-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2008
-
- Mesajlar
- 2,499
-
- MFC Puanı
- 0

Anadoluda Selçuklu Sultanlığını kuran Oğuz Türkmenleridir. Bu gün Anadoluyu dolduran Türklerin ataları da Oğuzlardır. Oğuzlar X. yüzyılda Müslümanlığı kabul edince, Türkmen adı ile anıldılar.
Oğuzların ana yurdu, ormanlarla kaplı olan Tanrı Dağıdır. Oğuzlar bu dağa Gökmen Adağı derlerdi. Atalarımız Orta Asyada bulunan bu ilk Türk yurduna (Ortaçağ), doğusuna (Hatay), batı illerine de (Horasan) adını vermişlerdi. Oğuzlar, Ortaç Elinde 34 boy olarak yaşamakta idiler. Sağ tarafa düşen on iki kabileye (Bozoklar), sol taraftaki on iki kabileye (Üçoklar) denilmekteydi. Bozoklar, Oğuz Atanın (Günhan), (Ayhan), (Yıldızhan) adı oğullarından türediler. Üçoklar ise Oğuz Atanın (Gökhan), (Dağhan), (Denizhan) oğullarından çoğaldılar.
Oğuzların Üçoklarından (Kınık) boyu başbuğlarından Selçuk, XI. yüzyılda Büyük Selçuklu İmparatorluğunu kurmaya muvaffak oldu. Selçukun babası Dakak, Uygur Türkleri ülkesinde yaşamakta idi. Ölümünden sonra oğlu Selçuk, Uygur Hükümdarı Beyğu Hanın hizmetine girerek subaşılık rütbesine kadar yükseldi. Fakat Hanın karısı, Selçuku öldürtmek istediğinden, o maiyetindeki Oğuzlarla beraber Seyhun Nehri kenarında bulunan Cent şehrine gelerek yerleşti.
Selçuk, civarındaki kavimlerle muharebeye girişerek az zamanda bir şöhret kazandı. Cesur olduğu kadar kuvvetli bir ahlaka da sahipti. Onda devlet kuruculuğu vasfı da bulunduğundan kısa bir zamanda Horasan Elleri Türkmenleri, Selçukun etrafında toplandılar. Selçukun han seçilmesi hakkında şu tarihî rivayet vardır:
Günlerden bir gün, Oğuz Beyleri, okdanlıklarından birer ok çıkartıp bir yere toplandılar. Bir çocuğun gözlerini bağlayarak bu oklardan bir tanesini ona çektirdiler. Bu ok, başbuğlardan Selçuka aitti. Selçuku han seçtiler. Onu Oğuz töresince bir ak keçeye oturtup dokuz defa havaya kaldırıp ordugahta dolaştırdılar. Sonra, önünde diz çöküp bakır kaplarla kımız içtiler. Bütün Başbuğlar:
Selçuk, devletin kutlu olsun! Seni han tanıdır. Diye and içtiler.
Ozanlar kopuzlarıyla Oğuznameden parçalar okudular. İşte bu suretle Selçuk, Selçuklu Devletini kurmuş oldu.
Selçukun (Arslan, Mikail, Musa, Yunus) adında dört oğlu vardı. Selçuk bu oğullarından en fazla Mikaili seviyordu. Mikail bir kale muhasarasında şehit düştü. Bundan sonra Selçukun Mikailin oğulları olan (Çakır) ile (Tuğrul)a karşı sevgisi fazlalaştır. Fakat oğullarından en ulusu Arslan Beydi.
O sıralarda Samanoğulları hükümdarı, Selçuktan yardım istedi. Selçuk da oğlu Arslan Beyi bir kuvvetin başında bunlara gönderdi. Arslan Bey, çok cesur ve yiğit bir kumandandı. Yaptığı savaşlarda büyük muvaffakiyetler gösterdi. Maveraünnehirin asayişini bozan kavimleri birer ikişer mağlup ederek sindirdi.
Bir müddet sonra Selçuk Han, 1030 tarihinde yüz yedi yaşında olduğu halde vefat etti.
Artık devletin idaresi Arslan Beye kalmıştı. Fakat Arslan Beyin kuvvetlerinden, o devirde devlet kurmuş olan Samanoğulları, Karahanlılar ve bilhassa Gazneliler korkmaya başladılar.
