Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Canım,
Sana bir mesaj göndermek istiyorum...
Farklı olsun ve sen beni farket.
Sana bir ses göndermek istiyorum yumuşak
Ve sana bir renk göndermek istiyorum, mavi...
Benim mavim...
Bilmem ki, ne dersin?
Bir gün, bir denizde, onsekiz, yirmi metrede, küçük bir balık yanaştı kulağıma...
Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında, daha epeyce zaman vardı uçağın kalkmasına. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket
kurabiye alıp, buldu kendisine oturacak bir yer. Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde...
Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah...
Arkadaşım Gayle dört yıldan bu yana kansere karşı
yaşam mücadelesi veriyordu. Diğer arkadaşlarımla birlikte onu ziyarete gittiğim bir gün çocukluk düşlerimizden söz ediyorduk. Gayle başını pencereye doğru çevirdi. Gözleri çok uzaklarda, sesi sitem dolu Ben, kumandalı, kırmızı bir oyuncak...
Ariane, kıyılarında dalgaların kudurduğu, Naksos adasında yaşıyordu... Aşktan nasibini alamamış kederli kız Ariane, sevgilisi Theseus tarafından terkedilmişti.
Bu acıyla ağlayıp sızlıyor, Theseus'a beddualar ediyordu. Bazen kıyıda kumlar üzerine uzanıyor, kumları gözyaşları ile ıslatıyordu...
Bir varmış bir yokmuş ,uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.
Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır,
güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir
renkler...
Bir ilkbahar sabahıydı. Güneş, pırıl pırıl altın ışıklarını yer yüzüne yolluyordu. Bu ışınları gören kozalardan o sabah beyaz bir kelebek çıktı. Çok büyük ve tül gibi ince bembeyaz kanatları vardı. Birden kendini bir bahçenin çiçekleri arasında buldu. Önce keşif uçuşuna çıkıp bahçeyi dolaştı...
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti...
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; Bomba gibiyim diye yanıt verirdi hep...
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya...
Genç adam, işe giderken her gün yolunun üzerindeki güllerle dolu bahçeye bakmadan geçemezdi. Her sabah o rengarenk güller içini neşeyle, sevinçle dolduruyordu. Günler geçtikçe güllere bakan gözleri, bahçedeki eve takılmaya başladı. Çünkü, son günlerde o evde, tül perdenin gerisinde bir genç...
Daha henüz 18 yaşındaydı ama hayatının sonundaydı.
Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı.
Kahır içinde eve kapatmıştı kendini...Sokağa çıkmıyordu.
Annesi, bir de kendisi. O kadardı bütün hayatı...
Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa...
Bir...
Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca, kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler. Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7...
Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardı. George'nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için...
İskoçya'da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming'di adı. Günlerden bir
gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir
de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp
duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar...
Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon...
Çoook çok eskiden, yeşil bir vadinin içinde bir Irmak kıyısında kurulu bir köy varmış, taa dünyanın öbür ucunda.
Çok eski dedik ya, o zamanlar gündüzleri pek güneşli geçermiş,
yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş, bulutlar olmadıkça.
Köy sakinleri tarımla uğraşırlarmış...
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını...
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan
içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık...
Burnu bir karış havada, gözü
yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde.
Hele hele benim aşkımı
yerden yere vurup,
nasıl kırmıştı kalbimi zalim.
Dudaklarından dökülen acı sözleri;
öyle ki, bugün bile unutamadım.
Ne tebessümdü o , zehirden beter.
Her olayda içim paramparça,
gözlerim...