• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Tarihi Malzemenin Tenkidi, Tarihin Tenkidi, Bir Eserin İç ve Dış Tenkidi

barışbalcı

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
8 Tem 2016
Konular
112
Mesajlar
144
MFC Puanı
410
Tarihi Malzemenin Tenkidi, Tarihin Tenkidi, Bir Eserin İç ve Dış Tenkidi

Tarihi Malzemenin Tenkidi

Tenkit, tarihi veya edebi veya sanata dair eser ve vesikaların değerlerinin kontrolü, tahlili ve kıymeti hakkında bir hükme varılmasınıdır. Tarih metodunda tenkid/kritik'in büyük ehemmiyeti vardır. Tenkit iki yolla yapılır:

I- Kaynak kritiği, buna dış tenkit adı verilir.
II- Olayların kritiği, buna da iç tenkit denilir.

Her tarihi malzeme, bu iki tenkide, önce dış, sonra da iç tenkide tabi tutulur. Dış tenkit, kaynak malzemenin ne dereceye kadar vesika değeri olduğunu araştırmak,mümkünse o vesikayı kaynak olarak kullanılabilir hale getirme işidir, iç tenkide gelince bu, kaynak malzemesinin de muhtevasının doğruluğunu, gerçeğe uygunluk derecesini tetkik etmek ve mi onur, gerçeği ispat gücünü ortaya koymaktır. Bu söylediklerimiz yapılmadan hiçbir tarihi eser veya makale kaleme alınmaz.Zira her tarihi vesikanın sahte veya taklit olması mümkündür. Zira bu yolda pek çok sahtekârlık vakaları olmuştur.Avrupa'da bilhassa resim,heykel;şarkta ise kılıç,çanak-çömlek ve vesika sahtekârlığı vardır.Tarihte birçok meşhur tarihi eser sahtekârı vardır. Ancak bunlardan bazıları bunu,bilmeyerek iyi olduğunu zannederek yaparlar.Meselâ Feridun Bey münşeatında Osman Gazi'ye Selçukluların verdiği beratın sahte olduğu Mükrimin Halil Yinanç tarafından gösterilmiştir.İşte bu çeşitli malzemenin sahte olup olmadığını tâyin, bir bakıma ihtisas işidir. Meskukât, resim, keramik vs'de ancak mütehassıslar bunu ayırdedebilir. Tarihçiler tenkit ve kontrollerini daha ziyâde yazma veya basılı eserler üzerinde yaparlar. Kroniklerin, şecerelerin, vakfiyelerin ve diplomatik vesikaların kontrolü de tarihçilere düşer.

I- Dış Tenkit, Kaynak kritiği.