Gazneli Mahmut, kendi devletine bir tehlike olarak gördüğü Arslan Beyle dostluk içinde geçinmenin çarelerini aramaya başladı.
Bir gün Gazneli Mahmut, Arslan Beye bir elçi gönderdi. Arslan Bey de bu elçiye lazım gelen saygıyı gösterdi. Elçi, Arslan Beye, Gazneli Mahmutun selamını söyledikten sonra şunlara tebliğ etti:
Gazne Sultanı diyorlar ki, biz daima Hindistana doğru sefer ediyoruz. Bize birçok Müslüman devletler yardım etmek dileğinde bulunuyorlar. Hayret ettiğim şudur ki, hiçbir gün Selçuk Oğullarından bir bölük olsun bizimle birlikte cenge iştirak etmiyor. Eğer sizler de Hindistan seferlerine iştirak etme arzusu gösterirseniz, Gazneye gelip benimle görüşürsünüz!.
Arslan Bey elçiye şu sözü verdi:
Eğer sultanınız, biz Selçuk Oğullarından faydalanmak arzu ediyorlarsa, biz kavgadan hiçbir zaman kaçmayız. Derhal Hint seferlerine iştirak ederiz. Bu hususu görüşmek üzere Gazneye geleceğim!
Hakikaten, bir müddet sonra, Arslan Bey, yavuz delikanlılardan oluşmuş ve her türlü teçhizatı tamamlanmış olan 10.000 kişilik Türkmen alayı ile Horasandan kalkıp bu günkü Kabil şehri civarında bulunan Gazne şehrine gitti. Gazneli Mahmut bu büyük kuvvetin başkentine yaklaştığını duyunca korktu. Bu kuvvetler, Gazne civarında ordugah kurup konakladılar. Bundan telaşa düşen Gazneli Mahmut Arslan Beye hemen bir adamı ile şöyle bir haber gönderdi:
Hinde henüz bir seferimiz yoktur. Kuvvetlerinizi geri çekiniz Yalnız kumandanlarınızı sarayımda misafir edeceğim.
Arslan Bey, Sultanın bu arzusunu kabul ederek kuvvetlerini geri çekip yalnız 300 yiğitle Gazne şehrine girdi. Küheylan atlar üzerinde birbirinden güzel bu yiğit delikanlıların Gazne sokaklarından geçişi büyük heyecan uyandırdı. Oğuzlar simaca pek güzel insanlardı. Beyaz tenli, al yanaklı ve kumral saçlı, iri vücutlu idiler. Oğuzlar, Türk kavimleri içinde en cesurları ve en zekileriydi. Oğuzların güzelliği dillere destan, hele ahlakları bütün Asya kavimlerince hürmete şayandı.
Arslan Bey, yanında oğlu Kutulmuş olduğu halde Gazne Sultanının muhteşem sarayına gitti. Saray ağaları, Arslanı karşılayarak Sultan Mahmutun huzuruna çıkardılar.
Bu saray o devirde, dünyanın en zengin saraylarından biriydi. Gazneli Mahmut, sarayında devrinin en yüksek alim ve sanatkarlarını toplamış, meşhur Şair Firdevsî bile Gazne sarayında Şehnamesini yazıp bitirmişti. Sultan Mahmut, altın bir taht üzerinde oturmuş, vezirleri de sağında ve solunda el pençe divan durmakta idiler.
Arslan Bey, salona girince gayet terbiyeli bir tavırla ilerleyerek eğilip yeri öptü. Arslanın bu terbiyeli hali Sultan Mahmutun çok hoşuna gitti. Bunun üzerine Arslan Beye ikramlarda bulundu. Kendi tahtının yanına altından bir kürsü konulmasını emretti. Derhal sultanın yanına alın kürsü konuldu. Gazneli Mahmut, misafirini yanına oturttu. Bir müddet Arslanla görüştükten sonra dernek kurulmasını emretti. Birçok vezirler ve ağalar yerlerine oturarak, divan toplantısı yapıldı. Gazneli Mahmut, Arslan Beyin de bu dernekte bulunmasından dolayı hoşlandı. Biraz sonra Gazneli Mahmut, seçkin misafirine dönerek dedi ki:
Eğer ihtiyacımız olursa bize ne kadar askerle yardım edebilirsiniz?
