Roma Kilisesinin Yükselişi
İ.S. 312de Roma İmparatoru Konstantin, sonucunda İsa Mesihe iman ettiği bir deneyim yaşadığını iddia etti. Bundan yaklaşık 70 yıl sonra, Teodosyusun hükümranlığı sırasında Hristiyanlık Roma İmparatorluğunun resmi dini haline geldi. Piskoposlara hükümette saygın yerler verildi ve İ. S. 400 yılı geldiğinde Romalı ve Hristiyan sözcükleri resmen eş anlamlı olmuştu.
Konstantinden sonra Hristiyanlar artık zulüm görmediler. Zamanla, zulüm görenler Hristiyanlığı kabul etmeyen putperestler oldular. Hristiyanlığın bu şekilde zorla kabul ettirilmesi birçok insanın kiliseye yüreklerinde gerçek bir değişme olmadan katılmasına yol açtı. Putperestler kiliseye katılırken beraberlerinde putlarını ve alışık oldukları uygulamaları getirdiler ve kilise değişti. İlk kilisenin sade tapınmasına ikonalar, süslü mimari, haclar ve azizleri ululama eklendi. Bu sıralarda bazı Hristiyanlar keşiş olup inzivada yaşamayı seçerek Romadan ayrıldı, ayrıca özgün günahı yıkamanın bir yolu olarak bebek vaftizi kiliseye eklendi.
Bundan sonraki yüzyıllarda kilisenin resmi doktrinini belirleme, din adamlarının konumlarını kötü kullanmalarını engellemeleri ve savaşan gruplar arasında barış yapma çabaları içinde çeşitli kilise konseyleri yapıldı. Roma İmparatorluğu zayıfladıkça kilise daha güçlendi ve Batıdaki kiliselerle Doğudaki kiliseler arasında birçok görüş ayrılıkları doğdu. Merkezi Romada olan Batı (Latin) kilisesi bütün diğer kiliseler üzerinde elçisel yetkiye sahip olduğunu iddia etti. Hatta Roma piskoposu kendisine Papa (Baba) adını vermeye başladı. Merkezi Konstantipolde olan Doğu (Grek) kilisesi bundan hoşlanmadı. Teolojik, politik, yöntemsel ve dilbilimsel bölünmelerin hepsi 1054de gerçekleşen Büyük Schismaya yani Doğu ve Batı Kiliselerinin birbirlerinden ayrılmasına yol açtı. Roma Katolik (Evrensel) Kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi birbirlerini aforoz edip birbirleriyle bütün bağlarını koparttılar.