Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Bu aşk fazla Bana..

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Seni sevmek ne kadar günahsa, Kaderimdir seviyorum.

Ve sevapsa çektiğim acılar; Acılarımı seviyorum.

Yasak duygular hapsedilmiyor, Kelepçelenmiyor zindanlara. Zindanlarda
mahkumsa sensizlik ; Sensizliği seviyorum.

Kupkuru bir dal şimdi sarıldığım, Dokunsan kırılacak belki.

Üzülme kırılsa da düşeceğim; Bataklığı seviyorum.

Belki rüya sevgim sana, belkide hayal, Ama bana gerçek.

Yalan da olsa, gülümseyerek; Ağlamayı seviyorum.

Suç hırçın kalbiminse sadece, Hiç mi günahı yoktu gözlerinin....?

Aşk ta ihanetse eğer, İhanetimi seviyorum.

Senden gizlemekti belki doğrusu, Allahı'ın da bildiğini.

Bağışla sevgim sığmadı yüreğime;

Unutma ben, seni seviyorum....
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Leyla'ya sormuşlardı hani bir gün,

"Sen mi Kays'ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?"diye.

"Elbette ben onu daha çok sevdim!" demişti Leyla,

Kays adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşanarak, "Elbette ben onu daha çok sevdim!"

"Nedir delilin, nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini, üstelik o senin için çılgınlığa varmış, aklını yitirmiş mecnun olmuşken?" O vakit Leyla ağlayarak:

"Dostlar!.."demişti, "sırdır ki gizli gerektir, sevgilinin adını dile düşürmek hakikatte ayıptır. Kays bir dağ delisi gibi davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımız ona buna anlattı, ben kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm... Budur ki benim onu daha çok sevdiğime delildir.“

- Mecnun kime anlattı aşkını Haminneciğim?
-Kurtlara, kuşlara, dilşeker'im, yalnızca ağzı var dili yok kurtlara kuşlara. Buna rağmen sırlarına halel geldi, sevdaları dillere düştü, şiirlere nakış oldu.

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir.

-İskender Pala’nın „Aşkname‘sinden“ bir dem
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Aşk, birçok yanıyla ele alınıyor. Peki ama aşkın fiziksel bir tarifi, biyolojik bir açıklaması yok mu? Neden ona bu kadar çok ihtiyaç duyar, neden aşksız yapamayız? Sadece psikolojik nedenlerden mi? Tabii ki hayır. Aşk, aynı zamanda vücudun fiziksel ihtiyaçlarını da karşılayan bir duygu.
Kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron, aşkı davet eder. Haz hormonu olarak adlandırılan endorfin ve birtakım biyokimyasal salgılanmalar da vücudun sinir sistemini harekete geçirir. Aşkla birlikte bunların salgılanmaları da artacağı için aşk, her zaman vücudun fiziksel ihtiyacı olarak varlığını korur.

Patolojik bir durum

Psikiyatristlere göre insanlar aşık olduğunu sanır. Aslında o anda aşk sandığımız şeyin sadece fiziksel bir beğeni ve çekicilikten ibaret olduğunu anlayamayız bile. Çünkü hoşlanmanın dozu arttıkça, mantık da o oranda geri plana düşer. Bir kişiyi aşık olmak için seçip, onu kafamızda yücelttikçe yüceltiriz. Bu aşk bizi yıpratıyor ve zarar veriyor bile olsa, aşkı yaşadığımız o an için gözlerimiz görmez, kulaklarımız duymaz olur. Kendimizi, gittikçe daha fazla bunalıma ve çıkmaza sürükleriz.

Aşk, yaşanırken sanki tüm fizyolojik durumumuzda değişiklikler olur, hormonlarımız ise bir başka çalışır. Adeta bir yarışın içinde hissederiz kendimizi. Sanki bitmemesi gereken bir yarış. Bu tempo kimimizi yorar, güçsüz kılar ama öte yandan onun bir anı için dünyaya gelmeye değer. Aşk eğer karşılıklıysa, her iki taraf da aşkına karşılık bulduğu için hem mutlu olur, hem de kendilerine olan özgüvenleri artar. Kişi, aşık olmadığı zamanlara göre daha mutlu olduğundan daha sağlıklıdır da. Etrafındaki insanlara pozitif enerji yayar okulunda veya işinde de daha başarılıdır. Ama eğer aşk, hastalıklı olarak tanımlanan patalojik aşk kategorisine giriyorsa, o zaman tıbbi bir hastalıktan söz etmek gerekir. Patalojik aşk denince kendi kendine acı çektirmek olarak tanımlanan mazoşizm devreye giriyor. Bazılarının mazoşistik bir kişiliği olabiliyor. Bu kişiler, aşklarına karşılık bulamamalarına rağmen ısrarcı bir şekilde kara sevdaya tutulup, karşılık alamayacakları kişilere karşı aşırı bir çekim duyarlar. Bu duruma tıpta, patalojik kara sevda sendromu deniyor.

