• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Çok Fazla Düşünmenin Zararları

Pamira

Moderatör
İçerik Üreticisi
Üyelik Tarihi
22 May 2019
Konular
2,801
Mesajlar
9,706
MFC Puanı
60,560
Zimbabve’de yaşayan kabilelerin günümüz modern psikolojik sorunlarını çok güzel bir şekilde özetleyen bir ifadesi vardır: Kufungisisa. Bu ifade, günümüz sorunları veya geçmişte yaşadığımız travmatik olaylar hakkında “çok fazla düşünmek” anlamına gelir.

Bu bölgede yer alan Shona kabilesi, çok fazla düşünmenin zararları olduğunu düşünüyor. Fazla düşünmek hem psikolojik hem de fiziksel sorunlara yol açabilir. Örnek olarak, bu bölgenin yerlileri fazla düşünmenin sadece depresyon ve endişeye yol açmayıp, aynı zamanda yorgunluk ve baş ağrısı gibi fiziksel sorunlara da yol açtığına inanıyor.

Peki kufungisisa inanışının gerçeklik payı var mı? Çok fazla düşünmek gerçekten zararlı mıdır? Bu sorularının cevabını ve çok daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin!

Kufungisisa, çok fazla düşünmenin bize zarar vermesi
Tarih boyunca, insanlar düşünebilme yetenekleriyle övünmüşlerdir. İçgüdüleriyle hareket eden diğer hayvanlardan farklı olarak, başımıza gelen olaylar hakkında düşünebilir ve nedenlerini sorgulayabiliriz. Fakat bu yeteneğimizin yararlarının yanı sıra zararları da vardır.

Diğer canlıların biz insanlar gibi kötü hissetme kabiliyeti yoktur. Ve her ne kadar kulağa tuhaf gelse de, bir problem hakkında çok fazla düşünmek farklı problemleri de beraberinde getirebilir.

Kufungisisa fikrini kabul eden tek insan topluluğu Shona kabilesi değildir. Aksine, günümüz modern psikolojisi bu fikir üzerine kuruludur. Bilişsel bilimin ortaya çıkmasıyla zihin üzerine yapılan çalışmalar, kötü hissetmemize neden olan şeyin başımıza gelen olaylar değil, bu olaylar karşısında gösterdiğimiz tepkiler ve düşüncelerimiz olduğunu göstermiştir.

Rasyonel duygusal davranışçı terapi yönteminin kurucusu olan Albert Ellis de bu çalışmaları desteklemiştir. Bizi etkileyen şeyler başımıza gelen olaylar değildir, beynimizin bu olayları nasıl yorumladığıdır. Peki, beynimiz kötü hissetmemize nasıl yol açar?

Beynin bu konudaki rolü nedir?
İnsanlar son derece düşmanca ortamlarda gelişmiştir. Şu anda bile bolluk içinde yaşıyor olmamıza rağmen, beynimiz hala Taş Devrinde yaşıyormuşuz gibi davranmaktadır. Bu nedenle, zihinsel işlevlerimiz çoğu eski çağların şartlarına göre çalışmaktadır.

Bu işlevlerden biri de bilgiyi iletme yolumuzdur. Atalarımızın tehlike anında, tüm olumsuzlukları ve tehditleri fark etmek zorundaydı. Ancak bu sayede, kendilerini vahşi hayvanlara karşı savunabilir, ve beslenme ya da barınma ihtiyaçlarını karşılayabilirlerdi.

Evrimin bu şekilde gelişmesinden dolayı, beynimiz aynı şekilde işlemeye devam etmiştir. Retiküler Aktive Edici Sistem (RAS), karşılaşabileceğimiz sorunlara ve tehlikelere odaklanmaktan sorumludur. Bundan dolayı, insanlar negatif olaylara odaklanma eğilime sahiptir.

Shona kabilesi, kufungisisa fikrini yaratırken, dünyayı kötü hissetmemize yol açan düşmanca bir gezegen olarak düşünüyordu. Günümüzde bazı şeyler için çok fazla kafa yormamız, aşırı derecede kaygılanmamıza, vaktimizi boşa harcamamıza ve tüm benliğimizi endişeyle doldurmamıza neden olur.

Çok fazla düşünmekten nasıl kurtulursunuz?
Düşünce tarzı iyi hissetmek için en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle, neredeyse tüm psikolojik tedavi yöntemleri kişilerin dünyaya olan bakış açısını değiştirmeye yöneliktir. Temel olarak, düşünce tarzını değiştirmenin iki yolu vardır:

Başımıza gelen olaylar hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmek.
Anı yaşamak.
Şimdi her iki yolu da ayrı ayrı inceleyelim:

1. Düşüncelerimizi değiştirmek
Çok fazla düşünmenin zararları ile başa çıkmanın ilk yolu, başımıza gelen olaylarla ilgili düşüncelerimizi değiştirmektir. Stoacılık gibi pozitif fikirlere göre, başımıza gelen olayların neredeyse hiç bir önemi yoktur. Modern bilişsel psikoloji, bu düşünceyi olayları belli bir perspektif içinde ele almamızı öğretmek için kullanır.

Bu gibi pozitif düşüncelere göre, başımıza gelen olayların hemen hemen hiç biri gerçekten korkunç değildir. Eğer bu düşünceyi aklımızda tutarsak, kaygılarımızın büyük oranda yok olacaktır. Endişelenmenin hiç bir faydası yoktur. Başımıza ne gelirse gelsin, iyi olmaya devam edebiliriz.

2. Anı yaşamak
Budizm ve bilinçli farkındalık gibi eski çağlardan günümüze kadar gelen dünya görüşleri temelde aynı fikre dayanır. Hepsi üzüntünün kaynağını düşünür. Kufungisisa fikrini oluşturan da aynı kavramdır. Bu düşünce tarzını takip edenler, akıllarını susturmaya çalışırlar.

Bu tabii ki de göründüğü kadar basit bir şey değil. Fakat meditasyon veya yoga gibi yöntemlerle bu düşünce tarzları benimsenebilir. Bilim, aklımızı susturmanın fiziksel ve zihinsel sağlığımız üzerinde çok faydalı etkileri olduğunu kanıtlamıştır.

Çok fazla düşünmenin zararları neredeyse tarihteki tüm kültürler tarafından kabul görmüştür. Biraz çaba göstererek bu problemlerden kaçınmayı öğrenebiliriz. Eğer yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, bir uzman yardımı almaktan çekinmeyin. Bir uzmanın rehberliğinde, zihinsel özgürlüğe giden yolu bulmak çok daha kolay olacaktır.
 
Üst