4 eylül 1919'da bugünkü lise binasında toplanan ve Kurtuluş Savaşı'nın açılması kararını alan tarihi toplantıdır. Sivas'ta büyük bir kongre toplanması kararı 7 ağustos 1919'da dağılan Erzurum Kongresi'nde alındı. Mustafa Kemal Paşa e arkadaşları bu kongreye «heyet-İ temsili»ye üyesi olarak seçildi. Kongrede yurdun bölünmezliği kabul, «manda» ve «himaye» fikri kesin olarak reddedildi. Bağımsızlığın sağlanması için «Kuvayı Milli» nin kurulmasına, bir «Milli Meclis» in toplanmasına, millet mukadderatının bu meclisin eline bırakılmasına, kongrenin seçtiği «Temsilciler Heyeti» nin bütün milli hareketleri ve teşkilatı idare etmesine karar verildi.
Ayrıca kongre milli vicdandan doğan bütün milli cemiyetleri «Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti» adı altında birleştirdi. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti ve dahil olduğu grup (İttifak Devletleri) harpten yenik çıkmış, 30 Ekim 1918'de İtilaf Devletleri ile imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devletinin eli kolu bağlanmıştı. Yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi savaşa sokanlardan Sultan Vahdettin, saltanat ve hilafet makamını korumak peşindeyken hayatlarından endişeli olanlar memleketten kaçıyorlardı.
Ordunun elinden cephanesinin büyük kısmı alınmış, ismi var cismi yok hale getirilmişti. Mütarekenin 7. maddesi bahane edilerek ülkenin çeşitli bölgeleri işgal ediliyordu. İtalyan, Fransız ve İngilizlerden oluşan İtilaf Orduları Donanması İstanbul'a doğru ilerlemekteydi. Antalya bölgesi İtalyanlara, İzmir, Aydın, Manisa bölgesi Yunanlılara, Adana, Hatay, Mersin bölgelerini Fransızlara, Antep, Urfa, Maraş, Mardin ve Musul bölgelerini İngilizlere, bağımsız bir Ermeni devleti kurulması içinde Sarıkamış, Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinin Ermenilere bırakılması ve Boğazlarında ortak yönetilmesi için İtilaf Devletleri aralarında anlaşmışlardı.
Ordu ve millet, Padişahın ve Hilafetin ihanetinden haberdar olmadığı gibi o makamlarda bulunanlara karşı asırların kökleştirdiği dini ve manevi bağlarla bağlı sessiz ve sadıktı. Çok önemli bir nokta ise, İtalya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerden biri ile dahi başa çıkılamayacağı korkusu bütün kafalara yerleşmişti. Rum Çetelerinin Karadeniz (Samsun) yöresinde asayişsizliği arttırması üzerine o bölge asayişini düzeltecek bir komutana ihtiyaç vardı. Bu ise Gazi Mustafa Kemal Paşadan başkası olamazdı. Memleketin düştüğü durumdan çok rahatsız olan Anadolu'ya bir an önce açılmak için fırsat ve çareler arayan Gazi için bu bulunmaz bir imkandı.
Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919'da 9.Ordu Kıta Müfettişliği'ne atandı. Kurmay Heyetini de beraberine alan Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuru ile yola çıktı. 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a vardı. Gerekli temasları yaparak, biri İstanbul'da biride Erzurum'da bulunan Kazım Karabekir Paşaya olmak üzere iki telgraf çekilmiş ve hükümete gönderdiği telgrafta Samsun'da İngiliz askerlerini gördüğünü, bir miktar askerinde Sivas'a gönderileceğini duyduğunu böyle olursa asayişin çok bozulacağını yazmıştı.
25 Mayıs 1919'da Samsun'dan ayrıldı. Önce Kavak, ardından da Havza'ya geldi. Havza onun ilk halkla doğrudan teması olduğu yerdir. 12 Hazirana kadar Havza'da kaldı. Aynı gün akşam Amasya'ya vardı. Amasya'da 21 Haziran gecesi 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 3.Kolordu Komutanı Refet Paşa, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Bahriye Eski Nazırı Rauf Bey toplanarak direniş esasları ilk defa Amasya'da yazılı prensipler haline getirildi. Bu prensipler belgesini (Amasya Mukarreratı) ya da (Amasya Tamimi) denilir. Altı maddelik bu beyannamenin özünü iki cümlede toplamak mümkündür.