Psikiyatristler "kendini feda etme eylemi" olarak tanımlanan patalojik ümitsiz aşk durumunda, kişinin aşık olduğu kişiyi yüceltip, erişilmeyen aşk nesnesi mertebesine yükselttiğini söylüyorlar. Aslında kendisiyle ilgili yoğun yetersizlik duyguları yaşayan kişi, bunu aşık olduğu kişiye yansıtır. Onun kendisinden her konuda daha üstün olduğuna yavaş yavaş kendisini inandırır. Bu durumun sonucu olarak da, olmayacak fedakarlıklarda bulunur. Sonuç genellikle hüsrandır. Karşısındakini her konuda kısıtlayıp, kıskançlık krizlerine giren kişi, sonunda partnerinin kaçmasına sebep olur.

Karşılıksız aşkı uğruna her şeyi yapma durumuna, histerik kişilik yapısına sahip bireylerde daha çok rastlanır. Yalnızca, kendilerine kötü davrananlara aşık olan kadın ve erkekler böyledir.
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Günlerdir sınırında yaşıyoruz aşkın
Günlerdir uçurumunda
Bu kaçıncı atışım kendimi
Kollarından yalnızlığa
Bu kaçıncı dargınlık
Bu kaçıncı barışma
Belli ki
Sensizliğe sürgün artık bu gözler
Sensizliğe sürgün bu dudaklar bu eller
Şimdi yorgun bir çınar gibi kalbim
Artık sana değil
Sensizliğe yaslanacağım
Hoşçakal güzçiçeğim hoşçakal
Seni artık
Gözyaşlarınla ıslanmış
Yastıklara bırakacağım

Oysa yıllarca
Yemyeşil bir orman köyünde sakladım gözlerini
Dağ başlarında çoban ateşleri yaktım üşümesin diye
Ellerine kör gecelerin karanlığında sarıldım
Ve haykırdım
En dipsiz kuyulara adını
Ezberlettim seni kutlara-kuşlara
Sense beni sokaklara vurdun
Ve en zehir şarkılara

Bilirsin
Rüzgara bıçak
Yağmura ateş
Buluta kurşun işlemez
Sen de öylesine vurdun ki beni
Artık bana
Hiçbir acı kar etmez

Neylersin
Önce melekler terk etti bizi
Sonra masmavi düşler
Öpüşler, gülüşler, çiçekler
Büyüsü kalmadı artık kavuşmaların
Bundan böyle
Bizi her köşede
Bambaşka bir cehennem bekler
Geceler karanlığa
Sende yalnızlığına sarılırsın
Ve kadınsın
Ağlayabilirsin gönlünce
Gözyaşların pınarlar misali çağlar
Ama unutma ki erkeğim ben
Ve erkekler hep yalnız ağlar
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Bir yerden başlamak gerektiğinde hep inanmayı dayadım sırtıma.
Yürüdüm, usanmadan. Hiç kaybetmeyecekmişcesine..
Güvenmekle devam ettirdim yolumu.
Yolun sonunda anladım ki ben bana söylediğin ne varsa inanmışım meğer.
Tüm bahanelerine güzel kılıflar dikmişim.
Sen beni hiç üzemez, hiç yanıltamazmışsın sanmışım.
Pembe bulutlarda gezinirken defalarca düşürmene rağmen gülümseyerek kalkmış,
Sende hiç ama hiç hata aramamışım;
Seni üşütmeyeceğim diye kendi ruhumu üşüttüğümü fark etmediğim gibi.
Halbuki insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir.
Seni sevmek değil hatam.
Hatam beni üzmene fırsat vermekteymiş.
Aslında beni üzmek istemezdin değil mi?
Gülümsüyorum.
Artık inanmak için vakit çok geç..
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Hayata tutunmak nedir bilir misin ?
Evet,hayata tutunmak!
Dikenli yolda ilerlemek,
Uçurumun kenarında bile gülümsemek..
Hayata tutunmak budur.