a- Bu tenkit ameliyesinin ilk basamağı,müellifi, eseri ve yazılış tarihini bilmektir. Bunun için önce müellif tespit edilir.Müellifin adı çok kere eserin kapağı üzerinde bulunabilir. Ek-seri ortaçağ müellifleri, keza Osmanlı tarihçileri tek isimli değil,uzun bir künye ile birlikte yazarlar. Müellif, eğer kabı yoksa, içerde girişin ilk sahifelerinde zikredilmiş olabilir. Eser eğer bir istinsah, yâni kopya ise, eserin sonunda müstensih ile birlikte zikredilmiştir.Türk-İslam eserle-rinde, eserlerinde en sonundaki kayda, feragat kaydı,veya colophon denilir. Bu kolofun, müellif, müstensih ve yazılış tarihinin bilinmesinde büyük işe yarar.
Müellifin adı bu üç yerde de bulunmayabilir.Çünkü bu yapraklar bozulmuş, düşmüş veya okunmaz bir hale gelmiş olabilir. İşte o vakit önce eserin münderecatına bakılır. Orada esasen bilinen bir hadiseden bahis var mıdır? O takdirde bu hadise ile ilgili müellifler kimlerdir, bunlar tespit edilir ve eser muhakkak bunlardan birisine aittir. Ayrıca esereni genel konusuna bakılır; bu mevzu ile ilgili müellifler arasından müellif tespit edilir. Diğer taraftan eserin yazılış tarzına, üsluba, tertibe bakılır.Bu yollardan eserin kime ait olabileceği düşünülebilir. Bir başka cihetten, müellif eserin içinde, kendi yazdığı bir başka eserden bahsetmiş olabilir.O takdirde bilinen müellif kolayca tespit edilmiş olur. Meselâ Kalkaşandî'nin bir eseri Bursa Orhan Gazi Kütüphanesinde, bu sonuncu metotla hocamız tarafından bulunmuştur.
İkinci olarak eserin adını tespit etmek gerektir.Eserin adı ekseriya kitabın kapağında yazılı olabilir. İslam-Türk tarihlerinde ekseriya eserin giriş kısmında yazılıdır. Nihayet kolofonda da zikredilebilir. Bu üç yerde de bulunmazsa, eserin mündericatına, üslubuna, mevzuuna ba-kılır. Bu yolla müellifi, sonra da o müellifin hangi eseri olabileceği kararlaştırılır.Dış tenkidin üçüncü safhası, eserin yazıldığı tarihin tespitidir. Ekseriya kolofonda eserin yazıldığı tarih zik-redilir. Bu ekseriya hicridir ve bazen ebced hesabı ile de olabilir. Kolofonda eserin ya esas yazılış tarihi, yahut da o nüshanın istinsah 'edildiği tarih bulunabilir. Bu takdirde dikkatli olmak gereklidir. Burada verilen tarih müellifin hayatı ile karşılaştırılmalıdır. Meselâ Nizam ül-Mülk'ün Siyâsetnamesi’nin nüshasında H.860 tarihi vardır. Bu Selçuklu veziri 485’te öldüğünden bu bir istinsahtır. Ancak bazı eserler daha müellifin hayatında istinsah edilmiş olabilir.Bu takdirde eserin başında kolofonda müelliften bahsediş tarzına dikkat etmek gereklidir. Müellifi büyüten ve ondan, üçüncü şahıs olarak bahseden bir ifâde bunun istinsah olduğunu gösterir. Müellifler ekseriye kendi eserlerinde mütevazı şekilde bahsederler. Bunlardan müellifin kendi el yazısı ile olan nüsha, bütün diğerlerinden daha kıymetlidir. Bu çirkin, okunaksız vs olsa dahi bu böyledir.
Bir eserde ne telif tarihi, ne de istinsah tarihi bulunmuyorsa o vakit, genel mevzua, mündericata ve içindeki malum hadiselerle bir neticeye varmak icap eder. Bunun yanında kağıt, tezhip, yazı, tezhip ile de bazı fikirler edinmek mümkün olur.Yazı türleri hayli mühimdir. Mesela Selçuklu neshi XII-XV. yüzyıllarda kullanılmıştır. Keza gotik harfli bir eser de eskidir. İçindeki bazı ifâdelerden de tarihini çıkarmak kabildir. Bunun için eserin muhtevasında, esasen bilinen hadiselere dikkat edilir.Mesela tarihsiz bir Türk-Rus münâsebetleri risalesinde Baltacı Mehmet paşa'dan merhum diye bahsediliyor. Şu halde bu eser Baltacı’nın ölüm tarihi olan 1716 dan sonra yazılmıştır ki, bu tarihe Terminus postquem denir.Diğer taraftan 1736 Türk-Pus savaşından da hiç bahis olmadığına göre bu tarihten evveldir. Bu tarih de geç tarih, yâni Terminus antiqem'dir. Böylece eserin yazılış tarihini muayyen tir zamana indirmiş olduk. Diğer taraftan tarihi bulmak için,eserin ifade tarzı, tabirler, kelimeler de önemlidir ve bize yardımcı olabilir.
Dış tenkidin dördüncü safhası, eserin yazıldığı yerin tespitidir. Eserin kaleme alındığı mahal, ekseriya kolofonda zikredilir. Eğer bu yoksa dile bakılır ki,dil veya şive yazılış sahası için belirli bir mekanı gösterir. Bu hususta yazının nev'i de bilgi verir. Çünkü çeşitli alfabelerin kullanılma yerleri malumdur. Meselâ Uygurca ve XI. yüzyılda yazılmış bir eserin, Turfan havalisinde yazıldığını kesinlikle söyleyebiliriz. Türkçe’deki gramer şekilleri, şîve özellikleri ile de yazıldığı saha tespit edilebilir .

