• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Antik Grek Mitleri Ve Astroloji-5

Ragnar

Emektar Üye
Üyelik Tarihi
30 Haz 2015
Konular
1,446
Mesajlar
4,354
MFC Puanı
37,550
SAVAŞÇI ARES

Grek Tanrılarının mitleri ve onların astroloji ile bağlantıları ile ilgili sunuşumuza devam ederken, bu sayıda Grek Tanrısı Ares ile bağlantılı olan Mars gezegenini inceleyeceğiz. Fakat bu yabani güç, dövüş ve içtepi Tanrısı Grekler tarafından pek değerli bulunmadığından bu Tanrı’nın tüm özelliklerini tanımlayabilmek için onun gezegene de adını veren Romalı “eş değeri” Mars’a da yer vereceğiz. Sonuç olarak Roma uygarlığı sadece savaşta değil barış zamanında da önemli bir işlev yüklediği Mars’ın izlerini güçlü bir şekilde taşımaktadır.

ASTROLOJİYE GÖRE MARS GEZEGENİNİN ÖZELLİKLERİ VE İŞLEVLERİ

Mars, dünyanın dış tarafındaki ilk gezegendir ve güneş etrafındaki dönüşünü 686,98 günde tamamlar.

Her şeyden önce eylem, karar ve dövüşçülük gezegenidir.

Mars insanının fiziksel tipi, güçlü, daha çok kısa boylu ve kaslı, çoğunlukla siyah veya kızıl saçlı, sert bakışlı, katı, saldırgan, sert sesli ve kaba bir kişiliktir.

Psikolojik portresi, karakterinde belli bir sertlik olsa da sadık ve yardımsever olan dürüst doğrudan ve içten bir kimseninkidir. Kendisine saldırıldığını hissettiğinde kızgınlık ve coşkunlukla karşı gelebilir. Ayrıca zaman zaman fikirlerini savunurken korkunç bir şekilde polemiğe girebilir. En zor ve en sıkıcı görevleri bile cesaret ve dayanıklılıkla tamamlar ve bir kez bir işe girmek için söz vermişse sadakatine güvenilebilir.

Duygusal hayatında duygusal olmaktan çok nefsine düşkündür ve istediği amaca doğruca gider. Cesareti ve yardımseverliği ile kendini sevdirir. Övünmesi, şiddeti ve muhalif ruhuyla da kendinden çekinilmesine ve reddedilmeye yol açar.

Zihinsel olarak olumlu ve pratiktir. Deney yapmaya yatkındır. Bu da onu fizik, kimya, balistik, mekanik ve belli bir dereceye kadar tıp, biyoloji ve teknoloji gibi kesin ve doğal bilimlere karşı yetenekli olurlar.

Bilgileri zorlu bir çalışmanın yanı sıra bir şeyleri sonlandırma azmi ile edinir.

Profesyonel faaliyetlerine gelince mühendisler, cerrahlar, işletme müdürleri ve eylem ve kararda hızlılık gerektiren her türlü meslekten olabilirler. Elle daha ilgili bir ölçekte makinist ve metalurjist olabilirler. Savaşçı ruhu ve askerlik mesleği, özellikleri nedeniyle onları esinlendirir.

Zaman zaman iç tepisel davranışları, sabırsızlıkları veya ataklıkları onların başını derde soksa da hayatta savaşmaya hazırdırlar ve bu anlamda başarılı olabilirler. Sonuç olarak Mars insanı sabırdan yoksundur ve disipline giremez. Kazalar ve yaralanmalar da onu yıldırır.

Kıyaslandığında eylem, gerçekleştirme, enerji, cesaret, gözü peklik, spor, tutku, ateş, sertlik, inşa, fetih ve yıkıma karşılık gelir.

Vücutta Mars, başı, dış cinsel organları, safra kesesini ve genel olarak kasları düzenler. Hipokrat’ın öd-kan dengesine ve göğüs sinirine (duygusal-aktif-birincil) karşılık gelir.

Ona demirciler, tersaneler, mezbahalar, statlar gibi yerler; renklerden kırmızı; metallerden demir; taşlardan yakut, grena, kırmızı akik; bitkilerden sarısabır, şakayık, yıldız çiçeği; hayvanlardan kaplan, akbaba, horoz ve yaban domuzu ayrılır. Günü Salıdır.