Hayata tutunmak nedir bilir misin ?
Bir çocuğun yere düşsede kalkması,ilerlemesi..
İnsanın acıya rağmen hayatı sevmesi,
Hayata tutunmak budur.

Hayata tutunmak nedir bilir misin ?
Eksiklere kör gözle bakmak
Sonucu düşünmeden iyilik için savaşmak,
Acının üzerine bir türkü tutturmak!
Hayata tutunmak budur.

Hayata tutunmak nedir bilir misin ?
Acı nedir,tatlı nedir,sevmek nedir bilir misin ?
Susmak nedir,konuşmak nedir,özlem nedir bilir misin ?
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Hapsetmiştim kalbime en derinden
Çıkmayacaktın, gitmeyecektin benden...
Sevecektin beni ölümüne
Sevmelerin yalan oldu...

Kabul etmiştim artık
Hayatımda sen aklımda sen vardın
Yalnız bırakmayacaktın
Sevecektin hani.. Nerdesin!
Sevmelerin yalan oldu

Meğer senin sevdanda yalanmış
Sadece dudakta kalan sahte bir sevdaymış
Sevmelerin yalan oldu be sevgili
Bırakıp giderken düşünmen gerekirdi....
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Saklıyorum adını canımın parmak uçlarında.
Sana şiirler yazdığımı kimse bilmeyecek.
Arsız gidişinde...

Hiç anlatmadım sana.
Yalpalayan dizelerde körelttiğim yağmurları.
Rengi solmuş palyaçonun ruhunu araladığımda.
Gördüğüm cinayet sahnelerini.
Ve rotası şaşmış bir geminin.
İzi bulunsun diye ardında bıraktığı ekmek kırıntılarını.

Bana biraz yağmur versene...!

Sen hiç bilmedin.
Söylediğim sözcükler birbirini yuttuğunda.
Kelimesizdi tüm cümlelerim.
Ve acıkmışken şiirler sana yazılmaya.
Ben tiz çığlıklara aldırmayıp son bir nokta koymuştum.
Cebimde belki lazım olur diye tuttuğum.
Hiçbir virgülü yakıştıramadım adının ardına.
Her satır bir mülteci şimdi toplama kampında.
Seninle yamanmayı bekleyen.

Bana biraz sen versene...!

Sen hiç görmedin.
Dudaklarını uzatmış bekleyen.
Dört ayaklı ucube bir yalnızlığın cazibesine kapılmış,
gidiyordun.
İçimin rutubetinde can çekişirken duygularım.
Şeytan uçurtmalar tutuyordu ellerim.
Gözlerim lal olmuş beton bakışlarında.
Yakıyordum katre katre tüm hayalleri.

Bana biraz düş versene...!

Sen hiç duymadın.
Duvarlar arasına sıkışmış sesim koparken tırnaklarımdan.
Üzerime basıp geçiyordun.
Mor eldivenleri vardı gecenin.
Mustakil bir kalbin ganimetini çalarken.
Minörler soyunmuş.
4/4’lük ritimleri emziriyorlardı.
Bense şarkılar yazıyordum.
Boş bıraktığın salıncağın karşısında.
Tüm şarkılar do majorler giyinmişti.

Bana biraz ses versene...!

Sen hiç anlamadın.
Korunaklı şiirler yazıyordum sana.
Zırh olmuş geri dönüşünü kabullenemeyen.
Tuvalin flu renginde sen dursanda.
Hep bir muammaydı iz düşüm.
Topallayan şiirler yere kapaklandığında.
İçime çekiyordum gözlerinin tarçın kokusunu.

Bana biraz şiir versene..!

Sana hiç sen dememeliydim belki.
Nefesim dudak ucuma getirmişken adını.
Sırtımı hayallere dayamış.
Geriye doğru sayıyordum adının harflerini.

______3

____2

__1

Diyemeden; kaybettim.
Bu şiir de adın gibi hükümsüzdü.

Sana yazdığım şiirleri kimse okumayacak.
Arsız dönüşünde...
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Giderken ardımdan seslenme sakın,
Sesini duyup da gitmek zor gelir.
Olmadım bu denli ölüme yakın,
Seni yalnızlığa itmek zor gelir.