b-Kaynak tahlili; bir kaynak eserin muhtevasının orijinal mi, yoksa başka eserlerden nakledilmiş mi olduğunu kaynak tahlili ortaya çıkarır, Bazı müellifler başka kaynaklardan yaptıkları nakilleri, o müelliflerin isimleriyle birlikte zikretmişlerdir.Doğu tarihçileri bunu pek zikretmezler . Sadece Aynî, Ikd ül-Cilrnan. .. adlı eserinde nakilde bulunduğu eserin adını da-ima zikretmiştir. Eğer nakilde bulunduğu eser kaybolmuşsa, o zaman buradaki kısımları önem kazanır.Bazı müellifler de eserlerinin babında faydalandıkları eserleri sayarlar. Meselâ Müneccimbaşı,Sahaif ül-Ahbar'ında faydalandığı kaynakları sıralamıştır. Bu iki şey olmaz, yâni ne nakiller ne de başka bir liste verilmemişse, o tekdirde eserde zikredilen önemli bilgiler, diğer malum ve doğru bilgiler karşılaştırılır. İki bakımdan benzerlikler araştırılır;Önce şekil bakımından, yâni dil, üslup ve cümle kuruluşları karşılaştırılır. İkinci olarak muhteva bakımından yâni hadiselerin cereyan tarzı açısından tetkik edilir. Zira aynı ifade ve cümlelerle aynı olayı tasvir etmiş olabilir. İşte böylece karşılaştırmalar yapılır, elimizdeki eserin kaynaklarla bir münâsebeti yoksa, bilgilerinin orijinal olduğuna, hüküm verebiliriz. Bu takdirde pek kıymetli bir tarihî malzeme elde etmiş oluruz. Tarihçilerin bilhassa kendi devirlerine dair verdikleri bilgiler orjinaldır.
Eğer bir eser orijinal değil,fazlaca nakiller varsa eser, başka bir eserin aynen kopya-sı, istinsahı olabilir. Yahut ikinci elden bir kopyadır. Yahut da her iki istinsah,bir ana eserden ayrı ayrı kopya edilmiş olabilir. Burada istinsah edilen o eserlerin hangisinin daha değerli olduğu ortaya çıkıyor. Eserin orijinaline yakın istinsahını seçmek için şu noktalara bakılır: İstinsah aynen kelime kelime midir? Böyle olduğu takdirde müstensihin bazı hatalar yaptığı vakidir. Bu hatalar da çoğu kere şunlardır: Özel isimler hatalı verilir, değişir. Tarihlerde yanlış olabilir. Üçüncü büyük hatalar terimlerde görülür. Bilhassa kültür ve teşkilat sahasında olanlarda burada mefhum kelime, kelime de mana değiştireceğinden, burada hatalı olabilir. Bu gibi terimlerin hangi devirlerde kullanıldığı bilinirse, istinsahın devir ve zama-nı tespit edilmiş olur. İki istinsahın da. birbirleriyle karşılaştırılmasının da aynı bir usulü vardır. Diğer taraftan bazı istinsahlar aynen olmayıp kısaltılmış olabilir. Bazen müstensih müdahale ederek onu tafsilatlı yapar ki, bu müdahaleler eserin kıymetini hayli düşürür.

c- Diplomatik tenkit; hukuk,iktisat, siyâset vs sahalardaki arşiv malzemesinin dış kritiği daha zor olup, ayrı bir ihtisas mevzudur Burada yazanın ehemmiyeti yoktur, mahiyeti ve mevzuu mühimdir. Vesikanın ait olduğu kısım da yazı, ifade ve mevzudan anlaşılabilir . Nerede ve neden yazıldığı mühim değil,ait olduğu devlet dairesi mühimdir. Bir diğer husus da tarih, yani zamanın tespit edilmesidir. Bütün bunlar paleograf ve diplomatik ilmi mütehassıslarının işleridir. Bütün dünya arşivlerindeki diplomatik vesikalar tespit, tasnif ve neşredilmişlerse de biz de tasnif başlamıştır. Diplomatik tetkiklerde de bir de şu nokta mühimdir.Yazılan bir emîr, ferman gönderilmiş midir, yâni muamele yürümüş müdür? İşte bu nokta çoğu defa tetkikçileri yanıltmaktadır. Bu da diplomatik mütehassıslarınca, ait olduğu dairelerdeki kayıtlardan çıkartılabilir.