MARS-ARES GEZEGENİNİN GREKO-ROMEN MİTOLOJİSİNDEKİ İŞLEV VE ÖZELLİKLERİ

ARES ENYALIOS, Savaşçı Kızgınlığın “Savaşçı” Tanrısı


Ares’in Grek panteonundaki rolünü anlamak için onun kökeni doğumundan önce, neredeyse Gökyüzü/Uranüs ile Okyanus’un temasından Afrodit ve evrensel arzu ile çekimin Tanrısı Eros’un ortaya çıkışıyla aynı zamanda aramalıyız. Uranüs’ün Kronos tarafından hadım edilmesi sırasında göksel kan damlaları siyah toprak olan Gaia’nın üzerine düşer. O da hepsini göğsünde tutar. Bu kan damlaları üç grup tanrısal gücün doğmasına neden olur: ebeveynlerinin şahsına karşı yapılan suçların cezalandırılması, öçlerinin alınmasından sorumlu olanlar (erinysler), savaşçı etkinlikleri, kavgaları, güç kanıtlamalarını üstlenenler (Devler ve Meliai veya çılgınlık Perileri).

Uzun süre Gaia’nın bağrında hareket eden bu güçler bundan böyle bir zaman sırasında olgunlaşır ve Zeus’un Kronos’u “Ernyslere babalarından dolayı olan borcunu ödeterek” Uranüs’ün intikamını aldığı dünyada, acımasız bir çatışma, günahı ödenemez bir savaş ve kendi aleyhlerine dönecek olan bir güç kanıtlama yarışı başlar.

Ciranos’un hadım edilmesi Dünya’da ve Deniz’de zıtlıkları ile birbirinden ayrılamayan iki sonuç düzeninin meydana gelmesine neden olur: bir yanda şiddet, kin, savaş; öte yanda yumuşaklık, uyum, aşk. Bundan böyle onlar bir araya gelmediğinden, ilişkilerinde farklı ve zıt olan ilkelerin birliğini Afrodit aşkla gerçekleştirecektir. Kopartılıp ayrılmış olduklarından, Eros’un çok eski gücü cinsiyetlerin ayrımını gerçekleştirir. Eros kavga anlamına gelen Eris’le ilişkilidir. Afrodit ve Ares’in aşklarından Harmonia doğar.

Korkunç ve yatışmaz Erinys’ler aynı zamanda Adalet’in vazgeçilmez yardımcılarıdır. Devlerin gücü ve Meliaiların savaşçı sertliği ile Zeus Kronos’a karşı savaşı kazanır.

Kaos’un kızı gece çocuk, kimse ile birleşmeden karanlığın, şanssızlığın, düzensizliğin ve mahrumiyetin dünyadaki tüm güçlerini doğurur. Bu varlıklar, varoluşları ile “kaotik” ögelerin evrenin bağrına dâhil edilmelerinin gereğine işaret ederler. Düzenin tersi, farklılaşmış bir kozmos elde etmek için ödenmesi gereken bedel gibidirler.

Tanrılar veya insanlara karşı hataların yatışmak bilmeyen intikamcıları olan Memesis ve Keres suçlular cezalarını çekmeden öfkeleri dinmeyen Tanrıçalardır. Nefret dolu Kavga Eriş Stugere, Çatışma, Savaş, ölüm ve öldürmelerle gelir.

Zeus’un uzağa sürmek amacı ile Olympos’tan insanların yanına kovalamak zorunda kalacağı bu ürkünç kalabalık, tehlikeli ve Trakyalılarla Ispartalılar arasında tüm diğer Tanrılardan daha fazla onurlandırılmış olan Ares’in arkasından gelenler olacaklardır.

Ares zincirlerinden boşalttığı savaşçı öfkenin Tanrısıdır. Arkasındaki güçler Phobos (Dehşet), Deimos (Panik), Eriş (Kavga); çocuklarından bazıları Trakya’nın yamyam atları olan barbar kralı Diomedes, eşkiya Kyknos, avcı Meleagros ve vahşi Tydeus’tur.

Ares’in daha kalleş ve yakalanamaz başka bir çocuğu da vahşi savaşçı, vahşi Tydeus’un oğlu insan eti yiyen Diomedes olacaktır. Diomedes ile cesurca olmayan savaş, insan avı ve ritüel öldürme halini alır. Çoğunlukla avcı imgesi ile bağlantılı olan Diomedes, belirsiz, marjinal bir kişilik olup her zaman şehrin, düzenin, gecenin kontrol edilemeyen güçlerinin ve başka bir dünyanın sınırlarında, görünmez ve ele geçirilemezdir. Avda izleyendir ve ilişkileri her an ters dönebilir.

Bu şeffaf ters çevrilebilirlikte trajedi birinci temel maddeye işaret eder. Akhilleus üçlemesinde herkes zaman zaman avcı zaman zaman avdır. Kendi kızını yiyen siyah kartal Agamemnon, aslan Klytaimestra ve kurt Aigisthos tarafından öldürülürken annesinin katili olan yılan Orestes durmak bilmeyen avcılar tarafından yakalanır.

