet toplantısı vardır. Birkaç cümleden sonra Kitaplarınıza bakabilir miyim? diye N. Fazılın sözünü keser. Sıkılmıştır. Kitapların azlığıyla şaşırır. Plakları karıştırır. N. Fazılın sözünü yine keser: Efendim, hangi müzisyenleri seviyorsunuz? diye sorar. N. Fazıl, Betoven dedikten sonra biraz şaşkın, biraz öfkeli, biraz hoşgörülü bir tonla: Burada muhteşem bir konser icra ediliyor, sen orada notalarla meşgulsün.dedikten sonra artist sözünü ekler.
6. Hep atak, hep örgütçüdür. Mavera dergisi ve Akabe Yayınlarını yönetir. Çevresindeki coşkuları çoğaltır.
7. Hem çok dağınık, hem iradesine müthiş sahip ve hem de serüvencidir. Dağınıktır, çünkü ilk gençliğinde bir filmi üst üste 13 kez izlemiştir. İradesine müthiş sahiptir, askere giderken kendisini şöyle ikna eder: Nasıl olsa bunu yapmak zorundayım, o halde isteyerek ve severek yapayım.
8. İslâmî çevrenin ilk serüvencisidir. Bu çevreden Avrupayı otostopla dolaşan ilk kişidir. Türkiyede çok az kimsenin otostopla gezi yöntemini denediği bir dönemde, sırtında trendy bir çanta ve uzamış tıraşıyla Batı yollarında büyük serüvenler yaşar. Doğunun Yedinci Oğluyla Yorgun Serüvenci arasında gidip gelir.
9. Her kavruk Anadolu genci gibi sarışınları sever. Ellerinde hep beyaz bir gül destesi vardır. Gözlerinde sisli puslu bir akşam Sarışın bir yalanda burkulan yüreğini birçok yerde bırakır.
10. Edebiyat üzerine konuşmaktan, ideolojik nutuklarından sıkılır ve bu konuşmaların yapıldığı yerden hemen uzaklaşır.
11. Çocuksu bir adamdır. Erkek ve dalgınca büyür Çocukluğun gökyüzünden hiç kurtulamaz.
Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum
Uyku yansın
Yürek mecburlansın
12. Önce güreşe, sonra pilotluğa merak sarar. Güreş İhtisas Kulübünün yayın organında güreş güzellemesi, Türkkuşu dergisinde de pilotluk üzerine yazılar yazar. Kayıklara duyduğu tutku yüzünden de bir kayık kiralayıcının yanında çalışır tam bir yaz
13. Yazılarında Abdurrahman Cem, Ahmet Sağlam, Vedat Can gibi müstear adları kullanır. Abdurrahman Cemde bıçkın bir İstanbul delikanlısını, Ahmet Sağlamda yeraltındaki Güneydoğu medreselerinde emsilebina okuyarak işe başlamış, ağırbaşlı bir hocaefendiyi, Vedat Canda ise genç şairlere yol gösteren, heyecanlı ve atak bir ağabeyi canlandırır.
14. İlk şiirlerini Türk Dili, Soyut, Papirüs, Yeni Dergide yayımlatır. Sezai Karakoçun Diriliş dergisini çıkarmasıyla birlikte kendini orada bulur Çok okumaz, çok düşünmez. Fişek gibidir ve yaşamın şiirini yazar. Edip Cansever ve Cemal Süreyanın şiirlerini sever, bir de Suç ve Cezayı
15. Bir şiirinde şu dize yer alır: Raskolinikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir. İşte bu, onun en entelektüel dizesidir.
16. Serazat ve bohemdir. En azılı fundemantalizmden, en kıvrak sekülerizme kayar; hiç kimse tedirgin olmaz.
17. Edebiyat ortamındaki kamplaşmalara karşın o, kabul edilmiş bir şairdir. Hangi kesimden olursa olsun kapısını şiir için çalan hiç kimseyi boş çevirmez.
18. Kendini kolayca ele vermeyen şiirler yazar. Şiiriyle karşılaşanlar, Bu ne anlaşılmaz bir şiir der. O da şöyle yanıt verir: Herkes her zaman her şiiri anlamak zorunda değildir. Kimse bilmez, Kirkeegardı hatmettiğini. Yine İslâmcı gençlerin şiirlerinde dinsel öğeler bulunmadığına dair eleştirisine de Siz, hiç buğday içindeki güneşi gördünüz mü? karşılığını verir.
19. Afganistan işgaline karşı çıkar. Meral Maruf adlı genç bir Afganlı kızla mektuplaşır ve bu mektupları toplayarak Dullar Kampı adlı bir roman çıkarır. Afgan şiirleri yazar, ama hamaset yapmaz.