İşitmem, sen yine istersen bağır,
Dilim lal kesilir, kulağım sağır...
Bugün ayaklarım kurşundan ağır,
Yokluğuna adım atmak zor gelir.

Kar yağarken şimdi bu gri şehre
Gözyaşlarım donar düşmeden yere.
Dönüp de yüzüne baksam bir kere,
Gözlerine veda etmek zor gelir.

Hoşça kal saçları hüzün kokulum,
Beni hatırlatsın yaktığın her mum.
Görme gidişimi, gözlerini yum,
Karşında eriyip bitmek zor gelir.
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
az önce saatim durdu
artık gelmenin ya da gelmemenin
bi anlamı kalmadı
üfledim ve söndü zaman

ben gittim
peşim sıra çalınmış saatler ve çalmayan telefonlar
ben gittim
ardımda ne yeni ne eski bi yaşam

sen kaçtın
asal bir sayıydın belki de ama kendine bile bölünemiyordun
öyle kendine öyle bencil
sen kaçtın
sabah hiç olmadı
umudum yarı çıplak düşlerim gebe
sabrıma hırs bıraktın
beni yanlız bıraktın

sanırım sen hiç yoktun
senin konuşan sözcüklerin yoktu
ve sen değildin düşman domates kabuklarına
mumları yakan sen değildin söndürüp güneşi
elimden tutan ve öpen dudaklarımdan sen değildin
kucağında uyuduğum sen değildin
vücudunun heryanını ellerimle gözlerimle öptüğüm
ve yüzünü yeniden yaratışını seyretttiğim sen değildin
sanırım sen hiç yoktun

bugün gelmediysen
ben durdurmuşken dünyayı bu zamansız intihar nöbetinde
evet gelmediysen bugün
ölmüş olmalısın
yada kendi girdabına düşmüş olmalısın
düşlerimi önce kurup sonra hiçe sayacak kadar zalim olmalısın

utanmasam
kendimden/aynalardan ve yazdığım sevgi sözlerinden
seni öpen dudaklarımdan ve tenini tadan tenimden
ağlardım
çocuğunu kaybetmiş anneler gibi
ve asla anneleri olmamış çocuklar gibi
ağlardım... ArtemiS bunu okuyabilirsiniz :)
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Ne günler geçiyor ne geceler
Hoyrat bir yanılgının acısıyla kıvranıyorum
Müziğin nameleri bile zulm geliyor bana
Lannet olsun yaşam olmaz olsun riyakar dünya

Yaşamak isterken bir sevginin hoşluğunu
Tanıdım bir güzelliğin boşluğunu
Yanıldım ilk kez anlayamadım ne olduğunu
Defalarca yıkıldım görünce nereye koştuğunu

Aynalara kandın dürüstlüğe direndin
İnandın yalan illtifatlara hep kazanıyorum sandın
Pembe yalanları karalara bürüdün
Mutluluğu boş hayallerde aradın

Hırsını amacına alet ettin
Her yolun sonunda dahada geriye gittin
Bilsende yolun sonunu ilk adımı hep sen attın
önleyemediğin tutkuların uğruna kendini bile aldattın

Yok ettin özünü kirlettin ruhunu
Değermiydi kaybetmeye bir hiç için yarınını
Su ile yıkanırsın akıtırsın çamurunu kirini
Nasıl temizleyeceksin bu çirkeften bedenini

Binbir tutkuya kapıldın üç kuruşa satıldın
Aldandın her seferinde çaresizliğe itildin
yok saydın gerçek sevgiyi duyguyu
Adam ile adamcığı birbirine karıştırdın

Oysa özün karanlıkta ışık gibi parlıyordu
Sen onu bile başkasından yansıyor sandın
Kaybettiklerini hep kazanç bildin
Kabul et artık ruhunda iflas ettin

Sen kendini herkezden iyi tanıyorsun
Belkide gerçeklerden bu yüzden kaçıyorsun
Biraz gayret etsen eski özüne dönmeye
Mahkum olmazdın bu kadar çaresiz kalmaya

Ne kadar kızıp yırtmak istesende bu sayfaları
Hepside gerçek diye düşüneceksin bu mısraları
Kaybolan her umutta yok olan sensin
Dua et yinede yaptıkların bir şeye değsin
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
ah bilsen bir bilsen duyduklarımı
sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
ve nehirler boşalacak bir anda içerimden
sakın bilme...


anlatsan duyarım bütün güzellikleri
erir dağlarımın başındaki kar
sussan içerimde kıyamet kopar
sakın konuşma...


ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
ha görmemek gözlerini, ikisi de bir
bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
sakın bakma...

bir haberin gelse iki satırlık
yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir
bir martı gibi çıkar kapına gelir
sakın yazma...


çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız
başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm
dönmezsen çaresiz kalır ölürüm
sakın gelme...


işte dağlar, taşlar şahidim olsun
yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
sakın işitme...
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Bir çift yeşil göz beliriyor,

Bakışlarımın bittiği yerde.

Bir çift tohum yeşeriyor,

Bu donuk kış toprağında.

Bahar geldi zannediyorum.

Fırtınalar kopunca yüreğimde,

İşte o zaman anlıyorum.

Bu tohum başka tohum,

Bu bahar başka bahar.

Bir sarhoşum ki sorma.

Aklım bedenimi terk etmiş.

Delicesine akıyor damarlarımda kan.

Aşığım ben duyuyor musun.

Seviyorum seni hissediyor musun
 

FaKiR

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    953
  • MFC Puanı
    142
Yıllar dökülüyor dallarından
Uzun bir hazan mevsimi aşk...

Bir özlemektir içimde
Bir aramaktır
Bulamamaktır
Bulamadıkça yanmaktır
Ve arzulamaktır bulamadıkça.

Bir söylenceden ötekine
Kelimeler yorgun ve bitik
Hikayeler bizi anlatıyor
Bir iklimden ötekine
Dilden dile, devirden devire
Sözün büyüsü sarmalıyor zamanı
Aşk yitik.

Bir yangın yeri bu hazan
Yalımı düşer geceye sana ve bana
Aşka öykünenler karışır küllerimize
Ben sen olurum , sen de ben
Biz oluruz cümle sevdalılar
Ve
Cümle sevdalıların kaderi olur ayrılıklar.

Uzun bir hazan mevsimi aşk
Bundandır sevdalıların sarı benizli oluşu
İnce bir dal gibi geçer gecelerden
Gölgesinden ürperir yürek kuşu.

Aradığım sen misin , ben miyim
Ya da bulamadığım ?
Sen bensem ya da ben sensem
Nedir bu ağlamaklığım?
Cevabını bulan var mı
Bu kadim muammanın?
 

ArtemiS

Onursal Üye
Konum
Gelcen mi ?
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2014
  • Mesajlar
    4,993
  • MFC Puanı
    1,019
az önce saatim durdu
artık gelmenin ya da gelmemenin
bi anlamı kalmadı
üfledim ve söndü zaman

ben gittim
peşim sıra çalınmış saatler ve çalmayan telefonlar
ben gittim
ardımda ne yeni ne eski bi yaşam

sen kaçtın
asal bir sayıydın belki de ama kendine bile bölünemiyordun
öyle kendine öyle bencil
sen kaçtın
sabah hiç olmadı
umudum yarı çıplak düşlerim gebe
sabrıma hırs bıraktın
beni yanlız bıraktın

sanırım sen hiç yoktun
senin konuşan sözcüklerin yoktu
ve sen değildin düşman domates kabuklarına
mumları yakan sen değildin söndürüp güneşi
elimden tutan ve öpen dudaklarımdan sen değildin
kucağında uyuduğum sen değildin
vücudunun heryanını ellerimle gözlerimle öptüğüm
ve yüzünü yeniden yaratışını seyretttiğim sen değildin
sanırım sen hiç yoktun

bugün gelmediysen
ben durdurmuşken dünyayı bu zamansız intihar nöbetinde
evet gelmediysen bugün
ölmüş olmalısın
yada kendi girdabına düşmüş olmalısın
düşlerimi önce kurup sonra hiçe sayacak kadar zalim olmalısın

utanmasam
kendimden/aynalardan ve yazdığım sevgi sözlerinden
seni öpen dudaklarımdan ve tenini tadan tenimden
ağlardım
çocuğunu kaybetmiş anneler gibi
ve asla anneleri olmamış çocuklar gibi
ağlardım... ArtemiS bunu okuyabilirsiniz :)



üfledim ve söndü zaman..


Herşeyi bir çırpıda silebilen ve hiç umursamayan insanlara hayranım.
Bazen böyle olamadığım için kendime kızıyorum :)
Güzel bir yazı idi teşekkür ederim benimle de paylaştığın için :msm

 
Üst Alt