Arslan Bey, yanında bulunan okdanlıktan bir ok çıkartıp Sultana gösterdikten sonra:
Her zaman bu oku oymağıma gönderirseniz size derhal 10,000 sipahi gönderebilirim! diye cevap verdi.
Bu vaadden son derece bahtiyarlık duyan Sultan:
Tekrar asker istersem?
Diye sordu. Arslan ikinci bir ok çıkardı:
Bu ok da 10,000 askere muadildir.
Sultan Mahmut hayretle:
Daha istersem? diye sordu.
Arslan Bey, bir üçüncü ok çıkardı:
Bu da 10,000 askere işarettir.
Sultan Mahmutun gözleri açıldı ve divanda bulunanlar hayretlerini gizleyemediler. Sultan Mahmut misafirini sonuna kadar yoklamak kararında idi:
Bu askerler kafi gelmezse?
O zaman Arslan Bey, omuzunda asılı olan yayı çıkararak vakur bir sesle:
Ne zaman bu yayı oymağımıza gönderirseniz, dedi; derhal 30,000 asker emrinize gelir!
Bu sözleri duyan Sultanın tavrı derhal değişti. İçine bir korku ile beraber bir de kin düştü. Dernekte bulunanların da tavırları değişti. Sevgi ile başlayan bu görüşme bir kinle sona erdi. Biraz sonra Arslan Bey oğlu Kutulmuşu alarak sultanın huzurundan ayrıldı. Gazneli Mahmut, vezirlerine döndü:
Bir adam ki üç ok ve bir yayla 60,000 kişiyi silah erzak ve mühimmatı ile toplayabiliyor; onu küçümsememek lazımdır.
Vezirler hep bir ağızdan cevap verdiler:
Bu adam, devletimiz için büyük tehlikedir.
Bunun üzerine Gazneli Mahmut, Arslan Bey hakkında kötü şeyler düşünmeye başladı:
Mademki Arslan elimize düşmüştür; onu sağ bırakmayalım.
Sultanın fikri vezirler tarafından hemen benimsendi. İçlerinden biri:
Arslan ve kumandanlarını bir nehre atıp boğalım! diye bir teklifte bulundu.
Önce Gazneli Mahmut, kendisine misafir gelen bir adamın boğulmasına rıza göstermedi; fakat:
Arslanı yakalayıp, Hint hududundaki Kalincer kalesine hapsedebiliriz dedi ve gerekli emri verdi. Zavallı Arslan Bey, misafir kaldığı bu sarayın altın yaldızlı bir odasında oğlu ile beraber uykuda bulunuyordu. Sabaha karşı birden bire odasının içine ellerinde kılıçlarıyla on tane saray muhafızı girerek uykuda bulunan Arslan ve oğlunun üzerine saldırdılar. İkisini de kıskıvrak bağladılar.
Arslan Bey, ne olduğunu ve neye uğradığını bilemedi. Tanrı misafiri bulunduğu bu sarayda bir hıyanete kurban gittiğini anladıysa da iş işten geçmiş bulunuyordu. Gazneli muhafızlar, onu, elleri bağlı olduğu halde, Hint hududundaki bir dağ üzerinde bulunan kalın duvarlı Kalincer kalesinin karanlık bir odasına hapsettiler.
Selçukun büyük oğlu Arslan Bey, Gazneli Mahmutun hilesinin kurbanı olarak bu karanlık taş odada ömrünü tamamladı.
Fakat Türkler, Gaznelilerden bunun intikamını almaya ant içtiler. Nihayet Selçukun torunlarından Çakır ile Tuğrul beyler, Gazneli Mahmutun oğlu Mesudu Dandanakan sahrasında mağlup ederek, Gazneli Devletini tarihten sildiler. Gazneli Mahmut, Arslanın oğlu Kutulmuşu serbest bırakmıştı. Kutulmuşu da saltanat kavgası yüzünden Alpaslan öldürttü. Fakat Kutulmuşun oğlu Süleyman, Anadolu Selçuklu Devletini kurmaya muvaffak olarak Oğuz Türkmenlerinin Anadoluda ebediyen yaşamalarını sağlamış oldu.