20. Faulknerı orijinalinden okur. Ve Faulknerden şu cümleyi hiç unutmaz: My mother is a fish.
21. Okur mektuplarına yanıt vermek gibi sıradan bir işi, sorumlu bir edebiyat öğretmenliğine dönüştürür. Birçok yeteneği edebiyat dünyasına kazandırırken nice hevesli ve sabırsıza da bu işi bıraktırır.
22. Her zaman paraya ihtiyacı olur. Necip Fazıl gibi, paraya hakaretle bakar ve hakaretle harcar.
23. İşaret Çocukları ve Yedi Güzel Adam yaşamının bohem döneminin iki şiir kitabı Menziller dinginlik döneminin, Korku ve Yakarış ise ölüm öncesinin şiir kitabıdır.
24. Felsefe bilmeden felsefe yapan, insanlığın varoluş sorunlarına doğulu bir hikmet adamı edasıyla yaklaşan bir şair, öykü kitabı yazarsa adını ne koyar? İns. Sizi Görmeliydimde modern öykünün en güzel örneklerinden birini sergiler.
25. Yalın ve sadedir. Bu yüzden, çocuklarla ve yaşlılarla iyi anlaşır. Çocuklara olan ilgisi onu 5 çocuğa baba yaparken çocuk edebiyatının en güzel metinlerini de yazdırtır: Serçekuş, Yürekdede ile Padişah, Motorlu Kuş
26. Öğrencilik devam ederken Genç Şairler toplantısına davet edilir. Toplantı sonunda konuşmacılar arasında farklı bir ses olarak kalır. Beklenenin dışında konuştuğu için yalnızdır. İsmet Özel toplantıya Ankaradan katılmıştır. Zarifoğlunu kutlar. Toplantının yıldızıydınız. Bizim safımızda olmanızı isterdim. der. Ancak, yıllar sonra İsmet Özel, Zarifoğlunun safına geçer.
27. Yaşamında ve şiirlerinde yapaylığa hiç yer vermez. Gülümser, fakat kesinlikle sırıtmaz. İlişkilerinde sağlam bir duruş sergiler. Güvenilir ve sessizdir. Kimseye şirin görünmek için davranışlarını değiştirmez. Tavrını koyar. Eveti ve Hayırı her zaman aynı rahatlıkla söyler. Gösteriş merakından dolayı Necip Fazıla, randevularına geç kaldığı için Sezai Karakoça tavrını hiç çekinmeden koyar. Çoğu kez, Affedersiniz sözüne Hayır, affetmiyorum karşılığını verir. Bunun sonuçlarına da katlanır. Gösterişten ateşten kaçar gibi kaçar. Kesinlikle dedikodu yapmaz. Çok çabuk sıkılır. İnsanlarla ilişkilerinde şairliğini hiç belli etmez. Onun şair olduğunu çevresindeki birçok insan, o öldükten sonra öğrenir.
28. Enis Batura göre, Cahit Zarifoğlu, bir gün keşfedilecek özel bir adadır. Selim İleriye göre, onun şiiri, bir gün, çok daha aydınlık bir ortamda, acısını asıl okuruna iletebilecektir.
29. Yaşamak adlı günlüğü Ne çok acı var! cümlesiyle başlar. Zarifoğlunun hayatı, bir başına bu tarafsız cümle içerisine sıkıştırılmış gibidir.
30. N. Fazılın aracılığıyla Arvasilere damat olur. Nakşî şeyhine damat olmak hayatında yeni bir dönemi başlatır.
31. İstanbulda Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü okur. Devlet memurluğu ona göre bir iş değildir. İlk kitabı İşaret Çocuklarını öğrenci harçlığıyla çıkarır. Askerliğini 1973′te 33 yaşında Kıbrısta yapar. Memuriyete, 35 yaşında, 9/1 derece ve kademeyle Ankara Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda başlar. Evrakı dolduran bayanın, Senin hayatın kaymış. Bu yaşta bu derece cümlesinden çok etkilenir. Ardından TRT Genel Müdürlüğünde mütercim sekreter olarak çalışır. Hayatının son dört yılını TRT İstanbul Radyosunda geçirir.
32. Simsiyah sakalı, geriye doğru taradığı gür saçları ve vezinli suratıyla bir şair yakışıklılığı sergiler. 47 yaşında kansere yakalanır. Uzun hastalık döneminde kendisini ziyarete gelen en yakın arkadaşına şöyle der: Bana bir fıkra anlatsana
En çok dağları özler. 7 Haziran 1987′de ölür.
Erken iner güz
Gider o güzel yolcu
Yıllarda izi kalır (Avni Doğan)