II- İç tenkit
Dış tenkit bakımından kusursuz olan kaynaklar bundan sonra iç tenkide tabi tutulur-lar. Bu her malzemeye tatbik edilmez,Sadece kitap,risale ve vesikalara aittir. Bu tenkit de iki kademelidir, önce müellif tenkit edilir, yâni psikolojik bir kritikden geçirilir. İkinci kademe de muhteva tenkit edilir ki, bu da menşe kritiğidir,
a- Müellifin tenkidi,psikolojik kritik. Bir müellifin eseri üzerinde büyük tesiri olduğun-dan önce yazarının tenkidine ihtiyaç duyulmuştur. Zira her eser yazarının damgasını taşır. Yazar, yâni eserin vücudunda birinci derecede âmil olan faktör tanınsın ki, eseri daha iyî bilebilelim. Bu itibarla önce müellifin kimliği araştırılır, kimdir, nedir, şahsiyeti nasıldır? Tanınmış, sözüne inanılabilir bir insan mıdır ;yoksa ne idüğü belirsiz bir yalancı veya sahtekâr mıdır? İşte bu hususların evvelemirde bilinmesi gereklidir. Müellifin hayatı bilinmelidir. Bulunduğu ortam, temas ettiği şahıslar bilinse, kendisinin bir maceraperest veya sakin, huzurlu bir insan mı olduğu meydana çıkar.Müellifin hangi dinden olduğu da mühimdir. Zira kimse mensup olduğu dinin aleyhinde yazı yazmak istemez. Bundan gayri, o dinin içindeki mezhebi de bilinmelidir. Bir İslâm tarihçisinin Sünnî veya Şiî oluşunun büyük ehemmiyeti vardır. Meselâ ehl-i sünnetten olmayan İbn-Alsem ül-Kufî'nin eserini Sünnî tarihçiler pek kullanmamışlardır. Müellifin muhiti, böylece yazmış olduğu olaylarla münâsebet derecesi de tâyin olunmalıdır.. Böylece söylediklerinde tarafgirlik de bilinir. Müellifin kültür seviyesi üzerinde de durulmalıdır. Bu nokta da olaylara vukufu ve nüfuz derecesi anlaşılır. Yâni hadiselerin künhüne vakıf olma kabiliyetinde midir bilinir. Zira her tarihî olay, kendi çerçevesi içinde ele alınmaktadır. Müellifin içtimai mevkii de dikkate değerdir. Vazifesi ve bunun mahiyeti de önemlidir. Müellifin hükümdar ve diğer devlet ricali ile olan münasebetleri tetkik edilmelidir. Çünkü bu münâsebetinin yazdıklarında tesiri olacak, iyiliğini gördüklerine kötü şeyler yazmak isteyecektir. Böylece bir çok hakikatlerden mahrum kalabiliriz. Ve nihayet son olarak müellifin fikrî temayülleri ve ideolojisi göz önüne alınmalıdır. Zira eserinde kendi ideolojisini aşılamak maksadı ile, propaganda unsurları yazmış olabilir. Bu husus hayli karışık ve tahkiki de zordur, üstelik olayların tasvirine de tam aksi yönden etkili olabilir.Mesela ortaçağlarda Batınîler ve Rafızîler olayları kendi ölçülerinde değerlendirirler, Günümüzde de bunu görmek mümkündür.
Müellifin bu şartlar tenkidi yapıldıktan sonra, artık elimizdeki eserin yazarı hakkında bir kanaat sahibi oluruz.Eserdeki bilgilerin bazı hususlarda itimada şayan olup olmadığını meydana koyan bu tenkit,aşağı yukarı bir "halet-i ruhiye" kritiğidir ki, buna "psikolojik tenkit de denilir. Bundan sonra muhteva, yâni olayların tenkidi yapılır.

b- Olayların, yânî: muhtevanın tenkidi, de üç kısımda ele alınır. Önce yazılan şeyler doğru mudur, değil midir? Çünkü dış tenkide mütehammil birçok eserlerin içi bozuk ve uydurmadır. İkincisi yazılan şeyler müellif devrine mi aittir? Zira birçok müellifler, kendilerinden önceki eserlerden nakillerde bulunurlarken, bunu kendi devirlerinde gibi gösterirler. Meselâ XII. asır müellifi Yakut, bilgilerinin çoğunu VIII. asra ait coğrafî eserlerden almıştır. Üçüncü husus olarak, müellifin ne dediği değil,ne demek istediğini sezmek lâzımdır. Zira birçok müellifler yazamadığı şeyleri, başka şekilde anlatmak ister. Buna tefsir, yorumlama denilir. Bu daha ziyade cinaslı, imali sözleri fark etmek, bu suretle müellifin gerçek fikrini yakalamak demektir.Ayrıca eserde geçen mahallî deyimleri, bunların hususî mânalarını da bilmek gerektir. İşte olayların ve muhtevanın tenkitten geçirilmesine de, bir diğer adla menşe kritiği adı da verilir.

Tarih Metodolojisi Ders Notları
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu​
 
Üst