- Konum
- İstanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 813
-
- MFC Puanı
- 14
Turpgiller familyasındandır. Diğer adları Cırcır, Gerdeme, Ispatan, Kurbağa pisliği, Su gerdemesi, Çünk (Van), Çakandura (Borçka), Kardomot.
(Nasturtium, bitkinin keskin ve yakıcı lezzetine bir göndermeyle, Latince burun yakan anlamındaki nasi-tortium sözcüklerinden geliyor olmalı. Officinale ise tıbbi demek. Serbest bir çeviri-yorumla Genizyakan yararlı ot diyebiliriz )
30-90 cm uzunluğunda, beyaz ve lifli köklü, çok yıllık, sucul, otsu bir bitkidir. Etli, sulu, içi boş ve dallara ayrılan yapıda, tırmanıcı bir gövdesi vardır. Koyu parlak yeşil, az çok etli, almaşık dizilişli yaprakları 3-7 yaprakçıktan oluşur, yaprakçıkların açta yer alanı daha iridir. Su içinde bulunuyorsa bitki yapraklarını yüzeye yayar.
Mayıs-eylül aylarında dal uçlarında seyrek salkımlar halinde dört taçyaprakh küçük beyaz çiçekler açar. 15-18 mm boylarında ince silindirik meyvesi vardır.
Akdeniz çevresinde, Avrupada, ABDde ve ülkemizde bulunur. Deniz yüzeyiyle 2000 metre yükseklikler arasında özellikle akarsu kenarlannda, hendek ve derelerde ya da doğrudan temiz suların içinde yetişir. Ülkemizde Antalya ve Mersin dolaylarında tarımı yapılır.
Bitkinin toprak üstü kısımlarını çiçeklenmeden önce biçmekte yarar vardır. Böylelikle üretim artar. Tohumla üretimi de mümkündür.
Biçilen taze yapraklı dallar havadar ve kuru bir yerde kurutulur.
Besleyici özelliklerinin çokluğundan dolayı bitki bir zamanlar vücut sağlığı için birebir adıyla anılmıştır.
19. yyda yaşamış ünlü hekim Recamier veremli hastalarını sabahları iki demet su teresi yedirip bir bardak süt içirerek tedavi etmeye çalışmıştır.
Büyük Britanyada genç kızlar 24 mart günlerinde toprağa su teresi ve marul tohumları eker, hangisinin daha erken biteceğini merakla bekler, müstakbel eşinin karakterini anlamaya çalışırdı. Topraktan ilk çıkan marul olursa eşi sakin, sevecen biri olacaktır; su teresi olursa, eyvah, sert mizaçlı biri!
Yılanların sevdiği bir bitki kabul edilirdi; Viyanada su teresi hasadı yapan kişinin o yıl içinde yılanlar tarafından ısırılacağına inanılırdı.
Bitkinin yaprakları çiğ halde salata olarak yenir, diğer salataların lezzetini artırır, Van otlu peynirine girer.
Maydanoz gibi doğranarak salatalara, çorbalara, patates kızartmasına eşlik eder.
Buğulaması, tıpkı kuzukulağı gibi, içeceklere eklenir.
Taze haldeyken kıyılarak börek harcı yapılır.
Katı yumurta, sıvı yağ ve sirkeyle birlikte karıştırılarak sos yapılır.
Avrupadaki pek çok ülkenin mutfaklarında yer alır.
Bileşiminde A, C, E ve PP vitaminleri, glikonasturtiin adlı kükürtlü bir glikozit, keskin lezzetli uçucu bir yağ ile demir, iyot, manganez, kalsiyum mineralleri bulunur.
Su teresinin taze ya da kurutulmuş çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılır.
iştah açıcı, balgam söktürücü, güçlendirici, cinsel gücü artırıcı, vitamin
eksikliklerini giderici, idrar artırıcı, kan temizleyici, karaciğeri destekleyici, dişetlerini sıkıştırıcı Özellikleri vardır.
Şeker hastalığına, kansızlığa, sarılığa, kronik bronşite, iskorbüte, diş ağrılarına, nevraljiye, cilt hastalıklarına, saç dökülmelerine de etkilidir.
Taze yapraklar çiğ olarak salata niyetine yenir ya da sıkılarak elde edilen özsu günde 250 gram içilir. Kardomot adıyla anıldığı Doğu Karadenizde kurutularak toz haline getirilir, süt ya da balla karıştırılarak yenir, bunun egzama benzeri cilt hastalıklarına iyi geleceğine inanılır.
Ve önemli bir nokta: Su teresi nikotine karşı etkilidir. Sigara tiryakileri vücutlarını bununla güçjendirebi[ir!er. Su teresinden elde edilecek özsuyla ağız banyosu yapılarak dişetleri de güçlendirebilir.
Ama dikkat, temizliğinden emin olunmayan bitkiler kullanılmamalıdır, çünkü karaciğer çevresinde bizzat parazit oluşumuna da yol açılabilir.
Her ne kadar bitki temiz sularda bulunursa da; tifo, kolera gibi salgın hastalıkların çıktığı dönemlerde, yine de ne olur olmaz, su teresi yemekten kaçınmak gerekir; çünkü bu hastalıklar bilindiği gibi suyla çoğalırlar.