a) Milletin istiklalini, gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
b) Gereksinim duyulan milli bir heyetin oluşturulması için Anadolu'nun en güvenilir yeri görülen Sivas'ta bir milli kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
Bu kararlar alınırken İstanbul'da, Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında kararını vermişti. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal 25 Haziran 1919'da bütün vilayetlere Mustafa Kemal'in görevden alındığını, kendisinin hiçbir resmi sıfatının kalmadığını, yakalanıp gönderilmesi emrini göndermiş. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu karardan habersiz 26 Haziran 1919 Amasya'dan Sivas'a hareket ederler. Fakat kuşkulu ve dikkatlidirler. Padişahın Elazığ Valiliğine özel görevlerle gönderdiği Ali Galip adlı kişi Sivas Valisi Reşit Paşa ile görüşerek Mustafa Kemal'i tutuklatmak ister. Fakat yurtsever vali buna yanaşmaz. Hatta gidip karşılar.
Sivas'a girişini Gazi Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır. 'Sivas şehrine vardığımızda caddenin iki yanı büyük bir kalabalıkla dolmuş, askeri birlikler tören duruşu almış bulunuyordu, otomobilden indik, yürüyerek askeri ve sivil halkı selamladım. Bu görünüş Sivas'ın saygıdeğer halkını ve Sivas'ta bulunan yiğit subay ve erlerimizin bana nedenli bağlı olduğunu ve sevgi beslediğini belirten canlı bir tanık idi.' Ertesi gün Gazi Mustafa Paşa ve arkadaşları Sivas'a bir toplantı yapmış, yurdun durumu görüşülmüş ve Sivas'ta bir kongre yapılmasına karar verilmiştir.
Sivas kongresinin önemi
Manda ve himaye fikri kesin olarak reddedilmiştir.
Erzurum kongresin'de doğu illerini temsilen oluşturulan Heyet-i Temsiliyenin yetkileri, tüm yurdu temsil edecek şekilde genişletilmiştir.
Yurttaki bütün direniş örgütleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek çatı altında birleştirilmiştir. (Birlik ve beraberliği sağlamak için)
Bu kongre döneminde çıkarılan yayın organı, İradeimilliye gazetesidir.
Damat Ferit, Sivas kongresini dağıtmak için Elazığ Valisi Ali Galip'i görevlendirmiş ancak bu girişim başarısız olmuştur.
Kongrenin toplanmasını engelleyemeyen Damat Ferit Hükümeti istifa etmiş yerine Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde Mustafa Kemal kongre başkanı seçilmiştir.
Sivas Kongresi kararları
1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz.
6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
Misak-ı Milli (Ulusal And)
Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, milli hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak milli Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu. Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edemediler. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan son ümitleri de yıktı.
Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Milli" idi. Misak-ı Milli (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu. Millet adına bu yeminin edilmesi için, milli güçler yanlısı her Meclis-i Mebusan üyesi büyük çaba göstermiş ve sonunda bu kararın alınması gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca kongre milli vicdandan doğan bütün milli cemiyetleri «Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti» adı altında birleştirdi. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti ve dahil olduğu grup (İttifak Devletleri) harpten yenik çıkmış, 30 Ekim 1918'de İtilaf Devletleri ile imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devletinin eli kolu bağlanmıştı. Yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi savaşa sokanlardan Sultan Vahdettin, saltanat ve hilafet makamını korumak peşindeyken hayatlarından endişeli olanlar memleketten kaçıyorlardı.

Ordu ve millet, Padişahın ve Hilafetin ihanetinden haberdar olmadığı gibi o makamlarda bulunanlara karşı asırların kökleştirdiği dini ve manevi bağlarla bağlı sessiz ve sadıktı. Çok önemli bir nokta ise, İtalya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerden biri ile dahi başa çıkılamayacağı korkusu bütün kafalara yerleşmişti. Rum Çetelerinin Karadeniz (Samsun) yöresinde asayişsizliği arttırması üzerine o bölge asayişini düzeltecek bir komutana ihtiyaç vardı. Bu ise Gazi Mustafa Kemal Paşadan başkası olamazdı. Memleketin düştüğü durumdan çok rahatsız olan Anadolu'ya bir an önce açılmak için fırsat ve çareler arayan Gazi için bu bulunmaz bir imkandı.
Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919'da 9.Ordu Kıta Müfettişliği'ne atandı. Kurmay Heyetini de beraberine alan Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuru ile yola çıktı. 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a vardı. Gerekli temasları yaparak, biri İstanbul'da biride Erzurum'da bulunan Kazım Karabekir Paşaya olmak üzere iki telgraf çekilmiş ve hükümete gönderdiği telgrafta Samsun'da İngiliz askerlerini gördüğünü, bir miktar askerinde Sivas'a gönderileceğini duyduğunu böyle olursa asayişin çok bozulacağını yazmıştı.
25 Mayıs 1919'da Samsun'dan ayrıldı. Önce Kavak, ardından da Havza'ya geldi. Havza onun ilk halkla doğrudan teması olduğu yerdir. 12 Hazirana kadar Havza'da kaldı. Aynı gün akşam Amasya'ya vardı. Amasya'da 21 Haziran gecesi 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 3.Kolordu Komutanı Refet Paşa, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Bahriye Eski Nazırı Rauf Bey toplanarak direniş esasları ilk defa Amasya'da yazılı prensipler haline getirildi. Bu prensipler belgesini (Amasya Mukarreratı) ya da (Amasya Tamimi) denilir. Altı maddelik bu beyannamenin özünü iki cümlede toplamak mümkündür.
a) Milletin istiklalini, gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
b) Gereksinim duyulan milli bir heyetin oluşturulması için Anadolu'nun en güvenilir yeri görülen Sivas'ta bir milli kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
Bu kararlar alınırken İstanbul'da, Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında kararını vermişti. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal 25 Haziran 1919'da bütün vilayetlere Mustafa Kemal'in görevden alındığını, kendisinin hiçbir resmi sıfatının kalmadığını, yakalanıp gönderilmesi emrini göndermiş. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu karardan habersiz 26 Haziran 1919 Amasya'dan Sivas'a hareket ederler. Fakat kuşkulu ve dikkatlidirler. Padişahın Elazığ Valiliğine özel görevlerle gönderdiği Ali Galip adlı kişi Sivas Valisi Reşit Paşa ile görüşerek Mustafa Kemal'i tutuklatmak ister. Fakat yurtsever vali buna yanaşmaz. Hatta gidip karşılar.
Sivas'a girişini Gazi Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır. 'Sivas şehrine vardığımızda caddenin iki yanı büyük bir kalabalıkla dolmuş, askeri birlikler tören duruşu almış bulunuyordu, otomobilden indik, yürüyerek askeri ve sivil halkı selamladım. Bu görünüş Sivas'ın saygıdeğer halkını ve Sivas'ta bulunan yiğit subay ve erlerimizin bana nedenli bağlı olduğunu ve sevgi beslediğini belirten canlı bir tanık idi.' Ertesi gün Gazi Mustafa Paşa ve arkadaşları Sivas'a bir toplantı yapmış, yurdun durumu görüşülmüş ve Sivas'ta bir kongre yapılmasına karar verilmiştir.
Sivas kongresinin önemi
Manda ve himaye fikri kesin olarak reddedilmiştir.
Erzurum kongresin'de doğu illerini temsilen oluşturulan Heyet-i Temsiliyenin yetkileri, tüm yurdu temsil edecek şekilde genişletilmiştir.
Yurttaki bütün direniş örgütleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek çatı altında birleştirilmiştir. (Birlik ve beraberliği sağlamak için)
Bu kongre döneminde çıkarılan yayın organı, İradeimilliye gazetesidir.
Damat Ferit, Sivas kongresini dağıtmak için Elazığ Valisi Ali Galip'i görevlendirmiş ancak bu girişim başarısız olmuştur.
Kongrenin toplanmasını engelleyemeyen Damat Ferit Hükümeti istifa etmiş yerine Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde Mustafa Kemal kongre başkanı seçilmiştir.
Sivas Kongresi kararları
1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz.
6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
Misak-ı Milli (Ulusal And)
Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, milli hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak milli Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu. Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edemediler. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan son ümitleri de yıktı.
Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Milli" idi. Misak-ı Milli (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu. Millet adına bu yeminin edilmesi için, milli güçler yanlısı her Meclis-i Mebusan üyesi büyük çaba göstermiş ve sonunda bu kararın alınması gerçekleştirilmiştir.