Ares aşırı ve ölçüsüzdür; kendini savaşçı işlevine adamıştır. Bronz ırkından gelen güçtür; ondan gelen her şey savaşın özel işaretlerini taşır.

Savaşçı işleve sahip kahramanlar olan Spartalılar, savaşçı ve öldürücü kadınlar olan Amazonlar gibi Ares’in Tebai yakınındaki çeşmesinde doğarlar.

Ares’in cisimleştirdiği kızgın güç yaşamak ve yenmek için şehre gereklidir ama bu aynı zamanda ölçülülük ve mantıktan oluşan daha güçlü bir düzene boyun eğmediği sürece şehri darbelerle soymak için gereklidir. Bu nedenle Athena, Ares’in Zeus’a evrenin düzenine boyun eğmesini simgelemesinin yanı sıra her zaman Ares’i yener gibi görünür. MARS GRAVIDÜS, büyümenin fazlasıyla Latin Tanrısı Tanrı Mars bir yandan Vesta rahibesi Rhea Silva ile birleşmesinden doğan ve simgesel hayvanlardan biri olan kurt tarafından beslenen Romulus ve Remus’un babalığını yüklendiğinden dolayı Roma’da temel bir rol oynar.

Latinler Mars’ın Juno’nun (Hera ile bir tutulan Romalı Tanrıça) oğlu olduğunu düşünürler. Tanrıça, Jüpiter’le değil müthiş bir çiçekle bir çeşit mistik birleşmeden çocuk sahibi olmuştur. Görevleri öncelikle kırlarla ilgilidir. Bitki örtüsü ve üretici doğanın Tanrısı olarak tarımı korur. Pek çok hayvan ona adanmıştır: horoz, at ve kurt. Ağaçlar arasında ise incir ağacı, meşe, defne. İlkbahar Tanrısıdır ve bayramları o dönemde kutlananlar arasında en önemli olanıdır, üretici gücün Tanrısı olarak her şeyden önce tarlaların Tanrısı, saban izlerini açan, toprağı dölleyen ve onu tüm tehlikelere karşı koruyandır.

Ona adanan diğer tarımsal bayramlar Ambarvalia ve 29 Mayıs Roma bayramıdır. Bunlar arınma törenleridir. Bunlar sırasında Mars’a, Tanrı’ya adamadan önce gezdirdikleri bir domuz, bir koç ve bir boğayı; sovvetuarila’yı sunarlar. İlahilerine Dea Dia kültünde sorumlu olan Arval rahiplerinin şarkılarında rastlanır.

Aynı şekilde Roma’da da kültü birbirinin aynısı on iki kalkanı (Ancilia’lar) saklayan Şali rahipleri tarafından saklanır. Bu kalkanlardan bir tanesi kral Numa zamanında gökten düşmüş olup Mars’ın Roma üzerindeki koruyuculuğunun garantisidir.

Kahramanca Hikmet veya Ares’in kurtuluşu

Troya savaşında Homerik kahramanlar birbirleriyle karşılaştıklarında düşman saflarında bir insan kırımına neden olurlar. Sık sık çok büyük bir kalabalığa karşı tek başlarına savaşırlar. Bu nedenle bir Tanrı tarafından esinlendirilmişlerdir. Bu eylem bir aristeia’dır. Kahramanlar düşmanla karşılaştıklarında ortama göre olanaksız olan başarılar kazanırlar ve taşıdıkları kin enerjisi de böylece Tanrılar tarafından açığa çıkarılır. Ancak çatışmanın gerçek kavgası bir düello, her biri diğerinin aynası olan bir anlamda birinin ölümü ötekinin de ölümünü bildiren iki kahramanın yeni Hektor ve Akhilleus’un bir karşılaşmasıdır.

Akhilleus kısa ve onurlu bir yaşamla uzun ama onurdan yoksun bir yaşam arasındaki tercihini önceden yapmış bir savaş kahramanı olarak görülebilir. Minotauros’u (İnsan bedenli boğa başlı bir canavar) yenen ve bu başarısından sonra döndüğü Atina’nın kralı olan Theseus ve on iki denemeyi geçen Herakles kendilerinde, yenen, öç alan ve düşmanın ölümüyle karşıtlıkların birliğin gerçekleştiren Ares’in esin ve gücünü taşıyan Yarı Tanrı kahramanlardır.

İnsanları bir canavardan kurtaran Theseus ve Herakles arındırıcı bir işi başarırlar. Bu canavarlar karşısına silahsız olarak veya lobut, yay ve balta gibi garip veya belirsiz silahlarla çıkarlar. Kahramanca davranış canavarı şehrin dışına atar ve avcı cesaretle saldırması ile tanınır.