4 haftadan fazla alınmaması önerilir. Özsuyunun da suyla seyreltilmeden alınmamasında yarar vardır. Kimi hekimler hamilelerin kullanmamasını salık verirler.
(Nasturtium, bitkinin keskin ve yakıcı lezzetine bir göndermeyle, Latince burun yakan anlamındaki nasi-tortium sözcüklerinden geliyor olmalı. Officinale ise tıbbi demek. Serbest bir çeviri-yorumla Genizyakan yararlı ot diyebiliriz )
30-90 cm uzunluğunda, beyaz ve lifli köklü, çok yıllık, sucul, otsu bir bitkidir. Etli, sulu, içi boş ve dallara ayrılan yapıda, tırmanıcı bir gövdesi vardır. Koyu parlak yeşil, az çok etli, almaşık dizilişli yaprakları 3-7 yaprakçıktan oluşur, yaprakçıkların açta yer alanı daha iridir. Su içinde bulunuyorsa bitki yapraklarını yüzeye yayar.
Mayıs-eylül aylarında dal uçlarında seyrek salkımlar halinde dört taçyaprakh küçük beyaz çiçekler açar. 15-18 mm boylarında ince silindirik meyvesi vardır.
Akdeniz çevresinde, Avrupada, ABDde ve ülkemizde bulunur. Deniz yüzeyiyle 2000 metre yükseklikler arasında özellikle akarsu kenarlannda, hendek ve derelerde ya da doğrudan temiz suların içinde yetişir. Ülkemizde Antalya ve Mersin dolaylarında tarımı yapılır.
Bitkinin toprak üstü kısımlarını çiçeklenmeden önce biçmekte yarar vardır. Böylelikle üretim artar. Tohumla üretimi de mümkündür.
Biçilen taze yapraklı dallar havadar ve kuru bir yerde kurutulur.
Besleyici özelliklerinin çokluğundan dolayı bitki bir zamanlar vücut sağlığı için birebir adıyla anılmıştır.
19. yyda yaşamış ünlü hekim Recamier veremli hastalarını sabahları iki demet su teresi yedirip bir bardak süt içirerek tedavi etmeye çalışmıştır.
Büyük Britanyada genç kızlar 24 mart günlerinde toprağa su teresi ve marul tohumları eker, hangisinin daha erken biteceğini merakla bekler, müstakbel eşinin karakterini anlamaya çalışırdı. Topraktan ilk çıkan marul olursa eşi sakin, sevecen biri olacaktır; su teresi olursa, eyvah, sert mizaçlı biri!
Yılanların sevdiği bir bitki kabul edilirdi; Viyanada su teresi hasadı yapan kişinin o yıl içinde yılanlar tarafından ısırılacağına inanılırdı.
Bitkinin yaprakları çiğ halde salata olarak yenir, diğer salataların lezzetini artırır, Van otlu peynirine girer.
Maydanoz gibi doğranarak salatalara, çorbalara, patates kızartmasına eşlik eder.
Buğulaması, tıpkı kuzukulağı gibi, içeceklere eklenir.
Taze haldeyken kıyılarak börek harcı yapılır.
Katı yumurta, sıvı yağ ve sirkeyle birlikte karıştırılarak sos yapılır.
Avrupadaki pek çok ülkenin mutfaklarında yer alır.
Bileşiminde A, C, E ve PP vitaminleri, glikonasturtiin adlı kükürtlü bir glikozit, keskin lezzetli uçucu bir yağ ile demir, iyot, manganez, kalsiyum mineralleri bulunur.
Su teresinin taze ya da kurutulmuş çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılır.
iştah açıcı, balgam söktürücü, güçlendirici, cinsel gücü artırıcı, vitamin
eksikliklerini giderici, idrar artırıcı, kan temizleyici, karaciğeri destekleyici, dişetlerini sıkıştırıcı Özellikleri vardır.
Şeker hastalığına, kansızlığa, sarılığa, kronik bronşite, iskorbüte, diş ağrılarına, nevraljiye, cilt hastalıklarına, saç dökülmelerine de etkilidir.
Taze yapraklar çiğ olarak salata niyetine yenir ya da sıkılarak elde edilen özsu günde 250 gram içilir. Kardomot adıyla anıldığı Doğu Karadenizde kurutularak toz haline getirilir, süt ya da balla karıştırılarak yenir, bunun egzama benzeri cilt hastalıklarına iyi geleceğine inanılır.
Ve önemli bir nokta: Su teresi nikotine karşı etkilidir. Sigara tiryakileri vücutlarını bununla güçjendirebi[ir!er. Su teresinden elde edilecek özsuyla ağız banyosu yapılarak dişetleri de güçlendirebilir.
Ama dikkat, temizliğinden emin olunmayan bitkiler kullanılmamalıdır, çünkü karaciğer çevresinde bizzat parazit oluşumuna da yol açılabilir.
Her ne kadar bitki temiz sularda bulunursa da; tifo, kolera gibi salgın hastalıkların çıktığı dönemlerde, yine de ne olur olmaz, su teresi yemekten kaçınmak gerekir; çünkü bu hastalıklar bilindiği gibi suyla çoğalırlar.
4 haftadan fazla alınmaması önerilir. Özsuyunun da suyla seyreltilmeden alınmamasında yarar vardır. Kimi hekimler hamilelerin kullanmamasını salık verirler.