Ümmü Büceyd radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gönlündeki ıstırabı açan ve infak konusunda soru soran bir hanım sahâbî... Allah yolunda infak etme hasretiyle yanan gönül zengini bir bahtiyar...
O daha çok künyesiyle tanınmıştır. Asıl adı Havva el-Ensariyyedir. Beraberindeki bir gurup kadınla Hârise oğullarından gelip Rasûlullaha beyat edip İslâmla şereflendi.
Ümmü Büceyd (r.anhâ) dünya malı bakımından fakirdi. Fakat gönlü zengindi. Allah yolunda infak etmeyi fakire
yoksula vermeyi çok severdi. Kapısına gelen bir kimseyi boş çevirmeye gönlü razı olmazdı. Ama dünyalık mala mülke de sahib değildi. Bu sebebten kendisinden bir şey istendiğinde çok zor durumda kalıyordu. Bol bol verebilmenin tadına erme duyguları içerisinde kavrulup gidiyordu. Bu gönül kavrukluğunu İki Cihan Güneşi Efendimize açmağa karar verdi.
Havva el-Ensariyye (r.anhâ) infak etme konusundaki hasretini ve verecek bir şey bulamamanın ıstırabını dile getirmek üzere Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizin huzuruna geldi. Gönlünü yakan
yüreğini kavuran bu gizli derdi şu ifâdelerle ortaya döktü:
-Ya Rasûlallah! Zaman zaman kapıma yoksullar geliyor. Onlara verecek bir şey bulamıyorum? dedi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz bu ıstırap içinde kavrulan hanım sahâbîye şöyle cevap verdi:
Verecek hiçbir şey bulamazsan bile kapına gelen dilencinin eline yanık bir hayvan tırnağı dahi olsa sıkıştırıver. buyurdu.
Allah yolunda esas olan az veya çok verebilmektir. Bunun zekat hariç tayin edilmiş bir ölçüsü yoktur. Kişilerin kalbî seviyelerine göre verişleri de değişir. Sevgili Peygamberimiz her hâlûkârda infak etmek gerektiğini tatlı bir teşbihle ortaya koyup sadaka vermenin yolunu göstermiş oldu.
Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz ashâbının gönlünü hoş tutmak
bahçelerine giderek ziyaret ederdi.
Ümmü Büceyd (r.anhâ) Amr b. Anf oğullarının mahallesinde otururken böyle bir ziyaret şerefine nâil oldu. Kendisi bu ziyareti şöyle anlatır:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bize gelince
gönlümü tırmalayan soruyu tekrar sorayım istedim.
O esnada bir fırsatını bulup
daha önce sorduğum sorunun benzerini tekrar sordum. Dedim ki:
Ya Rasûlallah! Bazen kapıya dienci geliyor
üzülüyorum. Nasıl hareket edeyim?
İki Cihan Güneşi Efendimiz bu yanık yürekli
infak hasretiyle kavrulan sahâbesine şöyle cevap verdi:
Bir hayvan tırnağı da olsa kapıya gelen yoksulun eline bir şeyler koy. buyurdu.
Ne yüce bir eğitim!.. Ne tavizsiz bir tebliğ!.. Ne merhametli bir davranış!.. Ne sevimli bir üslûb!..
İslâmın güzelliklerini hayata geçirme konusunda ne samîmi bir gayret!.. Allah yolunda verebilmek için ne ciddî bir arayış!.. Allahım bizlere de samîmi gayretler ve tavizsiz bir imânî hayat yaşamayı nasîb et!..
Ümmü Büceyd (r.anhâ) bu sorusuyla yoksula yardım ve infak etme konusunda bizlere nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğretmiş oldu. Her durumda az veya çok demeden mutlaka vermemizin uygun olacağını bildirmiş oldu. Ne mutlu infakta yarış hâlinde olanlara!..
***
Ümmü Büceyd (r.anhâ) başka bir rivâyetinde de Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden şunu nakleder:
Rasûlullah (s.a.)in şöyle dediğini duydum. Ey mümin hanımlar! Sizden biriniz basit bir konuda da olsa komşusuna hakaret etmesin.
Allah ondan razı olsun.
Rabbımız bizlere kendi hayatımızda onları rehber edinmeyi nasîb eylesin. Onların yüce duygularına ulaşabilmeyi hayat ölçümüz eylesin. Bizleri şefaatlerine nâil eylesin. Amin
Mustafa Eriş
O daha çok künyesiyle tanınmıştır. Asıl adı Havva el-Ensariyyedir. Beraberindeki bir gurup kadınla Hârise oğullarından gelip Rasûlullaha beyat edip İslâmla şereflendi.
Ümmü Büceyd (r.anhâ) dünya malı bakımından fakirdi. Fakat gönlü zengindi. Allah yolunda infak etmeyi fakire

Havva el-Ensariyye (r.anhâ) infak etme konusundaki hasretini ve verecek bir şey bulamamanın ıstırabını dile getirmek üzere Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizin huzuruna geldi. Gönlünü yakan

-Ya Rasûlallah! Zaman zaman kapıma yoksullar geliyor. Onlara verecek bir şey bulamıyorum? dedi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz bu ıstırap içinde kavrulan hanım sahâbîye şöyle cevap verdi:
Verecek hiçbir şey bulamazsan bile kapına gelen dilencinin eline yanık bir hayvan tırnağı dahi olsa sıkıştırıver. buyurdu.
Allah yolunda esas olan az veya çok verebilmektir. Bunun zekat hariç tayin edilmiş bir ölçüsü yoktur. Kişilerin kalbî seviyelerine göre verişleri de değişir. Sevgili Peygamberimiz her hâlûkârda infak etmek gerektiğini tatlı bir teşbihle ortaya koyup sadaka vermenin yolunu göstermiş oldu.
Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz ashâbının gönlünü hoş tutmak

Ümmü Büceyd (r.anhâ) Amr b. Anf oğullarının mahallesinde otururken böyle bir ziyaret şerefine nâil oldu. Kendisi bu ziyareti şöyle anlatır:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bize gelince

O esnada bir fırsatını bulup

Ya Rasûlallah! Bazen kapıya dienci geliyor

İki Cihan Güneşi Efendimiz bu yanık yürekli

Bir hayvan tırnağı da olsa kapıya gelen yoksulun eline bir şeyler koy. buyurdu.
Ne yüce bir eğitim!.. Ne tavizsiz bir tebliğ!.. Ne merhametli bir davranış!.. Ne sevimli bir üslûb!..
İslâmın güzelliklerini hayata geçirme konusunda ne samîmi bir gayret!.. Allah yolunda verebilmek için ne ciddî bir arayış!.. Allahım bizlere de samîmi gayretler ve tavizsiz bir imânî hayat yaşamayı nasîb et!..
Ümmü Büceyd (r.anhâ) bu sorusuyla yoksula yardım ve infak etme konusunda bizlere nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğretmiş oldu. Her durumda az veya çok demeden mutlaka vermemizin uygun olacağını bildirmiş oldu. Ne mutlu infakta yarış hâlinde olanlara!..
***
Ümmü Büceyd (r.anhâ) başka bir rivâyetinde de Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden şunu nakleder:
Rasûlullah (s.a.)in şöyle dediğini duydum. Ey mümin hanımlar! Sizden biriniz basit bir konuda da olsa komşusuna hakaret etmesin.
Allah ondan razı olsun.
Rabbımız bizlere kendi hayatımızda onları rehber edinmeyi nasîb eylesin. Onların yüce duygularına ulaşabilmeyi hayat ölçümüz eylesin. Bizleri şefaatlerine nâil eylesin. Amin
Mustafa Eriş