Vahşi savaşçı gibi bir başarı elde eden yalnız avcı da izlenmesi gereken tehlikeli bir varlıktır. Aslan derisinden bir giysisi ve elinde lobutu olan Herakles şehrin ortasında vahşi doğanın yabancılığını simgeler. Aynı zamanda kendi kişiliği tarafından tehdit edilen ve tanrısallaşma yolu dışında bütünlenmesinin mümkün olmadığı bir ahlaksal düzenin koruyucusudur. Böylece her zaman tehlikeli Ares’in denetlenemez gücüne sahiptir.

AVCI: Kırlara Ait ve Yiğit

Bedensel ve biçimsel düzeyde savaşçı işlevi en iyi cisimleştiren, avcıdır. Ormanlara aittir, marjinal, sosyalleşemeyen, avıyla karşı karşıya sürekli bir ters çevrilebilirlik ilişkisinde görünürlük ile görünmezlik arasındaki sınırda olandır.

Geliştirmesi gereken özellikler gözcülükle, uyanık olmakla, kulağı kirişte olmakla, kendisine pusu kuran tüm tehlikeleri her an tahmin etmekle ilgili olanlardır. Bir savaştan önce yapılan bu Roma çağrısındaki gibi: Mars uyan! Her birimizin içinde uyanık kal.

Bu rol doğanın üretici gücüyle, türlerin devamını sağlayan erkeklik ve yaşamın korunmasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle seçtiği yol başkalarına haksızlık etmemek için kendini dışlamak ve onaylamaktır. Bu onaylama özelliği korkunun hayaleti veya önceden kaçma (korkunun başka bir şekli) değilse ihtiyatsızlık ve ataklık uyanabilir.

Onunla bağdaştırılan semboller bu savaşçı gücü en iyi cisimleştiren kavgacı horoz, güçlü yaban domuzu ve uyanık kurttur.

Savaşçı

Militan ve İsyankâr

Mars’ın ruhsal düzleminde bir kez daha savaşçı rolünü cisimleştiren bir belirsizlikle karşılaşırız. Bunun sonucu olarak Kralının hizmetinde, kadınından esinlenen şövalye veya kendi içinde hükmedemediği kaosun, öcün veya isyanın karanlık güçlerini zincirlerinden kurtaran bir katil olabilir.

İşte bu nedenle savaşçı işlev, kendine hâkim olma, kavga, korku, ihanet, yalnızlıktan oluşan “Ares’in arkasından gelenlerden” etkilenmeme ve zorlukların ortasında cesaret veren onur ve iffet olan Honor ve Virtus’tan esinlenme konusunda temel bir disiplin uygulamasını gerektirir.

Gerçekte bu savaşçı ruhun rolü kaosun derinliklerinde bulunan yaratıcı enerjiyi açığa çıkaran çatışmayı uyandırmaktır. Çatışma, engel, zorluk, insani yetilerin bilenmesini, iletişim ve yaratıcılığın gelişmesini sağlar. Jüpiter doğasının tüm organizasyonu çatışmaları uyandırır ve Hermes’in aracılığıyla yaşam ve yaratılışın kaynağı haline gelecek olan ve iletişime kanalize olması gereken enerjileri serbest bırakır.

Stili militan, aktif, inanmış ve yetersizliği savaşçı doğaya sahip eylemlere kendini iten dünya düzenini her yerde yenilemeye çalışan bir şekildedir.

Kahraman Şef

Mars / Ares’in cisimleştirdiği ilke orduların başı işlevi, harekete ve arazide eylem taktiğine yönelik güçtür. Stratejiyi belirleyen değil uygulayandır.

Bu nedenle öncelikle savaşçı dürtüselliği şövalyelere özgü disipline kanalize ederek onu yatıştırmak, meydan okumanın, olanaksız zaferin yolunu gerçekleştirerek onu kişiler ötesi olan amaca yöneltmek için içindeki her türlü şahsi gururu ortadan kaldırmak gereklidir.

Bu yol inisiyatik bir yoldur. Bu anlamda Apotheosis’e (Tanrı yapmak, tanrılaştırmak), Epifani’ye (Antik Grek’de Tanrıların kendi yüceliklerini ölümlülere göstermeleri), daha sonra kahraman, Tanrılar ve insanların oğlu olacak olan insandaki kutsalın ortaya çıkışma ulaşmak için kişilikten tam olarak fedakârlığı gerektirir.

Kişi kendi korku ve hayaletlerini kontrol etmek ve onlara itaat etmek yetisinde ustalaşmadan kendini bu yolda riske atarsa kendine acıma, teslimiyet ve kölelikten doğan en kötü hatalara düşebilir.

Sembolik tasvirleri, mitler dünyasında Akhilleus, Theseus ve Herakles gibi kahramanlar ve onların izinden yürümüş olan İskender gibi tarihin büyük fatihleridir.

L. WINCKLER

Alıntıdır
 
Üst